ABD’nin rolü ve 3 cuntanın koalisyonu

Mehmet Ali Güller
29 Temmuz 2016

ABD Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper, darbe girişimi sonrası Türkiye’deki bazı muhataplarının tutuklandığını söyledi!

ABD (CENTCOM) Merkez Kuvvetler Komutanı Joseph Votel, darbe girişimi sonrası tutuklananları “ABD ordusunun yakın müttefikleri” olarak niteledi!

Bu iki açıklama öncelikle ABD’nin darbe girişimindeki rolüne, ardından da 15 Temmuz’daki “cuntalar koalisyonu”na işaret etmektedir!

Açalım:

ALLAH’IN LÜTFU: ERKEN DOĞUM

15 Temmuz Amerikancı F Tipi darbe girişiminin üzerinden iki hafta geçti. İlk günden beri dile getirdiğimiz temel tez şuydu: Amerikancı F Tipi darbe, erken doğuma zorlanarak bastırıldı.

Bunu esas olarak “Yurtta Sulh Konseyi”nin hazırladığı bildiride darbe tarihinin 16 Temmuz saat 03.00 olarak yazılmasına ve 15 Temmuz saat 16.00’dan itibaren MİT-Genelkurmay ortaklı yapılan hazırlıklara bakarak yapmıştık. Diğer yandan bu tezimizi güçlendiren bir diğer olgu da Erdoğan’ın daha darbe girişimi sürerken, darbeden “Allah’ın lütfu” diye bahsetmesiydi!

Kısacası darbe girişiminin erken bir saatte ve köprü kapatma gibi tuhaflıklarla başlamış olması bir kurgu olduğuna değil, fakat erken doğuma zorlandığına işaret ediyordu.

Fakat ilk günlerde yanıtı bulunamayan bazı sorular vardı: Örneğin MİT Müsteşarı Hakan Fidan neden sadece Genelkurmay’ı bilgilendirmişti ve Erdoğan ile Binali Yıldırım’ı bilgilendirmemişti? Örneğin Genelkurmay Karargâhı bir takım önlem hazırlıkları yaparken neden Hava Kuvvetleri Komutanı’nı haberdar etmemişti? Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar neden darbe girişimi başlayana kadar odasında oturmaya devam etmişti? Org. Akar’ı Çankaya’ya getirenler neden tutuklandı, ya da Org. Akar neden darbecilerle Çankaya’ya geldi? 1 numara olduğu iddia edilen Org. Akın Öztürk’ün rolü ne? Genelkurmay 5 saat önce öğrendiği darbe girişimini engelleyebilmekte neden yetersiz kaldı?

Bunlar ve benzer soruların bir kısmı hâlâ yanıtsız ama bazı sorular da, özellikle ilk günlerdeki ham bilgilerin üzerine eklenen tutuklu ifadeleri ile yanıt bulmaya başladı. Bunların başında da darbe girişiminin salt F Tipi olup olmadığı geliyor…

ÜÇ CUNTA KOALİSYON YAPTI

Neredeyse generallerin yarısı tutuklandı. Hemen hepsinin F Tipi olduğunu iddia edebilmek pek mümkün değil. Kimi Ergenekon ve Balyoz mağdurları, isim isim bildikleri bazı generallerin Fethullahçılıkla hiç ilgisi olmadıklarını belirtiyorlar.

Anlayabildiğimiz kadarıyla 15 Temmuz darbe girişimi için 3 cunta koalisyon yapmış durumda. Bu cuntalardan üçüncüsü darbe girişimine hiç başlamamış. İkinci cunta ise erken doğuma zorlanan darbeye kısmen dâhil olmuş ama durumu görünce yarısı geri çekilmiş. Bir tek birinci cunta, yani F Tipi cunta bütün gövdesiyle bu darbe girişimine dâhil olmuş.

Üçüncü cuntanın darbe istihbaratının alındığı saatlerden itibaren, ikinci cuntanın da erken doğuma zorlanmış darbenin başlamasıyla birlikte çeşitli pazarlıklar yaptığı anlaşılıyor. F Tipi cunta ise geri dönüş ve pazarlık şansı bulunmadığı için intihar etmiş!

İşte dünkü Yüksek Askeri Şura kararlarını ve Erdoğan’ın TSK’yi yeniden yapılandırma hamlelerini bu çerçevede analiz edebiliriz.

YAŞ KARARLARININ ANLAMI

Yüksek Askeri Şura kararları çoğu kişi için sürpriz oldu. Zira AKP çevreleri de dâhil çoğu kesim için diplerine kadar girmiş F Tipi çeteyi göremeyen ve darbe girişimini engelleyemeyen komutanlar artık görev yapamazdı!

Fakat Erdoğan pragmatistti ve o nedenle “dereyi geçerken at değiştirilmez” diyordu.

Darbe girişimine “Allah’ın lütfu, çünkü Silahlı Kuvvetlerimizin temizlenmesine vesile olacak” diyen Erdoğan fırsattan yararlanıp OHAL kararnameleri ve Anayasa değişiklikleriyle “TSK’yi yeniden yapılandırma” adı altında “dönüştürmek” istiyordu!

Nitekim Erdoğan açık açık “MİT ve Genelkurmay bana, kuvvet komutanlıkları da Savunma Bakanlığı’na bağlansın” diyordu. Askeri okulların kapatılması, TSK’nin üniversitelerden (haliyle İmam Hatiplerden) kaynak bulması, askeri yargının kaldırılması gibi hedefler zaten masadaydı, hükümet yetkilileri açık açık söylüyordu…

Zaten ikinci OHAL kararnamesi ile Jandarma TSK’den tamamen kopartılıp İçişleri Bakanlığı’na bağlanmıştı bile… Dahası İçişleri Bakanı Efkan Ala ekranlarda Jandarmanın kıyafetini bile değiştireceğini ilan ediyordu!

Erdoğan’ın bu hedeflerinin yerine getirilmesinin önünde engel olarak yine en başta TSK’nin kendisi vardı. Erdoğan için o nedenle TSK’de yeni bir kuvvet komutası oluşması yerine, şimdilik bildiği, birlikte çalıştığı ve darbe girişimindeki “yaralı” rolleri nedeniyle mahcup konumda olan komutanların bulunması daha yararlıydı!

Evet, Erdoğan “yaralı” komutanları şimdilik tuttu çünkü mevcut komutanlar “TSK’nin yeniden yapılandırılması” planına itiraz edemeyecek konuma düşmüş durumdaydılar…

ABD’NİN ROLÜNÜ SAPTAMAK ESASTIR!

Tekrar başta belirttiğimiz ABD’li yetkililerin açıklamalarına dönersek…

ABD Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper ve ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Joseph Votel’in darbecileri müttefikleri olarak nitelemesi, hem darbedeki rollerine, hem de yukarıda anlatmaya çalıştığımız cuntalar koalisyonunun varlığına işaret eder.

ABD’nin müttefik gördüğü sadece F Tipi askerler değil, çoğunluktaki NATO’cu generallerdir!

İşte asıl bu gerçeğin üzerinde durmalıyız. 15 Temmuz darbe girişimi, her şeyden önce ve önemli olarak bir Amerikancı darbedir!

Saray ve AKP Hükümeti iki büyük yanlış içerisindedir:

1) Darbe girişiminin salt F Tipi özelliği üzerinde durmaları, orta vadede Türkiye’nin önüne yeni riskler getirecektir! İncirlik’in misyonuna devam etmesi, çeşitli yetkililerin “Suriye’de ABD’yle işbirliğine devam ediyoruz” açıklamaları yapmaları, en hafifinden darbeyi kanıyla engelleyen iradeye ihanettir!

2) Erdoğan’ın darbe girişimini fırsata dönüştürerek Türk Ordusu’nu biçimlendirmeye kalkması, genleriyle oynaması, çeşitli sorunlarla boğuşan Türkiye için bir felakettir. Son iki yüzyıllık ordu tarihi bu açıdan önemle incelenmelidir!

Türk Ordusu tektir ve etrafımızda haritaların yeniden çizilmeye çalışıldığı şu süreçte daha da büyük bir ihtiyaçtır. Onu parçalayan her girişim Türkiye’yi uçuruma sürükler!

Mehmet Ali Güller
29 Temmuz 2016

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, FAŞİZM, Fetullah Gülen, TSK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *