AKIL FİKİR YAZILARI * Yeni sömürgecilik ve Türkiye

Yeni sömürgecilik ve Türkiye


DOÇ. DR. AYŞE ATALAY / Emekli Öğr. Üyesi / 14 Ağustos 2019 Çarşamba


Azgelişmiş ülkelerin sözde burjuva katmanları dışa bağımlıdır. Dolayısıyla da kapitalist ekonominin kâr amaçlı eylemlerine çok çabuk ortak olurlar.

Batı’da kapitalist düzenin ku­rulması, yeni üretim araç­larını devreye sokmakla ger­çekleşmiştir. Bu da beraberin­de üstyapı kurumları ve ideo­lojide değişimi gerekli kılmış­tır. Kapitalizm feodaliteyi tasfi­ye ederken yeni bir kültüre, ye­ni bir emek sömürüsüne dayan­mak zorunda kalmıştır. Kapi­talist ekonomik düzen için bu emek sömürüsü varlık yokluk sorunuydu. Feodalitenin mutlak otoritesinin tasfiyesi, siyasal-düşünsel düzlemde parlamenter rejim, koşulsuz boyun eğen kul yerine sorumlu yurttaş, ulusal orduların kurulması yoluyla in­şa edilmeye çalışılmıştır.

Tekelleşen sermaye
Sanayi Devrimi’nin sonucu olarak da endüstrileşmeyle bir­likte kitlesel üretime geçilmiş­tir. Bu durum ise ekonomik ak­törler arasında acımasız bir re­kabete yol açmış oluyordu. Gö­rünürde ekonomi liberal ekono­miydi. Ancak rekabetin kızış­masından sonra ekonomik ak­törlerden biri olan sermaye te­kelleşmeye başladı.

Sermaye ar­tık ait olduğu ülkenin iç paza­rıyla yetinmiyor, daha çok kâr etmek için çokuluslu şirket­ler halinde birleşiyor, dünya ça­pında hammadde kaynakları­na göz dikiyordu. Böylece üret­tiği mamul maddeleri misli mis­li kârlarla satmak için kendine pazarlar aramaya başladı.

Bu­nun için eğitim ve siyasal bilin­ci düşük yığınlardan oluşan ve el değmemiş bakir yerüstü ve yeraltı kaynaklarına sahip çoğu azgelişmiş ülkelere yönünü çe­virdi. Çünkü geri kalmış ülkele­re mamul madde satarak daha çok kazanç sağlamaktaydı. Çe­şitli ideolojik ve sosyolojik ka­nallarla azgelişmiş ülkelerin zihniyet yapısını çok iyi analiz ederek, toplumun sosyal ve eko­nomik özlemlerini kendi sömür­gecilik amaçları için kullanma yoluna gitmektedir.

Gelişememişliğin sonucu
Azgelişmiş, feodaliteyi tasfi­ye edememiş, ulus bilincine eri­şememiş ülkelerde kâh din ve mezhep farklılıklarını kullana­rak, kışkırtarak, kâh etnik fark­lılıkları ve özlemleri körükleye­rek egemenliklerini pekiştir­mek istemektedir. Böylece üc­retlerin düşük, emeğin ucuz, in­san yaşamının değersiz kılın­dığı geri kalmış ülkeler, kapi­talizmin yaşamak için gereksi­nim duyduğu sermaye birikimi ve ihracı için cazip pazarlardır. Bir yandan kârlarını artırırken öte yandan azgelişmiş ülkeleri kâh borçlandırarak kendi istek­leriyle, kâh askeri darbeler yo­luyla zor kullanarak kendileri­ne bağımlı duruma düşürmek­tedirler.

Onlara yardım eden yerli iş­birlikçiler ise eğer darbe yo­luyla iktidara gelmemişlerse ülke içinde popülist politika­lar izleyerek, geri kalmış hal­kın ne kadar ilkel, çağdaşlıktan uzak özlemleri varsa demokra­si adına ve demokrasiyi kulla­narak katmerli bir biçimde sö­mürmektedirler. Azgelişmiş ül­kelerde sözde burjuva sınıfı Ba­tı’daki örneklerin aksine ken­di iç dinamiği sonucunda tarih sahnesine çıkmamıştır.

Bu ül­kelerde burjuva sınıfının ken­di yarattığı bir ideolojisi, bili­mi, sanatı ve felsefesi yoktur. Bu bakımdan kültürel açıdan da Batı burjuva sınıfının ken­di iç dinamiği sonucu geliştir­diği kavramları dışarıdan alır ve hiçbir zaman da içselleşti­remez. İnsan haklarından, dü­şünce ve ifade özgürlüğünden, eşitlikten yanaymış gibi yapar. Bu açıdan bakıldığında azge­lişmiş ülkelerin sözde burjuva katmanları dışa bağımlıdır. Do­layısıyla da kapitalist ekonomi­nin kâr amaçlı eylemlerine çok çabuk ortak olurlar. Çünkü ser­mayenin vatanı yoktur. Onlar için vatan ve cahil kalmasını is­tedikleri yerli halk sonuna ka­dar sömürülecek unsurlardır.

Sorun daha derin
Bu bakımdan cennet ülkemi­zin doğa harikalarını da kâr et­mek amacıyla mahvetmekten kaçınmazlar. Son 20 yıldır hal­kın içeriden, (ne yazık ki halkı­mız da çevre bilinci açısından çok yetersizdir) çokuluslu ser­mayenin dışarıdan el ele vere­rek gerçekleştirdikleri doğa kat­liamı bir çevre sorununun çok ötesindedir. Güzel yurdumuzun doğa harikası incilerini yerli iş­birlikçilere ve onların yabancı ortaklarına karşı korumak aynı zamanda yeni sömürgeciliğe de karşı çıkmak, bu uğurda sava­şım vermek sorunudur. Umarım son doğa katliamları bize özel­likle unutturulmak istenen ulus bilincinin yeniden inşasında bir kilometre taşı olur.

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1532639/Yeni_somurgecilik_ve_Turkiye.html
This entry was posted in AKIL FİKİR YAZILARI, Bilim ve Teknoloji, CUMHURİYET - DEMOKRASİ - ÇAĞDAŞLIK, DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *