Atatürk Devrimciliği * Atatürk devrimciliğini köy­lere kadar yaymak ve din adamlarını bu disiplin için­de yetiştirmekti. Atatürk son­rası idare bu görevi yeterince yerine getirmemiş; Cumhu­riyet devrinde yetişen aydın kuşaklara mal edilememiş­tir.

Cumhuriyet / 28 Temmuz 2019 Pazar
PROF. DR. CENGİZ KUDAY

Atatürk Devrimciliği

Atatürk bir devrimciydi. Anadolu’yu tek bir millet, bütünlüğün yurdu yuvası yapmıştır. Atatürk bi­le akıldan başka bir yol gös­terici bırakmamıştır.


Tanrı’nın gizemli atölye­si diye adlandırdığı ta­rih içinde günlük ve önemsiz olaylar pek çoktur. Tarihte de günlük yaşamda olduğu gi­bi çok görkemli ve unutulmaz anlara pek rastlanmaz.

Bir ulusun içinden bir dâhinin çı­kabilmesi için milyonlarca in­sanın dünyaya gelmesi ge­rekli olmuş, gerçek bir tarih­sel olayın yani yıldızın parla­dığı anların oluşması için çok beklenmiştir. Ancak bir ulu­sun içinde bir dâhi ortaya çı­kınca çağlar boyu kendisin­den söz ettirir, böyle bir anı ortaya çıkarsa bu gelecekte­ki onyılların ve yüzyılların belirleyicisi olur.

19 Mayıs yıldızın parladığı andır. 29 Ekim bu yıldızın güneş olup etrafı aydınlattığı andır. (Re­ferans kitap: Stefan Zweig- İnsanlığın Yıldızının Parladı­ğı Anlar). Atatürk yurt kurta­rıcılığının yanı sıra birbiri ar­dına devrimlerini gerçekleş­tirmiştir. O zamanki 1. Meclis çoğunluğunun bu devrimlere inanmamış olduğu bilinirken, Atatürk’ün gayesi ne idi?

Tanzimat’ın yapamadığı, yapılmadıkça medreseden ye­tişme şeriatçıların vicdanlar üzerindeki egemenliğini yı­kıp laik bir devlet sistemi­ne girmedikçe; dünya işlerini yalnız akıl yolu ile çözüp çe­virmedikçe; dini sadece Tan­rı ile kulu arasında bir vicdan işi olarak bırakmadıkça;

baş­taki istibdat yıkılsa bile Tan­rı adına toplumu hükmü al­tında tutan geri medrese şeri­atçılığının yarattığı yığın des­potluğu önlenmedikçe; eğitim sistemi laik ve müspet ilim­lere dayanan eğitimle değiş­medikçe; toplumu değiştirme­ye, ilerlemeye, kalkındırma­ya, vicdan ve akıl hürriyeti yolundan siyasi hürriyete ka­vuşturmaya, rejimi devamlı ve kararlı bir hürriyet rejimi yapmaya imkân yoktur.

Kayıtsız şartsız millet hâkimiyeti tek amacı idi.
Atatürk devrimciliğini köy­lere kadar yaymak ve din adamlarını bu disiplin için­de yetiştirmekti. Atatürk son­rası idare bu görevi yeterince yerine getirmemiş; Cumhu­riyet devrinde yetişen aydın kuşaklara mal edilememiş­tir. Atatürk milliyetçiliğinin, ırkçılık ve mezhepçilik dışın­da kurulmuş olduğunu hatır­latmak isteriz. Atatürk milli­yetçiliğinde Türküm diyene, hayır sen Arnavut, Kürt ve­ya Çerkes, Boşnak aslından, yabancısın denemez. Atatürk milliyetçiliğinde sen Sünni­sin, Müslümansın, sen Alevi­sin, bizden değilsin denemez. Atatürk laik düşünce ile bu ayrılığı kaldırmıştır.

Müslü­manız, Müslümanlığı bilme­yiz; Atatürkçüyüz, Atatürk­çülüğü bilmeyiz. Atatürk bir devrimciydi. Anadolu’yu tek bir millet, bütünlüğün yurdu yuvası yapmıştır. Atatürk bi­le akıldan başka bir yol gös­terici bırakmamıştır. Yalnız akıl; vicdan hürriyetini sınır­layıcı, eğitim ve hukuk birli­ği ile laikliği sarsıcı her şey, Atatürkçülüğe ihanettir.
Bu hıyanet maalesef Ata­türk öldüğünden beri yapıla­gelmiştir, yapılagelmektedir.

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1508394/Ataturk_Devrimciligi.html
This entry was posted in ATATURK, CUMHURİYET - DEMOKRASİ - ÇAĞDAŞLIK, DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *