Sosyal Bilimler:
Topluma Dair Bilimsel Araştırmalar
Hazırlayan: ÇMB (Evrim Ağacı)
27 September 2015
Mekke, İslam’a göre en kutsal şehirdir; kutsal kabul edilen Kuran isimli kitabın birçok hikayesinin geçtiği yerdir ve yılda bir defa, haccın merkezi haline gelir. Hac sırasında 3 milyon civarında insan bir araya gelerek kutsal saydıkları görevlerini yerine getirirler. Ne yazık ki 2015 yılındaki hac ziyaretinde Mekke, acı bir trajedinin de merkezi haline geldi: On binlerce hacıyı içerisinde barındıran çadırkent Mina’da yaşanan bir izdiham dolayısıyla 800’den fazla kişi hayatını kaybetti. Bu, hac sırasında yaşanan kitlesel katliamlardan ilki değil, sonuncusu da olmayacak gibi gözüküyor. Ancak her birinin sebebi aynı: fizik ve evrimsel psikoloji.
Bu yeni bir problem değil. İnsan izdihamlarının ilk raporlanmış örneğine 1896 yılında Moskova’nın biraz dışarısında, Çar 2. Nikolas’ın taç töreninde rastlıyoruz. Özel güne ait hediyelik eşyaların tükenmek üzere olduğu söylentisi üzerine çıkan izdihamda 1000’den fazla kişi yaşamını yitirmişti. Bu tür izdihamlar, Hindistan’daki dini toplantılarda, Avrupa’daki futbol maçlarında, ABD’deki rock konserlerinde defalarca yaşandı. Hatta bunun sıklığını araştıran bir bilimsel çalışma, sadece 1980-2007 yılları arasında Dünya çapında 215 izdiham felaketi yaşandığını tespit etti.
2015’teki izdiham felaketinin merkezi olan hac etkinliği ise onlarca yıldır ölümcül olmayı sürdürmektedir. Hacıların sayısı arttıkça, kitlesel katliamların sayısı da artmaktadır. 2009 senesinden 100 yıl kadar önce bile, insanlık tarihinin gördüğü en fazla ölümlü 10 izdihamdan 5 tanesi Mina Vadisi’nde yaşanmıştır!
2006’da yaşanan bir diğer hac felaketinden sonra, Suudi yetkililer tek yönlü yollar, ziyaretçi sayımları ve eğlence parkına benzer şekilde zaman programlaması uygulamalarını başlatmıştır. Sembolik olarak şeytanı simgeleyen 3 büyük taşın bulunduğu ve “şeytan taşlama” faaliyetinin yapıldığı Cemarat Köprüsü, 1000 civarı kişinin ölmesine neden olan yerdir. Günümüzde bu köprü, çok sayıda girişi ve çıkışı olan, çok katlı, karmakarışık bir yapıdır. Amaç, insanları hareket halinde tutmaktır. Geride bıraktığımız on küsür yılda, Suudi hükümeti, aralarında meşhur uluslararası firma Gensler de olmak üzere çok sayıda mimar ve tasarımcıyla çalışarak, insan akışını ve güvenliğini merkez camiiden çadırkente kadar tüm önemli hac bölgelerinde arttırmak için çaba sarf etmektedir.
Ne var ki eğer o kadar fazla insanı sınırlı bir alana koyacak olursanız, izdihamları önlemek her zaman bir problem olacaktır. Bu sorunun bir nedeni akışkanlar dinamiğidir. Tek farkla: akışkan olan şey, insanların ta kendisidir!
Panik Modu
Problem ya insanların hepsinin tek bir noktaya ulaşmaya çalıştığı bir “çılgınlık” ile başlar, ya da hepsinin bir noktadan uzaklaşmaya çalıştığı “kaçış paniği” davranışı ile… İki durumda da hareket tek yönlüdür; çünkü herkes benzer noktalara doğru hareket eder. Tek yönlü akış çoğu zaman sorunsuzdur. Ta ki bir engelle karşılaşılana kadar! Örneğin dar bir koridor ya da sağa dönen bir yol gibi…
Bu düzgün ve tek yönlü akışın diğer alternatifi “türbülans”tır. Bu durumda insanlar aynı anda farklı noktalara ulaşmaya çalışırlar. Örneğin zıt yönlere kaçmaya çalışan insanlar çarpışırlar. Mina’dan gelen raporlar, 2015 felaketinde olanın bu olduğunu söylüyor. Kalabalık, çadır kentin iki ayrı sokağında koşturuyordu ve dar bir kesişimde karşı karşıya geldiler.
İki tür akış da izdiham durumunda ölümcül olabilir. Aynı yöne doğru iten 6-7 insanın doğru şartlar altında çeliği bile bükebilecek kadar kuvvete erişebildikleri gösterilmiştir. Araştırmacılar, türbülanslı izdihamlarda oluşan kuvvetlerin, çok sayıda vektörün bulunması nedeniyle aslında daha düşük olduğunu göstermişlerdir. Çünkü insanlar birbirlerini farklı yönlere doğru itmeye çalışmaktadırlar.
Öte yandan eğer bu vektörlerin tamamı aynı yöne doğru itiş yapıyorsa, izdihamlar sırasında yaşanan ölümlerin büyük bir çoğunluğunda olduğu gibi ölüm sebebi ezilme travması ya da nefessizlik olmaktadır. İzdihamlarda ölen insanlar üzerinde yapılan otopsiler, kişilerin göğüs kafesleri üzerinde 45.000 Pascal’ı aşan seviyede basınç tespit etmiştir. Bu, şu anda üzerinize etki eden atmosfer basıncının neredeyse yarısı kadardır. Bazı insanlar durdukları yerde ölmüşlerdir, bazıları üzerlerindeki basınç kalkana kadar diğer insanlarca ezilmişlerdir. Bu çok ama çok acılı bir ölümdür. Cemarat Köprüsü olayları üzerinde de araştırmalar yürütmüş olan, Zürih ETH’den hesaplamalı sosyal bilimci Dirk Helbing şöyle söylüyor:
“Yoğunluk öylesine artar ki bir vücudun hemen yanında bir başka vücut vardır. Bu vücutlar üzerine uygulanan her bir kuvvet, diğeri üzerinde de basınç oluşturur. Bu rastgele itişmenin etkisi altındasınızdır. Sonuç olarak dengenizi kaybedersiniz ve yere düşersiniz. Bu durumda olan şey, kalabalık içerisinde bir anda bir boşluk açılmasıdır. İşte bu boşluğun hemen etrafındaki kişiler, üzerlerine binen kuvveti dengeleyecek karşıt bir kuvvet bulamazlar ve yere düşmüş kişinin üzerine yığılırlar.”
Bu olay, açılan boşluktan dışarı doğru hızla yayılır; ancak her yönde eşit olarak dağılmaz. Helbing’in modeline göre yayalar, temel olarak diğer yayalar da dahil olmak üzere karşılarına çıkan engelleri aşmayı hedeflerler. Ancak bunu yaparken, gitmek istedikleri yere de en hızlı şekilde ulaşmak isterler. Düşük yoğunluklarda (örneğin kalabalık yokken) düzgün bir akış elde edersiniz. Tıpkı düz tabanlı bir nehrin dümdüz ileri akması gibi…
Yoğunluk artmaya başladıkça, yavaşlayan veya tamamen duran tekil yayaların sayısı da artar. Bu yavaşlama veya durma, o yöndeki her bir bireyin de aynısını yapmasını gerektirir. Dur-kalk benzeri bu dalgalanma hızla dışarı doğru yayılır ve bir süre sonra boğulma noktasına ulaşır.
Birbirinden özenle kaçınan insanların davranışları bir anda istemdışı hale geliverir. Kaldırımlarda yürüyen insanlar üzerinde yapılan araştırmalardan elde edilen kalabalık dinamiği verileri, tek bir hatta yürümeyi sağlayan spontane (ani, kendiliğinden) organizasyon veya diğerlerinin hızına göre hızını ayaralama gibi klasik koordinasyon hareketlerini ortaya koymaktadır. Ne zaman ki düzen, kaosa yenilir… İşte o zaman türbülans başlar.
Helbing’in söylediğine göre bir kalabalığın kritik yoğunluğu ortalama vücut büyüklüğü ve ağırlığına göre değişir. Ancak çoğu zaman bu yoğunluk, metrekare başına 5-10 kişinin düştüğü andır.
İnsanlar: Sosyal Hayvanlar
İyi ama kalabalıklar yeterince yüksek yoğunluğa ulaşınca insanlar neden felakete boyun eğerler? Ançuvezlerden küf mantarlarına ve sığırcık kuşlarına kadar sayısız diğer hayvan, aşırı kalabalık sürülere sahipken bile baş döndürücü hareketler sergileyebilirler. Gerçekten de, Princeton Üniversites’nden biyolog Iain Couzin’in söylediğine göre tüm bu hayvanların kolektif davranışları ortak bir matematiksel dizgiyi takip etmektedir. Şöyle söylüyor:
“Kuş veya balık sürülerinin koordineli hareketlerini incelediğimizde, onların bunu yapmak üzere evrimleştiklerini görüyoruz. Ne yazık ki insanlar böyle bir evrimsel değişim yaşamadı. Bizler, küçük aile grupları içerisinde yaşayabilecek şekilde evrimleştik.”
Giderek artan sayıda insan, kalabalık şehirlerde yaşamaya başladı. Ancak insan beyni, yapmak üzere evrimleştiği şeyden uzaklaştıkça bu tür sorunlarla karşılaşacaktır. Couzin şöyle anlatıyor:
“Bu tür senaryolarda nasıl davranmamız gerektiğini bilmiyoruz. Bu tür durumlar, bizlerin ne olup bittiğini doğal bir şekilde anlamamıza engel oluyor.”
Bu demek değil ki bazı durumlarda insanlar da klasik kolektif davranış sergileyemez. Örneğin insanlar, liderlerini takip ederler veya Helbing tarafından gösterildiği üzere klasik yaya davranışlarını sergilerler. Ancak bunlar, az sayıda insanın bulunduğu durumlarda, basit kurallar çerçevesinde gerçekleşir. Bu durum, kendi kendine organize olabilen sürü davranışlarının devreye girmesi anlamına gelmemektedir. Couzin şöyle söylüyor:
“Her zaman olmaz; ancak sıklıkla insanların kitlesel olarak ölmesine neden olan şey, paniğin yayılmasıdır, halihazırda var olan bir tehdit unsuru değildir. Paniğe verilen tepki, tehlikeyi doğurur. İşte bazı durumlarda güçlü kolektif tepki bu nedenle tehlikelidir.” İşte bu, hac organizatörlerinin alması gereken bir derstir.
Ne yazık ki 2015’te yaşanan felaket, halen hiçbir şey öğrenmediklerini gösteriyor.Denemeye devam etmek zorundalar.