Prof.Ali Demirsoy
Anlatamadim
Dini eğitimin herkesin söylediği gibi ahlaklı bir kuşak yetiştirmek için gerekli olmadığını, bilimsel yöntemi içselleştirenlerin doğru düşünmeyi öğrenmesi nedeniyle, kurallara bağlı, saygılı ve ahlaklı olduğunu artık biliyoruz. Dünyanın en saygılı, düzenli, çalışkan ve üretken milletinin %70’nin Ateist olan Japonya ve bunu aynı oranlarda Ateist olan İsveç, Norveç, Hollanda’nın izlediğini biliyoruz.
Tapınaklarda en çok vakit geçirenlerin, tapınmaya en çok vakit ayıranların, dünyadaki en azılı teröristleri, katilleri ürettiğini en az bu coğrafyadan biliyoruz. Düşünmekten ve olanların nedenini anlamaktan ve görmekten korkmayınız! Eğer korkarsanız bu yaşadıklarınızın yarın çocuklarınıza daha azgınlaşmış korkular olarak döneceğini biliniz!
Bakın bugün en vahşi, en cani en kanlı terör örgütünün en az ilk 10’nu İslam ülkelerinden çıkmış; bu coğrafyanın geçmişi de temiz değil, hep böyle. Geldiğimiz zaman diliminde tüm dünyada başka din ve inançlarla çatışan insanların hemen hepsi Müslüman. Kadın haklarının ihlali, hırsızlık, ırsızlık, rüşvet, kurallara uymazlık, saygısızlık, bilim ve sanat yoksunluğu bu coğrafyanın kronik sorunu.
Atatürk ve arkadaşları laik cumhuriyet diye başlamıştı. Ancak gerisini getiremedik. Bu coğrafya tekrar dincilere teslim oldu… Böyle giderse bu bataklıktan hiçbir zaman kurtulamayacaksınız; işte “din simsarlarının pençesine düşmüş insanıma” yıllardır bunu anlatamadım…
Dünyadaki nüfus büyük bir hızla artıyor, tüketim alışkanlığı iyice pompalanıyor, tüketim deseni ve çeşitleri geçmişe göre onlarca kat artıyor, kaynaklar tükeniyor ya da azalıyor. Sudan toprağa, enerjiden, madene her çeşit temel kaynağın sıkıntısı başladı. Bugüne kadar doğanın efendisi safsatası ile insana yapılan müsamahanın sonuna gelindi.
Doğanın, yansız, ödünsüz en katı kuralı olan “Doğal Seçme” devreye girdi.Evrimin en temel kuralı işlemeye başlandı: Bir ortamda olanaklar azalınca gerçek yarışma ve çatışma o zaman ortaya çıkar. Bu kayıktan ilk aşamada birileri atılacak.
Tekrar söylüyorum: Bu kayıktan birileri atılacak. Kim atılacak diye merak etmiş olmalısınız. Üreten, icat eden, yenilik yaratan, karmaşık silahları yapan, sanata ve bilime katkısı olan, uzlaşma kültürünü geliştirmiş, evrensel bilgi eğitimine ağırlık vermiş, bir saniyesini bile boşa harcamayan, tarihten gelen dogmatik yanlışlarını düzeltmiş, dogma bataklığı içinde birbirini boğazlayan ülkelerin yönetimlerine sızmış ülkeler bu kayıkta ayakta kalmanın da yolunu bulacaklardır.
Benim güzel ülkemin de bu kayıkta kalabilmesi için bugüne kadar inatla sürdürülen ırkçılık ve bağnazlık güdümlemesini en kısa zamanda terk etmesinden, eğitimi ve yönetimi laikleştirmesinden, gençlerini çağdaş bilgilerle donatmasından geçtiğini anlatamadım… Olması gereken eğitim sistemi, yerleşmiş ve kronikleşmiş dogması ile değişmeyi başından ret eden, yanlışlarını tutku halinde savunan, yanlışlarını görme yerine onlarla hiç ilgisi olmayan başka nedenler arayan, çıkarı için kendisinin de taviz vermesinin uzlaşma için kaçınılmaz olduğunu anlayamayan bir dünyada kendine yer bulamaz.
Bu coğrafyadaki insanların 1500 yıldır birbirini yemesinin ve bir türlü uzlaşamamasının bir nedeni olmalı; korkunun ecele yararı yoktur; bunu er ya da geç öğreneceksiniz.
Bugüne kadar anlatmaya çalıştığımız buydu: Bunu kendimiz araştırarak çözmeliydik; birileri kafamıza vurarak bunu bize zorla öğretmenin acısını çekmemeliydik. Bu coğrafyaya yağan bunca bombadan, sürünen insanlardan, insanlıktan çıkmış güruhların içimizde ve çevremizde cirit atmasından, emperyalistlerin elinde soytarıya dönüşmüş yönetimlerden hala ders çıkaramadık.
Türkiyeyi aydınlığa götürecek tren 1938 yılında makas değiştirdi. Demokrasi amaç olmaktan çıkmış; hedefe ulaşmak için araç olarak kullanılan bir söyleme dönüşmüştür. Toplumu sürükleyen ve ileriye götüren gücün aykırı düşünenler ve aykırı konuşanların arasından çıktığı gerçeğini unutarak; çoğunluğun çıkar beklentileri arasında geleceğin yitirilmesine göz yummanın doğru bir yönetim olmadığını anlama ne yazık ki yıllar sonra anlaşılabiliyor. Bu nedenle siyasi tarihimiz keşkelerle yazılıyor…
Kendi refahı için her zaman sömüreceği, sırtını sıvazlayıp, ağzındaki lokmayı alacağı ahmakların bulunması gerekir. Petrol zengini olup da hala Ortaçağı yaşayan Müslüman ülkelerin durum budur. Hepsi sözüm ona kalkınmış; ama hiç biri gelişmiş değildir. Bu coğrafya parazit ve terörist üreten ülkeler topluluğudur. Her türlü insan haklarının ihlalinin, her türlü rüşvetin,dalaverenin, yolsuzluğun, ahlaksızlığı, çevre tahribinin, çatışmanın, çağdışılığın yaşandığı coğrafyadır.
Bu coğrafyanın insanları cennetin anahtarı ile uzun yıllar avutulduktan sonra, çareyi kendi dünya görüşlerini paylaşan ülkelere değil dünya görüşü kendirlerinkine taban tabana zıt olan başka bir medeniyetin içine sızmakta bulmuşlardır. Akdeniz’de yüzen on binlerce çoluk çocuğun cesedi, ülkelerin dikenli tellerine takılan binlerce insanın tenleri, kimseye duyuramadığı çığlıkları, bu coğrafyanın ve bu öğretinin bittiğinin tamtamlarını olduğunu anlamalısınız.
Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Mısır’da, Afganistan’da, Yemen’de, Nijerya’da, Malezya’da, Endonezya’da, Sudan’da kargaşalığın temelinde, karşıt gurupların oluşumunda tek belirleyici etmen, din ve ırk açısından dünya görüşündeki farklılıklardır. Bu ülkelerde yönetim başından bu yana din eğitimine bulaştırılmıştır. Türkiye’de adım adım izlenen eğitim uygulamaları ile aynı yolun yolcusu olacağımız görünmektedir.
Yasalara, kurallara uymayan, insana ve başkasının haklarına saygısı olmayan, çıkarı için her şeyi mubah gören, çocuğuna ve karısına şiddet uygulayan, okumayan, düşünmeyen, tek hedefi lüks tüketim olan, fırsat bulursa yabancı ülkeye yerleşmeyi düşünen, demokrasi dendiğinde sadece örtünmeyi anlayan bir nesli yetiştirdiğimizi görmemek için kör olmak gerekiyor.
Bir daha anlatayım :
Eğer acil önlem alınmaz ise, anlattıklarımız anlaşılmaz ise, bir kuşak sonra (şimdiden örneklerini her yerde görmeye başladık) bu coğrafyanın teröristleri, canileri, katilleri, uygarlık düşmanları bu topraklarda da yeşerecektir.Demedi demeyin…
Prof. Dr. Ali Demirsoy