BİR YAZI BİR YORUM *** İSTİKLAL SAVAŞI, güçlü bir Türkiye için SEN DE VAR MISIN? #HAYIR, YOKUM *** Vatan ve İstiklal Savaşı öyle mi?

Tuncay Erciyes
5.02.2017

 

İSTİKLAL SAVAŞI, güçlü bir Türkiye için SEN DE VAR MISIN?

#HAYIR, YOKUM.

Yılmaz Özdil’in “VATAN ve İSTİKLAL SAVAŞI ÖYLE Mİ?” başlıklı bu yazısıyla tamamen aynı fikirdeyim.

İlave olarak ERDOĞAN’IN kullandığı, 2.KURTULUŞ(İSTİKLAL) SAVAŞI ve SEFERBERLİK gibi kelimelerin, FETÖ ve PKK ile MÜCADELE için kullanılmasını YANLIŞ buluyorum.

Bu nedenle bazı Atatürkçü dostlarımın özelime mesaj olarak gönderdiği,

“2. KURTULUŞ SAVAŞI BAŞLIYOR! SÖYLENMEYİ BİRAK & HAREKETE GEÇ!LÜTFEN OKUYUN VE PAYLAŞIN.Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ takır takır İŞLİYOR…”

başlıklı bildiriyi, paylaşmamı istedikleri halde PAYLAŞMIYORUM. Rakibin ağzıyla konuşmayı YANLIŞ BULMAMDIR.

Gerek Ezoterik bilgilere göre, gerekse kuruculuğunu NOAM CHOMSKY, Edward Sapir ve Prof. Benjamin Lee Whorf‘un yaptığı Psikoloji Biliminin alt alanı olan ‘DÖNÜŞÜMSEL DİLBİLGİSİ’ veya ‘PSİKODİLBİLİM denen Bilim dalına göre,  “ERDOĞAN’IN BAŞKAN OLMASINA KARŞIYIM” diyen adam, olayları tanımlarken ve düşüncelerini açıklarken, ERDOĞAN’IN KULLANDIĞI SÖZCÜKLERİ kullanıyorsa, niyeti ne olursa olsun ERDOĞAN’IN BAŞKAN OLMASI için ÇALIŞIYORDUR.

DÜŞÜNCELER ve duygular kelimelerle, SÖZLERLE İFADE EDİLİR.Tersi de doğrudur.KELİMELER ve SÖZCÜKLER insanı duygulandırır ve DÜŞÜNDÜRÜR.Bir anlamda,

İNSANLAR kelimelerle DÜŞÜNÜR, kelimelerle DUYGULARINI YAŞAR.

BiR SÖZÜ DUYDUĞUMUZ ZAMAN, O SÖZÜ kimin kullandığı, hangi partinin, SİYASİ LİDERİN kendini o sözcüklerle hatırlanır hale getirdiğini ANIMSARIZ.Dolayısıyla muhalefet Partisi başkanı Perinçek’in, SİYASİ RAKİBİ olması gereken AKP’NİN lideri ERDOĞAN’IN KULLANDIĞI SÖZCÜKLERİ kullanarak olayları tanımlaması ve düşüncelerini açıklaması, bilinçli veya bilinçsiz ERDOĞAN için ÇALIŞMAKTIR.Böyle davranan bir muhalefet lideri, Erdoğan’a sempati duymadığını kimseye açıklayamaz.

Konuyu ayrıntılarıyla açıklayan “SÖZÜN GÜCÜ” ve “DÖNÜŞÜMSEL DİLBİLGİSİ” konulu yazılar,https://web.facebook.com/notes/tuncay-erciyes/sözün-gücü/10156839004600201adresinde sunulmuştur. Sevgilerimle.Tuncay Erciyes**

sozcu.com.tr
Yılmaz Özdil
27 Ocak 2017

Vatan ve İstiklal Savaşı öyle mi?

Rıdvan Dilmen üzerinden başlatılan popçulu-topçulu kampanyada ahaliye ne çağrısı yapılıyor.. “Vatanımız çok zorlu bir süreçten geçiyor, adeta İstiklal Savaşı, güçlü bir Türkiye için sen de var mısın?”
*
Hayır, yokum.
Çünkü…
*
“Vatan” ve “İstiklal Savaşı” kavramları kullanılan bu kampanya, masum bir demokratik tercih beyanı değildir… Karşıdevrimci demokrat parti’nin milleti karpuz gibi ikiye bölen “vatan cephesi” kampanyasının kopyasıdır.
*
Yaşı yetenler ve yakın tarihimize dair kitap okuyanlar eminim hatırlayacaktır… 1958 senesinde başbakan Adnan Menderes tarafından “vatan cephesi” icat edilmiş, vatan cephesine üye olan yurttaşların isimleri radyo’dan tek tek okunmaya başlanmıştı.
*
Adı üstünde cephe’ydi. Sen bir cephedeysen, karşı cephedeki düşmandı. Vatan cephesine katılmıyorsan, vatan hainiydin. Zaten, Adnan Menderes de, kendisine itiraz edenleri “ehl-i salip camiası” ilan etmişti. Yani muhalefet… Haçlı seferine katılan hıristiyanlardı!
*
Televizyon yoktu, cep telefonu yoktu, internet yoktu, Ankara Radyosu’ndan başka radyo yoktu. Tek sesti. Demokrat partinin emrinde, iktidarın borazanıydı. Radyo haberleri “muhalefetten istifalar ve vatan cephesine iltihaklar devam ediyor” anonsuyla başlıyordu. Sonra da uzuuun uzun isim listesi okunuyordu.
*
İsimlerden başka haber okunmaz olmuştu. Buna rağmen, öğle ve akşam haberlerinin saati yetmedi, öğleden sonra “yurdun dört köşesinden haberler” diye yeni bir haber saati ilave ettiler, liste okumaya devam ettiler. Ahali radyoyu ne zaman açsa, vatan cephesine katılanları dinliyordu, başka tek kelime duyamıyordu.
*
Vatan cephesine katılmayanlara, sen neden katılmıyorsun baskısı başladı. Meclisteki kutuplaşma, Anadolu’nun kılcal damarlarına kadar, köylere kadar yayıldı. Halk cepheleşti. Radyo sürekli açık tutulduğu için, aynı kahvehanede oturamaz hale geldiler, gittikleri kahvehaneleri ayırdılar. Aynı camiye gitmez oldular. Radyonun sesini inadına sonuna kadar açan esnaflar peydah oldu, aynı mahallede oturan insanlar aynı bakkala aynı manava gitmemeye başladılar. Komşuluk bozuldu, arkadaşlıklar bozuldu, akrabalar bozuştu. Tarihimiz boyunca görülmemiş bi şey oldu, bu cepheleşme aşıkları bile ayırdı, iki siyasi görüş arasında kız alıp vermeler bile bitti.
*
(Kendisine vatan, gerisine vatan haini diyen, kendilerini müslüman, kendileri gibi düşünmeyenleri gavur ilan eden, ahaliyi bu iki temel hassasiyetle kandıran Menderes… Aynı günlerde, ahaliye çaktırmadan, Amerikan nükleer füzelerini vatan topraklarına monte ettiriyordu.)
*
Gına gelmişti.
Orantısız zeka devreye girdi.
*
“Radyo İstasyonlarından Ajans Haberlerini ve Partizanca Neşriyatı Dinlemeyenler Derneği” kuruldu!
*
Genç okurlar ironi yaptığımı düşünüp, inanmakta güçlük çekebilirler ama… Avukat Bedri Çalışkur, Altınay Onat Aydınlı ve Fehmi Demirtaş isimli vatandaşlar tarafından resmen kuruldu.
*
Basın toplantısı düzenlediler.
“Radyo neşriyatından mağdur olan vatandaşlara bir teselli kaynağı olmaya çalışacağız, devletin radyosu gayesinden ayrıldı, partizanca neşriyatı şiar edindi, radyodan partizanlığın kaldırıldığı gün derneğimizi feshedeceğiz, üye kayıtlarına yarın başlıyoruz” dediler.
*
1 Aralık 1958’de kuruldular.
Ertesi sabah…
2 Aralık 1958’de kapatıldılar!
*
Demokrasiden bahsederken mangalda kül bırakmayan demokrat parti, bir gün bile tahammül edemedi… Derneğin merkezi, avukat Bedri Çalışkur’un Galata’daki yazıhanesiydi, anında mühürlendi. İstanbul valisinin emriyle yazıhanenin kapısına polis dikildi, giriş çıkış yasaklandı. Derneğin kurucuları derhal savcılığa sevkedildi, haklarında derhal dava açıldı. İstanbul valisinin derneği kapatma kararı, güç gösterisi yaparcasına, radyodan okundu. “Derneği kuran şahısların kasıt ve niyetleri, suç mahiyetinde görülerek, Cumhuriyet Müddeiumumiliğine tevdi olunmuştur, merkez telakki ettikleri yer, polis tarafından kapatılmak suretiyle menedilmiştir” denildi.
*
Yandaş radyoyu dinlememek suç olmuştu!
*
Rıdvan Dilmen üzerinden başlatılan popçulu-topçulu kampanya, masum bir demokratik tercih beyanı değildir.Mübarek kavramlarımızı kullanarak “vatan için, İstiklal Savaşı için var mısın?” diye dayatmak, vatan cephesi kopyasıdır.
*
“Hayır, hayır, hayır” demezsek, özgür Türkiye’yi filan boşver, yandaş televizyonları seyretmeme özgürlüğümüz bile kalmaz, gerçek budur.

This entry was posted in AKLI VİCDANI HÜR YAZIŞMALAR, DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, FAŞİZM, Yılmaz Özdil. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *