KUTUP YILDIZI TUGAYI’NIN KAHRAMANLIK DESTANI * KARSLI ER HACI ALTINER’İN ÖYKÜSÜ

KUTUP YILDIZI TUGAYI’NIN
KAHRAMANLIK DESTANI 

Naci Kaptan – 23 Şubat 2022  

Türk Tugayı (Kod adı: Şimal Yıldızı ya da Kutup Yıldızı) nın Kore’ye gönderilmesi


II. Dünya Savaşı’nın bitip Soğuk Savaş’ın başlamasıyla Türkiye, uluslararası ortamda kendini yalnız buldu. II. Dünya Savaşı’nda tarafsız kalarak bütünlüğünü Almanya’ya karşı korumuş ancak savaş sonrasında Sovyetler Birliği’nin Doğu Anadolu Bölgesi’nde toprak ve Boğazlar’da üs ve ortak savunma talepleriyle karşılaşmıştır. Böylece Sovyet tehdidine karşı müttefik arayan Türkiye Batı Bloku’na ve Amerika’ya yaklaşmaya başladı.

Türkiye, NATO’ya girişini hızlandırmak için, başlayan Kore Savaşı’na birlikler göndermiştir. Özellikle sol kesimler tarafından “Türk gencinin kanının Amerika’ya satılması” şeklinde eleştirilen bu davranış, Türkiye ile Batı Bloku arasındaki yakınlaştırmayı hızlandırmış ve 18 Şubat 1952’de Türkiye bir NATO üyesi olmuştur.

Türk Tugayı (Kod adı: Şimal Yıldızı ya da Kutup Yıldızı), Kore Savaşı sırasında 1950’den 1953’e kadar Birleşmiş Milletler Ordusunun komutası altında savaşmış olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir tugayı. Amerika Birleşik Devletleri 25. Piyade Tümeni’ne bağlı olan Türk Tugayı birçok operasyonda savaştı. ABD’nin 8. kolordusunu imha edilmekten kurtardı. Kunu-ri Muharebesinden sonra Kore ile ABD tarafından Birlik Takdirnameleriyle ödüllendirildi. Türk Tugayı muharebe hüneri, inatçı savunması, göreve bağlılığı ve cesaretiyle ün kazandı.

Türkiye Cumhuriyeti, başlangıçta Kore’ye topçu taburu takviyeli bir piyade alayı göndermeyi düşündüğü halde, sonradan bu birliğin bir tugay seviyesinde olmasına karar verdi.

Üç piyade taburundan oluşan 241. Piyade Alayı, bir topçu taburu, bir istihkam bölüğü, bir uçaksavar bataryası, bir ordudonatım bölüğü, bir ulaştırma bölüğü, bir tanksavar takımı ve bir depo bölüğünden oluşuyordu. Gönüllü olanlardan seçilmiş olan bu tugay 259 subay, 18 askerî memur, 4 sivil memur, 395 astsubay, 4414 erbaş ve er olmak üzere 5090 kişiydi. Tugay komutanlığına Tuğgeneral Tahsin Yazıcı seçilmişti.

Ankara’da oluşturulan tugay demiryolu ile İskenderun’a aktarıldıktan sonra Amerika’nın tahsis ettiği gemilerle Kore’nin Pusan limanına nakledildi. Burada bekletilmeden Daegu şehrine alınarak kışlaya yerleştirildi. Taegu’da Türk Tugayı Amerikan malzemesi ile yeniden donatıldı. Eskimiş malzemeler ise geri gönderildi. Bu yeni malzemeyi kullanmak için eğitiminden geçen tugay 10 Kasım 1950’de cepheye hareket etti. Önce Seul’un 60–100 km kuzeyinde bölgenin emniyet sorumluluğunu üstlenen tugay daha sonra Kunu-ri bölgesine nakledildi.

Kunu-ri Muharebesi

26 Kasım 1950 saat 18.00’de Teğmen Hasan komutasındaki 3. Bölük silah takımı ile takviye edilmiş Üsteğmen Kamil Doğan komutasındaki keşif takımı Tokchon’a doğru hareket etti. 5 dakika sonra tugay birlikleri de yola çıktılar. 27 Kasım 1950 saat 03.00’e kadar birlikler Choyang-myon’a vardılar.

Çin’in ordusu bölgede bulunan ABD’nin 8. kolordusunu imha edecek iken bölgeye gönderilen  Türk Tugayı, Kunu-ri bölgesinde direnerek ABD’nin 8. Ordu’sunun yok olmadan çekilmesini sağladı.

Douglas MacArthur “Türklerin kahramanca çarpışmaları Birleşmiş Milletler Kuvvetlerinin salimen yeni müdafaa hatlarına çekilmelerini mümkün kılmıştır.” dedi.  Kunuri Savaşı Türk Tugayı’nın Çin Halk Kurtuluş Ordusu birliklerine karşı direndiği muharebedir.

Türk birliğinin direnişi sayesinde Birleşmiş Milletler Kuvvetleri’nin çevrilmesi ve cephenin çökmesini engellenmiştir. Yan ve gerilerini koruma görevi verilen Türk Tugayı, görevini yerine getirmiş ve müttefik kuvvetlere geri çekilmek için gereken 3 günü kazandırmış, kendisi de zayiat vermesine rağmen kuşatmayı yararak imhadan kurtulmuştur. Bu muharebede tugayın toplam zayiatı 767 subay, astsubay ve erdir. (218 ölü, 455 yaralı ve 94 kayıp.

Kore Savaşı boyunca Türkiye toplam 741 şehit ve 2147 yaralı verdi. Bunların dışında Türk birliklerinden 234 asker tutsak ve 175 asker yitik (akıbeti belli olmayan) sayılmıştır.


KUTUP YILDIZI TUGAYININ ERLERİNDEN
KARSLI HACI ALTINER’İN ÖYKÜSÜ

Kore‘ye gönderilen Tugayın erlerinden birisi de Karslı Hacı Altıner idi.  26 Kasım 1950‘de Çin kuvvetlerinin Amerikan ikinci tümenine ve Güney Koreliler’e ağır kayıplar vermesiyle başlayan Kunu-ri Muharebesi‘nde, 9. Kolordu’ya bağlı Türk Tugayı’nın görevi, Kunu-ri‘den daha kuzeyde bulunan Tockhon Kasabası’na girmekti.

Müttefikimiz ABD, kasabada Çin kuvvetleri olduğunu öğrenince bölgeden geri çekilmişti. Ancak Türk Tugayına geri çekilme bilgisi yeterince verilmedi. Belki de Amerikan askerlerinin kayıp vermeden çekilmesi için Çin’liler ile aralarında Türk askerinin kalarak zaman kazanmak istediler?

Tarihler 28 Kasım’ı gösterdiğinde Türk askeri, köprüden geçmiş kasabaya doğru ilerliyordu. Karslı Hacı Altıner ise birlikteki makineli tüfek nişancısıydı. 29 Kasım sabahına doğru birden kıyamet koptu. Savaş başlamıştı ve Hacı Altıner kendini öyle bir kaptırmıştı ki 13 kurşun yediğini bile anlamadan sandığındaki tüm mermileri Çinlilerin üzerine boşalttı. Ta ki 14’üncü mermi sol kolunu kırıncaya dek! Üniformasının kolunda bulunan HER BİR ŞERİT kaç kez yaralandığının simgesidir. Tam 14 ŞERİT var…

Bundan sonra ateş edemedi Hacı Altıner… Ama pes de etmedi! Amacı, birliği geri çekilirken Çinlileri oyalamaktı. Komutanına “Beni burada bırakın. Bana yeterince mermi bırakın, siz çekilirken zaman kazandırırım” diye bağırdı. Dediğini de yaptı! Çinlileri oyalayarak birliğinin daha fazla kayıp vermeden çekilmesini sağladı.

Almış olduğu yaralar sonucunda hiçbir umudu kalmamış, ölümün soğukluğunu iliklerinde hissetmeye başlamıştı. Tam o sırada bir mucize yaşandı. Yoldan geçen bir Amerikan konvoyu, Hacı Altıner’i fark etti. Altıner tedavi için hemen sahra hastanesine götürüldü ama yaraları çok ağırdı. Bu nedenle derhal Amerika’ya gönderildi ve bir sene boyunca çeşitli ameliyatlar geçirdi.

Hacı Altıner Amerika’da

Bu dönemde ABD başkanı Truman tarafından şeref misafiri sıfatıyla ağırlandı, kendisine madalya takdim edildi. Hatta ABD’de eyalet eyalet gezdirilip ‘büyük kahraman’ olarak Amerikan halkı ile bir araya gelmesi sağlandı.

Hacı Altıner’e verilen Madalyalar
Kunuri’de 14 yara alan ve bir makineli tüfekle yüzlerce düşman askerini köprü başında saatlerce oyalayan Hacı Altıner’e kahramanlığı nedeniyle birçok nişan, madalya ve beratlar tevcih edilmişti. Dönemin yayınlarında madalya sayısı 7 olarak zikredilmişti (Milliyet, 1 Mayıs 1964).

Şahsına vatani hizmet tertibinden maaş bağlanması hakkında kanun teklifi gerekçesinde Hacı Altıner’e verilen nişan, madalya ve beratlar şu şekilde sıralanmış:

Amerikan Ordusunun en üstün harb madalyası olan Silver Star ile üstün birlik madalyası,
Kore Reisicumhurunca verilen liyakat madalyası,
New York şehrinin şeref madalyası,
Cinciati şehrinin altın Anahtarı,
Kaliforniya Üniversitesinin şeref madalyası,
Birleşmiş Milletler hizmet madalyası ve bayrağı
Amerikan iç savaşlarının kahramanlarına verilen hâtıra yüzük
Fransız Cumhuriyetinin şeref madalyası (Lejyon Dönör),

Kendisine Amerikan vatandaşlığı ve orduda fahri generallik önerildiğinde ise “Burada general olacağıma, Türk Ordusunda er olmayı tercih ederim” diyerek tarihi bir yanıt verdi. Ülkesine geri döndü.

Kore Savaşı‘ndan tam 24 yıl sonra, 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Harekatı başladı. Türkiye ile ABD bu olayda ters düşünce Hacı Altıner, ABD Başkanına tarihi bir mektup yazdı. Amerika’da nasıl tanındığını, koskoca Çin birliklerini nasıl durdurduğunu teker teker hatırlattı. Amerika ile tek başına savaşabileceğini belirtti ve ABD‘den aldığı madalyayı iade etti.


Kahraman er Hacı Altıner’e ABD hükümeti tarafından VATANDAŞLIK ve FAHRİ GENERAL RÜTBESİ teklifine ilişkin bir belge ve kayıt yoktur. Bu konu kendisi tarafından söylenmiş olup, https://www.malumatfurus.org/kore-savasi-kahramani-haci-altiner/ sitesinde yapılan araştırmalar sonucunda aşağıdaki bilgiler kayda alınmıştır;

Altıner’in ABD tarafından özel olarak davet edildiği ve Gümüş Yıldız madalyasının ABD’nin en üst düzey madalyası olduğu iddialarının doğruluk payının bulunmadığını yukarıda aktarmıştık. Kendisine general rütbesi, villa ve ömür boyu maaş imkânı sunulduğu iddiası da doğru görünmüyor.

Altıner’e ABD tarafından vatandaşlık ve generallik teklif edildiğine yönelik kendi iddiası dışında bir bilgi ya da belge bulunmamaktadır.  Bu iddia, Altıner’in maddi güçlükler nedeniyle destek talep ettiği dönemde dile getirilmiştir. ABD ziyareti esnasında ya da sonrasındaki demeçlerinde bu iddiayı hiç aktarmamıştır. Er rütbesindeki İngilizce bilmeyen yabancı bir askere generallik teklif edilmiş olması hayatın olağan akışına uygun değildir.

ABD ordusu tarafından sembolik anlam taşıyan fahri rütbe tevcihinin yapıldığı bilinmektedir. Ancak, bu uygulamaya pek sık başvurulmadığı görülmektedir. Yapılan taramada 2019 yılında Bob Dole’a fahri Albay rütbesinin, 1976 yılında ABD Başkanı George Washington’a general rütbesinin, 2001 yılında ABD’li kâşif William Clark’a albay rütbesinin, Arlene Crandall‘a fahri amirallik ve generallik rütbesinin tevcih edildiği) aktarılmaktadır. Bahse konu rütbe atamalarının tamamının sembolik anlam taşıdığı, maddi herhangi bir karşılığının olmadığı, genellikle yaşamını yitiren saygın ABD’li şahısların onurlandırılması amacıyla gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. ABD’nin başka bir ülkenin vatandaşına fahri generallik rütbesinin verdiğine yönelik açık kaynaklarda bir bulguya rastlanamamıştır.

Kore Savaşı üzerine önemli çalışmalarda bulunan Erhan Çiftçi de Hacı Altıner’e ABD’nin vatandaşlık ve ömür boyu sürecek bazı imtiyazlar sunduğu iddiasının doğru olmadığını şöyle belirtmişti:

Fakat bu sadece bir tevatür (hatta bazıları abartarak Altıner‘in Amerikan ordusuna doğrudan üst rütbeli bir subay olarak işe başlatılacağını da eklerler bu söylentiye). Hacı Altıner taltif ediliyor ancak böyle bir durum söz konusu değil.”

Altıner’in diğer milletlerden birçok askerle beraber ağırlandığı ABD seyahati esnasında bazı eyaletlerden fahri hemşehrilik beratı aldığı bilinmektedir. Ancak, kendisine ABD vatandaşlığı ya da (fahri) generallik teklif edildiği iddiasına dair tek kaynak kendi anlatısıdır.

Kendisine bağlanan aylığın yeterli olmadığını belirterek “Devlet bana bakmıyor” siteminde bulunan Hacı Altıner Amerikalıların kendisine “ömür boyu rahat içinde yaşama” teklifi ettiğini, kendisinin ise bu teklifi reddettiğini şöyle aktarmıştı (Milliyet, 5 Kasım 1990):

“Kunuri savaşındaki başarım hem Türkiye’de hem de Amerika’da büyük yankı uyandırmıştı. Çok sayıda Çinlinin tek ikmal yolu olan köprüyü 12 saat süreyle tutmuş, BM kuvvetlerine geri çekilebilmeleri için cephe açmış, tesadüfen bulduğum tahrip kalıplarını ateşleyerek 2000 düşman askerinin ölmesini sağlamıştım. 6 ay Tokyo’da General Hospital hastanesinde tedavi gördüm. Bu sırada ABD’nin en büyük savaş madalyası olan Silver Star madalyasına layık görüldüm. Bir süre sonra da ABD Başkanı Truman tarafından ABD’ye davet edildim. Büyük coşkuyla karşılandığım 28 eyaleti gezdim. Her birinden rütbe ve büyük armağanlar aldım. Bütün bunlarla yetinmeyip bana tuğamiral rütbesi ve bu rütbenin getirdiği bütün imkânları teklif ettiler. Ailemle Oklahama’da yaşayacak, bir villa sahibi olacak, hayatım boyunca tuğamiral maaşı alacaktım. Hepsini Türkiye’de yaşayabilmek için reddettim.”


ABD Devletinin yapmış olduğu söylenen bu iddialar, Hacı Altıner’in yapmış olduğu kahramanlığın dışındadır. Böyle bir teklif olmasa dahi bu durum Altıner’in kahramanlığına gölge düşürmez.Üzücü olan şudur;  kahraman gazimizin yaşamının yokluk ve yoksulluk içinde geçmiş olması ve Devletin GAZİLERİMİZE karşı olan değer bilmez tutumudur. Aldığı yaralar nedeniyle çalışmaz durumda olan Altıner ailesini geçindiremez durumda kalmış ve sağlığını kaybederek yaşamının son dönemini yokluk ve yoksullukla tamamlamıştır. Bu nedenle tüm GERÇEK GAZİLERİMİZE ve ŞEHİTLERİMİZİN YETİMLERİNE özür ve vefa borcumuz vardır. Devlet yasalarda gereken iyileştirmeleri yaparak bu borcu ödemelidir.


Naci Kaptan – 23 Şubat 2022  

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, GEÇMİŞİN İÇİNDEN, TARİHE - AYDINLANMAYA - CUMHURİYETE NOT DÜŞENLER, TSK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *