“Dinci, şeriatçı partilerin örgütlenmesi
demokrasi içinde mümkün olamaz mı?”
En liberal anayasa hukukçularımızdan Prof. Dr. Bülent Tanör’ün, 2 Mayıs 1998 tarihli Hürriyet gazetesinde yayımlanan söyleşisinde belirttikleri üzerinde her Türk aydını yeniden düşünmelidir.
“Dinci, şeriatçı partilerin örgütlenmesi demokrasi içinde mümkün olamaz mı?” sorusunu şöyle cevaplandırıyor Bülent Tanör:
“Dinci, şeriatçı, anti-laik partilerin demokrasinin kendisini koruması bakımından yasaklanması, demokrasiye aykırı bir tavır değildir. Dinci bir parti dünya görüşü ve hedefleri itibariyle otoriterdir, tek görüşçüdür. Sandıktan çıkacağım dese, silahlı mücadele öngörmese, ‘kanlı mı kansız mı’ demese bile Özü itibariyle ayrımcıdır.
İnanan inanmayan, bizim dini- mizden olan olmayan ve kadın erkek ayrımı yapar. Yasaların yapımında da demokratik olamaz. Çünkü dinci dünya görüşüne göre yasalar zaten Allah’ın buyruğu olarak vardır. Yasa yapmakta insanlar yetkili değildir. Egemenlik millete değil Tanrı’ya aittir. Tanrı’nın sözünün ne olduğuna İse aralarında çekişerek kendileri karar verir. Dinci bir parti yalnız laikliğe değil demokrasiye de karşıdır. Her demokrasi kendini koruma hakkına sahiptir ve bu tarz partileri yasaklayabilir. …Özü itibariyle, 8 yılık eğitimi, imam hatiplerin orta kısmının kapatılmasını insan hakları açısından ileri bir adım olarak görüyorum. Bu olayda, maalesef özü itibariyle demokratik bir proje, demokrasilerde yeri olmaması gereken bir yarı askeri güçten gelmiştir. Benim İtirazım kaynağınadır. İşin özüne değil. Bu tarihin bize aksettirdiği bir çelişkidir. Gönül arzu ederdi ki, laiklik alanını genişletici bu öneriler sivillerden gelsin.”
“İmam hatiplerin orta kısımlarının kapatılmasına neden çok büyük bir önem veriyorsunuz?” sorusunu ise, şöyle cevaplandırıyor Bülent Tanör:
“Birinci olarak, genç yaşta teslim alıyorlar. İkincisi, kızları teslim alıyorlar. Kızın kafasına girdi mi kız kurtulamıyor. Hocasının elini sıkmıyor kızlar. Elini tutup tutmamaya kendisi karar verse neyse. Kişisel irade alanı daraltılıyor.”
Şimdi de, “Başörtüsü sorunu tekrar tırmanıyor. Giyimlerine müdahale onların yaşamına müdahale değil mi?” sorusuna verdiği cevaba bakalım Bülent Tanör’ün:
“Ortaöğretimde bir bayan öğretmen derse başörtüsü ile giriyorsa bu pedagojik bir tavırdır. Sanki şöyle bir mesaj vardır: ‘Ben saçımdan birtakım ışınlar saçarım, erkekler bundan tahrik olur, bu dinen yasaklanmıştır.’ Amaç, özgür düşünce sahibi çocuklar yetiştirmekse, daha baştan bir öğretmenin buna ters bir tavırla ortaya çıkması, eğitimi amacından saptırır. Bu konuda müsamaha olamaz.”