YAKIN SİYASİ TARİHİN İÇİNDEN “ORTADOĞU’DA KARANLIK OYUNLAR” * Sykes-Picot * Bir siyasi entrikacı diplomat: GERALD H. FITZMAURICE

JAMES MICHAEL CHRISTOPHER FITZMAURICE – PHOTOGRAPH SIGNED CIRCA 1928
Soner Yalçın
22.05.2016

IŞİD mi dediniz… PKK mı dediniz… Canlı bomba mı dediniz… Terör mü dediniz… Suriye-Irak’ın bölünüp yeni Ortadoğu haritası çizmek mi dediniz… Siyonizm mi dediniz… Bunları yeni mi sandınız? Geliniz sizi 100 yıl önceye götüreyim. Size; uzun yıllar İstanbul’da görev yapan bir İngiliz diplomatı tanıştırayım. Bu adamı tanımazsanız, bugünü kavrayamazsınız…

Tarih: 26 Mart 2016.
HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş‘ın PKK çizgisindeki Demokratik Toplum Kongresi‘nde konuşması gözden kaçtı. Şöyle dedi: “Demokratik bir anayasa bizler için önemlidir. Bugün eğer yeni bir sözleşme yapılmazsa Sykes-Picot Antlaşması yeniden devreye girecektir.”Bu sözlerin ne ifade ettiğini kavramak için 100 yıl önceye gitmek şarttır…

Tarih: 24 Kasım 1917.
Bolşevik Devrimi’nin önderlerinden Troçki, İzvestiya gazetesinde yazdığı makalede; İngiliz ve Fransızların, Rus Çarlığı’nın onayıyla, Osmanlı’nın Ortadoğu topraklarını paylaşmak için gizlice imzaladığı Sykes-Picot Antlaşması‘nı ortaya çıkardı.

Bundan 1.5 yıl önce…Tarih: 16 Mayıs 1916.
İngiliz diplomat Mark Sykes ve Fransız diplomat François George Picot Ortadoğu’nun nasıl paylaşılacağı konusunda altı aydır yaptıkları toplantı sonucunda karara vardılar.
Buna göre…

1) Fransa’ya; Doğu Akdeniz bölgesi, Adana, Antep, Urfa, Mardin, Diyarbakır, Musul ile Suriye kıyıları;

2) İngiltere’ye; Hayfa, Akka limanları, Bağdat ile Basra ve Güney Mezopotamya;

3) Rusya’ya; Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis ile Güneydoğu Anadolu’nun bir kısmı verilecek.

4) Fransa ile İngiltere’nin elde ettiği topraklarda Arap devletleri konfederasyonu veya Fransız ve İngiliz denetiminde tek bir Arap devleti kurulacak,

5) İskenderun serbest liman olacak,

6) Filistin’de, kutsal yerleşim yeri olması nedeniyle bir uluslararası yönetim kurulacaktı.

NICOLE KIDMAN’IN FİLMİ

Sykes-Picot Antlaşması’ndan öncesi var.

Tarih: 8 Nisan 1915.
İngilizler, Sir Maurice de Bunsen başkanlığında, Osmanlı’nın paylaşılması konusunda Rusya, Fransa ve İtalya ile yapılan pazarlık görüşmelerinde izlenecek politikaları belirmek için “De Bunsen” adında komite kurdu.Sykes-Picot Antlaşması’na adı verilen Sir Mark Sykes, Savaş Bakanı Lord H. Herbert Kitchener’i temsilen bu komitedeydi. Görüşülen konularla ilgili olarak Savaş Bakanı Kitchener’in yakın arkadaşı ve yardımcısı Albay Oswald Fitzgerald‘a düzenli bilgi aktarıyordu.

Bu arada…Kendisi de, İstanbul‘da bir dönem birlikte çalıştığı “akıl hocası” İngiliz Büyükelçisi Baş Tercümanı Gerald H. Fitzmaurice‘den fikir alıyordu. Gerek “De Bunsen” ve gerekse “Sykes-Picot Antlaşması”nın beyni bu adamdı. Bunun sebebi, salt kurnaz ya da siyasi manipülasyoncu olması değildi; komite üyelerinin tamamının Osmanlı Devleti ve Ortadoğu toprakları konusunda bildikleri; okudukları Latin ve Yunan klasikleriydi; iki bin yıl önceki Yunan coğrafyacıların terimlerini kullanıyorlardı. Özetle, bölgeyi hiçbiri tanımıyordu! Fitzmaurice ise yıllardır bölgedeydi. Ve tüm enerjisini İngiliz emellerini gerçekleştirmeye harcıyordu!

Bugünlerde vizyonda; Nicole Kidman‘ın Ortadoğu sınırlarını cetvelle çizen İngiliz casus kadın Gertrude Bell‘i oynadığı “Çöl Kraliçesi” adlı berbat film var. Ne tesadüf; Bell’in Suriye ile ilgili yazdığı kitapta da 100 yıl önce Outlooks’da “yılın kitabı” olarak tanıtılıyordu! Neyse.

Fitzmaurice; özel ilgi alanı haritacılık olan Mark Sykes’ın değil; haritada sınırları çizen Gertrude Bell’in de akıl hocasıydı!.. Ve. Tüm bu olup bitenin merkezinde Siyonistler vardı ve en büyük destekçileri Fitzmaurice idi. İngiliz Siyonist Federasyonu Başkanı Chaim Weizmann, Fitzmaurice’nin yakın arkadaşıydı.

Aynı Fitzmaurice’nin “İttihat ve Terakki, Yahudi ve Dönmelerin kontrolündedir” diye yalanları Osmanlı kamuoyuna aktaran kişi olması da ne tesadüf değil mi?

Bu yalanlar sayesinde, 31 Mart 1909 dinci ayaklanmasıyla İttihatçıları iktidardan düşürmek isteyen de oydu! G.R. Berridge, “İngiliz Gizli Belgelerinde Yahudi Dönmesi İttihaçılar” adlı kitabında Gerald H. Fitzmaurice’nin entrikalarını ayrıntılı anlatıyor… Evet, bugünü bilmek için Fitzmaurice’yi yakından tanımak şart…
Başlayabilirim…

Kırmızı alan İngiliz sömürgesi; B alanı İngiliz Mandası...

Kırmızı alan İngiliz sömürgesi; B alanı İngiliz Mandası…

ELÇiLiKTEKi KARANLIK GÜÇ

İrlanda Kraliyet Üniversitesi. Yıl, 1883. (Fitzmaurice ön sırada, sağdan üçüncü…)

Tarih: 15 Temmuz 1865.
Gerald Henry Fiztmaurice İrlanda’nın Dublin-Howth kasabasında doğdu.Ailesi Katolik‘ti. Anne tarafı zengindi.Hiç evlenmedi.Fransız Koleji’nde okudu.Kraliyet Üniversitesi’ni bitirdi. Latince, Fransızca, İtalyanca ve Yunanca öğrendi. Dile yetenekliydi. Tercüman (dragoman) olmak için Dışişleri Bakanlığı Doğu Akdeniz Konsolosluk Servisi’ne başvurdu.

Yıl, 1888 idi.O yıl, dört kişi sınavı kazandı; dördüncü olan oydu.Fakat, onu bir sınav daha bekliyordu; İstanbul Ortaköy‘deki dil okulunda da başarılı olması gerekiyordu.
Sıklıkla gittiği Türk kahvelerinde dilini ilerletti.1890’da İstanbul İngiliz Büyükelçiliği tercüme bürosunda göreve başladı.Çalışkandı. Becerikliydi.

Kıdemli diplomatların gölgesinde çalışmak, Osmanlı bürokrasisi içinde koşuşturmak ona göre değildi. Memur değil, sahada aktif olmak istiyordu.O dönemde gündemde Ermeni meselesi vardı ve bu konuyla ilgilenmek istedi.Van’a “konsolos yardımcısı” göreviyle 1891’de ataması yapıldı.Bir yıl sonra “Kürdistan Konsolos Vekili” olarak Erzurum’a gönderildi. Raporlarında bir noktaya dikkat çekti:

“Bir yıldan uzun zamandır Kürt zulmünden çekmeyen bir Ermeni köyü bulmak mümkün değildir.” Sonra, Trabzon’da görev yaptı.Bu arada İngiltere; Ermeni meselesi konusunda II. Abdülhamit’e baskı yapması için Sir Philip Currie’yi İstanbul büyükelçisi gönderdi. Fitzmaurice kısa süre Currie ile İstanbul’da çalışsa da sıkıldı; İzmir’e konsolos yardımcısı olarak atandı.

Yıl, 1895 idi.Ermeni olayları büyüyordu; sıklıkla terör olayları oluyordu.Muhafazakar başbakan Lord Salisburg‘un, “İslam, yeryüzündeki tüm dinler içinde en zalim sapkınlıklara ve yozlaşmaya müsaittir” sözü, İngilizler ile Osmanlı ilişkilerinin geldiği yeri olumsuz gösteriyordu! O günlerde, Ermenilerin iddialarını destekleyen -bugün hâlâ tartışılan- “Mavi Kitap”ı çıkardılar. Times kitabı kapak yaptı. Kitapta yer alan İngiliz belgeleri, gözlerin Fitzmaurice’ye çevrilmesine neden oldu. Times bunu saklamadı; Fitzmaurice’nin çalışmalarını açıkça övdü.

Fitzmaurice, Osmanlı yönetimi tarafından istenmeyen adam oldu. Ama İstanbul’a gelmesini engelleyemedi! Aksine…Nerede sorun varsa İngilizler Fitzmaurice’yi oraya gönderdi. Örneğin, 1902’de Arabistan’a gitti. 2 yıl 8 ay deve sırtında dolaştı.
Kısa süre İngiltere’de çalıştıktan sonra, 1906’da İstanbul’a baş tercüman olarak döndü.

Gertrude Bell ile bu görevde iken 1907’de İstanbul’da tanıştı. Fitzmaurice, Belli’i Sadrazam Ferit Paşa gibi isimlerle bir araya getirdi.Bell, babasına yazdığı mektupta şöyle diyecekti: “Bütün günümü Fitzmaurice ile geçirdim; Türkiye hakkında çok insandan daha fazla şey biliyor.” Nasıl bilmesin? Örneğin, o dönem İstanbul’da kolera yaygındı ve Osmanlı yönetimi “ticari ilişkileri etkiler” diye bunu saklıyordu! Fitzmaurice, Türk köylüsü kıyafetiyle mezarlık yanında ev kiraladı; kolera salgınından ölenlerin nasıl gizlice defnedildiğini rapor etti.

1916-1922 yılları arasında başbakanlık yapacak George Lloyd da, Fitzmaurice’nin İstanbul’daki yakın dostlarından biriydi. Mektuplarını; “yavru” ya da “tilkiciğim” diye başlayıp, “her zaman senin olan G.H. Fitzmaurice” diye bitirecek kadar yakındılar!
George Llyod, Bell’e yazdığı mektuplarda Saray nezdindeki tüm başarılarının mimarı olarak Fitzmaurice’yi gösterdi.

Fitzmaurice’in başarılarından biri de, raporlarında “Saray’ın kölesidir” dediği Türk gazetelerdi ve rüşvetle istediğini yazdırıyordu.Ve bu yazdırdığı yalanlardan birini günümüz Türkiye’sinde dinciler hâlâ yazıp-söylemektedir: “İttihatçılar Yahudidir!”
Oysa, gerçek bakın neydi?

100 YILLIK YALANIN MUCiDi

Fitzmaurice, 1908 Temmuz (II. Meşrutiyet) Devrimi‘ni hiç beklemiyordu. Öyle ki, temmuz ayında izin alıp İngiltere’ye gitme planı yaptı.Devrim olunca ilk yazdığı raporda şunu diyecekti:

“En büyük korkum bu milliyetçi dalganın Abdülhamit’i süpürmesi olur!”
Yıllar içinde kurduğu tüm ilişkilerin yıkılmasından endişe duyuyordu. Gizli yazışmalarında devrimci İttihatçıların yıkılmasını kararlılıkla savundu. Girit gibi yerlerde çıkarılacak siyasi krizlerle İttihatçıları halkın gözünde küçük düşürmeyi planladı.
Yetmedi. İttihatçıların mason ve Yahudi dönmesi olduğu bilgilerini basına sızdırdı.
Büyükelçi Sir Gerard Lowther’in adıyla anılan ve İttihatçı devrimi, Yahudi Komplosu olarak gösteren raporun asıl mimarı Fitzmaurice idi. Oysa kendisi o dönem Siyonistlerle yakın ilişki içindeydi. Kuşkusuz amacı başkaydı.

Ve… 31 Mart 1909‘da İstanbul’da gerici ayaklanma çıktı.Ayaklanma bastırıldıktan sonra İngilizler arasında tartışma çıktı; Aubrey Herbert, Adam Block, H.F.B. Lynch, Harry Eyres, William Heard gibi diplomatlar “abartılı fantazilerde” bulunan Fitzmaurice’yi, İngiliz çıkarlarını tehlikeye attığı için eleştirdiler. Times ve Daily Mail gibi yayın organları bu eleştirilere katıldı.

Peki, hedefteki Fitzmaurice’nin bu gerici ayaklanmadaki görevi neydi? İngilizler bunu tam olarak ortaya çıkarmadı.Fitzmaurice’nin yardımına Bell yetişti; isyanın bastırılmasından sonra temmuz ayında İstanbul’a geldi. Bunlar ekipti; ve T.E. Lawrence de birbirlerini kollayan bu grubun üyesiydi!

Fakat bu durum İttihatçıların Fitzmaurice’ye düşman olmasına engel olamadı. Hüseyin Cahit, 22 Nisan 1911’de Tanin‘de şöyle yazdı:

“Bu tercüman arkadaşla her yerde karşılaşabilirsiniz. Gecenin geç saatlerine kadar gazete bürolarını dolaşıyor. Gazetecilere o kadar düşkün ki, bazı geceler evlerine ziyarete gidiyor. Ve ne kadar hayırseverdir bir bilseniz. Tek derdi ülkenin iyiliğidir; ah Halifenin topraklar üzerinde etkisi kalmadı; dinden kimse çekinmiyor; hükümet Siyonizmi teşvik ediyor; memleketi Yahudilere satmak istiyor.” Yani… Kimi İngiliz diplomatlarının eleştirilerine rağmen Fitzmaurice, İstanbul’da bildiğini okumaya devam ediyordu!

İttihatçıların bastırması sonucu İstanbul’dan gitmek zorunda kaldı. Yıl, 1911 idi.
Ama, Osmanlı’dan kopmadı; Trablusgarp‘a konsolos vekili olarak atandı. Buradan tekrar İstanbul’a geldi. Ve…Ne tesadüf; kendilerine “Kurtarıcı Subaylar” diyen gerici askerler, Trablusgarp yenilgisini bahane edip, darbe yaparak İttihatçıları iktidardan düşürdü! Fitzmaurice mektubunda şöyle diyecekti: “Yaşanan olaylar, oldukça hoşuma gidiyor!”

Onu asıl sevindiren; has adamı “İngilizci Kamil Paşa’nın tekrar sadrazam olmasıydı.
Sevinci kursağında kaldı; İttihatçılar iktidarı 1913’te tekrar ele geçirince Fitzmaurice, Londra’ya gitmek zorunda kaldı. Yıl, 1914 idi. Birinci Dünya Savaşı sürecinde, dışişleri bakanlığında istihbarat görevlisi olarak Sykes-Picot Antlaşması gibi projelerle, Osmanlı’nın parçalanması çalışmalarına yardım etti.

Osmanlı Yahudileri Siyonizme soğuk bakarken, İttihatçıları Siyonist-Yahudi olmakla suçlayan Fitzmaurice, Siyonizm davasına katkı yapmayı sürdürdü! Yakın arkadaşı Lloyd George’un başbakanlığındaki İngiliz savaş kabinesinde dışişleri bakanı olan Arthur Balfour’un girişimiyle başlatılan ve sonuçta Filistin’de bir Yahudi devletinin -İsrail- kurulmasıyla sonuçlanacak Balfour Deklarasyonu‘nun hazırlanmasında rol oynadı. Bu amaçla…

Mekke Şerifi Hüseyin ile İngiltere’nin Mısır’daki Yüksek Komiseri H. Mac Mahon arasında gizli olarak McMahon Antlaşması imzalandı. Mekke Şerifi, Büyük Arap Krallığı‘nda ısrar edince de Suudilerle anlaştılar!

Yani…Demem o ki…Bugün yaşadıklarınıza tarihi perspektiften bakmak zorundasınız. Yoksa, kandırılırsınız.Sanmayınız ki…Fitzmaurice, yakın dostu Başbakan George Llyod’un ani ölümü üzerine yıkıldı; ve 1921’de mesleği bıraktı. Ve 1939’da öldü.

Hayır!
Hâlâ nice Fitzmauriceler görev başında!
Hâlâ Sykes-Picot Antlaşması hayata geçirilmek istemektedir!
Yeter ki görmesini biliniz…

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, SİYASİ TARİH, SONER YALÇIN yazıları. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *