03 Nisan 2015
Rifat Serdaroğlu
SİZ DE ONLARA SANSÜR UYGULAYIN
Sizler ne biçim insanlarsınız?
Sizler nasıl demokratsınız?
Sizler ne kadar korkak insanlarsınız?
Değerli Okurlar, aynı günde dört feci olay yaşadık!
1-Cumhuriyet’in Savcısı, Adliye Binasındaki odasında şehit edildi!
2-Türkiye, nedeni bilinmeyen bir şekilde karanlığa gömüldü!
3-İstanbul Emniyet Müdürlüğü binasına silahlı saldırı yapıldı!
Cumhuriyet Savcısı niçin sağ olarak kurtarılmadı? Niçin otopsi sonuçları yazılı rapor olarak açıklanmadı? Vücudunda kaç kurşun vardı? Vücudundaki kurşunlardan kaç tanesi teröristler, kaç tanesi polisler tarafından atılmıştı? Silahlar ve teröristler 6 ncı kattaki Savcı odasına ellerini kollarını sallayarak nasıl girdiler? Güvenlik kamera görüntüleri niçin saklanıyor? Niçin, nasıl, neden?
Türkiye’nin tamamına yakınında elektrik kesildi! Can kaybı var mı, bilemiyoruz! Elektriğe bağlı yaşamlarını sürdüren binlerce insanın durumları ne oldu? Milyonlarca liralık zarar ve üretim kaybı oldu. Aradan iki gün geçince, İran Din Polisi kılıklı Bakan mikrofonların karşısına geçti ve aynen şu saçma açıklamayı yaptı;
“Kesintinin sebebi bizce bellidir, gerekçesini araştırıyoruz! Yani biz hastalığı teşhis ettik, sebebini araştırıyoruz…” Enerjisiz enerji Bakanı, Türk Milletinin zekâsıyla niçin alay ediyor? Bu Bakan niçin bizi salak zannediyor? Niçin, niçin, niçin?
Dünyanın en aptal, en geri zekâlı teröristi bile İstanbul Emniyet Müdürlüğü gibi dev bir binaya saldıramaz! Nasıl saldırsın ki? Öldürülmesinin kesin olduğu bir saldırıyı niçin yapsın ki?
Araştırılması ve kamuoyuna söylenmesi gereken, elinde silahlarla-bombalarla kimlikleri belli, polis tarafından izlemeye alınan bu teröristlerin oraya nasıl geldiğidir! Nerede bu devletin istihbaratçıları? Türkiye, özellikle büyük şehirler niçin ve nasıl terör örgütlerinin silah deposu haline geldi? Kim yol açtı, kim izin verdi bu çılgınlığa?
Niçin, neden, nasıl?
Bu üç feci olaya açıklama getirmesi gereken iki kişi var!
Biri, Cumhur’un Başı Recep Erdoğan, diğeri Serok namlı Başbakan Davutoğlu…
Peki, “SİYASİ SORUMLU” iki kişi bu olaylar karşısında ne yaptılar?
-Cumhur’un Başı, Romanya’dan Savcı cinayetini şıppadanak çözdü ve Savcı’nın vücudunda kaç kurşun olduğunu bildi. Savcı’nın ve iki teröristin ölümleriyle sonuçlanan operasyon için polisi tebrik etti!Akşam Türkiye’ye geldi, taziye evini AKP’li elemanlarına miting alanına çevirtti ve “İstanbul İmamı” olarak Kur’an’dan İnfitar Suresini mikrofondan tüm mahalleye okudu!
-Türk Milletinin onun namusuna emanet ettiği “Örtülü Ödeneği” elinden kaptıran, Bakanlarına söz dinletemeyen, partisinin Milletvekili Aday listesini yapamayan atama Başbakan Davutoğlu, yaşadığımız üç feci olaya, dördüncüsünü ilave etti…
Dördüncü ve en feci olay şudur;
Başbakan Davutoğlu, tek başına karar vererek AKP’ye muhalif gazete ve televizyonlara yasak koydu! Muhalif gazete ve televizyonları Camiye bile sokturmadı!
Bu korkunç ve demokrasinin yüzkarası olayı yaptığını “Ben emir verdim” diyerek kendi ağzıyla doğruladı. Daha da fecisi; “Bundan böyle, kim gösteri yapmak için sokağa çıkarsa, karşılığını mutlaka alacak. Bu yönde talimat verdim” diye Türk Milletini tehdit etti.Bu tutum, AKP Hükümetinin asla demokrat bir yönetim arzulamadığını, gidişlerinin faşist bir dikta olduğunu bize açık olarak göstermektedir…
Esas hayret ettiğim, bir türlü anlayamadığım olay ise, kendilerine antidemokratik bir uygulama ile yasak koyan gazete ve televizyonların, bu utanç verici muameleyi kabullenmeleri ve sesiz kalmalarıdır! Şimdi yazının başında sorduğum soruları bir defa daha soralım;
Sizler ne biçim insanlarsınız? Sizler nasıl demokratsınız? Sizler ne kadar korkak insanlarsınız?
“Bu uygulamayı kabul etmiyoruz. Eğer ısrar eder ve özür dilemezseniz bizler, size aynı şekilde “YASAK” koyacağız. Hiçbir haberinizi ve görüntünüzü yayınlamayacağız” demek çok mu zor?
Niçin ömrünüzde bir kez olsun, dik durmayı, haysiyetinize ve mesleğinize sahip çıkmayı denemiyorsunuz? Lütfen bir kez olsun deneyin.Kendinizle gurur duyacaksınız…
Sağlık ve başarı dileklerimle