Sözcü
Yılmaz Özdil
14.12.2017
Talih kuşu haram öyle mi?
“Haram parayla, yolsuzluk parasıyla hacca gidilir mi?” diye sordular,
sayın diyanetimiz “helaldir gidilir” diye fetva verdi.
*
“Hırsızlık, dolandırıcılık, fuhuş, uyuşturucu parasıyla yapılmış camide namaz
kılınır mı?” diye sordular, sayın diyanetimiz “caizdir” dedi.
*
“Milletin orasına koyacağım” diyen müteahhit, ilahiyat fakültesi yaptırdı, “Allah kabul etsin” diyerek plaket takdim etmediler mi?
*
İslam tarihi boyunca herhangi bir dindarın kütüphanesinde dolar istiflenmiş ayakkabı kutuları, yatak odasında yedi adet büyük boy para kasası, memleketi soyan hayırseverin uçağıyla ailece umreye giden mütedeyyin bakan duydunuz mu hiç?
Yoga’dan saç ektirme’ye kadar her mevzuya maydonoz olan diyanetimizin,
hutbelerde iki kelime bile olsa “rüşvet”ten bahsetmesi gerekmiyor muydu?
*
Camide içki içildi iftirası atıldı, sustun.
Camide fuhuş yapıldı iftirası atıldı, sustun.
Mustafa Kemal olmasaydı bu topraklarda ezan bile okunamazdı, hal böyleyken,
Atatürk döneminde camiler ahır yapıldı dediler, gene sustun.
Bizim diyanetimize göre, iftira atmak, iftiraya sessiz kalmak sevap mıdır? Atatürk camileri ahır yaptıysa, makamında oturduğunuz diyanet işleri başkanlığını Toki mi kurdu?
Dindar hükümetimiz hayırlara vesile olması için Vakıflar Kanunu çıkardı,“hırsızlık, dolandırıcılık, hileli iflas, üçkağıtçılık, haysiyetsizlik, şerefsizlik, adilik, namussuzluk” gibi suçlardan mahkum olan kişilere vakıf kurma imkanı tanıdı…
Sustun.
Fetocular, fakir fukaraya yardım ediyoruz ayağıyla dinibütün insanlarımızdan
camilerde bağış topladı, Somali’de dana kestik, Uganda’da kavurma dağıttık
yalanıyla, kurban paralarını Pensilvanya’ya havale etti… Sustun.
Burnuna sinek konmuş Afrikalı aç çocuk posterleriyle mübarek ramazan ayında
hayırsever insanlarımızı dolandırdılar, Almanya’daki asrın yolsuzluğu Deniz
Feneri’nin foyasını ortaya çıkaran Cumhuriyet savcımız açık açık “zekat hırsızlarını koruyan bir güç var, ben bu güce hırsızların imparatoru diyorum” dedi… Sustun.
Diyanetimiz ölü balık taklidi yaptığına göre, zekat hangi kurumumuzun ilgi
alanına giriyor acaba? Atom Enerjisi Kurumu’nun mu?
*
Hazreti Muhammed’e Akp amblemiyle nüfus cüzdanı çıkardılar,peygamberimizin çocuklarının arasına “Tayyip” ismini koydular. Cami avlularında ücretsiz olarak dağıtılan dini kitapta “Tayyibim” başlıklı ilahi vardı, o ilahide “Tayyip’i üzmek, Allah’ı üzmektir” deniyordu.
Akp il başkanı “Tayyip Erdoğan bizim için ikinci peygamber gibidir” dedi. Akp milletvekili, Tayyip Erdoğan’a dokunmanın “ibadet” olduğunu söyledi. Akp bakanı, Tayyip Erdoğan’ın doğup büyümesine vesile olan Rize, İstanbul ve Siirt’i “mübarek şehirler” ilan etti. İstanbul’da “helal ve Tayyip ürünler konferansı” düzenlendi, Tayyip ürünlerin en helal gıdalar olduğu anlatıldı… Diyanetimizin gıkı çıkmadı.
*
Akp milletvekili “Allahu tealanın bütün vasıflarını üzerinde toplayan lider” dedi.Terziler odasından kahveciler derneğine, yumurtacılar kooperatifinden manifaturacılar birliğine kadar, herkes kınadı. Diyanet’in tepkisini neden duymadık? Yoksa bu şirk’i, bu putlaştırmayı diyanetimiz duymadı mı?
*
Cami avlusunda miting yaptılar. Akp’li başbakan yardımcısı, mihrapta imamla
beraber seçim konuşması yaptı. Musalla taşının başında oy istediler.
Minarelerdeki mahyalara belediye başkanlarının isimlerini yazdılar. Bu ülkenin
başbakanı umreye gidip, Kabe’de kendisini alkışlattı, siyasi slogan attırdı…
Diyanet ağzını açıp tek söz söylemedi.
*
Akp’li belediye binasının önüne kabe maketi kurdular, Hira mağarası maketi kurdular, peygamberimizin evinin maketini kurdular, peygamberimizin temsili eşyalarını sergilediler, dört metreye beş metre ebatlarındaki maket kabe’yi tavaf edenlere zemzem suyu ikram ettiler.
Akp’li bir başka belediye, maketten hicret parkuru düzenledi, seçmenleri rehber eşliğinde maket Mekke’den maket Medine’ye götürdüler, yol boyunca maket Kabe’yi, maket Merve tepesini, maket Safa tepesini gösterdiler, dekor olarak Ümmü Mabed çadırı kurdular…Diyanetimiz sanki Jüpiter’deydi, görmezden geldi.
*
İftar sofralarını şarkıcılarla türkücülerle gazinoya çevirdiler. Kutsal toprakları adeta ihale dağıtım merkezi haline getirdiler, kocaları ihale kovalayan dümenden türbanlı sosyetik hanımlar umre dönüşünde free shop’ta viski alırken fotoğraflandı.
TOBB yönetim kurulu mesela, TOBBluca umreye gittiler, TOBB başkanı imam oldu, yönetim kurulunu baştan aşağı zemzemle yıkadı, bol bol fotoğraf çektirip gazetelerde yayınlattılar, dönüşte viskiyi bırakacaklarını müjdelediler. Bunların Mekke-Medine maceralarını okurken benim bile maneviyatım arttı, helali hoş olsun hepsine köprü ihalesi, havalimanı ihalesi veresim geldi. Diyanetimiz de böyle mi hissetti?
*
“Peygamber ocağı”na kumpas kurdular, “cami bombalayacaklar” dediler, “vicdansızlara sesleniyorum, Allah Allah diye taarruz eden bir ordu, nasıl olur da Allah’ın evini bombalar” diye isyan eden genelkurmay başkanını terörist diye hapse tıktılar… Yılbaşı ağacı süslemekten nazar boncuğu takmaya kadar her konuda fetva fışkırtan diyanetimiz, Türk Ordusu imha edilirken en ufak bir tepki bile vermedi.
Cami sattılar, cami…
Tık demedi.
*
İzbe tarikat yuvalarında, imam hatip mezunları derneği’nin karanlık evlerinde oğlan çocuklarına sistematik olarak tecavüz edildiği ortaya çıktı. Gariban kız çocuklarımız, izni olmayan, ruhsatı olmayan, denetimi olmayan kaçak Kuran kursu binalarının enkazında ezilerek can verdi. Çaresiz kız çocuklarımız, kucaklarına itildikleri tarikat yurtlarında diri diri yakıldı… Diyanetimiz seyretti.
*
Haçlı seferlerinde bile İslamiyet’e bu kadar zarar verilmedi.
*
Şimdi aynı diyanetimiz diyor ki, Milli Piyango bileti haramdır filan.
*
E bi fetva da ben vereyim bari…
Rulet bile bu diyanetten daha helal’dir, rulet bile!