Aydınlık / 26 Nisan 2020
DR. HALİM GENÇOĞLU – CAPE TOWN ÜNİVERSİTESİ halim.gencoglu@uct.ac.za
Avrupa’da demokrasi nutukları atan Almanya’nın Afrika’da insaniyet adına edecek bir kelamı dahi yok. Almanya, Afrika’daki bu katliamlarını manupile etmek için yerli halka tazminat ödemek yerine Cape Town’a dünyanın en büyük on katlı sanat müzesini yaparak göz boyamaya devam ediyor
Afrika, yirminci yüzyıla Avrupalının katliamlarıyla uyanmıştır. Bunların başında Almanların Güneybatı Afrika’da Herero ve Nama halkına uyguladıkları katliamları gelir. Bugün Namibya topraklarında yaşayan yerli halk, yirminci yüzyılın başında Alman katliamına maruz kalmıştı. Yüz bine yakın Herero ve on bin civarında Nama halkının katledildiği Güneybatı Afrika’da ölenlerin bazılarının açlıktan, hastalıktan ve toplama kamplarında kötü muameleden hayatlarını kaybettikleri anlaşılmaktadır. (1)
Bu özet çalışmamızda daha önce kullanılmamış olan o dönemde Afrika gazetelerinde ve arşiv kayıtlarında Alman soykırımının iç yüzünü ortaya koymaya çalışacağız.1985 yılında bölgede incelemelerde bulunan Birleşmiş Millletler gözlemcileri Herero ve Nama halkının sistemli bir şekilde ölüme maruz kaldığını rapor etmişlerdir. 2004 yılında Alman Hükümeti baskılardan sonra bu katliamı üzücü bir hadise olarak kabul edip özür dilemişti.
2015 yılında ise Almanya bunu soykırım olarak kabul etti fakat tazminat ödemeye yanaşmamıştı. Alman protestan başpapaz Petra Bosse Huber bunun bir soykırım olduğunu ifade etti. Bu işin ayrı bir hazin tarafı ise Alman misyonerler tarafından Hırıstiyan edilen birçok Herero ve Nama’nın sonradan din kardeşleri tarafından katledilmiş olmasıdır. (2)
Alman Filozof Hegel: “Afrika’nın tarihi yoktur ve
insanoğluna yararı olan hiçbir şeye katkı sağlamamıştır”
KATLİAMA UĞRAYAN HERERO VE NAMA HALKININ ETNİK KÖKENLERİ
Herero halkı günümüzde Güney Batı Afrika’da Namibya olarak bilinen ülkenin yerli halklarıdır. Bölgenin eski göçebe halkı olan Hereroların yaşadığı geniş sahraya Damaraland denir. Diğer bir göçebe halk olan Nama halkı ise yine diğer bir göçebe halk olup hayvancılık ve ticaretle uğraşıyorlardı.
1883 yılında Alman tüccar Franz Adolf Eduard Lüderitz, Angra Pequena Körfezi yakınlarında bir büyük çiftlik satın almıştı. Bir çiftlik olarak alınan bu arazi kısa zamanda Almanya Hükümetinin koruması altına girdi ve bir süre sonra Almanya’nın Sahra-altı Afrika’sında bir üssü olarak kullanılmaya başlandı. Almanya bu şekilde sadece bölgede sömürge planları yapmıyor aynı zamanda göçebe kabileler arasında bir politika izleyerek kabile liderlerini etkisi altına alıyordu.
Mesela Herero lideri Maharero tüm Herero’ları örgütleyerek onların reisi olmuştu. Bölgedeki diğer bir yerli kabile olan Khoikhoiların reisi Hendrik Witbooi ise Herero kabilesi saldırılarına karşı 21 Ekim 1885’de Alman karargahından yardım alabileceğini taahhüt etmişti. Almanya’nın Namibya’daki sömürge valisi Heinrich Ernst Göring, Khoikhoi halkını Hererolara karşı koruyacağını ifade etmişti.
Almanlar bu anlaşma ile sadece sömürgeci amaçlarına karşı bir politik yol bulmakla kalmayıp ayrıca bölgede kendilerine bir müttefik edindiler. Fakat Hererolar bu antlaşmadan memnun değillerdi. Herero liderleri bu antlaşmadan sonra Almanların azıttığını ve Herero kadınlarına tecavüz ettiklerini yarı şikayet yarı uyarı şeklinde dile getirdiler. 1894 yılında Almanlar bir sömürge birliğini Almanya’dan Namibya’ya gönderdiler. Hererolara karşı olan saldırılar ve bölgedeki katliamlar tam olarak bu tarihten sonra başlar. (3)
