BİZİ KİM GÖZETLİYOR -1

ARAŞTIRMA YAZISI
NACİ KAPTAN – 12 Haziran 2022

BAĞLANTILI YAZILAR
https://nacikaptan.com/?p=100572 – BİZİ KİM GÖZETLİYOR -1
https://nacikaptan.com/?p=100589 – BİZİ KİM GÖZETLİYOR -2
https://nacikaptan.com/?p=100612 –  BİZİ KİM GÖZETLİYOR -3
https://nacikaptan.com/?p=100705   – BİZİ KİM GÖZETLİYOR -4

BİZİ KİM GÖZETLİYOR -1

Değerli okur,
BİZ/LERİ KİMİN GÖZETLEDİĞİ konusuna George Orwell’in 1984 (Big Brother watching You) kült kitabından alıntılarla başlamanın yararlı olacağını düşündüm. Kitapta kurgu olan TOPLUMUN GÖZETLENMESİ konusu zamanımızda hayatımızın bir parçası oldu.
Gözetlenmek ve fişlenmek kişilerin bilgisi ve onayı dışında kamu görevlileri, hükümet tarafından gizlice yapılıyor. Amaç muhalifleri sindirmek. Bir diğeri ise amaçları hakkında tam bilgi sahibi olmadığımız sosyal medya üyelikleridir. Bunlardan birisi de örnekleme olması için Face-Book’tur. bu konuya yazının akışı içinde değineceğiz.

“Büyük Birader diye biri var mı?”
“Tabii ki var. Parti var. Büyük Birader, Parti’nin
cisme bürünmüş halidir.”
“Peki, ama benim var olduğum gibi mi var?”
“Sen yoksun ki,” dedi O’Brien.
(Orwell, 294)

Yeni bir ev kurarken alınacak ilk eşyalardan biri, çoğu kişi için en önemlisi, perdedir. Amaç dışarıdaki gözlerin içeriyi görmesini engellemektir, çünkü içerisi mahremdir. Peki, ya o gözler hâlihazırda içerideyse?
Orwell’in anti-ütopyasında gözetleyen gözler sadece içeride değil, her yerde ve her an açıktır. Resimlerini herkesin gördüğü ancak gerçekte kimsenin karşılaşmadığı, hatta varlığından bile şüphe duyulan Büyük Birader’in gözleridir bunlar. Büyük Birader her şeyi gören ve bilen, hataları affetmeyen, cezalandırıcı bir tanrı figürüdür aslında.
Jeremy Bentham, Le Panoptique adlı eserinde gözetleme sorununa mimari bir çözüm olarak Panoptikon fikrini sunar. Buna göre merkezde gözetmenin yer alacağı bir kule ve bunun çevresinde sakinlerinin birbirleriyle iletişim kuramayacakları şekilde yan yana dizilmiş hücreler bulunacaktır. Hücreler önden ışıklandırıldığından kuledeki gözetmen herkesi izleyebilirken, hücredekiler ne birbirlerini ne de kendilerini gözetleyeni göremeyecek, ancak her an gözetlenmekte olduklarını bileceklerdir.
“Bentham kuleye kimi koymaktadır? Tanrı’nın gözünü mü? Fakat Tanrı onun metninde pek yer almaz… Kim o halde? Velhasıl, Bentham’ın da iktidarı kime emanet edeceğini pek iyi bilmediğini söylemek gerekir” (Foucault, İktidarın Gözü, s.97).
Orwell ise kuleye Büyük Birader’i oturtur ve onu şöyle tanımlar:
Büyük Birader yanılmaz ve her şeye kadirdir. Tüm başarılar, tüm kazanımlar, tüm zaferler, tüm bilimsel buluşlar, tüm bilgiler, tüm bilgelikler, tüm mutluluklar ve tüm erdemler doğrudan onun önderliğinden doğar ve ondan esinlenir. Büyük Birader’i bugüne kadar gören olmamıştır. O, duvarlardaki posterlerde bir yüz, tele-ekranlarda bir sestir. Onun asla ölmeyeceğinden kesinlikle emin olabiliriz, ne zaman doğduğu ise belirsizdir. Büyük Birader, Parti’nin dünyaya görünmek için büründüğü surettir. İşlevi, bir örgütten çok bir bireye karşı daha kolay duyulabilecek sevgi, korku ve saygı gibi duyguları kendisinde odaklandırmaktır. (s. 239)
Büyük Birader’in gözleri binaların dışına, içine, apartman dairelerinin içine, dairelerin camlarından bakınca hemen görülebilecek her yere asılmış dev posterlerden sürekli insanlara bakmaktadır. Posterlerin altında BÜYÜK BİRADER’İN GÖZÜ ÜSTÜNDE yazıyor olması da zaten kısıtlayıcı olan izlenme hissini daha da pekiştirir. Hiptonize edici bakışlar yalnızca posterlerden de değil, kitap kapaklarından, sigara paketlerinden, banknotlardan, kısacası her yerden insanları izleyip durur: “(Winston) Çocuklar için hazırlanmış tarih kitabını alıp Büyük Birader’in kapaktaki portresine baktı… Sanki büyük bir güç üzerinize yükleniyordu; kafatasınızda bir delik açıp beyninizi tepikliyor, yüreğinize korku salarak inançlarınızı koparıp alıyor, handiyse aklınızın tanıklığını yadsımaya razı ediyordu sizi.” (s. 105)
İktidarın Gözü Büyük Birader teknoloji vasıtasıyla hâlihazırda rahatsız edici olan bu izleme/izlenme durumunu daha da ürkütücü bir boyuta taşımıştır. Tele-ekranlarla donatılmış 1984 Okyanusya’sında mahremiyet artık sözlükte olmayan bir kelime; dolayısıyla da var olmayan bir kavramdır. İktidar gücünü elinde tutan O’Brien gibi İç Parti üyeleri dışındaki vatandaşlar tarafından kapatılması mümkün olmayan tele-ekranlar evlerde, iş yerlerinde, sokaklarda, tuvaletlerde, hapishanelerde gece-gündüz insanları gözetlemektedir.
Hem alıcı hem de verici vazifesi gören bu ekranlar yalnızca izlemekle kalmaz, aynı zamanda bireylerin yaşamlarına müdahale aracı olarak da kullanılır. Örneğin her sabah kalkış düdüğünden sonra başlayan Beden Alıştırmalarından birinde Winston zayıf düşmüş bedeni acılar içinde olduğundan egzersizi düzgün yapamayınca kadın eğitmen doğrudan ona hitap ederek bağırır:
6079 Smith W! Evet, sen! Biraz daha eğilir misin, lütfen! Bence daha iyisini yapabilirsin. Kendini vermiyorsun ki. Az daha eğil, lütfen! Tamam, böyle daha iyi, yoldaş. şimdi rahat! Herkes beni izlesin. (s. 61) Dolayısıyla, düdük çaldığında yataktan kalkmamak ya da bir sabah olsun egzersizleri yapmamak gibi özgür bir tercih söz konusu değildir. (https://www.romankahramanlari.com/buyuk-biraderin-gozleri)

Büyük Birader seni izliyor!
Irkçı, cinsiyetçi ön yargılarla kurgulanmış algoritmalar insanın geçmişine bakıp geleceği hakkında karar verirken “yüz tanıma” programları da gözetleyerek bütün hayatınızı kayıt altına alıyor.
“…Duvara asılı bir poster üstünde koca bir suratla izliyordu, Hareket ettiğinde seni izliyormuş gibi görünmek üzere tasarlanmıştı. Altında ‘Büyük Birader seni izliyor’ yazıyordu…”
George Orwell, “1984” adlı romanında yer alan kurgusal karakterlerden biri olan Big Brother’ı (Büyük Birader) böyle anlatıyor. Big Brother totaliter rejimle yönetilen, iktidar partisinin halk üzerinde büyük baskı kurduğu hayali bir ülkenin gizemli diktatörü. Orwell’in betimlediği toplumda her bir birey, tele-ekranlar aracılığıyla yetkililerin sürekli göz hapsi altındadır. Gözetim altında oldukları da “Büyük Birader seni izliyor” sloganıyla anımsatılmaktadır.
Yapay zekânın özgürlüklerimiz üzerindeki hükmünün arttığı bir toplumda yaşamak nasıl bir şey? Yapay zekânın insan hayatına etkisi nedir? sorularına yanıt arayan “Coded Bias” adlı belgesele göre “Büyük Birader seni izliyor” bugün gerçek oldu.
Çin, Amerika ve İngiltere “izleme” konusunda başı çekiyor. İngiltere’de caddelerdeki yüz tanıma araçlarına karşı bazı sivil oluşumlar “Biz de bizi izleyenleri izliyoruz” diyerek tepki gösteriyor.
Çin açıkça gözetliyor!
Çin’in vatandaşlarının yaşamlarını izlemek ve çeşitli hizmetlere erişimlerini kontrol eden puanlar oluşturmak için yüz taramalarını kullanacak bir “sosyal kredi” programı oluşturma çabaları ise ayrıca detaylandırıyor. Ve her bir vatandaşına günlük yaşama dair sosyal kredi notu veriyor. Belgesele göre; Çin açıkça vatandaşlarına “seni takip ediyorum” diyor.
Mesela “Hükümet hakkında söyledikleriniz, yaptıklarınız sadece sizin değil, ailenizin dostlarınızın da notunu etkileyecek” diyor. Bir nevi vatandaşları üzerinde algoritmik itaat düzeni sağlıyor. Güvenilirliğini kaybeden vatandaşa kısıtlamalar getiriyor. Fakat durumdan memnun olan Çinliler de var. Çinli genç bir kadın, erkek arkadaşını seçerken vakit harcamadığını, sosyal kredi puanının bu seçimde etkili rol oynadığını belirtiyor. Ama Hong Kong’da, polis yüz tanıma sistemlerini kullandığında göstericiler ya lazerlerle yüz tanıma teknolojisini etkisiz hale getiriyor ya da kamera lenslerini siyaha boyayarak eylemlerine devam ediyor.
Amerika yalan söylüyor
Yeni icatlara önce zenginler sonra fakirler ulaşıyor sanıyorduk, ama belgesele göre gerçek tam tersi. 2000’li yılların başında Amerikalıların başarısızlığı üzerine bir yatırım yapıldı. Belli profiller “başarısız” olmak üzere seçilip ellerindeki projeye uygun hale getirildi. Bu insanlara yüksek faizli ev kredisi verilecekti, ama daha sonra ödeyemeyeceklerini umarak bu insanların ipotekli malı ve tüm varlıkları ellerinden alınacaktı. Bu Wall Street’ten çıkan algoritmik bir oyundu ve başarılı da oldu. 2008 ekonomik krizinde bu yolla 4 milyon Amerikalı kredi borcunu ödeyemediği için evinden oldu. Mortgage krizi esnasında Amerika tarihinin en büyük siyahi mal varlığı kaybı yaşandı.
Belgesel aslında Amerika’nın Çin’den pek farklı olmadığı konusunda uyarıyor. Amerika sadece bunu açıkça yapmıyor. Amerika Birleşik Devletleri de sosyal medya şirketlerinin, diğer şirketlerin ve kanun uygulayıcı kurumların üzerinden insanları gözetliyor, ancak bunu gizli yapıyor.
Algoritmalar ceza adaleti, eğitim, finans ve daha fazlasında giderek artan bir rol oynadıkça, dünya medyası teknoloji danışma kurulları ve akademik programlarla gerçekte neyin, amaçlandığı konusunda daha akıllı olmak zorunda. (Milliyet – Belma Akçura – 25 Nisan 2021)

Bilim ve bilişim teknolojisi, akıl sınırlarını zorlayan buluş ve icadlar ile insanoğlunun dünyasını ve yaşamını yeniden şekillendiriyor. 60’lı yıllarda Amerika’dan Türkiye’ye gönderdiğim mektup uçak ile 3-5 gün, gemi postası ile 15-20 günde gidiyordu. Şimdi bir tek tuşa basarak dünyanın en ucundaki alıcıya yazdığımız mektubu  anında gönderebiliyoruz. Bilgiye erişim de artık çok kolay, Google amca’ya birkaç kelime yazdığınızda merak ettiğiniz, öğrenmek istediğiniz konu anında önünüze yüzlerce/ binlerce seçenekle geliyor. Arkadaşınızla, ailenizle görüntülü konuşuyor ve ücret de ödemiyorsunuz.
İnternet ile dünya daha da küçüldü, ticaret, bilgi paylaşımı akıl almaz derecede hızlandı ve büyüdü. Fakat bunlar olurken, bu gelişmelerden kendilerine yarar sağlayacak olan kötü niyetliler de türedi. Kişilerin  kimlik bilgileri, firmaların, bankaların hesapları çalındı. Bundan kişisel olarak ben de payımı aldım.  Banka hesabımın tümü ile, kredi kart numaramı ele geçiren birisi “African Wild Life’tan” alış veriş yaptı. AWL de bana 1 arslan, 1 suaygırı, 1’de zürefa armağan etti!!!… Anladım ki bu internetin sadece faydası değil, çok da zararı olabiliyormuş… İnternetle birlikte “Hacker” denilen bilgi ve para hırsızlığına yönelik yeni bir meslek ortaya çıktı..

İnternet kullanıcılarını bekleyen tehlikeler
Demokrasi ve hukukun göz ardı edildiği az gelişmiş totaliter/faşist ülkelerin yönetimlerinde olan otokrat, buyurgan yöneticilerin ülkelerinde  istihbarat daha çok ülke içindeki muhaliflere yönelir. 
Özellikle muhalif, aydınlar, toplum önderleri, akademisyenler, yazarlar, gazeteciler, üst düzey bürokratlar gizlice izlenir, dinlenir ve görüntülenir. Toplanan bilgiler arşivlenir ve dosyalar gelecekte kullanılmak üzere buyurgan efendinin kasasına konur. Zamanı geldiğinde  kayda alınmış olan kelimeler, cümlelerle oynanır, özünden saptırılır ve MUHALİFler yapay, sahte kanıtlarla suçlanır, yargılanır ve hapsedilir.

Naci Kaptan – 12 Haziran 2022 / Bölüm 1 / Devam edecek
This entry was posted in BİLİŞİM - İNTERNET -, FAŞİZM, İSTİHBARAT KURUMLARI. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *