Z. Engin Uçar / 22.09.2019
BİZ YOK SAYINCA, GERÇEK YOK OLMUYOR
Lafı dolandırmadan bir gerçeği konuşalım:
Ortada bir devlet kalmış gibi konuşuluyor, yazılıp çiziliyor ya? YALAN!! Ortada devlet falan kalmadı. Kalmayan devletin hukuku olmaz! Peki var mı?
Ülkemiz yağmalanmış, YAĞMALANIYOR. Utanan var mı? Yok! Ahlaksızca yağmayı savunanları görüyor musunuz? Görüyorsunuz? Bu bir hırsızlık değildir. Hırsızlık kişisel bir ahlaksızlıktır. Kişi çalarken zaaflarına yenik düşer ama ülkesini yok etmek için çalmaz. Hırsızlığı ortaya çıkıp ispatlanırsa, yargılanır. Bir kişi vatandaşı olduğu ülkeyi YAĞMALAMAZ! Bir ülkeyi kim yağmalar?
İŞGAL GÜÇLERİ YAĞMALAR.
Bu gerçeği görmüyor muyuz? Görmüyormuş gibi mi yapıyoruz?
Dini ve milli bayramlar geçti. Ülkem bağımsızlığını kaybetmiş, millet bayram kutluyor. Bir kutlama seanslarıdır, sormayın gitsin. Yağmacılar, yağmacılardan çöplenen çakallar, leş kargaları, topladıkları ganimetlerin gelirinden hayvan katledip, adına kurban dedi. Susanlar, kutlamacılar bu yağmaya, bu yalana ortak oldu. Hangi dini bayramdan söz ediyorlar? Ülkem kurban edilmiş, onun bayramı mı?
İşgal altındaki ülkemizde 30 Ağustos Zafer Bayramını Kutladılar. Kutlayan sivil ve askerler, geldiği gibi gidenleri hatırlattılar ama yeniden geldiklerini hiç söylemediler. Oysa Yunan geri gelip Ege ve Akdeniz’de bulunan adalarımızı işgal etti. İşgal etmekle kalmadılar, adalara asker yerleştirdiler. Füze rampaları kurdular. Füzeye ‘İZMİR’ yazarak hedeflerini açıkladılar. İşgal edenler siyasiler tarafından üst düzeyde karşılandı ve ağırlandı. Hangi 30 Ağustos’u kutladık biz? Yüzümüz hiç kızarmadan, yüreğimiz hiç sıkışmadan daha ne kadar kendimizi aldatacağız? Ve tabii İzmir’in kurtuluşu kutlandı. İşgale hiç değinmeden… Sahi, umut bağlanan İzmir Belediye Başkanı İzmir’in kurtuluş gününde, İzmir’e bağlı bir adanın işgalinden bahsetti mi? Milli bir başkansa, İzmir’in kurtuluş gününde İzmir’in bir adasının işgalini hatırlatıp, o adaya sahip çıkması gerekmez miydi?
GEREKİRDİ!
Üstelik Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın kurduğu bir partiden belediye başkanı seçilmişse… Ama Başkan için Diyarbakır’ın kayyum olarak atanmış Belediye Başkanını; ‘Amed Belediye Başkanı’ diye alkışlatmak daha önemliydi değil mi?! Partisinin yönetim katının HDP aşkı kendisine de sirayet etmiş anlaşılan…
Sivas Kongresini kutladılar… Ülke yeni bir Sivas Kongresine muhtaçken…
Şimdi soracaksınız, kutlamayalım mı diye. Kutlayın, kutlasınlar. Ama gerçeği hatırlatarak! Bugün Sivas Kongresinin şartlarının bütün ağırlığıyla yeniden oluştuğunu söyleyerek… Kutlayanlar içinde söyleyen, yazan oldu mu?
Askeri-sivili ;
Büyük Taarruz’un 2. Gününde, Başkomutan Mareşal Mustafa Kemal Paşa’ya söz verdiği sürede Çiğiltepe’yi geri alamadığı için intihar eden Miralay(Albay) Reşat Bey’e övgüler düzdüler(!).. HANGİ HAKLA?? Hangi yüzle?
Adalar işgal edildi, susarken… Ordumuz paramparça edilirken teslim olup seyrederken…. Askerin okulları kapatılıp, hastaneleri elinden alındığında susarken… ‘Keşke Yunan kazansaydı’ diyen hainler baş tacı edilirken… ‘Yunan Savaşı olmadı, şehitlikler sahte’ diyenler özgürce dolaşırken… Kurtuluş Savaşı verip, bizlere özgür ve onurumuzla yaşayabileceğimiz bir vatan veren Mustafa Kemal Atatürk’e alçakça saldıranları seyrederken…
Bunlara cesaret ve yol verenlere meşru parti muamelesi yapan muhalefet varken… Hangi yüzle Reşat Bey’i anıyoruz söyler misiniz? Reşat Bey Çiğiltepe’yi söz verdiği gün alamadığı için intihar etti. Türkiye’yi veren, yağmalamalarına göz yuman, Ordunun yatak odasını teslim edenler, savaş sırlarının servis edilmesine ses çıkarmayanlar… İç ve dış düşmana karşı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni koruma görevini yerine getirmeyenler ne 30 Ağustos’u ansın, ne de Reşat Bey’i. Adam olamadık, Türk olamadık, ülkemizi koruyamadık.
Bari biraz utanalım. UTANMAMIZ DA KALMAMIŞ OLMALI Kİ, RİYAKARLIKLARA ORTAK OLUYORUZ. Görevini yapmayanların kutlamalarını cahilce alkışlıyoruz.
Öyle ya, partilerimiz var, önder yapmaya meraklı olduğumuz isimler var… Onlar bir şey yapar değil mi? Yaptıkları için mi vatan elimizden kaydı? Ülkemiz yağmalandı? Ve yağmalanmaya devam ediyor. Neden mi? Biz seyrettiğimiz için.
Parti başkanlarının Karagöz-Hacivat oyununu gerçek sandığımız için.
Görevini yapmayarak vatana ihanet edenlerin laf ebeliğine kandığımız için…
Bugün 1919 şartlarının bütün ağırlığı ile üzerimize abandığını göremiyorsak, hiçbir fikri yazının bir değeri yoktur. Bir manası da yoktur.
Bugün konuşulacak olan gerçek şudur:
Kaybettiğimiz vatanımızı nasıl geri alacağız?
Yoksa, bu kadar borç ile bu ülkeye yeniden Sevr dayatılır. Kabul de ederler. Ege ve Akdeniz’de bulunan adalarımız karasularıyla birlikte hibe edilirken sesini çıkarmayanlar, Sevr’e de sesini çıkarmaz. Suriye’nin Kuzeyine Kürt, gerçekte Yahudi koridoru açılmasına hizmet edenler, Sevr’e de onay verir. Unutmayın ki, işgal edilen adamıza yapılan turistik oteli turizm firmasında pazarlayan kişi bu ülkede Turizm Bakanlığı yapıyor. Bu gerçeği E. Kurmay Albay Ümit YALIM ortaya çıkarınca, bakan olmadan pazarlandı diye cevap veren bir Turizm Bakanı…
Bir arkadaşım diyor ki;
‘Bu yağma bir intikam yağmasıdır. Türklerin malını yağmalıyoruz diye yağmalıyorlar. O nedenle hiç utanmıyorlar. 30 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz’un başarıyla sonuçlanmasından sonra, 9 Eylül 1922’de İzmir’in Yunan İşgalinden kurtarılmasıyla sadece Yunan yenilmedi. Yunanistan ile işbirliği yapanlar da yenildi. Şimdi Yunanı kutsayıp, Kurtuluş Savaşı yapılmadı, şehitlikler sahte diyenler, o işbirlikçi hainlerin mirasçıları olmalı. Unutmayalım. Osmanlı’nın en kıymetlisi Ermeni ve Rumlardı. Türkler aşağılanıp eziliyordu. Osmanlı zayıflayınca, hem Ermeniler, hem Rumlar silaha sarıldı. Devlete isyan etti. Kurtuluş Savaşı veren Türklerdir. Atatürk, aşağılanan, horlanan, ağır vergiler altında inleyen Türklere bir devlet kurdu. Türk Devleti kurdu. Şimdi bunun intikamı alınıyor.’
HAKSIZ MI?
Zahide UÇAR (21. 09. 2019) Alanya