ORTAYA KARIŞIK MASALLAR * Mikronezya’nın Pepepe Savaşı

CUMHURİYET – Mine G. Kırıkkanat – 10 Eylül 2022 Cumartesi

Mikronezya’nın Pepepe Savaşı


İngilizlerin bir zamanlar tek hâkimi oldukları dipsiz okyanusların ortasında “nec fluctuat mergitur” yani sallanır ama batmaz diye adlandırdıkları Ezya takımadalarının en küçüğü Mikronezya, bir süredir çatırdayarak sallanıyordu.
Yoksulluk derinleştikçe istibdadın da baskı dozunu yükselttiği ceviz kabuğu kadar adada, hiç kesilmeyen bir uğultu başlamıştı.
Uğultu, Yol Partisi iktidarını eleştirdi diye dili kesilen insanların ortalıkta pepeleyerek dolaşırken yani artık sözcüklere dönüşmeyen seslerinden ibaretti. Ama dili kesilenlerin sayısı arttıkça fondaki “pe-pe-pe” uğultusu da çoğalıyor, güçleniyordu.
Muktedir Makropiç, Betonit Sarayı’na kadar ulaşan ve kulaklarını tırmalayan uğultuyu önlemek üzere, dilini koparttırdığı muhaliflerin ses tellerini de kestirmeyi düşünmüş; ancak boğaz burun cellatları fazla mesai yapmaya isteksiz davranınca onları da karşısına almamak için vazgeçmişti.
Pragmatist bir müstebitti, Makropiç. Sık sık karar değiştirip geri adım atabilir, dün düşman ilan ettiğine bugün dost ya da tersini diyebilir; tutmayacağını anladığı yoldan cayıp yeni bir yol açabilirdi. Yeter ki partisine ad veren tüm yollar yolsuzluğa çıksın, yozdaş yoldaşların yolculuğu sürsün, Ulu Çoban’ın rehberliğinde yolluk tükenmesin…
Muktedir Makropiç, işte bu pragmatist yaklaşım sonucu, adaya yayılıp kulaklarını tırmalayan muhalif homurtunun yönünü değiştirmeye karar verdi. Bir savaş çıkaracak, Mikronezya halkını ortak düşmana karşı birleştirecek ve muhaliflerin hoşnutsuzluğunu, düşmana duyulan nefretle bastıracaktı.
Fikir dâhiyane, ancak savaşacak düşman bulmak pek de kolay değildi.
Ulu Çoban, Mikronezya’nın Ezya takımadalarındaki kadim komşusu ve rakibi Bitania’yı gözüne kestirdi. Ancak okyanusun eski hâkimi İngiltere’nin her yerde kulakları vardı ve Mors alfabesiyle yazılmış bir mesaj gecikmedi: “Bitania’yı unut, stop. Unutmazsan, stop. Londra’daki zulanı, stop. Unutursun, stop.”
Muktedir Makropiç, gözlerini Makronezya’nın arka bahçesi, onun da ucundan bucağından İngiltere’yle birlikte tırmaladığı Germania’ya çevirmişti ki Ezya takımadalarının devi Makronezya müstebiti Valdemir Potin, “Ezerim!” diye tısladı. Üstelik tıslarken işaret parmağını da kaldırmıştı.
Pragmatist Makropiç, hemen pısıp kimsenin sahip çıkmayacağı bir düşman üzerinde düşünmeye başladı. – Mikronezya halkı, bir sabah davul trampet sesleriyle uyandı. Ulu Çoban’ları, Ezya takımadalarına hem çok uzak hem en yakın kara parçası Çin’e savaş ilan etmişti!
Çin muktedirleri, şaşkındı. Çin’in en küçük kantonundan daha küçük Mikronezya’nın resmi savaş tebliğine önce kahkahalarla gülüp sonra merakla izlemeye başladılar.
Savaş ilan eden adanın başkenti Mikronia’da zengin yolsuzluk günlerinden kalan (ve Çin’den ithal edilen) son havai fişekler patlatıldı, bir tabur bile etmeyen Mikron ordusu tüm sokakları dolaştı, galeyana gelen halk Çinlilere ana avrat küfürler savurdu.
Sonra adaya derin bir sessizlik çöktü. Muktedir Makropiç de derin bir oh çekti. Dilsiz muhaliflerin homurtusu kesilmişti!
Savaş ilanı üzerinden üç hafta geçtiğinde, eğlence niyetine Mikron saldırısı bekleyen Çinliler, sabırsızlanmaya başladı. Çin savaş bakanı, dayanamayıp Makropiç’e Mors alfabesiyle mesaj çekti: “Hani saldıracaktınız, stop. Korktunuz mu, stop.” 
Muktedir Makropiç’in yanıtı gecikmedi:
“Ne korkacağız, stop. Mikronezya demokrasidir, stop. Milyar Çinliyi nereye, stop. Gömeceğimizi tartışıyoruz, stop.”
This entry was posted in EDEBİYAT - ANI - ÖYKÜ - ŞİİR, MİNE KIRIKKANAT. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *