Prof. Dr. İzzettin Önder
Odatv.com
O TV programı AKP’nin niyetini ortaya çıkardı
Siyasetin ve savaşın en önemli özelliği hedefi ya da amacı en baştan net olarak koymamaktır. Hedefin ortaya koyulmadığı durumda güçlü olan direksiyonu elinde tutar ve durumu istediği gibi yönetir. Savaşta da durum aynıdır; düşmana savunma stratejisi oluşturma olanağı vermemek için tüm plan ve programlar büyük bir gizlilik içinde yürütülür. AKP de ünlü açılım konusunda aklınca ucu açık politika ile, meseleyi zamana yayarak hem oy potansiyelini korumaya hem de olayı istediği kıvama sokup bir şekilde soğurtmaya çalıştı. Bu strateji, doğru ya da yanlış olabilir, fakat bir parti programının esasını oluşturuyor olabilir. Oysa, bir parti gibi davranmaması gereken kişiler ise, bazı sivil toplum kuruluşlarının desteği ile, AKP’nin belli olmayan ucu-açık projesinin yürütülmesinde akıllılar grubuna büyük bir hevesle girip, ülkenin bu hale gelmesinde inanılmaz emek verdi.
BİR ÖĞRETMEN ÇOK HAKLI BİR SERZENİŞTE BULUNURKEN AKP HEMEN ONUN TEPESİNE BİNİYORSA NİYETİ AÇIKTIR
Öyle anlaşılıyor ki, iktidarın çizdiği planda, HDP’nin % 13 oy aldığı seçimde, MHP’den de fazla sayıda milletvekili ile girdiği parlamentonun çalıştırılmaması gerekiyordu. Zira, olağan bir seçim sonrası döneminde önceden verilmiş sözlere uyularak HDP ile siyasi müzakerelere girişmek, devletin tek gözü kapalı uyuduğu dönemde bazı yörelerde silah depolamasının meyvesinin alınmasını olanaksızlaştırırdı. Kısacası, Kürt sorununun kemiğe dayandığı aşamaya gelindiğinde verilecek yanıt yoktu. AKP’nin iktidardan düşerek yanıtın diğer partiler ittifakının üzerine yıkılması AKP’yi devletin karar kutusu ile karşı karşıya getirecek ve hesaplar açılıyor olacaktı. AKP için bu yol kapalı olduğundan ya da kapalı tutulması gerektiğinden siyaset üzerinden HDP ile karşı karşıya gelinmemeli idi. Bu durumu halka anlatmanın en etkili yolu ise, şiddetin tırmandırılması ve partinin şiddetle özdeş konuma itilmesi idi.
Durum gerçekten böyle bir çizgide cereyan ederek gelişmiş ise, kim kiminle barış yapacak ve nasıl anlaşacak. Bir öğretmen bir TV programına bağlanıp çok haklı bir serzenişte bulunurken AKP hemen onun tepesine biniyorsa partinin niyeti açıktır. İlginç olan şu ki, içişleri bakanı anlaşılmaz bir iftihar duygusu ile tüm temizleme (!) işleminin 3 – 5 günde biteceğini söylerken, bu sürecin nasıl bir toplumsal kin ve nefret tortusu bırakacağından bihaber konuşabilmektedir. Hemingway’in “Silahlara Veda” kitabında savaş durumu çok net anlatılır; kitapta, düşmanla karşı karşıya gelen savaşçının nefret hissi ve ölüm korkusu ile düşmanın üzerine ciğerini sökercesine nasıl atıldığını anlatılır. Güneydoğu’dan gelen haberler, maalesef, Hemingway’i anımsatır nitelikte görülmektedir.
AKP ÇÖZÜMSÜZLÜK VE ARTAN ÜZÜNTÜLERİN ALTINDA SIKIŞARAK EZİLMEK DURUMUNDADIR
Gerek hükümet gerek Barış konusunda haklı olarak kafa yoranlar olaya zamansal ve mekansal olarak nokta bakışı yaklaşımı yapmakta olup, çok ciddi noktaları atlamaktalar. Zamansal olarak olayın uzun süreli birikimi ve AKP’nin olayı saygısızca ucu-açık sürüncemede tutma politikası, mekansal olarak da olayın salt Türkiye ile ilgili olmayıp, emperyalistler ve komşu devletlerle yakın ilişkisinin bulunması, meselenin basit ve yalın yaklaşımla çözülmesini olanaksızlaştırmaktadır. Ne var ki, böyle bir ateş topu şöyle veya böyle kucağımıza koyulmuş bulunmaktadır. Bu ateş topunu asgari zararla kucağımızdan yere bırakmanın yolu, siyaseten açık yürekli parlamento içi müzakereler yanında, toplumsal olarak da demokratik ve sulhçu çözümü savunan toplumsal desteklerdir.
AKP’nin Kürt politikası öylesine yanlış yönetilmiştir ki, günümüzde olay halklar arası çatışmalara yayılmak durumundadır. Halklar arası çatışmalar oluşan kin ve nefretin olduğu kadar, toplum kademelerinde oluşan söz konusu olumsuz duyguların uzun süre kalacağının da çok ciddi göstergesidir. Mücadele bu psikolojiyi de dikkate alarak yürütülmeli idi. Pek ümitli olmamakla beraber, umalım ki, bundan böyle salt anlık mücadelenin mekanik sonuçlarında değil, ondan daha da önemli olarak mücadelenin toplumlardaki kalıcı sonuçlar üzerinde yoğunlaşılır.
Kürt meselesi toplumsal bir mesele niteliği ile çözümü yönünden bir partinin, hele de bir kişinin inhisarında değildir, olamaz da! Tüm toplumu ve tarafları ilgilendiren bu konu parlamentonun tüm bileşenlerinin müzakere ve görüşüne açık olmalıdır. AKP, bu bağlamda hem parti hem de devlet konumunda oyuncu olamaz. AKP’nin bu tutumu çözümü geciktirip, tüm taraflar için toplumsal acıları yükseltmektedir. Konu ne kadar anayasal mesele ise, o denli de tüm parlamentonun bilgi, yetki ve karar alanındadır. AKP bu kurala uymadığı sürece çözüm sağlanamaz! HDP’yi sakin geçen bir çirkin oyun dönemi ertesinde sıkıştırmaya çalışan AKP, çözümsüzlük ve artan üzüntülerin altında sıkışarak ezilmek durumundadır!