ÜLKELER “DEMOKRASİ İLE” NASIL İŞGAL EDİLİYOR Bölüm 6/7 * SESSİZ SAVAŞ * ABD VE AVRUPA SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİ (NGO) KULLANARAK BAĞIMSIZ ÜLKELERİ NASIL YÖNETİYOR

        Değerli okur,

İlk 5  bölümünü paylaşmış olduğum, ülkelerin sözde DEMOKRASİ üzerinden nasıl işgal edildiğini anlatan  bu siyasi kültür, bilgi yazı dizisinin 6 ve 7. bölümlerini aşağıda okumanıza sunuyorum. 

2002 yılında planlı olarak ABD/İsrail tarafından yönetime getirilmiş olan başbakan Erdoğan daha sonra küresel baronlar tarafından BOP Eşbaşkanı olarak atandı.  Erdoğan, AKP iktidarının yönetimi süresince ülkemizde başlayan kaosun nasıl planlı ve programlı ve sistematik gizli bir emperyal işgal eylemi olarak kurgulandığını, Türkiye’nin her yönüyle nasıl çökertildiğini, fakirleştirildiğini, zayıflatıldığını ve yoksullaştırılarak emperyalizmin dümen suyuna nasıl girdiğinin perde arkasını bu önemli yazı dizisinin içinde bulacaksınız.

Bu yazıyı bir İŞARET ve UYANDIRMA FİŞEĞİ olarak okumanıza ve bu kitabı kaleme almış olan değerli emekli Kur. Albay Dr. Ali Nazmi Çora’ya teşekkürlerimi sunuyorum.

NOT; Önemli bir konuya dikkat çekmenin yararı vardır; Bu yazının ana konusu yabancı devletler tarafından kurulan/kurdurulan ve yabancı fonlarla desteklenerek O ülkenin değil, emperyalizme hizmet aracı olarak kullanılan NGO’lardır. Ulusal amaçlara hizmet için kurulmuş olan  ve dışarıdan fon kabul etmeyen”STK” Sivil Toplum Kurumları Demokrasi adına vaz geçilmez kurumlardır.

Naci Kaptan / 17 Ocak 2022


Yazan Dr. Ali Nazmi Çora
Özet  Naci Kaptan / 17 Ocak 2022

BÖLÜM I                              https://nacikaptan.com/?p=96088
BÖLÜM II*III                      https://nacikaptan.com/?p=96139
BÖLÜM IV*V                       https://nacikaptan.com/?p=96215
BÖLÜM VI*VII                    https://nacikaptan.com/?p=96422
BÖLÜM VIII*IX*X             https://nacikaptan.com/?p=96575
BÖLÜM XI*XII*XIII          https://nacikaptan.com/?p=96984

BÖLÜM VI

ALMAN STIFTUNG MODELİ

“Resmiyet dışı” gibi görünmekle birlikte, siyasal amaçlı örgütlen­meyi sağlayacak model fazla aranmadı. Bu işi yıllardır yürüten Al­man partileri, kendilerine bağlı vakıflar kurarak, kendileri için, siyasal aygıtlar oluşturmuşlardı.

Vakıfların dış ülkelerde yürüttükleri etkinlik­lere biraz özenle bakan da, kültürel etkinlik görünümünde yürütülen işlere “beşinci kol” muamelesi yapan da yoktu. Üstelik Batı  Almanya’da sayısız büro ve 3000 memuruyla çalışan CIA de, “hürriyet ve demokrasi” işlerinde Alman örgütlerini yakından tanıyordu.

NED tasarımını hazırlayanlardan Charles T. Manatt, 1983’te Cumhuriyetçi Parti komitesinin dergisinde Alman vakıf örgütlenme­sinden yararlanma nedenini şu sözlerle açıklıyordu:

“Düşüncelerimiz ve önerilerimiz birçok insana yabancı gelmeye­cektir. Aslında Federal Almanya Cumhuriyeti’nin vakıflaşmasını ve üçüncü dünya ülkelerindeki etkinliklerini modellerden biri olarak aldık. Ve bu bakımdan yalnız değiliz. En azından yarım düzine ülke, son dönemde, politik partilere bağlı ve vakıf ola­rak finanse edilen bu kurumlaşmayı benimsemişlerdir. “

Manatt’ın sözleri yeterince açıktır. Amaç, o zamanlar Doğu Avru­pa’da yer altı örgütlenmesiyle, üçüncü dünya ülkelerinde ve tüm dünyada  yasal görünümlü vakıf ve dernekleri örgütleyerek, kontrolu ele geçirmektir. Model olarak alınan yapılanma, Vakıf adı altında yabancı ülkelere dalmayı başaran Alman “stiftung” örgütçülüğüdür. Modele karar verilince, gerisi çabuk geldi.

Öncelikle APF (American Political Foundation)’a, US-AID, USIA ve bazı şirket kasalarından 400 bin dolar verilerek bir “fizibilite” ha­zırlatıldı. Arkasından yasa tasarısı hazırlandı ve 1983 sonlarında NED kuruldu. Hemen ardından NED’e bağlı çekirdek örgütler oluş­turuldu: Yabancı ülke insanlarına ve partilerine ortadan ve sağdan yaklaşmak üzere ABD’nin Cumhuriyetçi Partisi tarafından  adında bir örgüt, soldan yak­laşmak üzere Amerikan Demokrat Partisi tarafından NDl (National Democracy Institute)  adında ikinci bir örgüt oluşturuldu. İş yaşamı ve ticaret erbabı ile ilişki kurmak üzere, Amerikan ticaret odasınca CIPE (Center for International Private Enterprise) adı verilen üçün­cü örgüt kuruldu.

Yabancı ülkelerde, ulusal bağımsızlıkçı sendikal hareketleri zayıf­latmak ve yeni tür bağımlı sendikalar kurmak ya da var olanları yön­lendirmek üzere eski anti-komünist sendikacı lığın merkezi AFL-CIO yeniden işbaşı yaptı.

1977’de devreye sokulmuş olan FTUI (Free Trade Union Institute), NED’le eşgüdüm içinde çalışmaya başladı.  1995 yılında, AFL-CIO’nun dört kuruluşu kapatıldı. NED, AFL-CIO ve AID tarafından, ACILS (American center for International Labour Solidarity) adında yeni bir merkez kuruldu. Bu merkez Amerikan devlet kurumlarıyla birlikte çalışmaya başladı.

Bu dört çekirdek örgüte, 1980’li yıllarda Doğu Avrupa ülkelerin­de, SSCB başkenti Moskova’da, her türlü seçim işinde, vakıf örgüt­lenmelerinde, etnik yapıya denk düşen özel ticaret odaları oluşturul­masında; siyasal eğitim, parti içi eğitim, seçmen yönlendirme eğitimi, anayasa yapımcılığı, yerel yönetimlerde özelleştirme ve NGO örgüt­lenmelerinde, genel seçim denetleme girişimlerinde rastlanıyor. Ör­gütlenme modeli Polonya’da gerçekleştirilen Dayanışma Sendikası operasyonunda kazanılan deneyimle daha da geliştirildi.

1980’li yılların operasyonlarıyla güçlenen ve 1990’dan sonra Do­ğu Avrupa’dan Asya’ya ve Afrika’dan Ortadoğu’ya doğru genişleyen Amerika’ya bağlı demokrasiler kurma işinin merke zinde yeni özel bi­rimler oluşturulmaya başlandı.

1994’de tüm bilgilerin toplanarak de­ğerlendirmek üzere kurulan IFDS (The International Forum for Democratic Studies)  dış ülkelerde tasarlanan ‘project’ başvuruları­nın ve sonuçlarının da değerlendirildiği bir organ oldu.

Bu merkez, aynı zamanda, kendisine yakın yeni kişi ve kurumları ilişkilendirmek üzere konferanslar düzenlemeye başladı. İki örnek, bu konferansların öneminin anlaşılmasına yardımcı olabilir.

1999’da Seul’de başlatılan 6 konferanstan ikisi daha ilginçti. 13.6.2000’de, IFDS ve ‘Woodrow Wilson International Center for Scholars’ tarafından düzenlenen özel yuvarlak masa toplantısının ko­nusu da özeldi: “İran’da demokratikleşme.”

IFDS’nin 22-23 Eylül 2000’de, Princeton Üniversitesi’nin ‘Center for International Studies’ in desteğiyle gerçekleştiren konferansın ko­nusu, federalizmin ve adem-i merkeziyetçiliğin (otonomi) yararlarıydı. Bu konferansa, Nijerya, Hindistan, Meksika, Rusya, Güney Afrika, Endonezya ve Türkiye’den delegeler katıldı. Eski deyimle “muhtari­yet” konuşulduğuna göre, bu ülkelerde federasyonlaşma mı pişiriliyordu?

Bu konferansta NED-FORUM’un konuk öğretim elemanı Doğu Ergil’in “Türk demokrasisi ve Kürt sorunu” tebliğini sun­masının işe bir başka boyut kattığına kuşku yok.

NED-Forum’un bir ‘Araştırma Konseyi’ bulunuyor. 2000 yılına göre, konseyde bulunanların isimleri kişiler listesinde verilmiştir. Bu listede birçok üniversiteden eleman yer alıyor.

Bunların en önemlisi, Ameri­kan Federal yönetimini dünyanın her köşesine, hiçbir hukuk kuralına dayanmadan ve uluslararası karara gerek görmeden, silahlı müdaha­leye ortam yaratan “medeniyetler arası çatışma” kuramının imza sa­hibi Harvard Üniversitesi’nden Samuel P. Huntington’dur.

Huntington, Harvard Üniversitesi Uluslararası İşler Merkezi’ ni yöne­tirken, CIA elemanı olarak çalışmış, kendisine ödeme yapılmış ve giz­lice yürüttüğü danışmanlığı sırasında hazırla dığı belgeler CIA’ın denetiminden sonra yayımlanmıştır.

Aynı konseyde, CIPE Türkiye Bürosu’nda “2. Direktör” olarak gösterilen ve Türk Demokrasi Vakfı kurucularından Ergun Özbudun’da yerini almaktaydı.  Prof. E. Özbudun aynı zamanda, NED’in ya­yın organı ‘Journal of Democracy’ dergisinin yayın kurulunda da yer alıyordu. NED’in Program Bölümü’nü Barbara Haig yönetiyor. Bu bölümün ‘Ortadoğu ve Kuzey Afrika Programı’ asistanlığını, 1999’dan sonra T.C uyruklu Filiz Esen üstlenmiştir. Şimdiye kadar yazılanları çok kısaca özetleyelim.

1983 sonlarında ABD Kongresi’nin onayıyla National Endowment for Democracy yani “NED, Türkçe anlamıyla Ulusal Demokrasi Fonu kuruldu.

NED (National Endowment for Democrasy (Milli Demokrasi Fonu) 1983’de kuruldu;
ABD Kongresi onayladı.  CIA emeklisi Ralph Mcgehee, bu kuruluşun işlevini, deneyimli istih­baratçı söylemiyle şöyle yorumluyor:

“CIA’in ülkelerin karıştırılması operasyonlarda kullanılan birçok işlevinin NED’e transfer edilmesiyle, Demokrasi için Ulusal Fon’un kullanımına gidildi, CIA’in örtülü eylemlerine ek olarak, Uluslararası Kalkınma Ajansı (AID) ve Birleşik Devletler İstihba­rat Ajansı (USA) da, “demokrasi yayma” operasyonlarında yer almaktadırlar. Avrupa’da yerleşik ve çoğu Birleşik Devletler tarafından parayla beslenen hükümet dışı örgütler (NGO’lar) de, doğrudan ya da dolaylı olarak, bu operasyonlarda yer alıyorlar. Bu tür örgütler ve ajanslar aşağı yukarı açıktaysalar da, CIA, hükümetleri destekleme ve yıkma gibi birincil rolünü elinde bulundurmakta­dır.” Para kaynağı ABD hazinesi, yani devlettir.

NED çeşitli operasyonlarda kullanılacak para için bir kasa görevi yapar. Bu kasaya ABD’deki vakıflar, sendikalar, çeşitli adlarla kurulmuş dernekler, dev ticari kuruluşlar, işadamları da para akıtır.

NED’in görevi, seçilen bir ülkede, hedefine ulaşmak için birçok kılıkta, sözde masum insanlık için çalışan ama aslında kendi hedefleri için araç olarak kullandığı birçok örgüt kurmaktır.

Örneğin;

WMD (World Movement for Democracy) (Dünya Demokrasi hareketi) NDRI  (Network of Democrcy Research Institude) (Demokrasi Araştırma Enstitüsü Örgütü) Operasyonlarında çalıştıracağı hedef ülke kendilerine yakın vatandaşlarını yan yana getirip eğitmektedir.

Örneğin; 24 Eylül 2004’te bir hafta süreli çalışmalar. GANA, MISIR, MOGOLİSTAN, RUSYA, SIRBISTAN, KARADAĞ, GÜNEY AFRİKA ve TÜRKİYE Temsilcileri katıldı. Türkiye’den TESEV adına Ayşe Yırcalı katıldı.

“Katılımcılar Washington’un önde gelen ve etkili siyasal-araştırma kuruluşlarıyla buluştular. Bunların arasında American Enterprise Institute (AEI), the Brooking Institute, the Heritage Foundation, Georgetown Üniversitesi Center for Democracy, Third Sector / (CDATS) ve United States Institute for Peace (US/P) bulunmaktaydı.”

Amerika’da tutucu ve büyük şirketlerin, devlet görevlilerinin yan yana gelme merkezleri olarak nitelenen bu örgütlerle buluşmanın ka­tılımcılara ne gibi bir katkısı olduğunu yine NED’in yayınından aktaralım:

“Katılımcılar, konferans örgütleyicileriyle, yayın yönetmenleri ile, yayıncılarla, veri tabanı yöneticileriyle, web sitesi ustalarıyla, para toplama uzmanlarıyla, iletişimcilerle ve medya ilişkileri uzmanla­rıyla buluşmuş ve çok şey öğrenmişlerdir.”

OSI (Open Societiy Institute)

Saf demokrasi işinin içinde iyi niyetli hareketlerin yanı sıra para piyasası oyuncuları da yer almaktadır. NED raporlarına katkıda bulunanlar arasında, para piyasalarının ünlü oyuncusu George Soros’un kurdurttuğu “Open Society Institute” (Açık Toplum Enstitüsü)’ne, ‘Lockheed Martin Corporation gibi, jet uçakları satımındaki yolsuzlukları, rüşvetçiliği mahkemelerde onaylanmış bir şirkete, Mart 2002’de İsrail’in Filistin’e saldırısından sonra, Amerika’daki Yahudilerin mitinginde onlarla birlikte olduğunu ilan eden Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz’e ve CS1S (Center for Strategic and International Studies)’den Zeyno Baran’a, “2000 yılın­daki cömert destekleri” nedeniyle teşekkür edilmektedir.


BÖLÜM 6

BİLGİ DEPOLAMA VE DEĞERLENDİRME

Hedef ülkeler’den gelen bilgilerin toplanarak değerlendirildiği ve tecrübelerin yeni operasyonlarda kullanılmasını temin eden IFDS (The International Forum for Democratic Studies) örgütü. Bu kurum aynı zamanda kendisine yakın (Artık nasıl yakın olduğunu sevgili okuyucularıma bırakıyorum) kişi ve kurum lara birbirleri ile tanıştırmak eğitmek ve yönlendirmek için konferanslar seminerler ve incelemeler yapar/yaptırır.

ARAŞTIRMA KONSEYİ

Bu konseyde birçok üniversiteden, hedef ülke üniversitelerin den de öğretim üyeleri bulunur. Önemli bir örnek medeniyet ler çatışması kuramının sahibi Samuel P. Huntington,

Türkiye’den örnek. Türk Demokrasi Vakfı!? kurucularından Prof. Dr. Ergun ÖZBUDUN,  NED’in yayın organı “Journal of Democracy” dergisi yayın kurulunda yer alıyordu.

İLK ÇALIŞMALAR

1980’lerin ortalarında 10.000-110.000 dolar arasında değişen hibelerle işe başladılar. Amerikalılara göre küçük, Sovyet yurt taşları­na göre olağanüstü büyük paralarla basılan yayınlar, video bantları, içerden ve dışardan Rusya’ya yönelik eylemler gerçekleştirildi. O günlerde örgütlenen kadrolar, daha sonraları Doğu Avrupa’da 1989 protesto eylemlerini örgütleyip yönettiler.

1990’a gelindiğinde kapılar ardına dek açılmış ve FTUI bağımsız sendikalar örgütlemeye başlamıştı. Liderler yetiştirildi, yeni kurulan sendikalara bilgisayarlar, faks maki naları bağışlandı. ABD’li uzman­larca örgütlenen Bağımsız Maden ve Metal İşçileri Sendikası’nın üye sayısı 2,2 milyonu buldu.

Bu işçiler greve giderek radikal reformlar istemeye başladı. Freedom Channel (Özgürlük Kanalı) televizyonu ve radyosu yayına geçti. Yeni yeni kurulacak olan medyayı yönetecek elemanlar yetiştirildi. Globe Independent Press Syndicat (Dünya Ba­ğımsız Basın Sendikası) tüm Rusya haber kaynaklarını dünyaya bağ­layacak olan “Özgürlük Bağlantısı Bilgisayar Şebekesi”ni kurdu. Sov­yetler Birliğinde kişiler, kurumlar ve örgütler veri bankalarına kayde­dildi.

Bu arada NDI ve IRI de boş durmadı. Anglo-Amerikan liberaliz­minin ideolojisini yayacak örgütlenmeler oluşturmaya başladılar. Anglo-Amerikan liberalizmine tapan, ülkesinin tüm kaynaklarını ABD’ye ve AB’ne açacak olan “sivil” örgütler yaratıldı.

İş o kerteye vardırıldı ki, 1993 seçimlerinde NED’e bağlı elemanlar ve onların ye­tiştirdiği Rus işbirlikçileri, liberallerin kazanması için seçim çalışmala­rını doğrudan ve birlikte yönettiler. NED, bu işler için devletin resmi propaganda aygıtı USIA kaynaklarından 1990-94 arasında 8,8 mil­yon dolar harcadı.

İnsan Hakları örgütçülerine, “sivil” eğitim işlerine, medya projele­rine 64 ayrı paket olarak 10-100 bin dolar ödendi. Amerikan İşa­damları örgütü CIPE, devlet ve “sivil” kuruluşlara 572.000 dolar verdi.

1990-1994 arasında resmi GAO raporlarına yansıyan bilgiye göre; Demokratik Çoğulculuk Girişimi, Eurasia Foundation, Karşılıklı Eğitim adlı örgütler 57,214 milyon dolar, ABD Savunma Bakanlığı IMET (International Military Education and Training/ Uluslararası Askeri Eğitim ve Yetiştirme) örgütü 1,095 milyon dolar kullandı.

USIA/NED kaynaklarından, NDI kanalıyla 535 bin dolar, IRI kana­lıyla 537 bin dolar, FTUI kanalıyla 5,298 milyon dolar, tekil ödeme­ler için 2,465 milyon dolar ve toplam 67,224 milyon dolar harcan­dı.

Bu arada dünya metal borsasını ellerinde tutan kirli tüccarlar ve para piyasaları vur-kaç operatörü George Soros da Rusya’ya dalmış­tı. Her şey serbest olmuş ve asıl kazanması gerekenler, çok büyük sermayeyle içeri dalmışlardı.

Weinstein’ın başlattığı operasyon büyük başarı elde etmişti. Yeltsin, Ağustos 1991’de tankların üstünde direniş çağrısı yapmadan hemen önce, muhaliflerden faks mesajı alan kişi de on parmağında on marifet dedirtecek olan Weinstein idi. Ailen Weinstein’ın eşi Diane Weinstein o sıralar, Başkan yardımcılarından Dan Quayle’in hukuk danışmanlığını yap maktaydı.

CIA emeklisi Ralph McGehee’nin Rusya Federal Karşı İstihbarat Servisi raporlarından aktardığı şu bölüm, NED operasyonlarında CIA desteğinin yanı sıra, üniversitelerin de, ne denli büyük bir öneme sa­hip olduğunu da gösteriyor:

“.. ABD, özel servisler (CIA) ve bilim merkezleri, (ve NGO’Iar) aracılığıyla, Rusya’da stratejik konumları ele geçirerek ve politik ve ekonomik süreçlerdeki gelişmeyi yönlendirerek ülke yaşamı­nın tüm alanlarının derinliklerine iniyor.”

Derinliklerin ölçüsü de, boyutları da şaşırtıcıdır. ABD’nin öncelikle NATO üyesi ülke ordularının subaylarını Amerika’ya götürüp eğitme­si bilinen ve kanıksanan bir şeydir. Ne var ki, Kızıl ordu subaylarını da IMET kapsamında ABD’ de, hem de “demokrasi” başlığı altında eğitmesi operasyonun en tipik uygulamasıdır.

GAO raporunda bu uygulama, “program aynı zamanda ordu üstünde sivil denetimin geliştirilmes” olarak açıklanmaktadır. Bu işler için 1992’de 153; 1994’de 471 bin dolar harcanmış ve Rus ordusundan 18 orta ve üst düzey subay ve Dışişleri Bakanlığı’ndan 19 memur ABD’ne götürül­müş ve eğitilmiştir. ABD elçiliği bu işlerin 10 ile 20 yıl içinde amacı­na ulaşacağını ve eğitilen subayların gelecek vaat edenler arasından seçildiği ni vurgulamaktadır.

Ama ulaşamadı. Zira KGB’de yetişmiş PUTİN olayların farkındaydı. Dışarıdan para desteği alan Rusya’daki bütün Vakıf, Dernek vb. tüm kuruluş ve örgütleri kapattı. Satılmış vatan haini medya sahipleri, medyadaki yazar, çizer takımı ve satılmış kişileri kapsayan çok yönlü bir araştırma başlattı.

Tabii bunun batı dünyasındaki yansıması “ÖZGÜRLÜKLERE SALDIRI” ile korkunç bir PUTİN ALEYHTARI KAMPANYA OLDU. Putin yılmadı ve bütün parazitleri temizledi. Şimdi ise batının hedef tahtası.

Ne diyelim Darısı Türkiye’nin başına


(YAZARIN NOTU : Sözüm Asla bu vatan için bu millet için bu vatanın insanları için canla başla çalışan STÖ’lere değildir. Hele demokrasi ve özgürlüklere hiç değildir. Sözüm sadece bu vatan aleyhinde çalışan STÖ ve batı uşaklarınadır.)


Yazan Dr. Ali Nazmi Çora

Özet; Naci Kaptan * Bölüm 6/7 sonu / Devam edecek

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, BOP, DIŞ POLİTİKA, İSTİHBARAT KURUMLARI, KAPİTALİZM - LİBERALİZM. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *