CİĞER * SİLİVRİ ZİNDANINDA İŞKENCEYE DURMAK * Hastalandınız… Acil alarm butonuna basın, bağırın, gürültü yapın, sedyeyle çıkarılmanız en erken 30 dakika… Siz siz olun, saat 17.20’den sonra sakın kalp krizi filan geçirmeye kalkmayın, anca ölünüzü bulurlar.”

Silivri zindanhanesinde aydınlarımızın çektiği izdırap ve işkenceleri Tuncay Özkan’ın “Hapiste Yatacak Olanlara Öğütler” isimli kitabına göndermeler yaparak yazmış olan Yılmaz Özdil’in aşağıdaki yazısına ben de Ahmet Arif’in AKŞAM ERKEN İNER MAHPUSHANEYE isimli şiirini ekledim.

Naci Kaptan

***

AKŞAM ERKEN İNER MAHPUSHANEYE

Akşam erken iner mahpushaneye.
Ejderha olsan kar etmez.
Ne kavgada ustalığın,
Ne de çatal yürek civan oluşun.
Kar etmez, inceden içine dolan,
Alıp götüren hasrete.

Akşam erken iner mahpushaneye.
İner, yedi kol demiri,
Yedi kapıya.
Birden, ağlamaklı olur bahçe.
Karşıda, duvar dibinde,
Üç dal gece sefası,
Üç kök hercai menekşe…

Aynı korkunç sevdadadır
Gökte bulut, dalda kaysı.
Başlar  koymağa hapislik.
Karanlık can sıkıntısı…
“Kürdün Gelini”ni söyler maltada biri,
Bense volta’dayım ranza dibinde
Ve hep olmayacak şeyler kurarım,
Gülünç, acemi, çocuksu…

Vurulsam kaybolsam derim,
Çırılçıplak, bir kavgada,
Erkekçe olsun isterim,
Dostluk da, düşmanlık da.
Hiçbiri olmaz halbuki,
Geçer süngüler namluya.
Başlar gece devriyesi jandarmaların…

Hırsla çakarım kibriti,
İlk nefeste yarılanır cıgaram,
Bir duman alırım, dolu,
Bir duman, kendimi öldüresiye,
Biliyorum, “sen de mi?” diyeceksin,
Ama akşam erken  iniyor mahpushaneye.
Ve dışarda delikanlı bir bahar,
Seviyorum seni,
Çıldırasıya…

Ahmed ARİF

sozcu.com.tr

Yılmaz Özdil
05.05.2016

Ciğer

“Bakterilerden kurtulmak için yatağınızı yastığınızı iki günde bir sirkeyle silin. Çöpünüzü biriktirmeyin, böcek gelir. Çöp poşetinin altına ıslak gazete kağıdı koyun, kokuyu alır.”

*

“Çamaşır yıkamak için iki yöntem var, topukmatik ve petmatik… Elinizle çitilerseniz, cılk yaralar açılıyor. Ayaklarınızla girin leğene, tepinir gibi yıkayın. Topukmatik’ten sonra ayaklarınızı iyi durulayın, yoksa egzama oluyor. Çoraplarınızı beş litrelik pet şişeye sokun, deterjan ilave edin, kapağını kapatın, çalkalayın, pırıl pırıl oluyor, petmatik de bu.”

*

“Spor yapın, günde 10 bin adım atın. Havalandırma 13 adım uzunluğunda, 6 adım eninde… Ortalama hızla 2.5 saat sürüyor.”

*

“Süzme yoğurdu çok severim. Atletimin kol kısımlarını düğümlüyorum, torba haline getirip, yoğurdu içine döküyorum, altına leğen koyup, pencereye asıyorum, iki gün sonra hazır.”

*

“Haftada 10 dakika telefon hakkınız var, süre biter, kelime bitmez, son sözünüz hep ağzınızda yarım kalır. Seni seviyorum’u en önden söyleyin, sonra içinize dert olmasın.”

*

“Bol bol yazın. Yazmak konuşmak gibidir. Karşınızda kimse olmasa bile, kendinize anlatın. Mektup almak iyidir. Üstünü örttüğünüz kendinize, kendi mektuplarınızı gönderin.”

*

“Ortak alanda maç seyrederken, taraftarlık ölçüsünü kaçırmayın. İçersi de dışarsı gibi, kavga çıkıyor. Şişlenmeyin, jiletlenmeyin.”

*

“Tıraşınıza özen gösterin. Karşılıksız çek ve banka borcundan tutuklu berberler çok başarılı.”

*

“Maarif takvimi bulundurun. Her gece törenle yırtın. Geçen, sizin ömrünüzdür, atlamayın!”

*

“Bayramlara evinizdeki gibi hazırlanın, şekerinizi çikolatanızı hazır edin, yan koğuşlara atın.”

*

“Tespih çekin. Sakın sallamayın. Racona ters, hakaret olarak algılanıyor. Sigara içmeseniz bile, bulundurun, para yasak, değiş tokuşlu alışverişte para yerine geçiyor.”

*

“Kalorifer yetersiz. Isıtıcı yasak. Nevresimi battaniyeye tela yapın. Üstüne bir nevresim daha geçirin. Hem battaniyenin tüyünden kurtulursunuz, hem de battaniye yorgan hissi verir.”

*

“Rutubetten korunun. Başucunuzdaki duvarı battaniyeyle kaplayın. Ekstra battaniyeye izin vermezlerse, seccade alın, ona izin veriliyor. Çivi yasak. Diş macunuyla duvara yapıştırın, kuruyunca öyle sağlam tutunur ki, şaşarsınız.”

*

“Toprak yok. Her yer beton. Duvarları yosun kaplıyor. Temizlemeyin. Yeşili orda görün.”

*

“Duruşma salonunda fesleğen verdiler, bayılırım. Ama içeri sokmak yasak. Üç dalını gömlek cebime koydum, ceketimle örttüm, x-ray’den geçti, elle aramada farkedilmedi. Getirip, pet şişeden vazoya koydum. Gördüler, ses etmediler. Aspirin attım suyuna… Dayanamadı.”

*

“Tecrübe kazanınca hücremde sera kurdum! Öğrendim ki, cezaevinin toprağı çay’dır. Çayı al, beş litrelik pet şişeyi yarısından kes, saksı yap, tabanına gazete kağıdı yerleştir, altına delik aç, çayı saksıya doldur, soğan ek, sarımsak ek, sula… Fesleğen ektim böyle, yaşadı. Seracılık faaliyetime devam ediyorum. Taze soğan yiyorum, sarımsak yiyorum.”

*

“Gübre takviyesi şart… Kuşları pencere önlerine, havalandırmaya alıştıracaksın, ekmek kırıntısı serpin, gelirler. Onlar cıvıl cıvıl beslenirken, siz onların pisliğini toplayıp çaydan toprağa koyacaksınız. Ama fazla koymayın, fazlası bitkilere zarar veriyor, çürütüyor.”

*

“Örümcekle dost olun. Ağlarını sakın temizlemeyin, sineği uzak tutar. Benim pencerenin önünde iki tane siyah kabadayı örümceğim var, sivrisineklerin korkulu rüyası… Karıncaya dalaşmayın. Şeftali aldım kantinden, dolaba koymayı unuttum, iki kilo şeftaliyi bir gecede götürdüler. Geceleri baykuş geliyor, iyi oluyor, fareler kaçıyor. Güve’ye arı’ya dikkat edin.”

*

İlaçlarınızı düzenli alın. Mutlaka vitamin alın. Aman hastalanmayın. Hastalandınız… Acil alarm butonuna basın, bağırın, gürültü yapın, sedyeyle çıkarılmanız en erken 30 dakika… Siz siz olun, saat 17.20’den sonra sakın kalp krizi filan geçirmeye kalkmayın, anca ölünüzü bulurlar.”

*

“Mantar, ishal, kabız, cilt rahatsızlığı, enfeksiyon, depresyon, tansiyon, şeker, böbrek yetmezliği, kalp, dolaşım bozukluğu, diş eti çekilmesi, duyma bozukluğu, karaciğer, mide, kas-eklem rahatsızlığı, boyun-bel fıtığı, romatizma, neticede kanser… Bu hastalıklar sırayla sizi bekliyor, hazırlıklı olun.”

*

“Ben mesela, aniden sararmaya, yaralar dökmeye başladım. Revire kaldırıldım, kimi zehirlendiğimi, kimi siroz olduğumu, kimi portakalı fazla kaçırdığımı o yüzden sarardığımı, kimi de psikolojik olduğunu söyledi. Hastaneye sevk edildim, tetkik üstüne tetkik, teşhis konulamadı.”

*

Tuncay Özkan’ın “Hapiste Yatacak Olanlara Öğütler” isimli kitabından bu satırlar… 2012’de Silivri’deyken yazmıştı. Bu koşullarda altı sene yattı, bir avuç namuslu insan haricinde, kimsenin ruhu bile duymadı.

*

Ve iftira sürecinde gıkını çıkarmayan haysiyetsiz medyamız, şimdi olan biteni sanki ilk defa duyuyormuş gibi yazıyor… “Tuncay Özkan’ın Silivri koşullarında hasar gören karaciğerine kök hücre tedavisi uygulandı, biyopside böcek ilacına rastlandı, üç ay boyunca evinde karantinada kalacak, maskeyle dolaşacak, kimseyle temas etmeyecek” filan.

*

“Ciğeri beş para etmeyenler”in bu kadar baştacı edildiği ülkede… Namuslu yurtseverlerin ciğeri bi yere kadar dayanabiliyor maalesef.

 

 

This entry was posted in DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, ERGENEKON - BALYOZ, FAŞİZM, HUKUK-YARGI-ADALET, İNSAN HAKLARI - DEMOKRASİ. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *