Dolardan rekor üstüne rekor: 7,22’yi gördü * Washington Post: ‘Şimdiye kadarki belki de en aptalca kriz’ * Economist: Türkiye’nin diplomatik krizi hızla ekonomik krize dönüşüyor

cumhuriyet.com.tr
12 Ağustos 2018 Pazar, 22:19

Dolardan rekor üstüne rekor: 7,22’yi gördü

ABD doları, Türk lirası karşısında 7.22 seviyesini gördü. avro ise 8.21’e ulaştı. Bankaların internet sitelerinde ise dolar 7.60 seviyelerini gördü.

Doların TL karşısındaki hızlı yükselişi devam ediyor.

ABD doları, Türk lirası karşısında 7.22 seviyesini gördü. avro ise 8.21’e ulaştı.

BANKALARIN SİTESİNDE 7.60 SEVİYELERİNİ GÖRDÜ

Bankaların internet sitelerinde ABD Doları 7,60 TL seviyelerini gördü.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün Trabzon valilik yemeğinde yaptığı konuşmada “Milletimiz müsterih olsun. Sanayicilerimize sesleniyorum. Bankalara saldırarak oralardan döviz alma yoluna gitmeyin. Battık gittik işi sağlama alalım yoluna tevessül etmeyin. Ederseniz yanlış yaparsınız. Bu milleti ayakta tutmak sadece bizim görevimiz değil, sanayicinin tüccarın da görevidir. B planını C planını uygulamak zorunda kalırım bunu da böyle bilesiniz” demişti.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1053650/

Washington Post:
‘Şimdiye kadarki belki de en aptalca kriz’

Amerikan basını, bugün de Türkiye’deki döviz krizi ve krize yol açan nedenleri irdelemeyi sürdürüyor.

Washington Post’ta yayınlanan Matt O’Brien imzalı değerlendirmede ise Türk lirasındaki ani düşüşle birlikte patlak veren ekonomik krizin şimdiye kadarki belki de en ”aptalca” kriz olduğu şekline bir ifade yer alıyor.

Değerlendirmeyi kaleme alan O’Brien, Türkiye’nin kötü politikalarla kendine zarar verdiğini ve bundan yabancı ülkeleri sorumlu tutmaya çalıştığını, yanlışlıklar komedyası gibi seyreden bu olaylarınsa Türk halkı için komik olmaktan çok uzak olduğunu yazıyor.

Değerlendirme şöyle devam ediyor: ”Her şey, Türkiye’nin, daha doğrusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı hatalarla başladı. Erdoğan düşük faiz oranının düşük enflasyona neden olduğu gibi tamamen hatalı bir teoriye inanıyor. Kendisine merkez bankası başkanını seçme yetkisi tanıyan ve damadını da maliye bakanı yapan Erdoğan’ın bu teorisi, şimdi sınava tabi tutuluyor ve sınav, iyi gitmiyor. Enflasyonun yüzde 15,9’a tırmanması, bunun göstergesi. Türk lirasının hızla değer kaybetmesi ise ülkenin tüm ekonomisini tahrip etme riski taşıyor. Bunun temelinde üç etken yatıyor. Birincisi, Türkiye’nin dış ülkelerden büyük miktarda borca ihtiyacı olması. İkincisi, Amerikan Merkez Bankası FED’in faiz artışlarının parayı Amerika’da tutmayı daha cazip hale getirmesi. Türkiye, kendi faizlerini arttırıp yatırımcılara daha cazip teklifler götürmediği sürece işi zor. Üçüncü etken ise geçmişte aldığı tüm borçların sonucu olarak Türkiye’nin döviz borçlarının, tüm ekonominin yüzde 30’una eşit hale gelmesi. Tüm bunlar bir araya getirildiğinde gelişmekte olan ülkelerde karşılaştığımız klasik bir kriz tablosu görüyoruz. Para Türkiye’den çıkıyor çünkü başka yerler artık daha çekici. Bu nedenle kendi para biriminin değeri düşüyor ve dolar borçlarını ödemek giderek zorlaşıyor. Erdoğan ise yaptığı konuşmada tüm sorunların nedeninin Türkiye’ye karşı açılan ekonomi savaşı olduğunu söyledi. Bu elbette ki saçma bir gerekçe. Türkiye kendi etti, kendi buldu, ta ki Trump tweet atmaya başlayana kadar. Trump, liranın çöküşünü Türk ekonomisinin varlığına yönelik bir tehdit olarak değil, ihracatta daha rekabetçi olmak için kasten yaptıkları bir hamle olarak görüyor. Bunun üzerine de alüminyum ve çeliğe ek gümrük vergileri koyuyor. Oysa bu adım, Trump’ın istediğinin tam tersi etki yarattı çünkü ticaret savaşları, Türkiye’nin ihtiyacı olan doları bulmasını zorlaştırıyor. Bu da liranın değerinin daha çok düşmesine neden oluyor. Bu, aslında bu kadar trajik olmasa komik denebilecek bir durum: Ekonomi konusunda cahil bir lider kendi ekonomisini sakat bırakıp bundan başkalarını sorumlu tutuyor. Sonra da bu suçlamalar, ekonomi cahili bir başka liderin hamleleriyle kısmen doğru çıkıyor.”

“Adeta ders kitaplarından çıkma bir ekonomik kriz”

bloomberg.com, Türkiye mali krize sürüklenirken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın inatçı tavrını sürdürdüğünü yazıyor. Site, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Türkiye ve Amerika’daki çıkmazı çözüme ulaştırma konusunda hiçbir şekilde geri adım atacağa benzemediğini ve açmazın, piyasaları sarstığını bildiriyor. Yatırımcılara göre Türkiye’nin tam anlamıyla mali bir krizin içine çekildiği bu süreçte kaygılanırken esas sorulması gereken soru, böylesi bir krizin yol açacağı hasarın ne ölçüde yayılacağı. Siteye göre en çok kaygı yaratan alan, faiz ve döviz kuru şoklarına maruz kalan mali sistem. bloomberg.com’un görüş aldığı strateji uzmanı Win Thin, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu, ”Bu, para politikalarında yapılan hataların yol açtığı borç ve likidite krizine dönüşen, adeta ders kitaplarından çıkma bir ekonomik krizdir. Öyle görülüyor ki piyasalar bankaların batışı olasılığına ve yabancı para birimleriyle borçlanan şirketlerin temerrüde düşmesine hazırlıklı olmalı,” yorumunda bulunuyor.

“Türkiye’yi dipten çekip çıkaracak tek yol IMF”

bloomberg.com’a göre Türk lirasındaki son düşüşün nedeni Amerika’nın Türkiye’ye yönelik yaptırımlardan kaynaklanıyor gibi görünse de aslında 900 milyar dolarlık ekonominin uçurumun kenarına yaklaştığının işaretleri, bir süredir mevcuttu. Yıllar boyu sürdürülen ”ne pahasına olursa olsun büyüme” politikası, şirketlerin milyarlarca dolar borçlanmasına ve enflasyonun raydan çıkmasına yol açtı. Türk ekonomisindeki çalkantının başka piyasalara da yayılacağı korkusu üzerine yatırımcılar çareyi gelişmiş ülkelerin tahvillerine sığınmakta buldu. Yatırımcılar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk lirasına istikrar kazandırmak için gereken faiz artışının önünde durmasından kaygılanıyor ve Türkiye’yi dipten çekip çıkaracak tek yolun bundan böyle sermaye kontrolü ve IMF başvurusu gibi radikal önlemler olduğunu söylüyor.

Öte yandan siteye göre mali çalkantı, ekonominin geri kalanına da yayılma riski gösteriyor.(VOA)

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1052987/

cumhuriyet.com.tr
BBC Türkçe
10 Ağustos 2018 Cuma,

Economist: Türkiye’nin diplomatik krizi hızla ekonomik krize dönüşüyor

Dergi bu haftaki son sayısında ABD’nin iki Türk bakana yaptırım kararı almasının Türkiye ekonomisinde bardağı taşıran son damla olabileceğini yazdı ve uzlaşma için manevra alanı kalıp kalmadığını değerlendirdi.

AFP

İngiliz The Economist dergisi bu haftaki sayısında ABD’nin iki Türk bakana yaptırım kararı almasının Türkiye ekonomisinde bardağı taşıran son damla olabileceğini yazdı. Dergiye göre, Türkiye’nin diplomatik krizi ekonomik krize doğru gidişi hızlandırıyor.

Economist, yazıya “Amerikan Kongresi, Rusya’da yolsuzlukları açıklayan birinin öldürülmesinden sorumlu Kremlin yetkililerine baskı yapmak amacıyla 2012’de Magnitsky Yasası’nı geçirdiğinde ve hatta yolsuzluk ve insan hakları ihlallerine karışan yabancı yetkilileri de dâhil etmek için yasayı genişlettiğinde, pek az kongre üyesi bunun NATO müttefiki bir ülkenin hükümetine karşı kullanılacağını hayal edebilirdi” diyerek başlıyor.

“1 Ağustos’ta, ABD Hazine Bakanlığı iki üst düzey Türk yetkilinin, içişleri ve adalet bakanlarının, Amerikalı pastör Brunson’un uzayan tutukluluğunda oynadıkları rol nedeniyle mal varlıklarını dondurduğunda olan tam da buydu” ifadelerini kullanan dergi, “Türkiye’nin de beklendiği gibi Başkan Donald Trump’ın kabinesindeki iki bakana yaptırım açıkladığını” hatırlatıyor.

Economist, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da dahil iki tarafın da krizden çıkış için bir yol bulunabileceğini ifade ettiğini ancak piyasaların bu görüşü paylaşmıyor göründüğünü yazıyor.

TL’nin Dolar karşısındaki değerinin 6 gün üst üste rekor derecede değer kaybettiğini vurgulayan Economist, devlet tahvili faizlerinin rekor seviyelere çıkmasıyla ekonominin kriz tehdidiyle karşı karşıya geldiğini söylüyor.

‘Yaptırım kararı sürpriz değil’
“Daha 2 hafta önce Türkiye ve Amerika bir dizi karmaşık sorunda ilerleme kaydetmenin yolunu açabilecek bir anlaşmanın eşiğindeydi. Türkiye, 2016 sonundan beri bir dizi saçma terör suçlamasıyla tutuklandığından beri cezaevinde bulunan Pastör Andrew Brunson’ı serbest bırakacaktı. Amerika da İran’a yönelik ambargoları ihlal etme suçlamasından hüküm giyen Türk bankacı Hakan Atilla’nın cezasının geri kalanını Türkiye’de çekmesine izin verecekti. Uzlaşmanın Türk Dışişleri Bakanı’nın ek talepleriyle bozulduğu, Amerikalı yetkililerden, Atilla’nın çalıştığı devlet bankası Halkbank’a yönelik soruşturmalara son verilmesini istediği belirtiliyor. Brunson, serbest bırakılmak yerine ev hapsine alındı.”

Amerika’da Türk hükümetine duyulan öfke düşünüldüğünde, yaptırım kararının sürpriz olmadığını söyleyen dergi, ABD Başkanı’nın Erdoğan’la geçen yıl yaptığı ilk görüşmeden bu yana üç kez Brunson’ı durumunu gündeme getirdiğini ve Trump yönetiminin bıkıp usanmadan Brunson’ın serbest bırakılması çağrısında bulunduğunu hatırlatıyor.

Uzlaşma için manevra alanı kaldı mı?
Economist, ABD Hazine Bakanlığı’nın yaptırım kararının bir uyarı atışı mı olduğunu, yani hala bir uzlaşma için manevra alanı bulunup bulunmadığını ya da yeni yaptırımların kaçınılmaz olup olmadığını görmek için çok erken olduğunu belirtiyor ve dergi baskıya girerken, görüşmelerin hala devam ettiğini aktarıyor.

Ancak “çok sayıda yaptırımın şimdiden yolda” olduğunu kaydeden dergi, “Senato’da geçtiğimiz günlerde onaylanan bir yasada, Rusya’dan füze savunma sistemi satın alınmasına misilleme olarak, Erdoğan hükümetine 100 F-35 savaş uçağının teslim edilmesini engelleme tehdidinde bulunulduğunu” hatırlatıyor.

Başka hangi yaptırımlar gelebilir?
Bir diğer yasa tasarısında da, Pastör Brunson ve Amerikan Konsolosluğu’nun geçen yıl gözaltına alınan üç yerel çalışanı serbest kalana dek, Dünya Bankası ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası gibi uluslararası mali kuruluşların Türkiye’ye yönelik kredileri askıya almaya zorlanmasının teklif edildiği belirtiliyor:

“Sermaye akışına bağımlı, şirketlerinin üzerinde 220 milyar dolarlık borç yükü olan ve şimdi de büyüyen bir para krizine giren bir ülke için yeni yaptırımlar yıkıcı olur.”

Economist ayrıca, “iki Türk bakana yönelik büyük ölçüde sembolik önlemlerin, Amerika’nın Türkiye’den 1,7 milyar dolarlık vergiden muaf ürün ithalatını gözden geçireceği haberleriyle birleşmesinin bile, TL’nin son 10 yıldaki en kötü performansını göstermesine yeterli olduğunu” söylüyor.

Dergi, 6 Ağustos’ta, TL’nin 2001’den bu yana bir gündeki en büyük kaybını yaşadığını, son bir yılda TL’nin değerinin üçte bir azaldığını, Erdoğan’ın 2003’te başbakan olmasından bu yana da yüzde 70 değer kaybettiğini belirtiyor.

‘Sorun sadece kur değil’
Economist, daha genel anlamda da ekonominin bir süredir sorunlu olduğunu belirtiyor.

Ucuz kredi bolluğu ve kamu harcamalarıyla enflasyonun inatla yükseldiği ve geçen ay yüzde 16’yla 2003’ten bu yanaki en yüksek seviyesine çıktığı belirtiliyor. Dergi, TL’deki çöküşün bir dizi önde gelen Türk şirketini milyarlarca dolarlık borçlarını yeniden yapılandırmaya zorladığını ve moratoryum ilan etmenin eşiğinde olduklarını düşünenlerin bulunduğunu aktarıyor ve ekliyor:

“Ekonomistler, bilim insanları arasında ‘Dünya düzdür’ söylemine denk bir yeri olan ‘Yüksek faizin enflasyonu tırmandırır’ inancında olan ve bedeli ne olursa olun ekonomik büyümede ısrar eden Erdoğan’ın baskısıyla, Merkez Bankası hasarı kontrol altına almak için tutarlı olarak çok az ve çok geç adım attı. Merkez Bankası, çoğu uzmanı şaşırtan bir şekilde, 24 Temmuz’daki son toplantıda faiz artırmadı.”

Ekonomi yönetimindeki değişiklikler
Economist’in görüşlerine yer verdiği Capital Economics uzmanı William Jackson, “enflasyon artarken, Türk ihraç ürünlerinin rekabet gücünü koruyabilmesi için TL’nin biraz daha değer kaybetmek zorunda kalabileceğini, büyük olasılıkla Merkez Bankası’nın başarmayı umabileceği tek şeyin de TL’nin erimesini yönetmek olabileceğini” söylüyor.

Dergi, yatırımcı güveninin azaldığını ve 18 Temmuz’da Olağanüstü Hal uygulamasının kaldırılmasının da bu duyguyu beklendiği kadar değiştirmediğini belirtiyor. Yazı şu satırlarla sona eriyor;

“Yargıçları ve memurları muğlak ulusal güvenlik gerekçeleriyle görevden almak da dahil, hükümetin olağanüstü hal yetkileri, yeni güvenlik yasasında yerini buldu. Erdoğan’ın yürütmedeki gücünü artıran, üst düzey yetkilileri istediği gibi atayıp, görevden almasını sağlayan ve parlamento denetimini zayıflatan diğerleri düzenlemeler de anayasaya girdi. Seçim zaferinden yeni çıkan güçlü Türk lideri para ve mali politikada kontrolünü daha da artıracak gibi görünüyor. Erdoğan eski ekonomi ekibini, görevden alarak, yerlerine Maliye ve Hazine Bakanı olarak atadığı damadı Berat Albayrak da dahil, görece denenmemiş sadık adamlarını atadı. Bu hamlelerin hiçbiri yatırımcı güvenini yükseltmeyecek.”

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1051433/

This entry was posted in DIŞ POLİTİKA, Ekonomi. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *