“O hayatını kaybetmedi, hayat onu kaybetti”

ERK ACARER

“O hayatını kaybetmedi, hayat onu kaybetti”

“12 yaşındaki bir çocuğun Kentucky’de karakola girişinden aşağı yukarı on yıl sonra Türkiye’de tuhaf hadiseler yaşanır. Gün doğmadan evlerin ışıkları bir bir yanarken, insanlar yataklarından kalkarak radyo başına geçer.Amerika’dan Almanya’ya göç eden Ignaz Schwinn çocukları derinden etkileyebileceğini düşündüğü bir ticari hayalini seri üretime dönüştürür. Schwinn bisikletleri 1895 yılında atölyesinden çıkıp sokaklara böylece yayılır. Bu bisikletler kısa bir süre içinde tüm Amerikalı çocukların rüyası olur.1942’nin 17 Ocak günü, çeşitli işletmeler için tabelalar yapan Marcellus ve eşi Odessa’nın bir erkek çocukları olur. Clay çifti, çocuklarına Cassius Marcellus Jr. ismini verirler. Cassius, kuzey ve batı sınırlarını Missisipi Nehri’nin çizdiği Kentucky Louisvelle’nin yoksul sokaklarında arkadaşlarıyla koşturur.

Onunla birlikte Schwinn bisikletlerinin efsanesi de büyür. Cassius’un gözü o bisikletlerdedir. 12’sindeyken, babası Tabelacı Marcellus, selesine oturup onun için aldığı bir Schwin’le mahalleye dönünce Cassius da hayatı 12’den vurur.

Ancak sadece 3 gün sonra, ağlayarak Lousville karakolundan içeri girer. Bisikleti çalınmıştır. Polis memuru Joe Martin’in karşısına geçer, “Bisikletimi de onu çalan hırsızı da bulun” der, “Çünkü bunu ben yaparsam onu kırbaçlarım.”

Memur Joe Martin gülümser ve çocuğa dönüp, hayatının teklifini yapar:

“Bak oğlum, benim boksör yetiştirdiğim bir salonum var. Orada antrenmanlara başla. Ben de sana kısa sürede o hırsızı bulup getirip, onu kırbaçlamak yerine yumrukla…”

İşte Cassius’un Muhammed Ali Clay’e dönüşünün basit hikâyesi budur. Profesyonel döneminde sadece 5 kez yenilen, Olimpiyat ve Dünya şampiyonu olan Muhammed Ali, 36 yaşına kadar, bütün şampiyonların karşılaşmak istedikleri tek isim olur. 37’isi nakavt olmak üzere toplam 56 maç kazanır.

Bunlar, ‘sportif’ teknik detaylardır. Muhammed Ali’nin başarısının derinliği başka yerlerde gizlidir. O gerçekte mazlumun ahıdır. O, içinden gelen sesi dinleyen adamdır. Üzerindeki tüm baskıyı bir kenara bırakarak, samimi bir şekilde inançlarının peşinden giden ve herkesin gözünün içine bakarak, “Artık Hıristiyan değilim, Müslüman olacağım. Adım Muhammed Ali” diyebilendir.

Muhammed Ali, Vietnam Savaşı’nda “Onlardan bana hiçbir kötülük gelmedi ki” diyebilme cesaretidir. Bu yüzden 5 yıl hapis ve 10 bin Dolar para cezası alır. İflas eder. Ama yumruğunu arkasına saklamıştır. O yumruğu…

1998 yılında Küba Devrimi liderlerinden Fidel Castro’yla Havana’da bir araya gelir. Castro, “At bana bir yumruk” deyip sol yanağını ona gösterince arkasına sakladığı elini çıkarır ancak Küba Lideri’ne değil emperyalizme savurur. Vietnem’ın intikamını yıllar sonra böylece almış olur:

“Seni Amerika deviremedi, bunu ben nasıl yapayım?”

Ali, Amerika’da vurdukça, Türkiye’deki ışıklar bir bir yanar. Tüm dünyada böyledir.

Muhammed Ali’yi herkesin sevmesi anlaşılırdır. Ancak sevenler, neden bu hisleri taşıdıklarını bilmezler. Her şey Muhammed Ali Clay’in basit ve sert duruşundadır.

Muhammed Ali düzdür. Sistem değil basitlik, düzen değil başkaldırıdır. Teori değil pratiktir. ‘Sabaha kadar konuşayımcı’ değil, ‘Göster döveyimcidir’.

Şimdi taziyeler mesajlar… Onu anlamayanlardan!

Ali, onu sevenlerin çoğunda olmayan vicdandır! Gözbebeğimiz gibi büyüttüğümüz edebiyat dergisi Bavul’un Genel Yayın Yönetmeni Önder Abay onunla ilgili en güzel cümleyi kuruyor:

“Muhammet Ali hayatını kaybetmedi, hayat Muhammet Ali’yi kaybetti.”

Dünyanın güzel insanları bir bir bir eksiliyor.

o-hayatini-kaybetmedi-hayat-onu-kaybetti-144950-1.

 
This entry was posted in HAYATIN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *