Mine G. Kırıkkanat
kirikkanat@mgkmedya.com
14.02.2016
Aşkın hançeri
İsa’dan ve sevdalardan çok sonraydı.
Yıl 1244, aylardan şubat, kış yamandı.
Pirene Dağları aşılmaz görünüyordu, ama değildi.
Kathar inancına iman eden Prenses Esclarmonde de Foix’nın dağlardan göklere uçmaya hazır taştan bir gemi biçiminde inşa ettirdiği Montsegur Kalesi, Haçlı ordusu tarafından kuşatılmıştı.Papa’nın 1208’de “sapkın” ilan ettiği Kathar mezhebine karşı ilan ettiği sefer, Kuzeyli Fransız soyluların Güney’deki bağımsız Oksitanya beyliklerini ilhak savaşıydı.
Tarihteki ilk haçlı ittifakı, bir yıl önce Papa’nın elçisini öldüren Katharların soyunu kırmak için kurulmuş ve 38 yıldır devam ediyordu.Montsegur Kalesi bir yıldır abluka altındaydı. Ama eteklerine ulaşılamıyor, duvarları aşılamıyordu.
Sarp kayalıklar üzerine kurulmuş taştan bir gemide, direniyordu Prenses Esclarmonde, direniyordu özgür Oksitanya kadınları ve bir avuç Kathar şövalyesi.Kuşatanlar, kuşatılanların bunca zamandır açlığa, susuzluğa nasıl dayandıklarını anlayamıyordu. “Emindağ” demek olan Montsegur’den ovaya inen gizli tüneller olmasından kuşkulanıyor, ama bulamıyorlardı.
O tünellerden 14 Şubat 1244 sabaha karşı bir yabancı çıkıp geldi kaleye. Şövalyeler, adamı Kathar Prenses’in huzuruna çıkardılar.Esclarmonde de Foix, “Kalenin yolunu nasıl buldun? Nereden geliyorsun?” diye sordu.
“Yolumu aşk gösterdi. Çok uzaklardan, Kutsal Roma’nın asıl başkenti Konstantinopolis’ten geliyorum” dedi adam. Prensesin iman ettiği Kathar dini, 1167 yılında Toulouse yakınlarındaki Karamanlı Aziz Felix kasabasında;
Konstantinopolis’ten gönderilen Bogomil Metropolit Nicetas’ın yönettiği din kurultayında resmiyete kavuşmuştu.
“Adınızın anlamını da biliyorum” diye sürdürdü yabancı. “Aydınlığın koruyucusu demek. Üstadımdan size bu hançeri getirdim. Yanınızda kalacağım ve şövalyelerinizle birlikte dövüşeceğim.” Hançer gümüşten, kabzası som mercandı. Bogomil serdengeçti, hançerin Asurlardan beri söylenen öyküsünü anlattı.
Gümüş, varsıl bir zalimin güzel kızıydı. Mercan yoksul bir çoban. Birbirlerine ölesiye âşıklar, ama Gümüş’ün babası onları ayırmaya kararlı. Bir gece buluştular. “Mercan, peşimden gel” dedi Gümüş’e. “Seni dağların toprağına saklayacağım. Eğer baban ve ordusu bize yaklaşırsa, kendimi de denize atacağım. İkimize de ulaşamayacaklar.”
“Ben sana nasıl kavuşacağım?” diye sordu, Gümüş.“Aşkı bilenler seni toprağın altından çıkaracaklar, beni denizden ve sonsuza kadar birleştirecekler” dedi Mercan.Bir suskunluk çökmüştü, Montsegur Kalesi divanına.
Prenses Esclarmonde, “Peki, başka ne işe yarar bu hançer?” diye sordu sonunda. “Kötüleri kendiliğinden bulur ve bağırlarına saplanır” dedi yabancı. “Sizin Kathar şövalyeleriniz gibi, özgür iradesi vardır.” “Bana üstadından söz et!” dedi prenses.“Barışı ve savaşı kadınıyla eşit paylaşan Aşk erenidir.” Montsegur’un maliki gülümsedi.
“İmparator Claudius’un 14 Şubat 268’te kellesini vurdurduğu Aziz Valentinus’a çok benziyor, senin eren… Pekâlâ. Madem hazırsın bizimle birlikte savaşıp ölmeye, hançer sende kalsın ve işini yapsın.”
15 Şubat sabahı, Fransız ordusu Montsegur Kalesi’ne yeni bir saldırı başlattı. Haçlıların komutanı Hugues des Arcis’in kiraladığı Bask dağcılar, kuşatmanın akışını değiştirdi. Para için savaşan Basklar, Fransız askerlerin tırmanamadığı sarp kayalıkları kalenin doğu kanadına seksen metre kalana kadar tırmanmayı ve tutunmayı başardılar. Mancınıklar, bu noktadan kaleyi gülle yağmuruna tutmaya ve duvarlarda gedikler açmaya başladı.Montsegur, düşmeye mahkûmdu artık.Yine de tam bir ay sürecekti, teslim alınması.
Ama 15 Şubat akşamı, yoğun saldırının ilk gün sonunda, kuşatma ordusunun ölüleri arasında Bask dağcıların önderi vardı. Boğazına, Fransız ordusunda hiç bilinmedik türden bir hançer saplanmıştı.Montsegur’ü savunurken düşen Kathar şövalyelerinin arasında ise yarı çıplak bir erkek bedeni göze çarpıyordu.Gözleri mercan, elleri pırıl pırıl gümüştendi*.
* Bana bu öyküyü esinleyen ozan dostum Ahmet Kadri Ergin’e teşekkürlerimle.