Olaylar ve Görüşler
İsmail Özcan Eğitimci/Yazar
21 Mayıs 2019 Salı
Dini yaşanılan çağa göre yorumlamak
Bir insan Müslümanlık iddiasında bulunduğu halde
dürüst değilse, onun Müslümanlığı’nın da değeri yoktur.
Müslüman Fransız filozofu Roger Garaudy’den temel bir tespit:
“İslam’ın özü ile o özden yola çıkarak o günün koşullarına göre üretilmiş çözümleri birbirine karıştırmamak gerekir. Ben 1400 yıl öncesinin koşulları içinde konulmuş kurallara uymak için dinimi değiştirmedim. O özü beğendiğim için Müslüman oldum. 1400 yıl öncesinin koşullarına getirilmiş olan çözümleri dâhiyane buluyorum. Ama onların bugün de uygulanmasını savunmayı da aptalca buluyorum.” (Ahmet Taner Kışlalı, Cumhuriyet: 25.09.1997).
Zamanın koşulları…
Garaudy’nin hiçbir yoruma gerek bırakmayacak netlikte ifade ettiği üzere zamanımızda kaçınılmaz olan tutum, bugünün sorunlarına 14 asır öncesinin çözümlerini aynen uygulamak değil, o çözümlerden ilham alarak bugünün gerektirdiği çözümler üretmektir. Bunun için günümüzün din kurumları ve Müslüman bilginler, zamanımıza ulaşmış sahih dinsel metinlerin mesajını anlamaya ve yorumlamaya çalışırken akıl ve bilimle birlikte bu çağın koşullarını da göz önüne almak zorundadırlar.
Yoksa günümüzün din kurumları ve din bilginleri, bugün dindarların bile hiç şikâyetçi olmadığı yürürlükteki laik yasal çözümlere ilişkin din adına da bir görüş, bir cevap ortaya koymak isterken, boşanmak konusunda olduğu gibi geleneksel fetvaları tekrarlayarak gülünç duruma düşmekten kurtulamazlar.
İki yıl kadar önce Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kendisine yöneltilen bir soru üzerine, bir erkeğin karısını mektupla, telefonla, faks ve SMS’le boşayabileceği yolundaki fetvasını bu günün dindar kadınlarının bile “baş üstüne!” diyerek kabul etmesi mümkün değildir.
Bu zamanda hiçbir eğitimi, görgüsü, bilgisi olmayan bir kadın dahi bu şekilde boşanmaya rıza göstermez. Yine yakın bir geçmişte, DİB Din İşleri Yüksek Kurulunun, sol elin yeme içme işinde kullanılıp kullanılamayacağıyla ilgili bir soruya verdiği cevap, konuyla ilgili hadisleri ve geleneksel açıklamaları tekrarlayarak günah olduğu, dine aykırı olduğu yolundaydı. Günümüzde verilmiş bir fetva; zamanımızda en yoksul, en dindar, en muhafazakâr evlerde ve ailelerde bile yemeğin ona el değdirmeden çatal-kaşık gibi araçlarla yendiğini; böylece sol elle yemenin başlangıçta doğru olan zaruret ve gerekçesini ortadan kaldırdığını nasıl göz önüne almaz?
Üç sorun…
Günümüzde Müslümanlarının ve Müslüman
toplumların üç temel sorunu var:
1- Dini anlama ve yorumlamada geçmiş yüzyılların açıklama ve fetvalarına sıkı sıkıya bağlanıp içinde yaşanılan zamanı göz önüne almamak.
2- Dindarlığı yalnızca görünüşe, kılık kıyafete, ibadet yapmaya, yani şekle indirgemek.
3- Ahlakı ve ahlaksızlığı kadın erkek ilişkilerindeki ve cinsellikteki haramlıkhelallikle sınırlamak. Ama bireyler arası ilişkilerde, her çeşit iş alanı ve ticari faaliyette bütün İslam dünyasında egemen olan yalan, hile, rüşvet, hırsızlık, yolsuzluk gibi özünde hepsi kul hakkına saldırı, diğer bir ifadeyle insan hakları ihlali olan gayrimeşru, gayri ahlaki gidişatı göz ardı etmek.
Bilinmektedir ki, Müslümanlığın en duyarlı, üzerinde en ısrarlı olduğu hak, kul hakkıdır, yani insan hakkıdır. Bu hakka saygının adı dürüstlüktür. Bir insan Müslümanlık iddiasında bulunduğu halde dürüst değilse, onun Müslümanlığı’nın da değeri yoktur.
Bugün Müslümanlarca daima göz önünde tutulması ve kabulü gereken gerçek şudur: “Her çağın, her coğrafyanın diğer zaman ve coğrafyalarla aynı olmayan, tamamen kendine has şartlarının, özelliklerinin bulunduğudur. Dinsel metinleri de buna göre anlayıp yorumlamaktır. Böyle bir açılımın önündeki en büyük engel, yoruma kapalı din anlayışı, yani gelenekçiliktir. Başka bir ifadeyle Asr-ı saadet anlayışıdır. Çağdaş arayışların ve çözümlerin önünü kesen de budur!”