AKIL FİKİR YAZILARI * Vatandaşın düşüncesi * AKP İKTİDARI ÜZERİNE GÖRÜŞLER

Dr.UĞUR YILMAZ
muguryilmaz@gmail.com
11 Kasım 2015

Sn.Rifat Serdaroğlu’nun yazısından hareketle yazdığım değerlendirme yazısı aşağıdadır. Eleştirileriniz olursa bana yazarsanız memnun olurum. Yazıyı mail listenizde olan kişilere de gönderebilirsiniz. Bu analizi AKP döneminde 3 kere sürülmüş bir kişi olarak yaptığım da göz önünde tutulmalıdır.

RİFAT SERDAROĞLU’NUN* “HİÇ UNUTMAMALIYIZ” BAŞLIKLI
04 Kasım 2015 
tarihli YAZISINDAN HAREKETLE SEÇİM SONUÇLARININ ÇÖZÜMLEMESİ

Rifat Serdaroğlu’nun bu yazısında AKP’nin iktidarları boyunca yaptığı bazı uygulamaları hatırlattıktan sonra, buna rağmen seçmenin neden bu partiye yöneldiğini açıklamaya çalışmıştır.

Yazının başında: “Seçim sonuçları açıklanmaya başladığında, AKP Genel Merkezinin önünde bir kadın ellerini açmış aynen şöyle diyordu; “Allahım, çok şükür kazandık. Şu an cennete girmiş gibiyim!”

Seçim kazanmayı, cennete girmekle eş tutan anlayış, ortalama AKP seçmeninin inanışıdır.” İfadesi ile bir anlayış sorunu olan AKP seçmenini tek taraflı olarak eleştirmiş ve bu durumu ülkenin eğitim seviyesinin aşağıda olmasına, çağdaşlaşma ve aydınlanmanın tamamlanmamasına ve örgütlü sivil topluma geçilmemesine bağlamıştır.

1. Kasım seçimleri AKP ve muhalefet partileri arasında bir derbi maçı değildir. Rifat Serdaroğlu’nun bu yazısında tarafların durumu ve gerçek durum göz ardı edilerek bir sonuca ulaşılmaktadır.

Aynı sıra ile “AKP’nin 13 yıllık geçmişinde sürekli olarak hatırlanması ve unutulmaması gereken icraatlerini sıra ile alalım:

-Cemaat denen Suç Örgütünü, devletin en hassas birimlerine sokan AKP’ dir.

AKP bunu yalnız yapmamıştır. Cemaat AKP’den daha önce devletin hassas birimlerine sokulmuş ve yerleştirilmiştir. AKP öncesi siyasi partilerin bir görevi de cemaati korumak, kollamak ve onun icraatlarına yardımcı olmaktır. Sık sık siyasette dürüstlüğün sembolü olarak kabul edilen Bülent ECEVİT’in (ben bu görüşe de katılmıyorum, bence dürüst de değildir) Fetullah GÜLEN ile ilişkileri bilinmektedir. AKP döneminde de CHP ve MHP cemaatin devlet içinde yuvalanmasına ses çıkarmamış, onlar da ellerinden geldiği kadar cemaati korumuş ve kollamışlardır. Cemaatin Türk ordusunu tasfiye komplosunu HDP ile birlikte bu iki parti de desteklemiştir. Her şey ortaya çıktıktan sonra MHP hala Türk ordusu içindeki darbeciler yargılansın, hesap sorulsun demeye devam etmektedir. 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra AKP cemaatle yolunu ayırmış ve bu grubu bir terör örgütü olarak isimlendirmiş ve bu örgüte karşı bir terör örgütü gibi davranmaya başlamıştır. Polis, adliye ve devlet kademelerinde bu örgütün elemanları temizlenmeye ve tutuklanmaya başlandığında, CHP ve MHP örgüte kol ve kanat germeye ve onu korumaya başlamıştır. Bugün CHP ve MHP “Fethullah terör örgütü”ni destekleyen bir parti durumundadır.

-Bakanlıkları Tarikatlar arasında pay eden AKP’dir.

Daha önceki hükümetlerde de bir çok tarikat üyesi meclise sokulmuş ve bakan yapılmıştır.

Milli Görüş geleneğinin sembol isimlerinden biri olan, Mehmet Bekaroğlu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından Parti Meclisi üyeliğine davet edilmiş, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 5-6 Eylül 2014 tarihleri arası Ankara’da yapılan 18. Olağanüstü Kurultayı’nda hile ile kadın kontenjanından Parti Meclisi’ne seçilmiştir. Daha sonra milletvekili yapılan bu zat 14 Eylül 2014 tarihinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından Tanıtım ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirildi.

http://www.ensonhaber.com/bekaroglunun-21-yil-onceki-tartismali-yazisi-2014-09-08.html

CHP başkanı K. Kılıçdaroğlunun ortaçağ gericiliğine verdiği destek bundan ibaret değildir. Dersim’de öldürülen bir aileden geldiği iddia edilen K. Kılıçdaroğlu, ani bir çıkışla hükümeten “dersim katlimını kabul etmesini ve özür dilemesi”ni talep etmiştir. Hükümet aldığı bu topa Dersim katliamının yapıldığını kabul ederek cevap vermiştir. Kılıçdaroğlu bir mevzi daha kazandıktan sonra arşivler açılsın, katliam yapanlardan hesap sorulsun ve zararları tazmin edilsin diyerek iddiasını tırmandırmıştır. Bu gibi çıkışlar nedeniyle parti üyeleri sessizliğini koruyarak bu çıkışları bir nevi onaylamış ve onurlu bir davranış göstererek partiden ayrılan kimse olmamıştır. Bu vesile ile bir yanda CHP bir yanda AKP, Atatürk’ü ortalarına alarak dövmüştür. (bu konu ile ilgili olarak kimsenin anlamadığı Cadever Sinod başlıklı bir yazım mevcuttur)

http://www.aljazeera.com.tr/haber/kilicdaroglu-ozur-yetmez-arsivler-acilmali

-Hukuk Devleti İlkesini paspas yapan AKP’dir.

Cemaatin Türk Ordusunu tasfiye etmek için yaptığı bütün hukuksuzluklara CHP ve MHP tam destek vermiştir. Tayyip Erdoğan için seçilememe yasağının kaldırılması ve düzmece bir seçim iptali ile milletvekili yapılması süreci tamamen dönemin CHP başkanı Deniz Baykal ve partisinin eseridir. Kişiye özel bir ayrımcılık yaratmak için Anayasa değiştirilmiştir. RTE’nin yapılan seçimde aday olması hukuken mümkün olmadığı halde CHP bu hukuksuzluğa karşı çıkmamıştır.

CHP paralel yapının siyasi simgesi olan turbanın serbest bırakılmasını sağlamış ve Kur’an kurslarındaki yaş sınırını kaldıran kanun hükmündeki kararnameyi iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne götürmeyerek Kur’an kurslarına yeşil ışık yapmıştır. Eğitimin dinselleştirilmesi ile en büyük engel ortadan kaldırıldıktan sonra okulların imam hatipleştirilmesine başlanmıştır.

-TC Devletini, PKK lideri Öcalan ile muhatap yapan AKP’dir.

1991 Türkiye genel seçimleri’nde, Sosyal Demokrat Halkçı Parti başkanı Erdal İnönü ile PKK başkanı serok Apo arasında yapılan mutabakat sonucu CHP kontenjanından bir çok terör örgütü iyesi PKK’lı milletvekili yapılmıştır. Bugün de PKK terör örgütünün önde gelen militanlarından birisi olan Leyla Zana TBMM 19. Yasama Dönemi için yapılan yemin töreninde, başında Kürt bayrağının renkleri olan bir bantla mecliste Kürtçe yemin etmiştir. CHP “Avrupa Birliği Özerklik Şartı üzerinden bugün de PKK’ya bir devlet kurdurulmasını (özerklik adı altında) savunmaktadır. CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın sunduğu Tarafsız Bölge’ye konuk olan Kemal Kılıçdaroğlu, PKK’nın IŞİD ile çarpışarak, ABD de destek verdiğini ve bu nedenle silah bırakmayacağını savunmuştur.

-Doğu ve Güneydoğu bölgesini PKK’ya terk eden AKP’dir.

PKK başından bu yana Türkiye’de bir çok siyasi parti ve devlet kurumu tarafından desteklenmiş, korunmuş ve kollanmış bir terör örgütüdür. PKK’yı savunan partilere onun muhalifi olan partiler de daima destek vermişlerdir. Kendisini PKK karşıtı gibi gösteren ve neredeyse tek varlık nedeni bu gibi görünen MHP Başkanı Devlet Bahçeli, Abdullah Öcalan ve idam cezası alan diğer PKK’lar için “idam cezasının kaldırılması” kararnamesini imzalayarak kimsenin cesaret edemediği bir sorunu çözmüştür. Bunu kabul etme gerekçesi de diğer partilerin erken seçim isteğini kabul etmesidir. Kendisinin de içinde olduğu koalisyon hükümetinin başarısızlığı ve iflası nedeniyle girmemesi gereken bu erken seçim ile MHP meclise girememiş AKP de iktidar olmuştur. Yani MHP burada feda edilen piyonu oynamıştır.

MHP kendisini PKK düşmanı gibi gösterse de Kürdistan ve özerklik konusunda PKK’dan farklı bir görüşü yoktur. MHP’lilere göre güneydoğuda bir Kürdistan Kurulmalı ve diğer bölgelerdeki Kürtleri oraya, oradaki Türkler de buraya getirelim” demektedirler. Bu PKK ve Amerikanın talebini tersten söylemektir. Ayrıca cumhurbaşkanlığı seçiminde hepsi de açılımı destekleyen adaylardan Ekmelettin İHSANOĞLU’nu hem CHP hem MHP desteklemiş ve daha sonra bu kişi MHP’den aday yapılmıştır. Doğu ve Güneydoğu PKK’ya terkedilirken ve bunu yasal bir dayanak oluşturmak için Anayasa değişikliği yapılmaya çalışılırken CHP hükümete destek vermiş ve hatta Anayasadan Türk adının kaldırılmasını bile önermiştir. Bu dönemde akil adamların Türkiye gezilerine bir avuç DGB’li dışında hiçbir partinin ve halkın tepki göstermediği herkesin malumudur. PKK’ya devlet kurulması projesi bütün siyasi partiler tarafından desteklendiği için MHP dışında diğer siyasi partiler bu konuda bir uzlaşma olduğunu her sefer dile getirmişlerdir. Oslo’da MİT ve PKK görüşmelerinin ses kayıtları ortaya çıkınca Kılıçdaroğlu bu tür görüşmeleri desteklediğini söyleyerek hükümeti rahatlatmıştır. PKK’ya devlet kurmalarını öneren bir MİT’in olduğu ülkede PKK’ya ne gerek var da denebilir. CHP’nin Habur rezaletindeki tavrı da herkesçe bilinmektedir.

-PKK terörü ile mücadele eden kahramanları, kumpas kurarak zindana attıran Cemaat ve AKP’dir.

Hükümet ve cemaat ortaklığı ile PKK ile savaşan kahramanlara katil muamelesi yapılmış ve uydurma gerekçelerle Türk ordusu tasfiye edilmiştir. Bu süreci CHP ve MHP desteklemiştir ve halen desteklemektedir. Fethullah Terör örgütü ile yollarını ayıran ve bu örgüte karşı bir savaş başlatan Tayyip Erdoğan, yargılamaların yapıldığı mahkemeleri kapatarak asker ve sivil kahramanları serbest bırakılmasını sağlamıştır. CHP ve MHP, Fethullah Törör örgütü ile aynı çizgide olduğundan hale darbeci vb. diyerek bu kişilerin yargılanmasını talep etmektedir. PKK’lıların çatışmalarda öldürülmesini faili meçhul cinayet gibi gösterilmesi suretiyle hakkında dava açılan emekli Albay Cemal Temizöz ve arkadaşlarının hiçbir belge ve kanıt bulunmaması sonucunda beraat edilmesine Kemal KILIÇDAROĞLU bu kararı eleştirerek bu davanın adaletle sonuçlanmadığı ve faili meçhullerin yargı kararı ile kapatıldığı için eleştirmiştir. Yargılanan PKK’ya karşı savaşan bir asker veya polis ise davalar adaletle yürütülmektedir. Bir kanıt ve delil olmadığı halde bu insanların yıllarca içeride tutulduğunda davalar adaletle yürütülmüş oluyor fakat bu kişiler beraat edince yargı adaletsiz karar vermiş oluyor.

7 Haziran seçimlerinde bazı CHP seçmen ve milletvekilleri barajı açması için HDP’yi (PKK) desteklemiş ve bu partiye oy vermişlerdir.

Diğer siyasi partilerde olduğu gibi AKP’de PKK’ya bir devlet kurdurulması için çalışmıştır. 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra AKP ve Cumhurbaşkanı RTE PKK ile yollarını ayırmış ve Ordu ve polise bu konuda geniş yetki vermiştir. RTE’nin de sıklıkla vurguladığı gibi Türkiye’de şimdiye kadar PKK törör örgütü ile bu derecede ciddi ve kararlı bir savaş verilmemiştir.

-Türk Ordusunun Komuta Heyetine darbe vuran, güçsüzleştiren Cemaat-CIA işbirliğine geçit veren yine AKP’dir.

Yukarıda da belirttiğim gibi Türk ordusuna ve daha doğru “Türk milletine suikastte” bütün siyasi partiler bir koalisyon gibi hareket etmiştir. CHP ve MHP halen Orduya karşı Cemaatin Fethullah Terör Örgütü_FTÖ ile birliktedir.

-Çevremizde kavgalı olmadığımız tek komşu bırakmayan AKP’dir.

Muhalefet partileri çevremizdeki ülkelere karşı açılan savaş ve bu amaçla alınan meclis kararlarının hepsini onaylamışlardır. Kendilerinin de bu konularda bir görüşü ve siyaseti yoktur.

-Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına ve mezhep savaşlarının içine atan AKP’dir.

Bu mezhep savaşlarında CHP de Aleviler üzerine oynamış ve bunu ön plana çıkarmıştır.

-Türk Devletini 79 yılda yapılan borcun üç katı borçlandıran, AKP’dir.

AKP daha fazla borç almış ise de diğer partilerin de birinci görevi İMF ve yabancı banka ve finans kuruluşlarından para almak olmuştur. Buna karşı çıkan bir siyasi parti yoktur.

-4 Bakanı Yolsuzluk-Hırsızlık-Rüşvet nedeniyle istifa eden parti, AKP’dir.

Yolsuzluk-hırsızlık ve rüşvet açısından diğer partilerin AKP’den farkı yoktur. AKP dönemi hem uzun ve hem de tek başına iktidar olarak geçtiği için bunların oranı daha fazladır.

-Sıfırlama rezaletini Türk Milletine yaşatan parti, AKP’dir

Burada ne kastedildiğini anlamadım.

-Cumhuriyetin değerlerini çiğneyen ve Cumhuriyetin tüm eserlerini yok pahasına satan AKP’dir.

Bu ifade ile özelleştirme kastediliyorsa özelleştirmeye karşı çıkan bir partinin olmadığı ve bütün partilerin özelleştirmeyi savunduğunu görüyoruz. Özelleştirme aynı zamanda neoliberal siyasetler vasıtası ile devletin tasfiyesi olduğundan bu proje AB’ne girme projesi ve hatta Kürdistan’ın kurulması, Kıbrıs’ın ve Ege adalarının Yunanistana verilmesi ve Ermeni soykırımının tanınması projelerinin de içinde olduğu Küreselleşme genel projesinin farklı alanlarda uygulanmasıdır.

-Eğitim sistemini Araplaştıran, türbanı ilkokula kadar sokan, okullarımızı tarikatların baskısına terk eden AKP’dir.

Laik ve bilimi üstün tutan ve eleştirel düşünmeye dayalı bir eğitim sistemini savunan bir parti yoktur. Turban ve dini konularda diğer partilerin de taviz verdiği ve AKP uygulamalarını desteklediği herkes tarafından bilindiği için bu suç da tek başına AKP’nin üzerine yıkılamaz.

-Türk Devletinin yönünü uygar dünyadan, Ortadoğu’ya döndüren AKP’dir.

Bu ifade açık değildir. Uygar dünya derken ABD ve AB ülkeleri kastediliyorsa, bu ülkeler uygar dünyanın değil Küresel emperyalizmin merkezidir. AKP Küresel emperyalizmin desteği ve kurgulaması ile iktidar yapılmıştır. Bunun içerideki aletleri (enstrüman) CHP ve MHP’dir. Bu iki partinin bir görevi de AKP iktidarının devamın sağlamaktır. 1 Kasım 2015’de olan da budur. Daha önce olduğu gibi bu seçimde de her iki partinin de bir seçim kazanmak sorunu yoktu.

Tüm bunlar eğer ödenebilirse, birkaç nesilde çok zor ödenecek ağır bedellerdir ve her biri Yüce Divanlık suçlardır.

Bedelleri ödeniyor fakat iş Yüce Divana geldiğinde, AKP’nin kapatılma davasında olduğu gibi, suç kabul edilse bile bir ceza verilebileceğini sanmıyorum. bu süreç ve sonuçtan sorumlu olan mevcut siyasi partilerle bu zararın giderilmesi ve telafisi zordur.

Yukarıdakilere ilave olarak AKP , CHP ve MHP’nin ortak olarak savundukları görüşleri de hatırlamak gerekir:

Ermeni soykırımının tanınması ve Türkiye’nin katliamcı ve soykırımcı bir ülke olarak tanınması:

Dersim Katliamı suçlamasında olduğu gibi, Ermeni soykırımı iddiasında da CHP, emperyalist ülkelerle aynı cephededir. Türkiye’yi soykırımcı olarak ilan eden ve Ergenekon davasında müdahil olan avukat Erdal Doğan’ın eşi Selina Özuzun Doğan, İstanbul 2. Bölgeden birinci sıra adayı olarak gösterilip milletvekili yapılmıştır. Eşi Erdal Doğan Zirve, Poyrazköy Davasının müdahil avukatı olupZirve davasının Ergenekon tertibi ile birleştirmesi ve yurtseverlerin daha ağır cezalara çarptırılması için çaba göstermiştir. http://www.aydinlikgazete.com/politika/chpden-diasporaya-100-yil-hediyesi-h67220.html

Strazburg’ta Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi genel kurulunda genel kurulu yöneten AKPM Başkanı Anne Brasseur’dan genel kurulu tüm ‘soykırım’ kurbanlarının anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunmaya davet etmesini üzerine CHP ve HDP’li vekiller ayağa kalkarak saygı duruşunda bulunmuştur.

http://www.sabah.com.tr/gundem/2015/04/22/avrupada-chp-ve-hdpliler-sozde-soykirim-icin-saygi-durusunda-durdular

BU ÜÇ PARTİ AŞAĞIDAKİ KONULARDA DA FİKİR BİRLİĞİ İÇİNDEDİR

1. Amerikancılık, Nato’ya bağlılık.

2. Yabancılara toprak satışı,

3. Avrupa Gümrük Birliği Anlaşması,

4. Kıbrıs’ın Kıbrıs Rum Yönetimi’ne devredilmesi. Ege denizinde Lozan ile Türkiye’ye verilen adaların AB;’ne girişi rüşveti olarak Yunanistan’a verilmesi.

5. Milletvekillerine başta emeklilik ve sağlıkta tanınan ayrıcalıklar ve halk ile milletvekilleri arasında oluşan her türlü eşitsizlik.

6. Sağlıkta özelleşme dediğimiz sağlıkta dönüşüm projesi. Dünya Ticaret Örgütü Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları (TRIPS) Anlaşması ile diğer alanlarda olduğu gibi zirai ve tıbbi ürünlerin üretim ve ithalatında sadece emperyalist ülkelerin ve tıp kartelinin uygun bulduğu ürünlerin satılmasının sağlanması.

7. Üniversite eğitimi de dahil bütün eğitim kurumlarının özelleştirilerek giderek paralı hale getirilmesi.

8. Her üç partinin ekonomik kalkınma, sanayinin gelişmesi, tarım ve hayvancılık konularında da dışa bağlılık ve ithalat dışında bir çözümleri yoktur.

SEÇİM SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Ermeni soykırımcısı Selina Doğan’ın milletvekili adaylığında kendisine birinci sıranın verilmesini anlayamadığı gibi, AKP’de böyle bir başarıyı beklemiyordu. AKP hariç Partiler seçim programlarında yukarıdaki konularda bir fikir beyan etmediler. Bütün partilerin seçim vaatlerinin başında “asgari ücretin ne olacağı” vardı. Halkın da parti liderlerine sorduğu sorular hemen hemen işsizliği nasıl çözeceksiniz, asgari ücret ne kadar olacak veya memur veya emekli maaşı ne olacak gibi sorulardan ibaretti. İkisi hariç, ülkenin geleceği ve siyasi açıdan önemli olan diğer konularda partilerin siyasetlerinin birbirinden farkı yoktu.

AKP 7 Haziran’dan önce ordu düşmanlığını bir yana bırakarak Ergenekon, Balyoz gibi düzmece davalarla içeride tutulan çoğunu TSK üst kademelerindeki kişilerin oluşturduğu siyasi tutukluların serbest bırakılması için özel görevli mahkemeleri kapattı ve yeniden yargılama yolunu açarak bu tutukluların serbest bırakılmasını sağladı.

Adalet, polis ve diğer devlet kademelerinde bulunan FTÖ mensuplarına karşı savaş açılarak bunlar görevlerinden uzaklaştırıldı, bazıları tutuklandı, bir kısmı da yurt dışına kaçtı. Bu mücadele kimine göre az, yetersiz ve göstermelik olabilir. Fakat diğer partiler FTÖ mücadelesinde FTÖ tarafından konumlandılar.

PKK’ya bir anahtar teslimi bir devlet kurmayı kendisine temel görev edinen ve seçimlerden önce PKK ile Dolmabahçe Sarayında Protokol imzalayan AKP 7 Haziran’dan sonra siyasetini değiştirerek diğer terör örgütü olan PKK ile mücadeleye başladı; ordu ve polise bu konuda savaşma yetkisi verdi. AKP’nin ordu ve polis vasıtası ile PKK’ya karşı açıktan ve ciddi bir savaş başlatması, tek sermayesi PKK üzerinden Kürt düşmanlığı olan MHP’yi siyasi olarak bitirmiştir. Bu seçimde zar zor barajı açan ve HDP’nin (PKK) altında düşen MHP gelecek seçimlerde artık mecliste olmayacaktır.

CHP seçim öncesinde kendisini eleştiren bütün seçmenleri AKP’li olmakla veya AKP’yi destekleme suçlamış ve AKP’nin PKK ile savaş açmasını RTE’nin başkan olmak için yaptığını ileri sürmüştür. Onlara göre CHP’yi desteklemeyen ve AKP’ye oy verenler geri zekalı ve aptaldır. Dolayısı ile büyük bir oy çokluğu ile AKP’nin iktidar olması bu kesimde “Bu millet adam olmaz; bu millet için çalışılmaz; bu millet geri zekâlıdır,” şeklindeki hakaretlerde bulunmalarına neden olmuştur. Bu şekilde AKP’ye karşı olmanın en başta gelen nedeni başkanlık sisteminin getirilmesi ve RTE’nin diktatör başkan olmasıdır. PKK terörü de yapaydır ve bu nedenle çıkarılmıştır. Bunun dayanağı da seçimden önce PKK’nın terör eyleminde bulunmaması ve görece bir barış ortamın olmasıdır. 7 Haziran seçiminden önce Doğu ve Güneydoğu bölgesinde gerçekten terör yoktu. Çünkü bölgede bir PKK yönetimi fiilen kurulmuş ve sadece yerel yönetim değil bölge her açıdan PKK idaresine bırakılmıştı. Seçimlerden sonra PKK ister kendi isteği ile isterse başka bir nedenle devlete karşı savaş açsın bu savaş ileride daha büyük çapta olacak bir iç savaşı engellemiştir. Halkımızın büyük çoğunluğu, PKK üst kimliği altında siyaset yapan üç partinin de etkisi ile, PKK sorununun görüşmelerle ve Güneydoğuda bir Kürt devleti kurulması tamamen ortadan kalkacağını sanmaktadır. Suriye’deki iç savaşın esas nedeni oranın bölünmesi ve bir kürt devleti ve koridorunun kurulmasıdır. Yıllardır süren savaş bu işin göründüğü kadar kolay olmadığını göstermektedir. Süreç çok kanlıdır ve terörden etkilenen halk kurtuluşu göçmen olmakta görmektedir. Bugün PKK’ya karşı silahlı mücadele olmazsa yarın daha büyük çapta bir silahlı savaş eninde sonunda gerçekleşecektir.

Halk kamuoyu yoklamalarında sürekli olarak PKK terörünü ilk sırada görmektedir. Bu nedenle bu seçimlerde diğer konularda hiç beğenmese ve güvenmese de AKP’yi desteklemek zorunda kalmıştır. Bunda diğer partilerin siyasi konulardaki çözüm planları bir yana kabaca bir hükümet kuracak bir potansiyelinin olmaması; AKP’nin iktidar olmadığı bir durumda yeniden erken seçimlerle bir belirsizlik ve kaos ortamına gidilme ihtimali de söz konusudur.

CHP ve MHP için söylenebilecek diğer bir faktör, her iki partinin liderinin vasıfsız, yeteneksiz ve beceriksiz olmasıdır. RTE bunların yanında büyük bir lider gibi durmaktadır. En azından dili sürçmeden konuşabilmekte ve iktidar olabilmek için gerekli ittifakları da kurabilmektedir.

7 Hazirandan önce TC kelimesini, andımızı ve Türk bayrağını bile yasaklamak isteyen AKP seçimden sonra tek bayrak, tek millet, tek devlet sloganını benimsemiş ve bütün miting ve toplantılarını Türk bayrakları ile donatmıştır.

CHP ve MHP ayrıca halkın oyunu almak ve iktidar olmak da istememiştir. Seçimden önce siyasetten hiç anlamayan bir kişi de CHP ve MHP’nin bir iktidar oluşturamayacağını görmüştür. Fakat buna rağmen bazı CHP’liler ve çakma ulusalcılar AKP’ye karşı bir CHP, MHP ve HDP koalisyonunun olabileceğini inanıp bu partilere oy vermişlerdir. Yukarıdaki tablo CHP ve HDP’nin içinde olduğu bir koalisyonun PKK ve paralel yapı da denilen FTÖ ile mücadeleyi ciddi şekilde güçleştireceği açıktır. Rifat SERDAROĞLU’nun söylediği gibi 1 Kasım’da AKP’ye oy verenler, aslında “Kürdistan Devletine” onay vermemiş olanlardır.

Bu yazıdaki görüşlerin CHP’lilerin ve CHP’li olmadığı halde kendilerine göre “Atatürk’ün partisi” diyerek bu partiye oy veren bir kesim tarafından beğenilmeyecek ve tepkiyle karşılanacaktır. AKP’ye karşı olan CHP ve MHP’liler, kendi partilerinin AKP’den farklı bir programı olmadığını, hatta 7 Haziran seçimlerinden önce hemen her konuda aynı siyasetleri desteklediklerini görmezden gelmektedirler.

AKP’nin neler yaptığını unutmayalım ama CHP ve MHP’nin de neler yaptığını unutmamak gerekir. Şu anda PKK ve FTÖ (CIA kontrolünde bir örgüttür) terör örgütlerine karşı mücadele ABD emperyalizmi ile mücadeledir. Bu nedenle, her iki terör örgütüne de ciddi olarak karşı olan ve mücadele eden AKP’nin, daha önce yaptıklarını beğenmesek ve ileride de sık sık eleştirsek ve değiştirmek istesek de, CHP ve MHP’ye göre bir üstünlüğü vardır. Aptal denen seçmen bunu görmüş ve ortada güven verebilen ve toplumsal bir sevgi ve sempati kazanmış ulusalcı veya milliyetçi bir parti bulamadığı için oylarını AKP’ye vermiştir.

AKP’nin bu açık ara galibiyeti her zaman olduğu gibi seçim hileleri, oy satın alınması gibi nedenlerle de açıklansa da bunlar olmasa da AKP’nin kazanacağı açıktır. Bu seçimle MHP’nin bir varlık nedeni kalmamıştır. CHP gemisi de artık yüzdürülemeyecek derecede suyun altında kalmıştır. Halk nezdinde bu derece itibarını kaybetmiş bir partinin tekrar Kemalist ve milli bir çizgiye gelmesi veya getirilmesi mümkün değildir. Birçok kişi halâ umudunu buna bağlamış görünmektedir. Fakat görünen odur ki, bu partilerin başına gelecek kişiler gene aynı şeyleri yaparak farklı bir sonuç almayı deneyeceklerdir. Halkın büyük çoğunluğuna hitap etmeyen ve onar için bir şeyler yapmayı düşünmeyen bu partilerin halk içinde güçlenmesi mümkün görünmektedir. Bunun böyle olup olmayacağını zaman daha iyi gösterecektir. AKP’de hiçbir zaman dört dörtlük milli ve antiemperyalist bir parti olamayacaktır. AKP ileride PKK ve FTÖ konusunda siyasetini değiştirebilir. Bunu da değiştirdiği zaman değerlendirmek gerekir.

11.11.2015

This entry was posted in AKIL FİKİR YAZILARI, Politika ve Gundem, Rifat SERDAROĞLU yazıları, VATANDAŞIN KÖŞESİ. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *