GÜLME KOMŞUNA *** “Ne abdesti, ne namazı yahu, adamlar altımızdaki seccadeyi bile götürdüler.Hiç düşündünüz mü, dünya finans kuruluşları (modern tefeciler) niçin AKP ve Ali Babacan’ı çok severler? Türkiye’nin tüm Cumhuriyet Tarihi boyunca yaptığı borcun tam ÜÇ KATINI 13 senede yaparsa, elbette severler”

14 Temmuz 2015
Rifat Serdaroğlu

GÜLME KOMŞUNA

Kuzu ile keçi yavrusu kız kıza kırda gezmeye çıkmışlar. Önlerine hendek gelince önce kuzu atlayıp karşıya geçmiş. Atlarken kuyruğu kalktığından poposu görünmüş! Keçi Yavrusu gülerek, aaa bak popon göründü, diye alay etmiş.Kuzu bir kendi arkasına, bir de keçinin arkasına bakmış ve şunu demiş “Bana gülüyorsun ama senin popon hep açık!”

Komşumuz Yunanistan’ın içine düştüğü “Ekonomik Çıkmaz” için makro düzeyde tespitlerimizi paylaşıp, bu konudan Türkiye olarak ne gibi dersler çıkarmamız gerektiğini beraberce araştıralım.Bu konular Cumhur’un Başı ile Güvenoyu olmayan Baş Serok’un gündemine giremez. Onlar Kaçak Sarayı Türk Milletinin gözüne sokmakla, mübarek Ramazan ayında iftar programlarında siyaset yapmakla meşguller.Hadi başlayalım;

– Avrupa’nın ekonomik patronu tartışmasız Almanya’dır.

-Para birliği, Avrupa ülkelerinden bazılarının yararına, bazılarının da zararına işledi.

-Almanya, avrodan daha değerli olan Alman Markını bırakıp, avroya geçince başlarda biraz sıkıntı yaşadı ama sonradan, Avrupa’nın “üretim üssü” olma özelliğini gitgide sağlamlaştırdı.Dış ticaret fazlası her sene düzenli şekilde arttı. Üretim gücü ve teknolojisi çok gelişti. Öyle ki, neredeyse Avrupa’nın tüm teknolojik ve katma değer üretiminin çoğunluğu Almanlar tarafından karşılanır hale geldi.

Yunanistan-Portekiz-İspanya-İtalya-İrlanda ciddi boyutlarda cari açık verirlerken Almanya %3,5 fazla verdi! Almanya bir taraftan Avrupa’nın üretim üssü olma özelliğini pekiştirerek arttırırken, kendi liderliğindeki finans merkezleri kanalıyla diğer ülkelere borç verip, paradan para kazanmaya devam etti.

-Yunanistan gibi ülkeler yavaş, yavaş üretimden çekildiler. Kendilerine dayatılan “niçin üretmek için çabalıyorsun Yorgo? Al sana ucuz kredi, ithal et, halkına daha iyisini, daha ucuzunu yedir” masalını uygulamaya başladılar.

Yunanistan borç sarmalına düşünce, rekabet gücünü kaybetti. Çarkı döndürebilmek için daha çok borç aldı ve 2008 den itibaren, piyasalardaki nakit para akışının frenlenmesiyle krize girdi…

Sanki Yunanistan’ı değil de 13 yıldır Türkiye’yi yöneten ve bizi boğazımıza kadar borca sokan AKP’yi anlatıyoruz değil mi?

Yıllardır söylüyoruz; “Arkadaş, Ülke yönetmek, konken masasında taş çalmaya, Çıkrıkçılar yokuşunda parça kumaş satmaya benzemez. Ülkeyi ithalat cennetine çevirdiniz. Üretimi durdurdunuz. Borç aldığınız paraları sanayiye ve üretime yatırın, çalmayın-çaldırmayın. Tarımı yok ettiniz, Türk çiftçisinden esirgediğiniz paraları, yabancı çiftçilere akıttınız” diye. Verilen yanıt ne;

“Biz büyük ülkeyiz, kimse bizim sabrımızı test etmeye kalkmasın, izin vermeyiz! Bizim abdestimizden şüphemiz yok ki, namazımızdan olsun!”

Ne abdesti, ne namazı yahu, adamlar altımızdaki seccadeyi bile götürdüler.Hiç düşündünüz mü, dünya finans kuruluşları (modern tefeciler) niçin AKP ve Ali Babacan’ı çok severler? Türkiye’nin tüm Cumhuriyet Tarihi boyunca yaptığı borcun tam ÜÇ KATINI 13 senede yaparsa, elbette severler.

Gelelim bize;
Siz ülkeyi yönetenler olarak isterseniz hızla yaklaşan felaketi görmezden gelebilirsiniz ama gerçek hiç değişmez.Yunanistan’ın başına gelen, eğer ders çıkarıp bu hükümetten kurtulmazsak bizim de başımıza gelecektir. Yunanistan, Avrupa’nın şımarık Hıristiyan çocuğu olarak bilinir. Kızarlar, azarlarlar ama sonunda dayanamayıp onu kurtarırlar. Çipras da bunu biliyor. Fakat aynısı başımıza gelirse, en sert tekmeyi Avrupalılardan yeriz. Zaten Erdoğan sayesinde Avrupa’da ilaç için tek dostumuz kalmadı…

Bizim bütçemiz yıllardır fazla vermiyor. Kamu gelirlerimiz süratle düşüyor. Sata-sata satacak bir şeyimiz de kalmadı. Brüt borç oranımız, GSYİH’ nın %50 sini aştı. Yani tüm yurtta ürettiğimiz ekonomik değerin yarısı borç ödemelerine gitmek zorunda. İşte önümüzde duvar gibi duran gerçek tablo budur…

İster kaptanı değiştirir, durumu düzeltirsiniz, isterseniz son hızla duvara toslarsınız. Karar da, çare de sizde, daha ne diyeyim ki…Soğan bile ağlatmadan kendini soydurmazken, sen kendi oyunla soyuluyorsun ya, pes be arkadaş!

Sağlık ve başarı dileklerimle

This entry was posted in AB, ABD - AB - EMPERYALIZM, Ekonomi, Politika ve Gundem, Rifat SERDAROĞLU yazıları. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *