7 yıl geçti aydınlanmadı!

7 yıl geçti aydınlanmadı!

SÖZCÜ – Necati Doğru -16 Temmuz 2023

15 Temmuz kanlı darbe kalkışmasının üzerinden 7 yıl geçti. Devletin bütün kurumlarına ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızmış, sızdırılmış, korunmuş FETÖ’cü (Fetullahçı) subayların darbe denemesi; “tek bir tankı harekete geçirip, tek bir uçağı bile havalandıramadan karargah içinde durdurabilirdi, niçin bu yapılmadı” sorusu henüz aydınlanamadı.
Karanlıkta kaldı.
Niçin?
Başa dönelim, 7 yıl önce 15 Temmuz günü “kanlı koltuk kapışmasına” nasıl gelinmişti; onu hatırlayalım: İkisi de “cami ile siyaset” arasında piştiler, ikisi de başta ABD olmak üzere küresel güçlerle ilişki kurdular.
Bir ve beraber oldular.
İktidara birlikte geldiler.
İktidar ortağı iken ilk yıllarda birbirleri için “kıblemiz aynı” diyorlardı. İkisinin de “tek davası” laik ve demokratik Cumhuriyeti, dinci- otoriter- tek adamcı bir yapıya dönüştürmekti. İkisi de Atatürk ilke ve devrimlerini yıkmak istiyordu. İkisi de gücünü kendilerine inanmış taraftarlarından alıyordu. İktidara ilk geldikleri günlerde birinin elinde kadro yoktu. Devlet tecrübesi olan bürokrasi yoktu. Diğeri önceki iktidar dönemlerinde devlete sızdığı, sızdırıldığı ve CIA kontrolünde küresel bir güç haline getirildiği için elinde kadrosu vardı. Devlete yerleşmiş bürokrasisi ve arkasında akıl hocası olarak ABD istihbaratı duruyordu, hâlâ duruyor.
Tek koltukta.
İki kişi oturdular.
Birlikte oturdukları Türkiye Cumhuriyeti devlet koltuğuydu. Birbirlerine düştüler. Biri öbürünü koltuktan ittirmeye karar verdi. Akşam saatlerinde henüz güneş batmamışken darbe girişimi “2 kişilik koltuğu 1 kişiye sahiplendirmek ihtirasından” doğdu.
Darbe yapmak isteyenler halkın üzerine ateş ettiler. Türk ordusunun subayları birbirleri ile çarpıştılar. Darbeyi önlemek isteyenler halkı “demokrasiye sahip çıkmaya” çağırdı.
Halk sokağa indi.
251 kişi şehit.
2.196 kişi gazi.
Şehitlere rahmet, gazilere minnet duyalım, fakat aslında ne oldu onu hatırlayalım. Aslında olan; Türk askerinin, Türk halkının üzerine ateş etme noktasına getirilmesiydi. Evet ateş edenler baş imamın güdümündeki imamların “hain olma telkinine” kapılmışlardı, ama sonuçta bu ülkenin ordusunun parçası subaylardı. Ateş 22 saat sürdü. 9 bin asker, 35 uçak, 37 helikopter, 74’ü tank olmak üzere 246 zırhlı askeri araç, 4.000’e yakın hafif silah kullanıldı.
Bu nedir?
En büyük dram.
En büyük talihsizlik.
En büyük alçaklık.
Bir ülkenin ve o ülkede yaşayan halkın başına gelebilecek en büyük kötülük (melanet); kendi askerinin, uçağının, helikopterinin, tankının kendi halkını vurması… Kışlalarından çıkan kanlı katil darbecilerin, halka ateş etmeden yakalanmaları ya da teslim olmaları mümkün olabilirdi, niçin olmadı?
Bu kötülük, iktidara birlikte gelip de “kıblemiz aynı” diyenlerin kanlı koltuk kapışmasından doğdu.
Asker askere ateş etti.
Askeri halka ateş açtı.
Böylesine bir kanlı koltuk kapışmasının bayramı mı olur? Bu utanç verici duruma ülkemiz Türkiye bir daha düşmesin ve ülkemizin halkı aynı kötülüğü bir daha yaşamasın diye 15 Temmuz’u “bayram” değil, olsa olsa “kara yas günü” ilan etmek gerekir.
İstanbul’da:
150 kişi.
Ankara’da:
99 kişi.
Muğla’da:
2 kişi.
Kendi ordusunun, askerinin kurşunlarıyla öldürüldü. Bu kötülük unutulmasın diye her yıl aynı gün İstanbul, Ankara ve Muğla olmak üzere 81 ilin 81 kentinde “üç dakikalık- beş dakikalık başını önüne eğerek kara yas tutma töreni” olabilirdi. Hainlik, alçaklık, melanet böyle kınanırdı. Çok daha etkili olurdu.
7 yıl geçti.
O gün gerçekte ne olduğunu henüz üç- beş kişi hariç bilmiyoruz. 15 Temmuz darbe girişimi üzerine 15 yazar, 15 kitap yazdı. Bu yazarların hemen tamamı; “7 yıl geçmesine rağmen o gecenin gerçek yüzünü henüz öğrenmiş değiliz” diye açıklama yapıyorlar.
AKP’den 9.
CHP’den 4.
HDP’den 1.
MHP’den 1.
Toplam 15 milletvekili “Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu” kurdular ve bir rapor yazdılar.
Rapor kayıp.
Kayıp mı oldu?
Kayıp mı edildi?
7 yıl geçti.
Rapor bulunamadı.
Darbe günü 1 binbaşı MİT’e gidip başkana “hazırlık var, darbe yapacaklar” diye ihbar etti. MİT Başkanı, Genel Kurmay Başkanı ile görüştü ama “darbe olacağı haberini” Başbakan’a (Binali Yıldırım) bile söylemediler.
Darbe önlenebilirdi.
Niçin önlenmedi?
7 yıl geçti.
Fetullah Gülen, ABD’den getirilip mahkeme önüne çıkarılmadı. Meclis’te bütün partilerin milletvekillerinin katılımıyla kurulan “Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’na” dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile dönemin MİT Başkanı Hakan Fidan, sorulara cevap versinler diye çağrıldı, gelmediler. 7 yıl geçti, niçin gelmediklerini de henüz halka açıklamadılar.
7 yıl geçti.
Bugün yine din bezirganı cemaatler ve tarikatlar; iktidar yandaşı, destekçisi, ortağı olmak için teşvik ediliyor, destekleniyor, devlete sızdırılıyor. Dini cemaatler ile tarikatların, birer siyasi çıkar örgütü gibi çalışmalarına bugün de yol veriliyor. 7 yıl sonra FETÖ gitti, MENZİL geldi. Bunun bayramı mı olur? Bir tarikat şeyhi, ilerlemiş yaşında eceliyle öldü: Başta cumhurbaşkanı, yeni ve eski bakanlar, devletin önde gelenleri, bütün sağcı partilerin tamamının başkanları şeyhin ölümüne karalar bağladıklarını özellikle duyurmak istediler. Devlet firması THY, şeyhin cenaze kaldırma şirketine dönüştürüldü.
This entry was posted in Fetullah Gülen, NECATİ DOĞRU YAZILARI, TSK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *