DÜNYANIN EN (5X-Large) YOLSUZLUKLARINDAN 17/25 Aralık Türkiye’de kapatılmıştı * Top Amerika’lı savcıda *** Arap Türk Bankası para aklamış – Savcı çeteyi deşifre etti * Kara paraları işte böyle akladılar

04 Haziran 2016 Cumartesi

El konulan bankada kara para aklanmış

17/25 Aralık soruşturmalarının odağındaki İran asıllı işadamı Rıza Sarraf’ı ABD’de tutuklatan New York Güney Bölgesi Başsavcısı Preet Bharara’nın soruşturma dosyasına her gün yeni kanıt ve isimler giriyor. Bharara’nın Sarraf dosyasından sorumlu iki yardımcısı Sidhardha Kamanaju ve Michael Lockard, dosyanın derinliği ve trafiği karşısında yoğun mesai harcamalarına rağmen asıl iddianamenin haziran ayına yetişmeyeceği kanaatine vardı. Bin sayfayı bulması beklenen asıl idddianamenin temmuz ayına sarkması kesinleşti.

[Haber görseli]

İşte Bharara’nın deşifre ettiği isimler

Dava Türkiye’de bir düzineye yakın bankayı ilgilendirirken, bunlardan biri, 2011 yılında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından el konmuş olan Arap-Türk Bankası. A&T Bank olarak da bilinen banka, soruşturmada önemli bir aktör olarak anılıyor. 4 Temmuz 2011’de TMSF’nin el koyduğu banka aslında devrik Libya lideri Muammer Kaddafi’nin bankası olmasıyla tanınıyor. O dönemde iç savaşın ortasında kalan Libya’nın Libyan Foreign Bank’ın (LFB) yüzde 62.37’sine sahip olduğu A&T Bankası’na el koyma kararını TMSF, aynı tarihli Hürriyet haberine göre şöyle almıştı: “5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 18. maddesinin (5) numaralı fıkrasına istinaden, Libyan Foreign Bank’ın mülkiyetinde bulunan Arap Türk Bankası A.Ş’nin yüzde 62.37 oranındaki hissesinin temettü dışındaki ortaklık hakları, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1970 ve 1973 sayılı kararları ile 2011/2001 sayılı Bakanlar Kurulu kararının uygulanması Libyan Foreign Bank açısından sona erdirilinceye kadar Fon tarafından kullanılacaktır.”

Vurdumduymazlık

Bazı dış gözlemciler BMGK’nın bu kararlarına rağmen bankaya el koyma işleminin tahkimlik mevzu olduğunda ısrarcı. Ama hissedarların da işine gelmesiyle el koyma işleminin sıkıntısız şekilde yapıldığı anlaşılıyor. Bharara’nın asıl iddianamesinde, Libya’nın iç savaşta kıvrandığı dönemde BDDK kararıyla 10 aylığına el konulan bankanın o kısa zamanda yaptığı ve yasadışı olduğunun inanılan bazı işler detaylarıyla anlatılıyor. Bu 10 ay süresince banka üzerinden yapıldığı belirtilen “kara para aklama ve ambargoları delme işlemleri” soruşturmayı bilen kaynaklara göre akıllara şaşkınlık verecek derecede rahatlık ve vurdumduymazlıkla yapılmış. Bu 10 ayda yapılan birçok işlem, ambargo delme ve kara para aklama şüphesiyle Amerikan Merkez Bankası (FED) soruşturmalarının ilgi alanına girmiş.

ÇETEDE 2 GAZETE PATRONU VARSarraf davasının bir başka ayağı Türkiye’deki medya dünyasına uzanıyor.1000 sayfayı bulması beklenen iddianameden haberi olan kaynaklara göre dosyada Türkiye’de iktidara yakın havuz medyasından bazı köşe yazarları, genel yayın yönetmenleri ve 2 gazete patronu var. Bu isimlerin ‘Sarraf ile kara para ilişkisi nedeniyle’ Amerikan federal savcılığı yetkilileri tarafından ‘çete’ olarak adlandırılıp mercek altına alındığı belirtildi. Öte yandan savcı Bharara’nın ofisinde yargıç Richard M. Berman’ın kefaleti reddedeceği beklentisi hâkim.

BDDK mercek altında

O dönemde BDDK’da karar verici makamlarda görev yapan yetkililer ve bu işlemlerin yapılmasına karar veren siyasi figürlerin bu soruşturma bağlamında şüpheli olduğu ve Bharara’nın Türkiye’deki soruşturmasının ilgi alanına girdiği öğrenildi. O dönemde BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, Başkan Yardımcısı İhsan Uğur Delikanlı, İkinci Başkan Muttalip Ünal, Kurul üyeleri Mustafa Akın, Servet Taşdelen, Can Akın Çağlar, Mustafa Akın, Erol Berktaş, Hüseyin Al idi.

13 Mart 2012’de Habertürk’ün ekonomi sayfasında A&T’nin Türk nezaretinden çıkmasıyla ilgili şu bilgi veriliyor: “LFB’yi temsilen görev yapan yönetim kurulu üyeleri ve genel müdür görevden alındı. Kurul üyeleri yerine Feyzi Çutur, İsmail Güler, Oğuz Kayhan, Hikmet Aydın Simit ve Yusuf Dağcan, genel müdürlüğe de Osman Arslan getirildi.” Diğer bir ifadeyle bu isimler, 10 aylık el koyma süresince bankaya atanıp o süreçteki milyarlarca dolarlık kara para aklama trafiğinde bankaya nezaret eden kişilerdi.

Saray’a yakın

Bu isimlerden özellikle bazılarının Bharara’nın soruşturmasında önemli yer kapladığı anlaşıldı. A&T Bank’a genel müdür atanan Osman Arslan şimdi devletin kurduğu ilk İslami banka olan Ziraat Katılım’ın da genel müdürü. Yani Saray’ın güvendiği bir isim. Arslan’ın bu çark içinde önemli bir figür olarak yer aldığı kabul ediliyor.

Yükü hafifletmiş

O dönemde bir Türk kamu bankasında çok yüksek meblağlarda yapılan ve İran’a ambargolardan nefes aldıran ama aynı zamanda çarkın içindekilere büyük komisyonlar bırakan para işlemlerinin astronomik seviyelere ulaşmasıyla birlikte, A&T’nin alternatif olarak resmin içine girdiği tespit edilmiş. Siyasiler ve BDDK, kamu bankasında yürüyen büyük miktardaki yasadışı para akışının “ağır yükünü” hafifletmeye karar veriyor ve A&T bunun için kullanılmaya başlanıyor. Böylece devlet tarafından el konulan Libya bankası, bir anda İran’a konulan ambargoların çevresinden dolaşmanın merkezlerinden biri oluyor.

04 Haziran 2016 Cumartes

Kara paraları işte böyle akladılar

Bharara ekibinin 2010’dan beri yaptığı soruşturmalar çerçevesinde Türkiye’deki kamu, özel ve BDDK, TMSF tarafından el konulmuş bankalardan on milyarlarca dolar para aklandığı saptandı. Bunlardan sadece birisi şöyle gelişti:

Şubat 2011’de şimdilik “çete” olarak adlandırmamızın mümkün olduğu ileride daha detaylı şekilde yazılacak grup, A&T’nin Türkiye şubesinde bir hesap açtı. Bu hesap dolar, avro ve Suudi Arabistan Riyali (sar) olarak üç farklı şekilde açıldı. Önceleri sadece sar üzerinden işlem yapıldı bu hesapta. Aylık işlem hacmi 100 bin dolar civarındaydı ve paravan şirkete aitti. A&T’ye yukarıda da belirtildiği gibi 4 Temmuz 2011’de TMSF el koydu. Ve bundan sonra olanlar akıl alır gibi değil.

Tabela şirketi

19/08/2011’den 21/03/2012’e kadar bir yabancı bankadan bu hesaba, aynı gün içinde de bu hesaptan bankasdaki tek hesaba tam 670 milyon Avro para transferi yapıldığı Amerikan yetkili kurumları tarafından saptandı. Hepsinin Avro olduğu ve aynı hesaba gittiği anlaşıldı. Amerikalı yetkili kurumların yaptıkları araştırmalar sonucu hesap sahibinin de sadece bir tabela şirketi olduğu, hatta bir bürosunun dahi olmadığı ortaya çıktı.

Önce küçük küçük

Buna göre çete, ilk başta dikkat çekmemek için 10’ar milyon avro şeklinde ayda 3 transfer yapmış. Sonra bakmışlar olmuyor, sadece 2011’in aralık ayı içinde 100 milyon avroluk transfer yapmışlar. Şubat 2012’de ise BDDK’nin el koyduğu bankanın elden gittiğini, yani yeniden Libyalı sahiplerine verileceğini görünce, çabucak mümkün olduğunca yüksek meblağ parayı aklamak amacıyla sınır tanımadan, dikkat demeden tamamen “yüklenmişler”.

Kimse sormayınca

2012’nin şubat ayı içinde bir seferde 20 milyon, bir diğerinde 36 milyon, bir sonrakinde 50 milyon ve nihayet 100 milyon olmak üzere bir ay içinde 240 milyon avro aynı şekilde transfer edildi. Çete, banka geri verilmeden, mart ayında son transferleri yapıp hesabı dondurdu. Bankanın Libyalı sahiplerine 12 Mart’ta geri verilmesinden önce yapılan son transfer, 2 Mart 2012’de MayInternational’a yapılan transfer. Özetle, 6 ayda tek hesaba ve bir tabela şirketine 670 milyon Avro yollama cesaretini göstermiş bu çete ve hiçbir banka da ne oluyor demeye gerek duymamış.

Kamu bankaları

İddianameden bilgisi olan kaynaklara göre bu çarkın bir kara para aklama çarkı olduğunu “kim olsa anlar’’. Ki bu tek bir bankadaki tek bir hesap ve sadece altı ay içinde yapılan işlem. Aynı bankada bunun gibi başka şüpheli işlemlere karışan hesaplar da var. Bunun dışında çok daha büyük kamu bankalarından yapılan transferler, kara para aklama çarkları dudakları uçuklatacak, akılları baştan alacak seviyede.

Bal tutan yalamış

Tabii gelen para, giderken, her seferinde, yaklaşık 1 milyon avronun, kesilip farklı kişisel hesaplara aktarıldığı anlaşılıyor. “Bal tutan parmağını yalar” misali, trafiği gözetleyen isimlere komisyon olarak dağıtılmış. Bu komisyonların nasıl, kime ve niçin dağıtıldığı yine soruşturmadan haberi olan kaynaklara göre “tüm açıklığıyla ortada duruyor’’.

Soruşturmadan haberi olan kaynaklar ekliyor: ‘’Bu arada bu A&T ile ilgili sadece bir örnek. Bunun gibi onlarca şüpheli hesap var.’’

Babek Zencani’ye komisyon

Peki bu yabancı bankadan gelip, Türkiye’deki bankada aklanan para neyin parası? Bu, İran ile yapılan petrol ticaretinden şimdi İran’da ölüme mahkum edilmiş Babek Zencani’ye komisyon parası. Bu paranın İran ile ilişkisi ise çıkış noktasının farklı ülkelerden ilk bankaya yatırılan petrol parası olması.

Zencani bu parasını kaçırır ve aklarken, Türkiye’den bu işlemlere aracılık ve yataklık yapan, bundan da komisyon alan isimler Amerikan yetkili kurumlarca tespit edilmiş durumda. Buradaki suçlulardan biri de MASAK. Amerikan yetkili kurumlarına göre MASAK, tüm bu işlemleri bloke etmesi gerekirken sadece izlemiş. İşlem karşılığındaki ihracatithalat faturalarının tümü sahte; bunu derin soruşturmaya gerek kalmadan ilk incelemede anlamak mümkün. Yine soruşturmadan haberi olan kaynaklara göre MASAK’ın yanında Hazine Müsteşarlığı’nın da seyirci kalmasından dolayı suçu var.

Asıl iddianame açıklandığında ise buradan hangi isim, banka ve meblağların çıkacağı ve bunların Türkiye’yi nasıl çarpacağı bu tek bir örnekle daha iyi hayal edilebilir.

This entry was posted in HUKUK-YARGI-ADALET, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *