ABD Bağırsaklarını Temizliyor!
Türk Uzlaşmazlığına Birleşik Devletler Tepkisi Nasıl Olmalıdır?
Sözde stratejik müttefikin inanılmaz yalan ve tehditleri.
Yazar: Gregg Roman, Middle East Forum 7 Mart 2018
Çeviren: Ercan Caner, Sun Savunma Net, 9 Mart 2018
Bu makale orijinal olarak; ‘‘Birleşik Devletler Türkiye ile Savaş Yolunda’’ başlığı ile The Hill dergisinde yayınlanmıştır.
Erdoğan yıllardır Türkiye’yi Birleşik Devletlerin düşmanı olarak yeniden konumlandırmaktadır.
Ulusal Güvenlik Danışmanı H.R. McMaster, geçtiğimiz Aralık ayı ortalarında, çok nadir olarak kamuya açık yaptığı siyasi bir konuşmada Türkiye’yi, Katar ile birlikte ‘‘radikal İslami ideolojiyi’’ destekleyen iki önde gelen devlet olarak öne çıkarmıştır. Türk hükümeti McMaster’in açıklamasını ‘‘hayret verici, temelsiz ve kabul edilemez’’ olarak nitelendirerek protesto etmiştir. Bu Türkiye açısından oldukça iyi bir başlangıçtır.
McMaster’in konuşması, son zamanlarda Trump yönetimi yetkilileri arasında, Recep Tayyip Erdoğan’ın, Yakın Doğu’da Birleşik Devletlerin çıkarları için, tehlikeli bir tehdit oluşturduğuna yönelik ortaya çıkan nitelendirmeleri vurgulamaktadır. McMaster’in konuşmasından bugüne kadar geçen sürede Erdoğan, o zamanlar Amerika’nın Kürt müttefikleri tarafından kontrol edilen Suriye’nin Afrin bölgesini istila etmiş, kadınlar, çocuklar ve yaşlıları katletmiş, çocuk askerlerin Kürtlere karşı yürüttüğü savaşta kullanılmasına katkı sağlamış ve Birleşik Devletlerin İran yaptırımlarının altını oymuştur. Manhattan Federal Bölge Mahkemesinin, bir Türk bankacısı hakkında, İran devletine yaptırımlardan paçasını kurtarması için yardım etmek suçlamasıyla ilgili verdiği karar, Erdoğan’ın Türkiye’sinin yarattığı giderek büyüyen tehdidi açık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır. New York Times dergisine göre; Erdoğan mahkeme tarafından direkt olarak suçlanmasa da savunmanın ifadesi, 2012 yılından başlayarak İran için milyarlarca doları aklamak maksadıyla, Erdoğan’ın yaptırımları delme planını onayladığı izlenimini uyandırmaktadır.
Bundan sonra susmak, iyilik yapmak, güvenmek ve ikinci bir şans vermek yok!
Erdoğan’ın gizlice Birleşik Devletler yaptırımlarını zayıflattığının doğruluğu, İran kendisine atılan çimdiği hiç te sürpriz olarak görmediğinde ortaya çıkmıştır. Erdoğan, en kötülerinden sadece birkaçı olarak adlandırılabilecek; ISIS’e gizlice yardım ederek (Rus kuvvetler ile iş birliği yapmak maksadıyla taraf değiştirmeden önce), açık bir şekilde Hamas teröristlerine kucak açarak, Avrupa’ya çok sayıda göçmen göndererek ve Birleşik Devletlerin Kudüs kentini İsrail’in başkenti olarak tanımasını kınayan uluslararası bir zirveye ev sahipliği yaparak, Türkiye’yi yıllardır Birleşik Devletlerin düşmanı olarak yeniden konumlandırmaktadır.
Hayalciler hâlâ Birleşik Devletler-Türkiye ilişkilerinin kısa dönemli çıkarlar nedeniyle gerildiğini ve önünde sonunda yeniden düzeleceği umudunu taşıyor olsalar da Daniel Pipes öncülüğünde giderek büyüyen bir koro, Erdoğan’ın düşmanca diktatörlüğünün geri dönüşü olmayan noktayı geçtiğini ve Amerikan çıkarları ve değerleri ile uzlaşmasının mümkün olmadığını ileri sürmektedirler. Erdoğan’ın, özellikle iktidarına karşı yapılan başarısız Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında giderek artan vahşi yönetim metotları bir NATO müttefikliğine tamamen aykırıdır. Aralık ayı sonlarına doğru çıkardığı bir olağanüstü hâl kararnamesi ile siyasi motivasyonlu linç yasal hale gelmiştir.
Birleşik Devletler Erdoğan’ın bölgede zararlı davranışlarına müsaade etmeyi neden sürdürüyor? Ve daha da önemlisi, politika yapıcılar bunun hakkında ne yapmalılar?
Washington için hem Erdoğan’dan kurtulacak yeni bir yol bulmak, hem de en kötü senaryoya hazırlanmak için elini yükseltme zamanı gelmiştir. Atılacak adımlar aşağıda sunulan temel prensipler çerçevesinde yapılmalıdır.
Artık susmak yok!
Erdoğan her fırsatta Birleşik Devletleri şiddetli bir şekilde azarladığından, Washington artık onun tutumunu kınarken tedbirli olma uygulamasından vaz geçmelidir.
Birleşik Devletler, Erdoğan’ın Türkiye ve komşu Suriye ile Irak’ta azınlıktaki Kürtlere olan sürekli zulmünü açık ve yüksek sesle dile getirmelidir. Özellikle, Kürtlerin çoğunlukta olduğu Halkların Demokrasi Partisi (HDP) lideri Selahattin Demirtaş gibi Erdoğan tarafından hapsedilen Kürt siyasi liderlerinin serbest bırakılmasını talep etmelidir. Birleşik Devletler, Kürt temsilcilerini, Beyaz Ev, Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon’da üst düzey toplantılar gerçekleştirmek üzere Washington’a davet etmelidir.
Artık İyilik Yapmak Yok!
Geçtiğimiz Haziran ayında Birleşik Devletler Uluslararası Ticaret Komisyonu, Türkiye’nin, normal olarak anti damping gümrük tarifeleri uygulamasına götürecek olan, Birleşik Devletlere sattığı inşaat demiri satışlarını sübvanse ettiğini ortaya koyan bir rapor yayınlamıştır. Şimdiye kadar bu yapılmamıştır. Fakat yapılmalıdır.
Türkiye, geçen yıl Rusya’dan S-400 füzeleri (üretici firma açık bir şekilde ABD Dışişleri bakanlığının kara listesinde yer almaktadır) satın alarak açık ve net bir şekilde ABD’nin Rusya üzerindeki yaptırımlarını ihlal etmesi nedeniyle, çok daha ciddi cezalara hazır olmalıdır. Beyaz Ev vakit geçirmeden bu cezalardan vaz geçme niyetinde olduğu yönündeki spekülasyonları sonlandırmalıdır.
Artık Güvenmek Yok!
Erdoğan’ın ihtirasları Türkiye’yi hangi yöne götürürse götürsün, bir şey kesindir; Erdoğan rejimi hassas askeri teknoloji ve istihbarat verilecek kadar güvenilir değildir. Birleşik Devletler, Türkiye’yi gelecek nesil F-35 savaş uçağı imal eden dokuz üyeli konsorsiyumdan çıkarmalıdır. Uçağın teknolojik sırlarının Türkiye üzerinden Rusya ve İran’a gitme riski kabul edilemeyecek kadar büyüktür.
Birleşik Devletler, halen Türkiye’nin güneyinde bulunan İncirlik Hava Üssündeki düzinelerce nükleer silahı derhal oradan uzaklaştırmalıdır. Yeterli önlemler alınmış olsa da bu silahlar hiçbir amaca hizmet etmemektedir (hava üssünde konuşlandırılan uçakların bu nükleer füzeleri atma imkân ve kabiliyeti yoktur) ve bu silahların orada sürekli kalması da Erdoğan’ın güvenilir bir müttefik olduğuna yönelik ABD desteği şeklinde yanlış yorumlanabilir.
Artık İkinci Bir Şans Vermek Yok!
Erdoğan hükümeti, Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında, ailesini ziyaret etmekte olan bir NASA bilim adamı dahil bir düzineden fazla Türk asıllı Amerikan vatandaşını tutuklamıştır. Bu tutuklamalar, tıpkı on binlerce Türk vatandaşında olduğu gibi, bu insanların darbeye katıldıklarını öne süren asılsız iddialara dayanmaktadır. Hapsedilen Amerikalıların çoğuna, son zamanlara kadar konsolosluk erişim izni verilmemiştir. Amerikalıların en az yedisi, hemen hemen rehin statüsünde, halen Türk hapishanelerinde tutulmaktadır. Erdoğan onları, Birleşik Devletlerde yaşayan siyasi rakibi ile takas etmeyi teklif etmiştir. 2017 yılı Mayıs ayında Washington’a yaptığı bir ziyaret esnasında Erdoğan özel korumalarına, Türk büyükelçiliği rezidansı önünde barışçıl gösteri icra eden protestoculara, acımasızca saldırmaları emrini vermiştir. Aynı dehşet verici olayın benzeri, Erdoğan’ın 2016 yılında gerçekleştirdiği ziyaret esnasında da yaşanmıştır.
Washington Erdoğan’a, bir kez daha Birleşik Devletler yasalarını, toprağının kutsallığını veya vatandaşlarının haklarını ihlal etmesi durumunda bunun, Erdoğan ve yardımcılarının bu ülkeye (veya elçiliklerinden bir tanesine) bir daha ayak basmalarını yasaklayan acil yaptırımlar ile sonuçlanacağını çok açık bir şekilde anlatmalıdır.
Sonuç olarak; Türkiye’nin siyasi istikrarı, ekonomik gücü ve askeri kuvveti onu arzu edilen bir müttefik yapıyor olsa da Türkiye’yi zorlu bir düşman da yapmaktadır. Şimdi Erdoğan ve tebaasına, Amerika’nın bundan sonra düşmanlarına nazik davranmayacağını açık ve net bir şekilde öğretmenin zamanı gelmiştir.
Çevirenin Notları: Yazı aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. Yazıda ifade edilen görüşler ve ileri sürülen iddialar yazar Gregg Roman ve yayımcı kuruluş The Hill dergisine aittir. Yazının çevrilmesi ve paylaşılması Sun Savunma Net ve çevirenin yazıda ifade edilen görüş ve ileri sürülen iddiaları paylaştığı anlamına gelmemektedir.
Sun Savunma Net sitesi daha önce konuyla ilgili olarak Joyce Karam tarafından kaleme alınan ve The National dergisinde yayınlanan ‘‘Birleşik Devletler Ulusal Güvenlik Danışmanı: Katar ve Türkiye Radikal İdeolojinin Yeni Sponsorlarıdır’’ başlıklı yazıyı çevirerek paylaşmıştır.
Türk yetkililer tarafından diplomasi gereği ‘‘Sayın!’’ diye hitap edilen McMaster Efendi bu yazının giriş bölümünde de bahsedilen konuşmasında; batının çıkarlarını tehdit eden aşırı İslamcı ideolojiye kaynak sağlama ve sponsorluk yapmakta üstlendikleri ‘‘yeni rol’’ nedeniyle Katar ve Türkiye’yi suçlamış, Türkiye’nin Batı ile giderek büyüyen problemlerinin, büyük oranda Recep Tayyip Erdoğan’ın da üyesi olduğu Türkiye’nin Adalet ve Kalkınma Partisinin yükselişinin sonucu olduğunu iddia etmiş ve AKP’nin, sivil toplum aracılığı ile faaliyetlerini yürüterek tek parti iktidarını sağlamlaştırdığını ve bunun da ne yazık ki Türkiye’nin Batıdan uzaklaşmasına katkı sağladığını iddia etmiştir.
‘‘Birleşik Devletler Ulusal Güvenlik Danışmanı: Katar ve Türkiye Radikal İdeolojinin Yeni Sponsorlarıdır’’ başlıklı yazının tamamını link üzerinden okuyabilirsiniz. https://sunsavunma.net/birlesik-devletler-ulusal-guvenlik-danismani-katar-turkiye-radikal-ideolojinin-yeni-sponsorlaridir/
Sun Savunma Net sitesi ayrıca, Birleşik Devletler eski Ulusal Güvenlik Danışmanı ‘‘Türkiye ve İslam Düşmanı’’, ‘‘Rus Sevici’’ ve ‘‘Darbeci Alkışlatan’’ Michael Flynn ve ‘‘Emlakçının’’ yeni Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster’in hiç tekin ve ipleriyle kuyuya inilecek insanlar olmadığını vurgulayarak eleştirdiği bir yazıyı da okuyucuları ile paylaşmıştır. ‘‘Sayın! McMaster Efendinin Türkiye’de Ne İşi Var?’’ başlıklı yazıyı https://sunsavunma.net/sayin-mcmaster-efendinin-turkiyede-ne-isi-var/ linki üzerinden okuyabilirsiniz.
Gregg Roman tarafından kaleme alınan ve ‘‘The Hill’’ adlı dergi ve Middle East Forum’da yayınlanan Amerikan emperyalizmi ve küstahlığı ile dolu bu yazı, ne yazık ki inanılmaz ve kabul edilemez yalan, iftira ve tehditlerle doludur.
Yazının çevrilmesinde maksat; İngilizce bilmeyen sayın okurlara Amerika’nın ne menem bir müttefik olduğunu göstermektir. Değerli okuyucularımıza, Amerika Birleşik Devletlerin stratejik ortak mı yoksa düşman mı olduğunu görebilmeleri için bu yazının yanı sıra, yine Sun Savunma Net sitesinde yayımlanan aşağıdaki yazıları da okumalarını tavsiye ediyorum.
‘‘Türkiye: Arka Plan ve ABD İlişkileri’’, ‘‘Türkiye’yi NATO’dan Atma Zamanı Geldi’’, ‘‘Türkiye ve NATO Medeni bir Ayrılık Zamanı mı?’’, ‘‘NATO Skandalının Perde Arkası’’, ‘‘NATO’dan Çıkmak’’, ‘‘NATO Krizi, İngiliz İslamı, Atatürk ve Erdoğan’’, ‘‘NATO’yu Türkiye’den Kurtarmak’’, ‘‘Erdoğan’ın Türkiye’sini NATO’dan Atma Zamanı Geldi’’, ‘‘CIA & Protego Projesi’’, ‘‘Recep Tayyip Erdoğan bir suçludur ve ona suçlu gibi davranılmalıdır’’, ‘‘Darbe Sonrası tasfiyeler ve Erdoğan’ın Yeni Özel Ordusu’’, ‘‘SADAT Erdoğan’ın Devrim Muhafızları mı?’’, ‘‘Erdoğan Muamması’’, ‘Erdoğan ve Humeyni’nin Ortak Yanlar’’, ‘‘Muhteşem Erdoğan’ın Megalomanisi’’.
Yalan, iftira ve tehditlerle dolu yazının orijinal metnine aşağıdaki link üzerinden erişebilirsiniz.