CUMHURİYET’İN KADIN ÖNCÜLERİ *** Türk Kadınının Öncüsü: Afet İnan


Türksolu
Serap Yeşiltuna
09 Kasım 2015

Türk Kadınının Öncüsü: Afet İnan

Afet İnan her zaman en önde, hem de koşa koşa savaşmıştır. Öncü bir Türk kadını olarak, öncü bir Türk profesörü olarak, öncü bir anne olarak, öncü bir Cumhuriyet devrimcisi olarak…

Amazonlar-Türk’ün Savaşçı Kadınları (19)

Afet İnan, kuşkusuz Cumhuriyet Tarihi’nin kadın hakları konusundaki simge isimlerinden biri. Sadece Atatürk’ün manevi kızı olarak, iyi bir tarihçi, iyi bir araştırmacı ve tüm çalışmalarıyla ön plana çıkan bir kadın olduğu için değil gerçekten kadın haklarının kazanılması adına bilfiil mücadele eden biri olduğu için.

afet-inan“Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesi” cumhuriyet dönemine ait hepimizin bildiği tipik bir yenileşme ve devrim hareketidir. Atatürk’ün belki de bu millete yaptığı en büyük iyiliklerden biri. Muhtemelen daha öğrencilik yıllarından beri kafasında olan bir şeydir ancak şu da bir gerçektir ki bunu ilk olarak ortaya koyan ve bu konudaki rahatsızlığını dile getiren Afet İnan olmuştur. İlk kıvılcım Musiki Muallim Mektebi’nde başlar:

“Dersin uygulaması olarak, bütün ders verdiğim sınıflarda Belediye Yasası’na göre seçim denemesi yaptırdım. Öğrenciler heyecanla bu işte çalıştılar, oy kutuları hazırladılar. Yapılan oylamada belediye başkanı olarak bir kız arkadaşlarını seçtiler. Bunun üzerine bir erkek öğrencimin (üçüncü sınıftan 173 numaralı Selahattin) itirazıyla karşılaştım. Diyordu ki: ‘Var olan yasaların bize öğrettiğine göre kadınların oy kullanma hakkı olmadığı gibi seçilemezler de.’ Öğrenci itirazında haklı idi ama öğretmen olarak şu telkinde bulunmayı uygun buldum. ‘Kadınlarımız da yakında oy hakkı kazanacaktır dedim. Fakat bu sözlerimin erkek öğrenci karşısında öğretmenlik otoritesinin ötesine geçmeyeceği muhakkaktı.”

Bir öğretmen olarak erkek ve kız tüm öğrencilerinin karşısında otoritesi olsa da, bir kadın olarak kanunlar karşısında yetkisi yoktur Afet İnan’ın. Bu işe gerçekten canı sıkılır. İlk olarak Şükrü Kaya’ya açar konuyu. Mesele Atatürk’ün kulağına gidince de Afet İnan’a bu konuda çalışmasını ve başka ülkelerde bu konunun nasıl çözüldüğünü araştırmasını ister.

İlginçtir ki Afet İnan konu çözülene kadar bir daha o sınıfta ders vermemeye yeminlidir. Konuyu araştırmaya ve okumaya başlar. Atatürk de devlet adamlarının ve hukukçuların meseleyi tartışması için sanıyorum gereken ortamı hazırlamıştır. Şimdi bize pek normal gelen bu durum, dönemin bazı devlet adamları tarafından pek anormal bulunmuş, itirazlar dahi olmuştur.

Tartışma bir yıl sonra, 3 Nisan 1930’da Belediye Yasası’nın değişmesiyle son bulmuştur. Kafalarda da son bulmuş muydu onu bilmiyorum ama Afet İnan bu konunun gündeme getirilmesinde en önemli etkendir.Milletvekili seçmek ve seçilmek için ise daha dört yıl beklenecekti. Bu süreci hızlandıran da Afet İnan ile birlikte yine başka bir Türk kadını olacaktır: Satı Kadın!

Atatürk, Afet İnan, Nuri Conker ve başyaveri birlikte Kızılcaham’a giderken Kazan’a yakın bir yerde duraklarlar. Okul öğrencileri, öğretmenleri, nahiye müdürü, köy muhtarı ve kadınlı erkekli köylüler uzaktan bakmaktadırlar ama cesaret edip gelemezler.

Birden sırma işlemeli en güzel köylü elbiselerini giyinmiş bir kadın otomobile yaklaşıp “Paşam, senin için hazırladık, ayran yaptık, insene” der. Atatürk yolun uzun olduğunu, duramayacaklarını söylese de kadın bir ayran içirtmeden göndermez. Afet İnan’a yavaşça “kimmiş sorsana bu kadın,” der.

Satı Kadın o köyün yeni seçilmiş muhtarıdır. Atatürk “tam mebus olacak kadın” diyerek köyden ayrılma emrini verir. Yol boyunca muhtar kadın hakkında konuşurlar. Nuri Conker sohbeti pek ciddiye almadan devam ettiriyor olsa da Atatürk, köyü ve muhtarını çoktan hafızasının bir yerlerine (ve aynı anda Afet İnan’ın da notlarına) yazmıştır. Bir yıl sonra Satı Kadın, TBMM’nin ilk kadın milletvekili olarak seçilip göreve başlayacaktır.

Afet İnan, Cumhuriyet tarihinde kadının katettiği aşamaları anlamak bakımından en canlı şahittir. Atatürk’ün her zaman yanında olduğu için yasa değişikliklerinin hikayesini ilk elden bilen odur ve tabii ki kadın olduğu için de coşkuların ve heyecanların en büyüğünü yaşayan da.

O nedenle bu mesele söz konusu olduğunda hep onun ve Sabiha Gökçen’in neler hissettiğini bilmek istemişimdir.Şimdi bizlere çok olağan gelen bu haklar o günün Türkiyesi için son derece büyük dönüşümlerdir. Çok çabuk kabul görmesi ise Türk’ün ata topraklarından beri getirdiği gelenekleri, töresi ve genleri ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Yoksa bir Satı Kadın, yasayla yaratılacak bir deha değildir.

Afet İnan bu konu üzerinde uzun yıllar çalışacaktır. “Tarih Boyunca Türk Kadının Hak ve Görevleri”, “Kurtuluş Savaşı’nda Kadın”, “Atatürk ve Türk Kadın Haklarının Kazanılması” gibi eserlerinde konunun tarihi gelişimini ayrıntısıyla inceleyecek, yıllarca bunlarla ilgili ders ve konferanslar verecektir.

Şimdi dönüp baktığımda kadın hakları ile okuduğum pek çok kitabın ilk kaynağının Afet İnan olduğunu görüyorum. Kurtuluş Savaşı’nda kadının yeri, Orta Asya Türk tarihinde kadın hakları, Osmanlı ve Selçuklu’da Kadın gibi konularla ilk makaleleri onun yazdığı, ilk araştırmaları onun yaptığı çok açıktır.

Ve bu konuda gerçekten heyecan duyduğunu hissediyorum. Yeri gelmiş ilçe ilçe, köy köy gezerek Türk insanını Türk anasını bir kez daha anlamaya çalışmış, yeri gelmiş istatistiklerle bugün de geçerliliğini koruyan pek çok belgenin dökümünü yapmış, yeri gelmiş saatlerce günlerce okuyarak doğru sonuca varmaya çalışmıştır.

Onun eserlerinde en çok göze çarpan konulardan biri Gevher Nesibe Hatun Şifaiyesi ile ilgili yazdıkları ve yaptıklarıdır. “750 yıl önce Anadolu’da Bir Türk Kadınını Kurduğu Tıbbiye” diye isimlendirdiği bu şifaiye restore edilmiş ve 1956 yılında onun önerisiyle çocuk polikliniği olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Afet İnan, bu konuda yazdığı yazılarında heyecanının hiç gizlemez. Özellikle Selçuklu Devri’nde kadınların yaptırdığı bu ve bunun gibi pek çok mimari eser onun gönlünde büyük yer etmiş ve onlarla ilgili tarihi bilgilere ulaşarak haklarındaki herşeyi satır satır yazmış tarihe not düşmüştür.

Afet İnan Türk kadının tarihteki rolünü bilir ve bunun cumhuriyet devriyle sınırlandırılamayacak kadar büyük olduğunu eserlerine nakış gibi işler.

Kitaplarında karşılaştığım şu anektodlardan birine şaşırdığımı söylemeden geçemeyeceğim. Köy gezilerinden birinde oğlunu yeni evlendirmiş bir kadın ve gelini ile sohbet eder. Kadın “oğlumu askerliğini yapmadan everdim” der. Afet İnan da “ya gelin askerliğini ne zaman yapacak?” diye sorar. Kadın hiç şaşmadan cevap verir “ne zaman isterlerse “Ne doğru söylüyordu” der Afet İnan. “Türk kadını her işte olduğu gibi vatan savunmasında üzerine düşen ödevi de gerektikçe yapmıştır ve yapar.”

Yurt Bilgisi derslerinde de kızlar tarafından ona sıkça sorulmaktadır: “Ne zaman kanunen asker olacağız?” Askerlik konusunu bir külfet değil, bir hak olarak görmektedir dönemin kadını. Sanıyorum Afet İnan da konunun kısa süre içinde gündeme geleceğini düşünüyordu. Benim son derece ironik biçimde tartıştığım mesele onun makalelerinde şöyle vücut buluyordu:

“Amazon diyarının çocuklarıyız. Amazon hikâyesi belki bir efsanedir. Fakat her efsanede bir tarihi hakikat saklıdır. Anadolu’da en eskiden beri yaşayan atalarımızda kadın erkek birliği her sahada kendisini göstermiştir.” Görev verilseydi koşa koşa en önde askerlik yapacak kadar vatanını seven Afet İnan, belki bu anlamda değil ama her zaman en önde, hem de koşa koşa savaşmıştır.

Öncü bir Türk kadını olarak, öncü bir Türk profesörü olarak, öncü bir anne olarak, öncü bir Cumhuriyet devrimcisi olarak…

(Onu anlatmaya devam edeceğim)

http://www.turksolu.com.tr/turk-kadininin-oncusu-afet-inan/

This entry was posted in ATATURK, DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *