Cumhuriyet / 8 Aralık 2018 Cumartesi
Olaylar ve Görüşler
Yeni başkanlar beklenirken
Gazetecinin biri, Anadolu’da kahvede oturanlara sorar:
“Belediye başkanınızdan memnun musunuz?’’
Oradakiler bir ağızdan:
“Çok memnunuz…’’ derler.
“İyi çalışıyor demek.’’
“Hiç çalışmıyor…’’
“Peki neden memnunsunuz?’’
“Hiç olmazsa kendimize, kentimize zararı dokunmuyor!’’
‘Şehriemin’
Eskilerin deyişiyle “şehriemin’’, kentin en güvenilir kişisi belediye başkanı, kentten sorumlu tek kişisidir. Görevleri, teslim aldıkları kenti, kimliğini bozmadan, insan değerleri açısından yüceltip geleceğe taşımaktır. Kente “ihanet” etme hakları hiç yoktur. Ne acıdır ki bizde bazıları “ihanetin” her türünü sergilediler. Belediye başkanlarının büyük bir bölümü kentin kimliğini kazıdılar. DNA’sını bozdular, kenti tanınmaz duruma soktular.
Çay bardağına yer açmak istenirken, bu ülkeyi kurtaran, Cumhuriyetimizi kuran Atatürk’ün heykeline yer bulamadılar! Kenti kirletmede akıl almaz adımlar attılar. İstanbul’un tarihi yarımadasına, arkadan paslı hançerler saplanırken susuldu. Görünce de küsüldü! Kentler, kurallarla yönetilir, susmayla, küsmeyle değil. En yetkililer bile, “Biz bu kente ihanet ettik!’’ deme gereğini duydular. Ankara bile tarikatlara “parsel parsel” satıldı! Yurttaşlar, yukarıda yaşanmışlık örneğinde gördüğümüz, zararı dokunmayan başkanı sever oldular.
Almanya’da matbaayı bulan J. Gutenberg’in (1398-1468) doğduğu ev, sokağı, sokağın adı aslına bağlı olarak korunuyor. Şimdi o sokağı, o evi görmek için milyonlar oraya akıyor. Demek oranın belediye başkanı bizimkilere benzemiyormuş. Bizimkiler olsaydı oraya çoktan gökdelenler dikilmişti.
‘Yaşam kültürü’
Yakın yıllara değin Ankara Oran’da çiçekli, bahçeli üç katlı dört yüz elli milletvekili konutu vardı. İnsan o güzelliklerden gözünü alamıyordu. Şimdi orada, kentin kanser urları görenleri rahatsız ediyor. Kentlerin “yaşam kültürü’’ yok ediliyor. Hava alacak yer bırakılmıyor.
Kentleri seller basıyor. Caddelerin ortasında gün ortasında boğuluyoruz. Geçen yaz sosyal medyada, ’’Ankara’da mayonuzu almadan sokağa çıkmayınız!’’ diye yazmıştım.
“Kent estetiği’’ ranta kurban edildi. Görmezden geliniyor kaçak yapılar yapılıyor. Her seçim öncesinde bir “imar affı’’ getiriliyor, iş tatlıya bağlanıyor! Oylar alınıyor. Bunları yapanları kim affedecek?
Basına yansıdığına göre yılda İstanbul’da 70 bin, Ankara’da 45 bin köpek ısırığı oluyormuş! İnanılır gibi değil. Sorunu yaşamış biri olarak yıllardır bir sorumlu bulamadım. Burada, kent yasaları değil hayvan yasaları geçerlidir! Ya onların sokaklardaki pislikleri? Neredeyse, kentlerde köpeklere dokunulmazlık kazandırılmış durumda. Hayvan sevme bu değildir. Uygar bir ülkede sokakta hayvan görülmez.
Seçilip gelecek belediye başkanlarının yukarıdaki çukurlara düşmelerini istemiyoruz.
Görevlerini yasalara, kurallara, bilim ve akıl değerlerine göre yapmalarını bekliyoruz.
Nusret ERTÜRK / Eğitimci