Yılmaz Özdil
24.05.2016
Kıt kanaat imkanlarla okumaya çalışan bir üniversite öğrencisi, kolundaki saati çıkarıp, sıradan bir ilaç kutusuna sarıp, “dünyaları gönderebilmek isterdim ama, sahip olduğum sadece bu” notunu iliştirerek, Furkan’a gönderiyorsa… Bu ülkede umut vardır kardeşim.
Şu anda bu satırları Tokyo’da okuyan yurttaşımızın tee Japonya’dan gönderdiği bisikletlere, şu anda, Soma’nın köylerinde yaşayan, hiç tanımadığı, isimlerini bile bilmediği yetimler biniyorsa… Kendimizi en yalnız hissettiğimiz anda, hiç olmadığı kadar kalabalığız demektir.
Yaşamın adeta pamuk ipliğine bağlı olduğu, ölümün kol gezdiği Şırnak’tan, cennetteki babasına mektup yazan Betül’e oyuncak bebek geliyorsa… Ağıtlar coğrafyası, birbirine moral olmaya çalışıyorsa… Bu ülkede herkesin bir kez daha düşünmesi gerekir.
(81 şehrimizden, ABD’den İngiltere’ye, Avustralya’dan Norveç’e 34 ülkeden, binlerce koli geldi, kargo şirketlerinin panelvanlarına sığmadı, kamyonlarla taşındı. Hediyeler arasında keman da vardı, elektrikli otomobil de vardı. Saat ve bisiklet sayısını şöyle izah edeyim, Soma’ya fazlasıyla yetti arttı, Soma’nın köylerine dağıtıldı. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi, Furkan’a madalya gönderdi. Ankara Gazeteciler Cemiyeti, badmington takımları gönderdi. İsim isim bu köşeye sığdırabilmem imkansız ama, tek örnek vereyim, varlığıyla onur duyduğumuz sanatçımız Altan Erkekli, sünnet çocuklarına altın gönderdi. Binlerce kitap geldi. Her hediye küçük bir mektupla birlikte geldi, Furkan’ın amcaları, misafirler okusun diye bu mektupları evin duvarlarına astı, “İstanbul’da ablanız var, Antalya’da eviniz var, Eskişehir’de teyzeniz var, Trabzon’da ağabeyiniz var” diyen mektuplar… Kelimenin tam manasıyla “insanlık sergisi” açılmış oldu. Türk Chopper ve Goldwing motosiklet kulüplerimiz sağanak yağmura ve doluya rağmen, İstanbul’dan Ankara’dan İzmir’den akın akın gelip, tüm çocukları demir at’larıyla gezdirdiler. Üniversite öğrencilerinden oluşan Gönüllü Palyaçolar Grubu İzmir’den geldi. Hepimiz için çok büyük sürpriz oldu, Kübalı ve Ganalı akrobasi grupları geldi iyi mi… Sunu Event şirketi Bodrum’dan getirdi, çocuklar sevinçten çıldırdı.)
(Furkan’la Betül’ün annesi Ergül, hediyelerden sadece birkaç hatıra ayırdı, gerisini komple dağıttı.)
(Hediyeler eve sığmadı, depo olsun diye okulda sınıf açtılar, gene sığmadı, okul taştı, dağıt dağıt başa çıkılamıyordu. O sırada bir kargo kamyoneti geldi, kargo şirketinin görevlisi Emrah Çetin diye bir arkadaştı, “ben yetiştirme yurdunda büyüdüm, küçükken bize gelen hediyelerin mutluluğunu hâlâ unutamam, isterseniz çocuk esirgeme yurduna verin” dedi. Anne Ergül’ün aradığı fikir, tam olarak buydu. Hediyelerin yüzde 90’ından fazlası Manisa Çocuk Esirgeme Kurumu’na gönderildi.)
(Soma şehidimiz Ali’nin oğlu Furkan’ın sünneti var diye duyurmuştum, benim de haberim yoktu, meğer aynı gün, Soma şehidimiz Ferhat’ın oğlu Selim’in de sünneti varmış, çifte düğün oldu… Furkan’ın annesi Ergül, bir kamyonet hediyeyle birlikte, Selim’in sünnetine katıldı, Selim’in annesi Hidayet’le kucaklaştı. Furkan’ın amcası Erhan, dört yaşındaki Selim’in kirvesi oldu. Selim’in annesi Hidayet de tıpkı Ergül gibi, hediyelerden sadece birkaç hatıra aldı, gerisini komple dağıttı.)
(Sadece çocuklara değil, Tarçın’a da hediye yağdı. Mamalar, şampuanlar, tasmalar, giysiler… Soma Hayvan Barınağı’na verildi.)
Ve, bir gazeteci olarak değil, dayanışma gururunu yaşayan bir yurttaş olarak yazıyorum… “Dünyanın en büyük ailesi”ne yürekten teşekkür ederim.
Tüm insani değerleri saldırı altında olan bu ülke, eğer hâlâ ayakta duruyorsa… Dünyanın en büyük ailesi sayesinde duruyor.