PSİKOLOJİK HARP * ELLADA SİPNA

PSİKOLOJİK HARP (ALGI KONTROLU) YÖNTEMLERİ

Naci Kaptan – 29 Eylül 2022

Psikolojik savaş, açıklanan bir olağanüstü durum veya savaşta, iletişim araçları ve diğer psikolojik vasıtaların düşman üzerinde psikolojik baskı yaratmak ve düşman kontrolü altındaki bölgelerdeki düşman gruplarının ve diğer hedef alınan toplulukların tutum ve davranışlarını olumlu yönde etkilemek amacıyla kullanılması tekniğidir. Bunun temel işlevi, düşmanın savaş veya çatışmaya devam isteğini zayıflatmak ve savaşı sürdürmekteki kapasitesini azaltmak amacı güden bütün çabaları desteklemektir.
Psikolojik harp istihbaratını; “Bir devletin diğer devlet üzerinde millî menfaatlerini gerçekleştirmek üzere uyguladığı psikolojik harpte kullanacağı her alandaki (siyasî, askerî, ekonomik, sosyal, ideolojik, teknolojik vd.) zafiyetlerinin ve hassasiyetlerinin sistematik bir tarzda tespiti, tasnifi, yorumlanması ve istihbarat haline getirilmesi” şeklinde de tarif edebiliriz.
“Algı yönetimi”, günümüzün en çok kullanılan, popüler ifadelerinden biri olmakla birlikte, biraz ayrıntılı incelenirse, geçmişini geçen yüzyıla dayandırabileceğimiz, oldukça kapsamlı ve özellikle devletlere bağlı servisler tarafından yoğun olarak kullanılan bir istihbarat faaliyeti.
Bugün bizim “algı yönetimi” olarak tanıdığımız, incelediğimiz konu, yaklaşık 15 yıl öncesine kadar bir psikolojik savaş yöntemiydi. Bugünkü şekliyle adlandırılması ise ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından yapıldı. Buna göre, algı yönetimi genel olarak “hedef kitlenin güdülerini, amaçlarını, duygularını etkilemek ve yönlendirmek amacıyla derlenmiş bilginin yayılması faaliyeti” olarak tanımlanıyor. Bu yalnızca kitlelerin değil, çeşitli yöntemlerle gerçeklik görüntüsünün tasarlanması, örtbas ya da psikolojik operasyonlar aracılığıyla bir “enformasyon çevresi” şekillendirerek karar vericilerin davranışlarını yönlendirme amacını da içeriyor.
Devletlerin taleplerini birbirlerine kabul ettirmek için kullandıkları güç, genel olarak “sert güç, yumuşak güç ve akıllı güç” olarak gruplandırılıyor. Bunlar içerisinde en eski ve dolayısıyla en yaygın olarak kullanılanı sert güç. Sert güç, en özet ifadeyle, bir devletin isteklerini kabul ettirmek için diğerine yönelik askerî ya da ekonomik araçlar kullanmasıdır.
İkinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan iki kutuplu yeni küresel düzen ve kutuplar ya da devletler arasında nükleer silahların sebep olduğu caydırıcılık, savaş, yani sert güç dışında yeni yöntemler geliştirilmesini zorunlu kıldı. İşte “yumuşak güç” kavramı, uygulanabilir bir alternatif olarak bu arayışın sonucunda ortaya çıktı. Kültür, diplomasi, teknolojik gelişmişlik, siyasal etik gibi birçok kaynağa dayanan yumuşak güç, özetle devletlerin, isteklerini diğer devletlere klasik sert güç, zorlama ve şiddet kullanımının sebep olduğu meşruiyet sorunlarıyla yüzleşmeden “cazip kılma, ikna ve yönlendirme” ile kabul ettirmesi olarak tanımlanıyor. Günümüzde yumuşak güç kullanımını tercih eden devletler, hedeflerindeki ülkelerin kamuoyunu, karar vericilerini ve aydınlarını etkileri altına alabilmek için kültür, teknoloji, geleneksel ya da sosyal medya araçlarını yoğun olarak kullanıyor. Bu açıdan yumuşak güç, bir psikolojik harp tekniği olarak da kabul ediliyor.

Algı yönetimi tarihinde yeni bir dönem

Goebbels, Nazi iktidarı ve savaş boyunca kullandığı tekniklerle psikolojik harp ve algı yönetimi tarihinde yeni bir dönem başlattı. Zamanlaması iyi yapılmış, teksesli, toplumun tüm sınıflarının anlayabileceği söylem özelliklerine sahip, kışkırtıcı, inandırıcılığını kaybetmeden sürekli tekrarlanan ve doğru kaynaktan yapılacak propagandanın gücünü fark eden Goebbels, Almanların Hitler’e, Nazi iktidarına, iktidarın soykırım dâhil tüm suçlarının “haklılığına” ve savaşın kazanılacağına inandırılması için radyo, propaganda filmleri, görsel sanatlar, afişler, partinin sembollerinin taşındığı kitlesel katılımlı üniforma kullanılan törenlere kadar mümkün olan her yöntemi kullandı. Hitler’in, Alman halkının önemli bir kısmını Nazi iktidarına ve savaşa ikna eden etkili konuşmalarının metinlerini hazırladı.
Bugün bile yalnızca Hitler ile birlikte anılan “Führer” (lider) ifadesinin de “mimarı” olan Goebbels’in, Nazi Almanya’sının Polonya’yı işgalini diplomatik alanda sıradanlaştırmak için “polis operasyonu”, milyonlarca insanın katledildiği toplama kamplarını tanımlamak içinse “nefes alma enstitüsü, gül bahçesi” gibi ifadeler kullanması, propaganda anlayışının ve Alman toplumu üzerindeki etkisinin birkaç örneği. Öyle ki, Müttefiklerin Berlin’e girmeye başladığı ve Goebbels’in Hitler ile birlikte saklandığı sığınakta intihar ettiği Nisan 1945’te bile Almanların büyük bir bölümü halen onlara inanmaktaydı.
Soğuk savaş döneminde ABD istihbaratının “Hollywood” ile yoğun işbirliği dikkat çekicidir. Devletin doğrudan desteğiyle sürekli büyüyen ABD sinema endüstrisi, ABD istihbaratı için mükemmel bir küresel algı yönetimi aracıydı. Temelde İkinci Dünya Savaşı yıllarında başlayan istihbarat-Hollywood ilişkisi, 1950’lerle birlikte açık bir işbirliği haline geldi. Bu işbirliği, başlangıçta anti-komünizm üzerineydi ve George Orwell’in Hayvan Çiftliği eserinin 1954’te sinema filmi olarak çekilmesi bunun önemli örneklerindendi. İşbirliği daha sonraki yıllarda gelişti ve amaçları da çeşitlendi. 1980’lerde başlayan
Rambo serisi, aynı dönemde dünyada büyük ilgi gören Top Gun ve 1990’da gösterime giren Kızıl Ekim bu işbirliğinin birkaç önemli “ürünü” oldu.

ELLADA SİPNA – Psikolojik Harp İstihbaratı Örneği:

1976 yılında Yunanistan’da bir kitap hazırlandı. Bu kitabın ismi “Ellada Sipna” (Yunanistan Uyan) Yazarı ise Andreas Dendrinos idi. Bir psikolojik harp istihbarat uzmanı olan yazar kitabında daha 1976 yıllarında diyor ki:
“Türkiye Yunanistan’ın en önemli ve en temel düşmanıdır. Türkiye’nin aleyhine
olan her şey desteklenmelidir. Türkiye’yi parçalamak ve yok etmek Yunanistan’ın millî hedefidir.
Ancak; Türkiye; silâhlı kuvvetleri başta olmak üzere birçok yönden Yunanistan’dan üstündür. Bu hedefe sıcak bir savaşla ulaşamayız. Türkiye’nin psikolojik hassasiyetleri vardır. Bunlar kullanılarak Türkiye zayıf düşürülmeli, hatta parçalanmalıdır.
Bu hassasiyetler;
1. Türkiye’de Kürt sorunu vardır, bu hassasiyet kullanılmalıdır.
2. Radikal dinci guruplar vardır. Türkiye’deki dinî konular hassasiyet ihtiva eder. Bu konu kullanılmalıdır.
3. Türkiye’de mezhep ihtilafı önemli bir hassasiyettir. Alevi-sünnî ihtilafı kullanılmalıdır.
4. Türkiye’nin ekonomik ve sosyal hassasiyetleri vardır.
5. 1915 yılındaki Ermeni katliamı bir hassasiyettir. Bu konu kullanılmalıdır.”
Yazar, Andreas DENDRİNOS, kitabında; Türkiye’nin zayıf düşürülmesi ve parçalanması için Kürtçü-bölücü örgütlerin nasıl destekleneceğini, Ortadoğu’da Suriye’nin, Avrupa’da İngiltere, Almanya ve Fransa’nın Türkiye aleyhine nasıl kullanılacağını detaylı olarak ortaya koymuştur.
Adı geçen kitap 1983 yılında Başbakan Andreas PAPANDREU tarafından “Yunanistan Savunma ve Dış Politika Konseyi (KSEA)” adını alan Yunanistan Millî Güvenlik Kuruluna getirilmiş ve kabul edilip hükümete uygulama yetkisi verilmiştir. Yani Yunanistan’ın en üst siyasî ve askerî karar organı, Türkiye hakkında hazırlanan psikolojik harp istihbaratı bilgilerini ihtiva eden ELLADA SİPNA “Yunanistan Uyan” isimli kitabın uygulanması için eylem kararı almıştır
Nitekim kitapta belirtilen birinci hassasiyet olarak Kürtçü-bölücü faaliyetin ele alındığı görülmüştür. PKK terör örgütünün 15 Ağustos 1984 yılında Eruh ve Şemdinli eylemleriyle adını iç ve dış kamuoyuna duyurması ve günümüze kadar Türkiye Cumhuriyeti Devletini siyasî ve askerî yönden meşgul ederek 30 binden fazla kişinin hayatına mal olması, Yunanistan tarafından Türkiye’ye karşı planlanan psikolojik harbin bir safhasının uygulanmasıdır.

YÖNTEMLER

İşadamları derneklerinin, sendikaların kurulması, var olanların içine bilim danışmanlarıyla sızılması için elinizden geleni yapın. Siyasi partilere eğitim programlarıyla, particilik dersleriyle yaklaşarak kadroları yönlendirin. Gençliği “düşünce özgürlüğü” ve “siyasi katılımcılık” propagandasıyla örgütleyin, sonra hızla etnik ayrımcılığın normal olduğu propagandasını yaparak o ülke halkını birbirine düşman, birbirine güvenmeyen parçalara ayırın.
Bu grupları da kendi içerisinde bölerek iç çatışmaları artırın ve o ülkeye kaos getirin ve bu kaosu sadece sizin çözebileceğinize onları inandırın. Buna karşı çıkanları ırkçı, terörist (Fetöcü) damgasıyla sindirin. Medyada yargısız infazlarda bulunun ve o ülkede Adalete olan inancı olabildiğine azaltın. İnsanlar artık Yargıya Güvenlik Güçlerine itimat etmesin. Sadece STÖ’lere inansın. Operasyon tamam beyler….
Gerektiğinde para ile medyayı satın alın ve haince ve o ülke aleyhine taraflı yayınlar yaptırın. Merak etmeyin çok ama çok kolay olacak. O kadar çok örnek yaşandı ki!
Psikolojik harp deyimi ile Gri propaganda, halk deyimi ile çamur at izi kalır deyimi ile faaliyetlerde bulunarak ülkesine sahip çıkmaya çalışan milliyetçi, bu vatanı canından çok seven kuruluşları, şahısları sürekli töhmet altında tutarak onların etkin bir mücadele vermesini önleyin.
Menfaatlerinize zarar veriyorsa ve tüm çabalarına rağmen susturulamıyorsa hiç acımadan, pervasızca o vatanseverleri yok edin, öldürün. Sonrada onları unutturun. Medya sizin oyuncağınız. Ancak sizin istediğinizi yazılır, istemediğiniz ise asla yazılamaz. Parayı veren düdüğü çalar değil mi dostlarım.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Psikolojik_savaş
Oğuz Kalelioğlu – https://www.21yyte.org/assets/uploads/files/100
Barış Ertem: https://www.lacivertdergi.com/dosya/2022/08/24/gecen-yuzyildan-gunumuze-psikolojik-harp-ve-algi-yonetiminin-kisa-tarihi
https://nacikaptan.com arşivi
This entry was posted in İSTİHBARAT KURUMLARI, YUNANİSTAN - EGE SORUNU. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *