PERDE ARKASINDA NELER OLDU NELER!!! * KAHT-I RİCAL / ‘MİLYAR DOLARLIK RADİKAL YAHUDILER’IN BAŞBAKANI YA DA “SAYIN BAŞBAKAN, ‘ROCKFELLER’IN BAŞBAKANI’ OLMUŞSUNUZ” DIYEN PAŞA, HANGİ PAŞA?!

Hayrullah Mahmud / 30. Mart 2006
KAHT-I RICAL / ‘MILYAR DOLARLIK RADIKAL YAHUDILER’IN BAŞBAKANI YA DA “SAYIN
BAŞBAKAN, ‘ROCKFELLER’IN BAŞBAKANI’ OLMUŞSUNUZ” DIYEN PAŞA, HANGI PAŞA?!

Kaht-ı rical?!
Yer: Başbakanlık
Zaman: 24 Mart 2006, Cuma

Yüzük taşı konumundaki bir ülkenin “Başbakan”ı ile “Kara Kuvvetleri
Komutanı” sohbet halindedirler. Bir saat 50 dakika süren zirveden,
Başbakanlık koridorlarına yansıyan diyalogları mealaen yansıtıyorum:

KARA KUVVETLERI KOMUTANI: Sayın Başbakan “iddianame” kapsamında elde ettiğimiz istihbarat, ordumuza karşı hükümetinizin ve partinizin bir komplo içinde olduğunu gösteriyor. Bana ve ordumuza karşı tavrınızı ve YAŞ’a yönelik dış destekli oluşumu ve tezgahı kabul etmemizi ve sessiz kalmamızı bekleyemezsiniz. Eğer bugüne kadar ordu olarak, sorumlu paşalar birçok tepkiyi Anayasal platformda şahsınıza ve makamınıza iletmişsek ülkemizde bir kaosa malzeme edilmekten çekinmemizdendir. “Ordu konuştu, ekonomi çöktü” dedirtmemek için kamuoyuna karşı açık konuşmadık. Ama hükümetinizin ve partinizin dış destekli ‘ordu’ya yönelik hamlelerine çok fazla seyirci kalamayız.

BAŞBAKAN: Sayın Paşam, korkmayınız, “Asker konuştu” diye ülkede ekonomik kriz çıkmaz. Dünyanın önde gelen finans kuruluşlarıyla anlaştık. ‘Iddianame’de size ve ‘Ordu’ya yönelik araştırılması gereken ne varsa araştırılacak. Ülke artık askerin kontrolünde bir ülke değil, millet idaresinin hakim olduğu bir ülke olacaktır. Ülkede bir Paşa da konuşsa, ekonomide bir şey olmaz. Rockfeller gibi dünyanın en zengin, en güçlü grupları ile birlikte hareket ediyoruz.

ROCKFELLER’IN BAŞBAKANI
KARA KUVVETLERI KOMUTANI: Sayın Başbakan, bu üslup köklü mazisi olan bir milletin ‘Başbakan’ına ait olamaz. Dünyanın önde gelen finans kuruluşları ile ‘Ordu’nun Anayasal sorumluluklarını yerine getirmesini engellemek için mi anlaştınız? Sayın Başbakan, vatanımıza karşı bir komplonun içindesiniz! Son olarak ‘Ş…’de askerimize karşı girişilen linç hareketinin arkasında partinizi iktidara taşıyan dış güçlerin istihbarat servisleri var. Sayın Başbakan, iddianame araştırılırsa ‘Ordu’muz aklanır, ben aklanırım ama sizler bu işin altında kalırsınız. Sayın Genelkurmay Başkanım, soruşturmaya gerek görmeyerek beni değil, ülkemiz hükümetinin onurunu ve haysiyetini korudu. Şayet, o provokasyon kokan hadise iyice soruşturulursa, o işin ardından siz, sizin müsteşarınız ve sizi destekleyen dış güçlerin çıktığı görülecektir. Hükümetinizin, şehid kanları ile sulanmış, bir milleti temsil ettiğini unutuyorsunuz. Sayın Başbakan, siz bu devletin Başbakanı değil, ‘Rockfeller’in Başbakanı’ olmuşsunuz!

BAŞBAKAN Sayın Paşam, istihbaratınız yanlış. ‘Ş…’deki hadisenin arkasında ordunun içindeki “Savaş Lordları” var.

KARA KUVVETLERI KOMUTANI: O “Savaş Lordları”nı, sizin partinizi iktidara taşıyanların içinde aramak gerekir. Asıl, sizin ve partinizin arkasında “Savaş Lordları” var. Bazı müttefiklerimiz, partinizi ve sizi “Truva Atı” olarak kullanıyorlar. Siz ‘T… Cumhuriyeti Hükümeti’nin Başbakanı değilsiniz, “Savaş Lordları”nın Başbakanı’sınız! Çuval olayı’nı da, Silahlı Kuvvetleri’mizi cezalandırmak için sizi iktidara getiren ABD içindeki güçlerle birlikte tezgahladınız. ‘Ş… hadisesi’ni de sizi iktidarda tutmaya çalışan Siyonistler ve Ingilizler birlikte kurguladı. Siz bu millete değil, Siyonistere güvenen bir korkaksınız! Merak etmeyin, devletimiz, bu durumu eninde sonunda ortaya çıkaracaktır.

BAŞBAKAN: Ülke, bizim kontrolümüzde. Silahlı Kuvvetler de benim kontrolümde. Kimi istersem onu paşa yaparım. Kimi istersem onu Genelkurmay Başkanı yaparım. Biz ABD ile anlaştık. Irak’a da, Iran’a da, Suriye’ye de birlikte operasyon düzenleyeceğiz. BOP’ta ABD bizi de ortak olarak görüyor. Sayın Paşa, ülke artık Silahlı Kuvvetler’in elinde değil.

KARA KUVVETLERI KOMUTANI: Sayın Başbakan, bu ifadeleriniz, sizi ve heyetinizi Yüce Divan’a götürür. “Ihanet-i vataniye”den yargılanırsınız. Siz, partiniz ve hükümetiniz açık bir ihanet içindesiniz. ABD, Ingiltere ve Israil BOP’un planlayıcıları. Bu operasyonda ülkemizin fikri dahi alınmadı. Siz ve Dışişleri Bakanı, BOP’un, ülkemizi tarihten silecek stratejiler içerdiğini bildiğiniz halde, intikam duygusu ile hareket ediyorsunuz.

BAŞBAKAN: Paşam siz Genelkurmay Başkanı olacaksınız. Sizinle anlaşalım. BOP’a evet deyiniz. Ortadoğu’nun asıl sahipleri kararlı! Onlarla birlikte hareket edelim. Rockfeller’lar ve Rostcihd’ler bizi ihya ederler.

KARA KUVVETLERI KOMUTANI: Sayın Başbakan, ben buraya Genelkurmay Başkanlığı kulisi yapmaya gelmedim. Dünyanın önde gelenlerine kul olmak için de gelmedim. Ben buraya Silahlı Kuvvetler’in sorumluluk bilinci içinde geldim ve satılık değilim. Devletim, milletim ile birlikte hareket ettikçe kazanacaktır. Bu teklifiniz gerçekten iğrenç. ABD, Ingiltere ve Israil adına birilerine makam ve para teklif eder pozisyonunuz kabul edilemez.

BAŞBAKAN: Sayın Paşam, beni yanlış anladınız. Ben memleketimizin çıkarı için işbirliği yapalım önerisinde bulundum.

KARA KUVVETLERI KOMUTANI: Sayın Başbakan, yaptığımız bu görüşmeyi Sayın Genelkurmay Başkanı’ma rapor etmek zorundayım. Sizler, gerçek Müslüman olamazsınız, sizler bu ‘Cumhuriyet’in vatandaşı olamazsınız! Bu haliniz apaçık bir ihanet,.milletin dini duygularını istismar ederek vatanımızı, diğer dinlerin bahçesi, diğer ülkelerin sömürgesi haline getirmek istiyorsunuz. Bu millet hainlerle geçmişte savaşmıştı, şimdi yeniden savaşma ve temizleme kararı almıştır. Silahlı Kuvvetleri’mizi din düşmanı, millet düşmanı gösterme çabaları hüsrana uğrayacaktır.

BAŞBAKAN: Paşam, bu sözlerin artık modası geçti. Ülke artık bizim kontrolümüzde, biz de birçok yerle anlaşmış durumdayız.

KARA KUVVETLERI KOMUTANI: Sayın Başbakan, ihanetiniz cezasız kalmayacaktır. Bu millet sahte dincilerden, sahte milliyetçilerden, sahte demokratlardan çok çekti; ama eninde sonunda hepsini cezalandırdı. Siz ve arkanızda bulunan güçler, bu ‘Cumhuriyet’i, Atalarımızın emanetini bu topraklardan kazıyamayacaksınız. Allah size ve partinize lanet eder, millet sizi lanetler. Bu görüşme giderek iğrençleşiyor. Görüyorum ki, ‘Cumhuriyet’imizin tepesi, Başbakanlık mevkii işgal altında.

ROCKEFELLER’IN DEĞIL, DEVLETIN PAŞASIYIM
BAŞBAKAN: Sayın Paşa, hiçbir şeye gücünüz yetmeyecek. Ülke başka ellere geçti ve geçiyor. Her yere hakimiz. Size tavsiyem, siz de bize katılınız. Iki baldırı çıplağa kulak asmayınız.

KARA KUVVETLERI KOMUTANI: Sayın Başbakan, ben bu ülke Silahlı Kuvvetleri’nin, bu milletin ve bu devletin bir askeriyim. Bu millete yürekten bağlı bir neferiyim. Devletimin bana verdiği her görevi yaparım. Sizler gibi ihanet içinde olmam, olamam. ‘Ş… olayı’ araştırılacak ve arka planı millete açıklanacaktır. “Çuval” rezaletinin arkasında sizin ve hükümetinizin bulunduğu kanıtlanacak ve açıklanacaktır.

BAŞBAKAN: Sayın Paşam, beni yanlış anladınız (Ayakta Paşa’nın çıkmasını engellemeye çalışırken). Ben ve hükümetim ülkemiz için çalışıyoruz. Biz ‘Ş… olayı’nda, Savcı’yı cezalandıracağız. Bazı cemaatler, Silahlı Kuvvetler’in aleyhinde olabilir. Olayı, onların uzantıları araştırdı.

KARA KUVVETLERI KOMUTANI: Sayın Başbakan, Fethullah imanız bile iğrenç ve ispiyon kokuyor. Şunu sakın unutma Sayın Başbakan, Silahlı Kuvvetler’in en üst komuta kademesi F.G’nin arkasından gitmez. Ordu’da da bu milletin içinde de milyonlarca gerçek Müslüman var. Silahlı Kuvvetlerimiz ve bu millet, kendi dini önderlerini üretir ve onlar başka ülkelere ve başka dinlere sığınmazlar. Ordumuz, ‘F.G’nin ABD’ye kimler tarafından, hangi komplo ve tezgahlarla gönderildiğini de, günü geldiğinde hiçbir endişeye yer vermeyecek şekilde, ortaya koyacaktır. Iktidarınız, siz ve partiniz, bu millet için gerçekten büyük bir faciasınız.

BAŞBAKAN: Sayın Paşam, vallahi beni yanlış anlıyorsunuz. (Paşa’nın yöneldiği istikametin önünü keserek), ben AB için, yeni bir dönem için demokrat bir görüntü vermenin önemine dikkat çektim. F.G.’yi de ABD, Ingiltere, Is

rail ve Vatikan destekliyor; ama onunla işbirliği içinde değiliz. Sayın Paşam ben bireysel bir teklifte bulundum.
KARA KUVVETLERI KOMUTANI: Bu tavırlar ve yalakalıklar bir Başbakan’a yakışmıyor. Bu iğrenç ortamdan çıkıyorum, toplantı bitmiştir.
DEVLET ADAMI
Nitekim…
Bu sözlerin ardından, Kara Kuvvetleri Komutanı odayı hızla terk eder.
Başbakan, bu sırada çok sinirlidir. Oyuna getirildiğini düşünmektedir.
Hemen bazı isimleri arayıp, talimat yağdırmaya başlar:
“Birini bulun, Paşa’yı teskin etsin arkadaş, çok büyük yanlış yaptık. Kim dediyse Kara Kuvvetleri Komutanı her türlü teklife açık diye, bizi o yanılttı. Onu çabuk bana bulun, ismini verin!” Ardından etrafa emir ve talimat yağdırmaya devam eder. Başbakan, önüne geleni azarlar.
Işte böyle!..
Evet, şimdi herkese soruyorum:
“Arkamda ‘Milyar Dolarlık Adamlar’ var” diyen Başbakan hangi ülkenin Başbakanı?
“Sayın Başbakan, siz ‘Rockfeller’in Başbakanı’ olmuşsunuz” diyen Paşa, hangi ülkenin Paşa’sı?
Var mı bilen?..
Var mı gören?..
Var mı duyan?..
Var ise bilen, bilmeyenlere anlatsın!
Ve…
Son olarak…
Osmanlı’nın çöküş günlerinde, “Kaht-ı rical” diye bir deyim sıkça kullanılır olmuştu. Özellikle de ‘Tanzimat’tan sonra!..
Günümüz Türkçesi’nde “devlet adamı yokluğu” manasına gelen bir deyimdir bu!
Tarihte Osmanlı’yı yıkmanın tek şartının, ilimden, dirayetli devlet adamlarından mahrum bırakmak olduğuna inanan Ingilizler, ki bu iş için iki asır uğraştılar, fen ve din ilimlerinin okutulduğu medreselerin yozlaşması için var güçleriyle çalışarak, 19. asrın sonu ve 20. asrın başlarında, bu amaçlarına ulaştılar.
Onların bu azimli çabaları sayesinde Osmanlı yıkıldı, parçalanabildi. “Kaht-ı rical” yüzünden, Osmanlı bir ağaç gibi ayakta öldü. Zira, yukarıya aldığım diyaloglar gösteriyor ki, bu topraklarda tarih tekerrür etmeyecek. Devlet adamları, Türk Devleti’nin yöneticileri olduklarını hatırlamaya başladıklarına göre, demek ki, çok yakında sırtımdaki “kaftan”ı hak
sahiplerine iade edeceğim.
Hülasa, bir millet uyanıyor, bir devlet silkiniyor!
Küllerinden yeniden doğuyor.
Devletin yöneticileri,
Türk Devleti’nin yöneticileri olduklarını yeniden hatırlayacak.
Güzel günler yakın!
Saygılar
Hayrullah Mahmud

Not: Sizler için yine birkaç yazı seçtim. Aynen yansıtıyorum:
YUNANLILAR’DAN TÜRK’LERLE ILGILI TARIHI ITIRAF
Bir gazeteci Komşu’da yerleşmiş Türkiye yalanlarını liste olarak yayınladı.
Işte ’10 Büyük Yunan Yalanı’na karşı To Vima gazetesinin verdiği cevaplar
şöyle:.
NE DIN NE DIL BASKISI
1. Osmanlı, Yunan’a Islam baskısı yapmadı.
2. Aileler çocuklarını kendi isteğiyle yeniçeri yaptı.
3. Yunanca yasaklanmadı.
4. Kilise’nin asıl düşmanı Katoliklerdi.
5. Bağımsızlık ayaklanma ile gelmedi.
TEK BAŞIMIZA KAZANMADIK
6. Yunan tek başına bağımsızlık elde etmedi.
7. Sırplar da ayaklandı.
8. Diğer devletler çıkarı için yardım etti.
9. Türkler de topraklarından oldu.
10. Mübadelede dönenler Anadolu’ya gidenlerdi.
Yunanistan’ın en büyük 10 yalanı
Yunanistan’ın To Vima gazetesi, tarih kitaplarında yer alan Osmanlı’ya yönelik 10 büyük yalanı ilan etti. Her Balkan ülkesinde -hatta Avrupa ülkesinde- okutulan tarih kitaplarında olduğu gibi, Yunanistan’ın da tarih kitaplarında kahramanlık öyküleri ve mit’leri yer alıyor. Yunanistan’ın 1821’de bağımsızlığını kazanmak amacıyla Osmanlı Imparatorluğu’na karşı ayaklanması, tarih kitaplarının en önemli bölümünü oluşturuyor. Mücadele yıllarında Yunan milletinin kahramanlıklarını konu eden tarih kitaplarını inceleyen TO VIMA gazetesi, Osmanlı yönetimine karşı ayaklanmasının 185’inci yıldönümünde Yunanistan’ın “10 büyük yalanı”nı yayınladı.. Gazetenin yazarlarından Andreas Pappas’ın yaptığı araştırmaya göre işte Yunanlılar’ın yalanları:
1. YALAN: 400 yıllık Osmanlı yönetimi sırasında Osmanlılar, Yunanlılar’ı şiddet yoluyla Islamiyet’i kabul ettirmeye çalıştı: Osmanlılar Islamiyet’i kabul etmeleri için Yunanistan’da kimseyi zorlamadı. Bosna ve Arnavutluk gibi ülkelerde fazla vergi ödememek ya da Osmanlı’da memur olarak çalışabilmek için kendi istekleriyle Islamiyet’i kabul edenler oldu.
2. YALAN: Hıristiyan çocuklar ailelerinden zorla koparılarak ve Islamiyet’i kabul ettirildi ve yeniçeri ocaklarına kapatıldı: Osmanlı ordusu güçlendikçe bir çok Hıristiyan aile çocuğunu yeniçeri kampına teslim etti.
3. YALAN: Yunanlılar, Osmanlı döneminde gizlice dillerini ve Hıristiyanlığı öğrenmek için ‘gizli okul ismiyle’ okullara gidiyordu: Osmanlı döneminde herkes istediği dilde eğitim görebiliyor, dinini özgürce yaşıyordu.
4. YALAN: Yunan kilisesi Osmanlı Imparatorluğu’na karşı sert bir mücadele verdi: Osmanlı’ya karşı mücadeleye, bazı din adamları da katılmıştır. Ancak çoğu din adamı Istanbul’un alındığı 1453’ten Yunanlılar’ın 1821 yılındaki ayaklanmasına kadar Osmanlılar’dan çok Katolikler’i düşman olarak görüyordu.
5. YALAN: Yunan ulusu 1821’de Osmanlı’ya karşı ayaklanıp bağımsızlığını kazandı: Ayaklanma anında bastırıldı. 1827’de Fransa, Ingiltere ve Rusya bağımsız Yunan devletinin çıkarlarına hizmet edeceğini düşünerek savaşa müdahale etti. Yunanlılar da bağımsız oldu.
6. YALAN: Ayaklanma sayesinde 1881’te Tesalya (orta Yunanistan) bölgesi Yunan topraklarına katıldı. 1897’de Osmanlılar’ın Atina’yı kuşatma operasyonu başarısızlıkla sona erdi. 1920’de Osmanlı toprakları Serv Antlaşması ile paylaşıldı: Bunlar Yunanlılar tarafından değil yabancı devletler tarafından sağlandı.
7. YALAN: Osmanlı’ya karşı sadece Yunanlılar ayaklandı: Bu bölgede yaşayan Arnavut, Sırp, Blah ve Slav kökenliler de ayaklandı.
8. YALAN: Yabancı devletler Yunanlılar’ı çok sevdiği için destek oldu: Bağımsız bir Yunan devletinin kendi çıkarlarına hizmet edeceğine dair aldıkları güvencelerden sonra savaşa müdahale ettiler. Yunanistan bu nedenle 1910-1920 arasındaki Balkan Savaşlar’ında yapılan paylaşmalardan karlı çıkmış; ahalisinin yüzde 40’ı Yahudi, yüzde 25’i Türk ve sadece yüzde 20’si Yunanlı olmasına rağmen Selanik kenti Yunan topraklarına katılmıştır.
9. YALAN: Sadece Yunanlılar vatanlarından oldu: Bir çok halk ve millet kendi yurtlarından olmuş; göç etmek zorunda kalmıştı. 19’uncu yüzyılda Girit’in yalnız Rethimno bölgesinde yaşayan Müslüman (Türk) ahalinin sayısı Hıristiyanlar’dan çok daha fazla olduğunu; Yanitsa (Yenice) kentinin o dönemde Müslüman Osmanlılar’ın en kutsal kentlerinden biri olduğunu; 1913’te Kuzey Yunanistan’daki Kilkis kentinde yaşayan Yunanlılar’ın sayısının toplam ahalinin ancak yüzde 5’ini oluşturduğu gösterilebilir.
10. YALAN: 1. Dünya Savaşı’nda Anadolu’dan Yunanistan’a göç etmek zorunda kalan Yunanlılar Helen topraklarından kopartıldı. Bu insanların ezici bir çoğunluğunun anadan-babadan Anadolulu değil; 19. yüzyılın ortalarında kendilerine daha iyi yaşam koşulları aramak için Yunan adalarından ve kuzey Yunanistan’dan Anadolu’ya göç etmiş Helen kökenlilerden oluştuğunu anımsatmakta yarar vardır.
Bakoyanni Atina’da cami açılmasını istiyor
Atina’da yayımlanan Ta Nea gazetesi, Yunan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni’nin, başkentin Monastiraki semtindeki kullanılmayan caminin Yunanistan’da yaşayan Müslümanların hizmetine açılması için girişimde bulunacağını öne sürdü. Bakoyanni’nin, “Türkiye’den ve başka ülkelerden insan haklarına saygı isteyen Yunanistan’ın, Atina’da yaşayan yüz binlerce Müslüman’a ibadet yeri açmayan taraf olamayacağı” değerlendirmesinde bulunduğu kaydedildi. Haberde, Bakoyanni’nin çalışma arkadaşlarının da “Başkentimizde cami yokken, Türkiye’den Heybeliada Ruhban Okulu’nu açmasını istiyoruz” yorumunda bulunduğu belirtildi. (Sabah / Stelyo Berberakis)

VATAN / NECATI DOĞRU YAZIYOR
Yeni bir Kemal Derviş aranıyor!
Aranıyorsa bulunur. Vatan dara düşünce Atatürk gibi bir kahraman çıkartır. Ekonomi dara düşünce, “24 ocak kararları” diye bir çıkış stratejisi hazırlar, bir Turgut Özal çıkartır, Turgut Özal’ın yürüttüğü model gelir gelir bir yerde tıkanırsa bu kez de memleket bir Kemal Derviş’i Washington’da bile olsa bulur, çağırır.
Gün gelir.
Derviş’in modeli de biter.
Yürümez, tıkanır.
Tıkandı.
Yeni Derviş aranıyor.
Arandığının en ışıklı göstergesi; memleketimizin Merkez Bankası Başkanlığı için “eşi türbanlı olan kocalar ile eşi mini etekli olan kocaların” birbirleriyle tokuşturulmasıdır.
Aynı kökten…
Aynı damardan…
Aynı kaynaktan insanlar.
Merkez Bankası Başkanlığı için önerilen Adnan Büyükdeniz ile Merkez Bankası’ndan emekli olan Süreyya Serdengeçti de aynı ağacın dalları. Birbiriyle tokuşturuluyor. Serdengeçti, çok başarılı, mükemmel, müthiş, karizma sahibi, vizyonu geniş diye parlatılıyor.
Çok başarılı dedikleri Serdengeçti, Türkiye’yi bir gecede yüzde 70 fakirleştiren 2001 şubat krizinde Merkez Bankası Başkan Yardımcılığı yapıyordu. O günlerde Merkez Bankası, 5 milyar dolar gibi çok büyük bir rezervi düşük kurdan bir takım bankalara satmış, sonra da yüzde 70 devalüasyona giderek 680 bin TL olan bir doları, 1 milyon 200 bin TL’ye fırlatıvermişti.
Kaderin tesadüfü.
Kriz patladı.
Derviş geldi.
Serdengeçti Başkan oldu.
Derviş’in Dünya Bankası’nın 35 milyar dolar desteğiyle bina ettiği “ekonomiyi güçlendirme modeli” sayesinde Merkez Bankası’nın Başkanı Serdengeçti; “Benim için asıl olan fiyat istikrarıdır, liranın değerli olmasıdır” diyebildi.
Faizler yüksek tutuldu.
Japonya da “sıkı para politikasından vazgeçip gevşek para politikasına” geçtiği için dünya ölçüsünde bollaşan dolarlar “sıcak para olup” Türkiye’ye akmaya başladı. Sıcak para miktarı 60 milyar dolara, Merkez Bankası’nın rezervi de 55 milyar dolara ulaştı.
Bu kadar sıcak para, geçen yıl Türkiye’den 8 milyar dolar kazanç elde etti, çekti götürdü. Türkiye ütülüyordu, ütülmeye devam etti.
Başarı buysa!
Serdengeçti başarılı oldu.
Evet bizim lira değerlendi, enflasyon da yüzde 7’ye indi.
Faizler de yüzde 14’e gerildi.
Enflasyon ile faiz arasında yüzde 100 fark oluştu.
Krizin patladığı 2001 yılından önce de enflasyon yüzde 100
ve faizler de yüzde 70’ti…
Arada 30 fark vardı.
Şimdi 100 fark var.
Ithalat ağırlıklı büyüme terse döndürülemediği için dış açık yükselmeye
başladı. Yerli üretici üretememeye, ürettiğini dışarıya satamamaya,
fabrikaları rekabet avantajı bulsun diye Bulgaristan ile Özbekistan’a
taşımaya, içerde kalanlar da kapanmaya başladı.
Kapanıyorlar.
Çünkü kâr edemiyorlar.
Ya da kârları çok düştü.
Rekabete giremiyorlar.
Büyümenin lokomotifliğini yapan özel sektör de “tasarruf açığı” vermeye başladı. Devlet açık veriyordu, Özal’ın ve Derviş’in modeli devlet açıklarını kapattı, çünkü devleti kapattı. Şimdi özel sektör açık veriyor. Derviş’in modeli bitti. Meyvesini Tayyip Erdoğan topladı. Şimdi yeni bir Derviş aranıyor. Ankara’ya da CIA Başkanı geliyor. FBI Başkanı geliyor. ABD Genelkurmay Başkanı geliyor. Biz Türkleri çok seviyoruz diyorlar. Başka tür bir tezkere ısıtılıyor.

YENI BIR DÜNYA KURULUYOR!
TARIHTEKI TÜM ATATÜRKLER ADINA, TÜRKIYE DE YENI DÜNYADAKI YERINI ALMAYA HAZIRLANIYOR! SIZ DE YENI DÜNYADA “GÜÇLÜ BIR TÜRKIYE” GÖRMEK ISTIYORSANIZ DEĞIŞIME HAZIR OLUN!
TÜRKIYE, SAFRALARINI ATIYOR!
ŞU ÇILGIN TÜRKLER, CIHANA GERI DÖNÜYOR!
TÜRKLERIN, TÜRKLÜĞÜN YÜZYILI YENIDEN BAŞLIYOR!
ANKA KUŞU HAREKETI
This entry was posted in BOP, DIŞ POLİTİKA, İHANET VE YABANCI YANDAŞLAR, ORGANİZE İŞLER, SİYASİ TARİH, TSK, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *