Yılmaz Özdil / 26 Mart 2019
Rabia
Asrın liderimiz her mitinginde Rabia işareti yapıyor.Parmaklarıyla dört gösteriyor.Kısaca özetlemek gerekirse… Mısır’daki siyasal dinci Mursi’nin taraftarları Rabiatü’l AdeviyyeMeydanı’nda toplanıyordu, Rabia işareti yapıyordu, Mursi’ye karşı olanlar da Tahrir Meydanı’nda toplanarak, iki parmaklarıyla zafer işareti yapıyordu.
Rabia, 1200 yıl önce Basra’da yaşamış kadın sufiydi, hayatını dine adamıştı, ailesinin dördüncü çocuğuydu, zaten Rabia kelimesi de Arapça dördüncü manasına geliyordu.
Asrın liderimiz hem Mursici Müslüman Kardeşler örgütünün taraftarı olduğu için, hem de Sisi’ye karşı çıkıyorum ayağıyla demokrat pozu verebilmek için, habire Rabia işareti yapmaya başladı.
Malum, el işaretleri Türk siyasetinin geleneğinde vardı… Devrimciler sol yumruklarını havaya kaldırırken, ülkücüler bozkurt işareti yapıyordu, Kürtçüler zafer işaretini benimsemişti,Turgut Özal kollarını kaldırarak başının üstünde birleştirirdi, Erbakan başparmağını yukarı kaldırarak pilotların tamam işaretini yapardı.
Akp’nin işareti yoktu.Asrın liderimiz 2011’den itibaren Rabia’yı icat etti.
Rabia 11 yaşındaydı.
Giresun’un Eynesil ilçesinde yaşıyordu.Bir yıl önce, nisan ayında, evinin önünde ağır yaralı halde bulundu, hastaneye kaldırıldı,kurtarılamadı.
Haber ajansları DHA ve İHA bu hadiseyi abonelerine servis etti. Yerel muhabirlerin derlediği o haberde, “Rabia’ya bir aracın çarptığı” ve “kimliği belirlenemeyen sürücünün kaçtığı” ifade ediliyordu.
Buna rağmen, Rabia’nın ölümü polis kayıtlarına “intihar” olarak geçti.
“Evinin beşinci katındaki terastan atladı” denildi.Rabia’nın babası, kızının intihar etmiş olabileceğine inanmadı, ikna olmadı. Çünkü hayat dolu, mutlu, hiçbir psikolojik sıkıntısı olmayan, arkadaşlarıyla ilişkisi gayet normal, neşeli bir çocuktu.
Baba, dedektif gibi iz sürmeye başladı.Çok soru işareti vardı…Rabia’nın düştüğünü gören yoktu.Ne çığlık duyan vardı, ne de yere çarpma sesi duyan vardı.
Rabia beşinci kattaki terastan atlamış bile olsa, giriş katındaki işyerinin 4.5 metrelik çatısına çarpması gerekiyordu.70 kilo ağırlığında ve 1.55 boyunda olan Rabia’nın sıçrayarak 4.5 metrelik çatıyı geçip, onun da iki metre ilerisine düşmesi mümkün müydü?
Olay yeri inceleme ekipleri, babanın ısrarları üzerine, 70 kilo ağırlığındaki bir çuvalı beşinci kattan fırlatmaya çalıştı. Olmadı. Giriş katındaki işyerinin metal çatısına düştü.İki polis gerinerek fırlattı, yola düşürmeyi başardılar ama, hem çok ses çıktı, hem de zeminde hasar oluştu.Halbuki, Rabia’nın ağır yaralı bulunduğu noktada, yere çarptığını gösteren herhangi bir hasar belirtisi yoktu.
Rabia’nın sol ayağı kopma noktasına gelmişti, bacağındaki atardamar parçalanmıştı, ama yerde hiç kan izi yoktu! Bu mümkün müydü?
Etrafa fıskiye gibi kan fışkırması gerekmiyor muydu?
Rabia’nın kıyafetlerinde talaş ve saman vardı.
Evde veya evin önünde talaş veya saman olmadığına göre, nereden gelmişti?
Hemen yakında ahır olarak kullanılan metruk bir bina vardı.Baba, Rabia’ya o binanın önünde çarpmış olabileceklerini düşündü.Şak… Belediye sürpriz şekilde o metruk bina hakkında yıkım kararı aldı.Baba, avukatı aracılığıyla savcılığa başvurdu, yıkılmadan önce inceleme kararı çıkarttı. Ama anca göz kararı bakıldı, DNA testi yapılmadı.
Baba çırpınıyordu, Hacettepe Üniversitesi’nden otopsi talebinde bulundu. Hacettepe Üniversitesi Adli Tıp Kurulu rapor hazırladı, “Rabia’nın trafik kazasına bağlı çarpma sonucu ölmüş olabileceğini” açıkladı.
Bu çok çok önemli bir tespitti. Çünkü, kulaktan kulağa “olay yerinde siyah renkli bir Doblo’nun görüldüğü” konuşuluyordu.Kimse açık açık cesaret edip “evet gördüm” demiyordu ama, adeta herkesin bildiği sır’dı…
Rabia’nın babası mahalledeki oto yıkamacıya gitti.Evet, olay günü silah renkli bir Doblo yıkamacıya gelmişti, sahibi çok telaşlıydı, sürekli heyecanlı şekilde cep telefonuyla konuşuyordu.
Eynesil yedi bin nüfuslu küçücük bir yer, herkes herkesi tanıyor.Rabia’nın babasına göre, bu siyah Doblo, Eynesil’in Akp’li belediye başkanının yeğenine aitti. Polise anlattı, savcıya aktardı. Nafile… Herhangi bir işlem yapılmadı, sonuç alınamadı.
Tanıklar dinlenmedi.
Araştırılmadı.
İntihar tutanağını hazırlayan polis memuru ve o güne kadar olaya bakan savcı, zart diye başka yere tayin edildi!
CHP ve Saadet Partisi, babanın bu iddiası üzerine TBMM’de soru önergesi verdi. Nafile… Bir yıl geçmesine rağmen, Eynesil’in Akp’li belediye başkanı çıtını çıkarmadı, konuşmadı, açıklama yapmadı.
Rabia’nın babası, Akp genel başkan yardımcısı Nurettin Canikli ve Akp milletvekili Cemal Öztürk’ün bu olayı örtbas etmeye çalıştıklarını öne sürdü. Nurettin Canikli çok sinirlendi,“hakkımdaki iddialar doğru değil, siyasi hesaplaşma olduğunu düşünüyorum” dedi.
Şak… Rabia’nın babası gözaltına alındı!
Tehdit ve hakaret suçlarından hakkında şikayet olduğu söylendi.Giresun devlet hastanesi psikiyatri polikliğine götürüldü.“Sosyal medyada paylaşımlar yapıyormuşsun” diye sorular soruldu!
Ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatırılması yönünde rapor hazırlandı. Apar topar adliyeye götürüldü.Nöbetçi mahkemeye çıkarıldı.“Üç hafta süreyle ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatırılması”na karar verildi.Avukatı itiraz etti, bu karar geçici olarak durduruldu.
Rabia’nın bir yıldır bu mücadeleyi veren babasının, psikiyatri kliniğinde 10 gün boyunca yattığı iddia edildi.Akıl hastanesine yatırmak için bu iddiayı sanki somut belgeymiş gibi, delilmiş gibi kullandılar.Yalan çıktı! Rabia’nın babası, böyle bir klinikte yatmadığını kanıtladı.
Bir yıl oldu kardeşim…
Bir yıl oldu.
Rabia nasıl öldü?
Ekstra hazin tarafı…
Rabia’nın soyadı Vatan.
Miting meydanlarında Rabia işaretini yapan arkadaşlara soruyorum…
Rabia’nın önemli olabilmesi için Mısırlı mı olması gerekiyor?
Bizim Vatan’ımızdaki bizim Rabiamıza kimse sahip çıkmayacak mı?
Eynesil belediyesini değil, istersen Kahire belediyesini kazan…
Bu vicdan kangreniyle iktidar olunur mu