AKP’nin DEMOKRASİ TRAMVAYINDAKİ APOLETLİ PAŞA-4

BÖLÜM 1 https://nacikaptan.com/?p=57295
BÖLÜM 2 https://nacikaptan.com/?p=57337
BÖLÜM 3 https://nacikaptan.com/?p=57366

***

2018 YILINDA ASKER SİYASETÇİ İLİŞKİLERİ 

Bu dizi yazımın 1. bölümünde şöyle yazmıştım ;

“Adalet ve Hukuk yok edilmiş , demokrasi rafa kaldırılmış , adalet yerini bulmaz olmuştur. Küresel baronlar Türkiye’de , cahil ve hain kesimin zihinlerini işgal etmiştir. Üst akıl dedikleri yapı, dahili yandaşlarını kullanıp Anayasayı değiştirterek GÜÇLER AYRILIĞINI ve MECLİSİ tasfiye etmiştir. Yargı adaletli işlemez olmuş , mahkeme kararları ÜST AKIL DEDİKLERİ BARONLARIN ve siyasi erkin istediği gibi verilmeye başlanmıştır. Alt mahkemeler AYM’nin kararlarını değil Adalet bakanın talimatlarını dinler olmuştur . Düşünsenize ,70 bin üniversite ve lise öğrencisinin bile hapiste olduğu bir ülkeyiz .

Tüm bunlarla birlikte çok üzülerek yazıyorum ki , Türk Ordusunun yönetim kademesi de bu küresel yeni yapılanmadan derinlenmesine etkilenmiş , bölünmüş , yönetim hiyerarşisi dağıtılmış , emir kumanda zinciri kırılmıştır. Terfi ve atamalarda liyakat ötelenmiş , Terfi ve atamalar siyasetçilerin eline verilmiştir. Bu şekillenmeler TSK’nın öncelikle yönetim kademisini etkilemiştir. Asker POLİTİZE edilmiştir.

Bunun en büyük ve güncel örneği , bugünün Gen.Kur.Başkanı Hulusi Akar’dır . 15 temmuz kalkışmasında Akar’ın rolü henüz tam aydınlanmamıştır. Akar 15 Temmuz’dan sonra ilgili, ilgisiz tüm konularda AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında ayrılmaz olmuştur. Akar’ın asli görevlerini ne zaman yaptığı ise merak konusudur. Bu Çiller dönemindeki “TAK-ŞAK” paşadan bir adım ötesidir. Ülkemizde kirli bir siyaset yürütülmektedir.”

Yazımıza devam edelim ;

Hulusi komutanın geçmişinde ve bugünün davranışlarında görüleceği gibi kendisi siyasi islam gelenekleriyle büyümüş ve bu kesimin içinde yetişmiş , onların ideal ve ilkelerini benimsemiştir . Fakat buna rağmen kendi dünya görüşünle hiç de örtüşmeyen bir göreve talip olmuş ve asker olmuştur. Her bir insan sevdiği bir mesleği yapmak ister . Peygamber ocağı dediğimiz askerlik mesleğinin , ordumuzun temelleri büyük komutan ve tüm dünyada saygı gören devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk tarafından atılmıştır .

Temelleri atılan Türk ordusu Atatürk’ün aydınlanma devrimlerini benimsemiş Laik Cumhuriyet’in ordusudur . İşte burada soru şudur ;

Laik Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlarını ziyaret eden onları yücelten Hulusi komutan neden Atatürk’ün ordusunda asker olmuştur ?

Neden baskıcı ve DİNci bir iktidarla görev sınırları ötesinde çok yakındır ?

Neden iktidar adına siyasi ilişkilere girmektedir ?

Hulusi komutan bir misyonun adamı mıdır ?

Haydi gelin ordumuzun ve komutanların Cumhuriyetin kurulduğu senelerde siyaset ile ilişkilerini anımsayalım ;

Ordunun Siyasetten Ayrılması

“Kurtuluş savaşının tanınmış komutanlarının birçoğu aynı zamanda 23 Nisan 1920’de açılmış olan TBMM’de de milletvekili olmuşlardı.İlk meclisin olağan üstü bir durumda çalışıyor ve savaşların hala devam ediyor olması bu durumun kabullenmesinde etkili olmuştur.Fakat 11 Ağustos 1923’te açılmış olan II.TBMM’de savaş ortamının olmaması ve aynı zamanda milletvekili de olan bazı komutanların yeniliklere karşı tavır takınmaları ordunun siyasetten ayrılmasının gerekliliğini bir kez daha göstermiştir. [1]

Gerek Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve gerekse İkinci Türkiye Büyük millet Meclisinde kumandanlık ile milletvekilliği bir arada yürümekte idi. Ordu komutanlarından Kazım Karabekir ve Ali Fuat Cebesoy’un, askerlikten ayrılarak milletvekilliğine dönüşleri, Cumhuriyetin ilanı, Hilafetin kaldırılması olaylarından sonra, içte yeni bir bunalımı yaratmayı amaçlıyordu.Olayın başlangıcı, Rauf Bey’in (Orbay) Başvekillikten çekilmesi ile başlamıştır. Rauf Bey (Orbay), Kazım Karabekir, Ali Fuat (Cebesoy) ve Refet (Bele) Paşalar önce orduyu ele almak gereğini duymuşlardır.

Ordudan istifa eden ve I. ve II.Ordu komutanlıklarını başsız bırakan bu iki komutan, Rauf Bey’le (Orbay) birlikte politik hazırlıklarını yaparak, siyasi iktidarın başında bulunan Mustafa Kemal Paşa’ya karşı saldırıya geçtiler. Rauf Bey (Orbay) ve arkadaşları, İkinci Meclise seçilemeyen İkinci Grup mensupları ile birlikte, bütün ülke çapında harekete geçmişlerdi. Muhalif basın, Vatan, Tanin,Sontelgraf ve Adana’da çıkarılan Toksöz gazeteleri, hep birlikte, Mustafa Kemal Paşa ve Hükümet aleyhine tavır aldılar. Hakkari bölgesinde, Nasturi ayaklanması çıktı.

Savaş ihtimalinin söz konusu olduğu bir zamanda, muhaliflerin yaptığı bu saldırının, hedefe varmada kendilerine kolaylık sağlayacağı düşünülmüştü. Ancak Hükümet azimli ve kararlı davrandı. T.B.M.M. de, kamuoyu önünde, sert bir şekilde cereyan eden münakaşalar, muhalifleri çok güç duruma sokmuş, başarıya ulaşamamışlar ve Hükümet büyük çoğunluk sağlayarak güvenoyu almıştı.Ancak Türk Ordusunu iç politika çekişmelerinin dışında tutmak gerekiyordu.Hem Orduda vazifeli, komutan, hem de milletvekili olan, Genel Kurmay başkanı Fevzi Paşa, Üçüncü Ordu Komutanı Cevat Paşa ve 1, 2, 3 ve 5. Kolordu komutanları siyasi hayattan ayrılarak milletvekilliğini bırakarak, askeri hizmetlerine devam ettiler.

Böylece, Ordu siyasetten ayrılmış oldu.İttihat ve Terakki Partisinin, ordu ve politika işbirliği, asker kişilerin politikayla meşgul olmaları Mustafa Kemal tarafından kolağası zamanında bile eleştiriliyordu. Balkan Savaşının ağır yenilgisinde, Birinci Dünya Savaşında, Ordunun politikaya yönelmesinin acıları fazlası ile hissedilmişti. Büyük tecrübeler geçirilmiş bir ülkede, artık buna yer verilmemeli idi. Atatürk, Nutuk’ta, en kritik ve bunalımlı bir dönemde, milletvekilliğinden ayrılarak, askeri vazifelerin başına dönen komutanlara, “bu vesile ile de, hakkımda gösterdikleri büyük emniyet ve itimada burada teşekkür etmeyi bir vazife addederim.” diyerek düşüncelerini dile getirmiştir.” [2]

Daha önce 3 Mart 1924’te kabul edilmiş olan bir yasayla hükümette yer alan Genel Kurmay Başkanlığı siyaset dışına bırakılmıştı.TBMM 19 Aralık 1924’te aldığı bir kararla askerlerin görevleri devam ederken milletvekili olamayacaklarına dair bir yasayı kabul etmiştir.Böylece ordunun siyaset ile bağlantısı kesin olarak önlenmiştir.[1]

İşte böyle sayın okur ,
TSK’nın yönetim kadroları siyasetle ilişkilenmiştir. Ülkemizi dış tehditlere karşı korumakla yükümlü olan ordu siyasete girdikçe ordu kademeleri arasında siyasi görüş farkılıkları nedeniyle çekişmeler ve bundan dolayı bölünmeler , içten kadrolaşmalar başlayacak , askeri hiyerarşi ve disiplin çok zarar görecektir.

Görevlendirmeler , terfi ve atamalar liyakat , bilgi , tecrübe ve erdemle ölçülmeyecek, kimin politikacısı güçlü ise onun üniformalısı atanacak , terfi edecek, kadro ve makam alacaktır . Bu durum ise çevresi savaş ve terörle çevrili ülkemiz için çok büyük bir tehlikedir.

İşte Hulusi komutanla geldiğimiz nokta burasıdır.
yazımıza devam edelim ;

03 Ağustos 2015 tarihinde odatv.com şöyle yazdı ;

HULUSİ AKAR KİMDİR ?

Yeni Genelkurmay Başkanı’nı tanıyalım ;
Hulusi Akar’ı silah arkadaşları anlatıyor.

Hikmet Çiçek yazdı…

Balyoz’un ünlü bilirkişisi Pilot Kurmay Binbaşı Ahmet Erdoğan’dı. Onun raporuyla yüzlerce yurtsever subay tutuklandı, yıllarca hapiste kaldılar, hem onlar, hem de aileleri büyük acılar çektiler. Deniz Kurmay Albay Murat Özenalp Mamak’ta öldü. Erdoğan’ın bilirkişi olarak atanmasını dönemin 1. Ordu Komutanlığı Savcısı Bülent Münger istemişti. Gönderilen bilirkişi, akademiden bir yıl önce mezun olan Pilot Kurmay Binbaşı Ahmet Erdoğan’dı. İddialara göre dönemin 3. Kolordu Komutanı, ve şimdi Genelkurmay Başkanı olması beklenen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar tarafından bizzat seçilmişti. Ahmet Erdoğan, bu göreve nasıl atandığını şöyle anlatıyordu:

“Görevi almadan önceki günlerde Kolordu Komutanı, Kurmay Başkanı ve karargâhtan diğer ilgili subayların da bulunduğu bir toplantı esnasında emir subayının içeri girerek Ordu Kurmay Başkanının Kolordu Komutanımızı telefonlar aradığını haber verdi. Komutanımız salonu terk edip tekrar geldikten sonra da Kurmay Başkanımıza Ordu K.lığına bir kurmay subayın gönderileceğini ve bir süre ordunun emrine gireceğini ifade etti. Kurmay başkanımız görevlendirilecek olan kurmay subayın rütbesinin ne olması gerektiğini sordu. Kolordu Komutanımız da ‘binbaşı, yarbay, albay bak işte’ dedi. Toplantı bittikten belli bir süre sonra da Kurmay Başkanımız beni çağırarak müteakip gün Ordu Kurmay Başkanını görerek göreve başlamamı söyledi. Bu aşamaya kadar ben bilirkişi olarak görevlendirileceğimi bilmiyordum.”

O RAPOR

Askeri Savcı Bülent Münger, Mehmet Baransu’nun bavulundan çıkan sözde belgeleri Erdoğan’a teslim ederken “Bu belgelerin gerçek olduğunu farzederek, bir rapor hazırlamasını” istemiş, Erdoğan da, “Deliller gerçekse, bu bir darbe planıdır” şeklinde rapor hazırlamıştı. 6’sı askeri olmak üzere 21 ayrı bilirkişi raporunda, “Bu bir darbe planı değildir” denmesine rağmen, dava tümüyle Ahmet Erdoğan’ın raporu üzerinden yürüdü ve yüzlerce subay mahkûm edildi.

YILAN HİKAYESİ

Tertipteki bütün rezillikler ortaya çıktıktan sonra Balyoz sanıkları hem Münger, hem Erdoğan hakkında dava açtı. Münger davası Askeri Yargıtay’da sonuçlandı. “Görevi ihmalden” cezalandırılması savcı tarafından da istense de, hakkında beraat kararı çıktı. Birileri Erdoğan’ı da koruyup, kolladı. Balyoz sanıklarının Erdoğan hakkında Üsküdar Savcılığı’na suç duyurusunda bulunmalarıyla başlayan süreç, çeşitli mahkemelerde dolaştıktan sonra Askeri Yargıtay 2. Dairesi, Ahmet Erdoğan hakkında dava açılmasını onayladı. Ancak aradan aylar geçti, Askeri Yargıtay bu kararı şikâyetçilere dahi tebliğ etmedi. Erdoğan hakkında dava açıldı mı, açılmadı mı o bile belli değil. Bu karar şimdi nerede? 3. Kolordu Komutanlığı niye dava açmadı? Ahmet Erdoğan’ın mahkeme huzuruna çıkıp ifade vermesinden kimler çekindi? Belli değil.

ÇOK DENEYİMLİ KİŞİLER VARKEN

Balyoz’da uzun yıllar tutuklu kalan Albay Mustafa Önsel, “Silivri’de Firavun Töreni” adlı kitabında şunları söylüyor:

“Ahmet Binbaşı, 2010 yılında, 3. Kolordo Komutanı Hulusi Akar’ın icra subayıydı. Bu anlamda işi en yoğun olanlardan ve komutanın evrak yönünden eli ayağıydı. Ama ne hikmetse Hulusi Paşa, bilirkişi görevi için onu askeri savcılığa gönderdi. Bu görevlendirme hiç normal değildi.

O Kolordu’da iş yükü daha hafif ve çok daha deneyimli birçok albay, hatta general varken, Harp Akademisi’nden yeni mezun olmuş, ayrıca kara pilot olduğu için kıtaya uzak birinin, böylesine hassas bir davada bilirkişi olarak görevlendirilmesi çok manidardır.”

Ahmet Erdoğan’ın avukatı İlker Boz, Aydınlık’a gönderdiği bir “düzeltme” yazısında “Müvekkili Akar’ın icra subayı değil, 3. Kolordu Harekât Başkanlığında Harekât Plan Subayı olduğunu ve onu Kolordu Komutanı değil, Kolordu Kurmay Başkanının görevlendirdiğini” belirtti. Kurmay Başkanı, komutandan habersiz böyle bir görevlendirme yapabilir miydi?

HULUSİ AKAR’IN TAVRI

Yargıtay’ın Balyoz hükümünü onamasından bir hafta sonra Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar, Mamak’a geldi. Kendisiyle ikisi general, ikisi albay dört kişi görüştü. Balyoz kararları konuşulurken Hulusi Akar’ın birden konuyu Ahmet Erdoğan’a getirdiği ve onu savunduğu; “Bakın, o benim gözümde çok iyi bir subaydır. Takdir ettiğim bir personeldir” dediği söylendi.

Sonra ne mi oldu? Binbaşı Erdoğan ödüllendirildi, İngiltere’de görevlendirildi! Ahmet Erdoğan’ın avukatı İlker Boz’un Aydınlık’a gönderdiği “düzeltme metni”ne göre, “İngilizce Dil Puanı, Takdir Puanı, Sicil Puanı ve Ceza Puanı gibi somut verilerin dikkate alındığı son derece objektif bir süreç sonucunda” İngiltere’deki NATO görevine seçilmişti.

HEPSİ EMEKLİ EDİLDİ

Tümamiral Semih Çetin de “Nerede Kalmıştık? Kumpas Açığa Çıktı” adlı kitabında şöyle yazdı: “Orgeneral Akar, Balyoz sürecini çok iyi biliyordu. Kolordu’daki görevinden ayrılmadan önce Hasdal’a yaptığı son ziyarette, öncelikli görevinin Balyoz davası olacağını söylemişti. 2012 Yüksek Askeri Şûra toplantısı öncesinde tutuklu Korgeneral Korkut Özarslan’a, bekleme süresini dolduran tutuklu amiral ve generallerin görev sürelerinin uzatılacağı mesajını vermişti. Ancak bu durumda olanlar aynı Şûra’da emekli edilmişti.”

AKAR’A SERT ELEŞTİRİLER

CHP Cezaevi İnceleme ve İzleme Komisyonu üyeleri Veli Ağbaba, Özgür Özel, Nurettin Demir ve Muharrem Işık o dönemde tutuklu olan Balyoz sanıklarını Hasdal ve Hadımköy’de ziyaret ettiler. Balyoz sanıkları, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar’a sert eleştiri yönelttiler. Akar’ın Balyoz davasında hiçbir deneyimi olmayan Binbaşı Ahmet Erdoğan’ı bilirkişi olarak atamasının gerekçelerini anlatmasını istediler.

Ağbaba, ziyaretleri sırasında tutuklu komutanların kendilerine şunları aktardığını söyledi:

“Davada askeri bilirkişi olarak görev yapan Binbaşı Ahmet Erdoğan gerçeğe aykırı, varsayıma dayalı, farazi bilirkişilik yapmıştır. Hepimizi yakmıştır. Demiştir ki, ‘Bu belgeler gerçekse eğer darbe girişimi vardır. Şu an Kara Kuvvetleri Komutanı olan Hulusi Akar, 3. Kolordu Komutanı iken kendisinden askeri bilirkişi isteyen savcıya, bilirkişi olarak kendi icra subayı Erdoğan’ı atamıştır.”

Akar, 2009- 2011 yılları arasında 3. Kolordu Komutanlığı yaptı.Hasdal ve Hadımköy askeri cezaevleri ona bağlıydı. Bu yıllarda tutuklu olan subayların neler yaşadıklarını öğrenmek istiyorsanız onları dinleyin.

“SEMİNER NE DEMEK?”

Dönemin 1. Ordu Komutanı Hasan Iğsız, “Askeri Savcı Bülent Münger’in kendisine geldiğini, seminer, askeri tatbikat gibi terimleri anlamadığını, bu terimleri kendisine anlatacak ve açıklayacak bir personel görevlendirilmesini ve mümkünse bunun ordu karargâhı dışından olmasını istediğini” söylüyordu. Erdoğan, o tarihte henüz akademiden bir yıl önce mezun, hiç plan tatbikatına katılamamış bir subaydı. Seminer, tatbikat gibi terimleri anlamayan bir “bilirkişi” yüzlerce subayın hayatını etkileyen bu önemli davanın sonucunu belirleyecek raporu yazacaktı. Akar, neden Erdoğan’ı “bilirkişi” olarak görevlendirmişti, bilinmiyor.

Balyoz sanıklarından Deniz Kurmay Albay Dr. Yasin Türker, “Askeri bilirkişinin görevlendirilmesinde tanık olunan bu vurdumduymazlık, sorumsuzluk ve ciddiyetsizlik mutlaka sorgulanmalı ve Türk Silahlı Kuvvetleri, Balyoz Davası sürecinde kendi yaptığı yanlışlarla yüzleşmelidir. Bu keyfilikte payı bulunanların hiçbir şey olamamış gibi hayatlarına ve mesleki kariyerlerine devam etmeleri toplum vicdanında kabul görmeyecektir” diyordu.

NASIL KARA KUVVETLERİ KOMUTANI OLDU

Hulusi Akar nasıl Kara Kuvvetleri Komutanı olmuştu. Terfi sırasında birinci miydi? Orgeneral Akar, TSK’daki yaygın teamüllerin aksine, hiç ordu komutanlığı yapmadan Kara Kuvvetleri Komutanı oldu. Kara Kuvvetleri Komutanı olurken normal şartlarda Akar’ın önünde Korgeneral İsmail Hakkı Pekin ve Korgeneral Korkut Özarslan vardı. Akar belki üçüncü sırada bile olamayacaktı. Ancak Pekin Ergenekon’dan, Özarslan Balyoz’dan tutuklanmış ve Akar’ın önü açılmıştı. “Talih” Akar’ın yüzüne böyle gülmüştü.

Yüksek Askeri Şura kararları 5 Ağustos günü açıklanacak. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar’ın Genelkurmay Başkanlığı’na gelmesi bekleniyor.Vatana, millete hayırlı olsun! [3]

KAYNAKLAR

[1] http://www.sosyalbilgiler.gen.tr/forum/inkilap-tarihi/cumhuriyet-halk-firkasi-ve-ordunun-siyasetten-uzaklastirilmasi/
[ 2] http://www.ataturkilkeveinkilaplari.com/cok-partili-hayata-gecis-denemeleri/ordunun-siyasetten-ayrilmasi.html
[3] https://odatv.com/yeni-genelkurmay-baskanini-taniyalim-0308151200.html

Naci Kaptan / 07 Mayıs 2018
Devam edecek

This entry was posted in Dizi Yazilari, ERGENEKON - BALYOZ, Fetullah Gülen, HUKUK-YARGI-ADALET, Politika ve Gundem, SEÇİM - SEÇSİS, TSK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *