Naci Kaptan / 11.10.2019
Değerli arkadaşlar,
Bilindiği gibi; AKP İktidarı geçmişteki işbirlikçi ortağı FETÖ ile birlikte Milli ordumuzun gücünü, hiyerarşik düzenini , terfi sistemini, sistemli olarak kırdı ve Atatürk’çü, liyakatli kadroları da düzmece davalarla tasfiye etti.
Bunlara rağmen şanlı ordumuz Suriye içine girerek bölgede ABD tarafından oluşturulan, emperyalizmin asırlık hayali KÜRDİSTAN’ın kurulma projesini önlemek ve TERÖRİST YPG/PYD/PKK gruplarını süpürmek operasyonuna başarıyla başladı.
Suriye’de ordumuzun karşısında bir devlet veya düzenli bir ordu yoktur. Bu nedenle ordumuz bir savaşta değildir ve bir terör oluşumuna karşı bir operasyon yapmaktadır.
Ne mutlu ki, ordumuzda halen siyasallaşmış durumdaki komuta kademesinin altında görev yapan ATATÜRK’ün gerçek askerlerinin halen var olduğunu gördük. Şanlı askerimizin kayıp vermeden, amacına eriştirecekleri operasyon sonucu sağ, salim kışlalarına ve ailelerine geri dönmelerini dilerim. Allah yollarını açık etsin.
Görülen odur ki;
TSK’nın 2 Gen.Kur.başkanı vardır ve kıdemli olan başkan üniformasını çıkartarak Milli Savunma Bakanı atanmış olsa da geçmişteki görevini devam ettirmektedir. Görevde olan Gen.Kur.Başkanı ise sessiz ve arkadan yetkilerini gasp eden Hulusi Akar’ı izlemektedir. ordumuzun komuta kademesinde zafiyet vardır. Hulusi Akar’ın yetki gasbından vazgeçerek asli görevine dönmesi gereklidir.
Hem siyasi hem de ekonomik yönden çok sıkışmış olan AKP Suriye’de başlatılmış olan BARIŞ PINARI operasyonu ile gündemi değiştirmek ve bu harekat üzerinden siyasi çıkar sağlamak arayışındadır. Bu nedenle AKP’li siyasetçiler bu operasyonu SAVAŞ olarak niteleyip toplum üzerinde algı operasyonu yapıyor.
Değerli arkadaşlar;
BOP listesinde bulunan SURİYE ile TÜRKİYE bu planın eylem süreci içindedir. Suriye’nin parçalanması için ne yazık ki iktidar hükümeti AKP manivela olarak kullanılmış ve kullanılıyor. Suriye’nin parçalanıyor olmasının etkileri ise ülkemize ağır bir İSTİKRARSIZLAŞTIRMA, siyasi ve ekonomik çöküş olarak yansıyor ve ülkemiz de yavaş yavaş çökertilmeye çalışılıyor. Suriye ve Ortadoğu’da neler olduğunu anlamaya çalışmakla birlikte bu sürece NASIL ve NEDEN geldiğimizi anlamak ve bilmek çok önemlidir.
Türkiye’mizin bu bataktan çıkabilmesinin ilk gereği SURİYE ile görüşmelerin BARIŞÇIL amaçlı başlatılmasıdır.
İkitelli’de metal işçisi Huriye’nin mektubu
SAVAŞ NEDİR?
Birileri gücüne güç katacak, ülkesinde kaybettiği oyları yeniden toparlayacak diye çocuklara bunları yaşatmaya hakları var mı? Ya savaşı seyreden bizlerin o çocuklara karşı sorumluluklarımız…
Savaş nedir? Devletler arasında ekonomik ya da siyasal ilişkileri keserek birbirlerine karşı başlattıkları silahlı eylemdir. Başka bir anlamı ile, bir devletin başka bir devleti sömürmek için başlattığı silahlı bir eylemdir.
Savaşlar her zaman iki taraftaki halklara acı, kan, zulüm ve yoksulluk getirir. İnsanların hayatında geri dönüşü olmayan izler ve hasarlar bırakır. Özellikle kadınlar ve çocuklar bu durumdan çok daha ağır etkilenirler. Savaşın ortasında kalmış bir çocuğu düşünün. Yaşadığı travmayı, ömrü yeter de sağ kalırsa, hayatının sonuna kadar atlatamayacaktır. Henüz kendini ve yaşadığı dünyayı keşfetmemişken topla, tüfekle, korkuyla, acıyla, ölümle karşılaşmasını düşünün. Kendinizi onun yerine koyun. Kendi çocuğunuzu düşünün onun yerinde. Fiziksel psikolojik olarak gelişimini düşünün ve o ortamda geliştiğini düşünün. Bu çocuk bunları hak edecek ne yapmış olabilir ki!
Birileri gücüne güç katacak diye, kendi ülkesinde kaybettiği oyları yeniden toparlayacak diye, milli duyguları yüceltecek diye, halkta kaybettiği itibarı yeniden kazanacak diye çocuklara bunları yaşatmaya hakları var mı sizce? Ya savaşı seyreden biz insanların o çocuklara karşı sorumluluklarımız…
Diğer taraftan savaşın, kadınlar için de bedeli çok ağırdır. Tarihte hiçbir savaşı kadınlar başlatmamasına rağmen bedelini en ağır kadınlar öder. Savaş kadın için her anlamda yıkıcıdır. Savaş biz kadınlar için taciz, tecavüz ve cinsel işkencedir. Savaş her anlamda kadınları ve çocukları yok eder. Hiçbir kadın, hiçbir anne savaş taraftarı değildir. Olmamalıdır. Ben bir kadın olarak hiç kimse ölmesin istiyorum.
Tarih bize defalarca savaşın yıkıcı sonuçlarını gösterdi. Artık yeter diyorum! Savaşa hayır diyorum. Barış hemen şimdi olsun istiyorum.
Huriye- İkitelli’de metal işçisi / https://ekmekvegul.net/mektup/savas-nedir
Savaş değil operasyon
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), güney sınırlarında güvenliği tesis etmek amacıyla başlattığı Pınar Başı Harekatı’nı Cumhuriyet’e değerlendiren Emekli Kurmay Albay V. Murat Tulga, harekatın Birleşmiş Milletler (BM) sözleşmesinin 51. maddesi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) terörle mücadeleye ilişkin kararları gereğince icra edildiğinin altını çizdi.
Basında, harekatla ilgili terminolojik bazı yanlışlıkların göze çarptığını vurgulayan Tulga, “Sınır hattında yürütülen bir savaş değil, hedefi belli olan sınırlı bir operasyondur; amacı ise istila değil, bölgenin teröristlerden temizlenmesidir” dedi.
BÖLGE ÜLKELERİYLE KOORDİNASYON KURULMALI
Tulga ayrıca, operasyona ilişkin devreye sokulması gereken diplomatik yaklaşıma ilişkin de önemli saptamalarda bulundu. Suriye ile koordinasyon kanalının mutlaka açılması gerektiğinin altını çizen Tulga, “Harekatla birlikte dost ve düşman ortaya çıktı. Başta ABD ve AB olmak üzere başat güçler harekatın karşısında tutum aldı. Bu noktada, Rusya ve İran’ın pozisyonlarından faydalanılmalı” ifadelerini kullandı.
Harekatla ilgili bazı risklere de dikkat çeken Tulga, yığınaklanma gizlilik içerisinde ve karşı tarafa hazırlık için vakit vermeksizin süratle icra edilmesi gerekirken, günler öncesinden adeta davul ve zurna ile yapılan harekat ilanının, terör örgütü YPG açısından araziyi hazırlama, mevzileri kuvvetlendirme ve patlayıcı döşeme fırsatı doğurduğunu vurguladı.
Emekli Kurmay Albay V. Murat Tulga: cumhuriyet.com.tr / 10 Ekim 2019 Perşembe
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1622319/
Savaş nedir?
Savaş hiçbir hal ve şartta kendiliğinden oluşan, birdenbire ortaya çıkan bir eylem değildir. Savaş bir sorun sahası üzerindeki siyasetin devamıdır. Savaşta sadece kullanılan vasıtalar değişir. Diğer bir ifadeyle savaş, siyasetin başka vasıtalarla sürdürülmesidir. Politik hedef amaç, savaş ise araçtır. Bu nedenle yürütülen savaş eylemleri politik hedefe hizmet etmeli, ona uygun olmalıdır.
MİLLET-ORDU-HÜKÜMET DENGESİ
Savaş sadece askerlerin çatışması değildir. Millet, ordu ve hükümet sürecin içindedir. Milletin ezici bir çoğunluğunun haklı ve meşru gördüğü bir savaş daha kolay verilir. Aynı zamanda milletin tarihten gelen karakteri de bir faktördür. Örneğin, Türkler savaşçı bir millet olarak tanınır. Milletin ruh hali ve sosyogenetik kodları büyük ölçüde savaşan orduya da yansır. Ordu yaptığı plana göre savaşır ama değişen koşullar ve beklenmeyen durumlara karşı savaşma yeteneğini sürdürmesi cephedeki üst düzey komutanların cesareti ve yeteneğine doğrudan bağlıdır. Hükümet politik süreci yönetir. Başlangıçtaki politik hedef değiştiği takdirde, ordunun yeni ve başka bir askeri eylem içinde olacağını bilmek zorundadır. Savaş kuramı (teorisi), bir anlamda “millet-ordu-hükümet” üçgeninin denge noktasında buluşmanın önemini vurgular.
DÜŞMANIN HARBE DEVAM AZİM VE İRADESİ
Savaşı gerçekte fiziki güç kullanarak düşmana kendi irademizi kabul ettirmek için yaparız. Bunun en güvenli yolu düşmanın silahlarını elinden almaktır. Savaş kuramına göre harbin asıl hedefi, düşmanı silahtan arındırmaktır. En azından düşmanın içine bu duruma düşeceği yönünde korku salmaktır. Günümüzde büyük cephe savaşları pek muhtemel olmadığından düşmanın harbe devam azim ve iradesinin kırılması hayati önem arz eder. Elinde silah olmasına rağmen, düşman iradesinin kırıldığı sayısız örnek vardır. Unutmayalım ki irade hiçbir zaman gücünü mantıktan almaz! Çok çeşitli faktörlere bağlıdır. Askeri kuvvetler gibi bir ölçüme de tabii tutulamaz! Savaşa devam gücü, irade ve kaynakların çarpımına eşittir. Yani kaynakların olma durumunda bile irade yoksa bu teslimiyet anlamına gelir. Düşmanın savaş gücünü yok etmek için düşmanın askeri kuvvetleri yanında, moral gücünü de imha etmek zorunludur. Çünkü fiziki ve moral kuvvetler birbirleriyle ayrılmaz şekilde bütünleşmiştir. Ruhun bedensel güç üzerinde yadsınamaz itici bir etkisi vardır.
İYİ NİYET-CESARET
Harpte iyi niyet büyük hatalara neden olur. Fiziki kuvveti bütün unsurlarıyla tereddüt etmeden kullananlar harbi kazanmaya daha yakındır. Neticede savaş bir kuvvet kullanma eylemidir ve bu alanda hiçbir sınır yoktur. Sınır koyan kendi zaferini baltalar! Taraflardan biri savaş kararı verdiğinde, diğer taraf başka seçeneklerle sonuç almayı düşünürse, çok büyük ihtimalle mağlup olacaktır. İki taraf da silahlanmış halde ise bir anlaşma olmadığı takdirde sükûnetin nedeni tarafların harekete geçmek için daha uygun bir zamanı beklemeleridir. Biri için olumlu olan zaman, kaçınılmaz olarak diğeri için olumsuz olacaktır. Harekâtı başlatan tarafın duraklaması harbin iyi yönetilemediğini gösterir.
Bir muharebede çeşitli tehlikeler, bedensel güçlükler ve acılarla karşı karşıya kalınır. Bu nedenle muharip bir kişi için en önemli özellik cesarettir. Bu olmadığı takdirde diğer özellikler de anlamını yitirir. Vücut ve ruh ya doğuştan ya da eğitimle muharip bir yapı içinde olmalıdır. Akıl hem cesaret duygusunu uyandırır hem de onu besler ve destekler. Çünkü mermi sağanağında düşüncelerden çok duygular insana hâkim olur. Savaşta belirsizliklerin oranı her hal ve şartta yapılan planın çok üzerindedir. Şans ve tesadüfler, hiçbir insani faaliyette olmadığı kadar savaşın doğal bir parçasıdır. Savaş bir sis bulutu içinde devam eder. Bu nedenle sezgileriyle gerçekliği yakalayıp duruma hızla uyum sağlayan ince zekâya sahip komutanlar belirleyici olur. Tehlikeler, bedensel zorluklar, belirsizlikler ve tesadüfler ortamında rota çizebilen muhariplere ihtiyaç vardır.
Bu nedenle görünürde savaşta her şey çok basit ama onu icra etmek son kerte zordur. Üstün akıl kapasitesine sahip olmayanlar savaş harekâtını başarı ile yönetemez!
Soner Polat / Aydınlık Gazetesi / 19.1.2018
https://www.aydinlik.com.tr/savas-nedir-soner-polat-kose-yazilari-ocak-2018