Ali Deniz Uslu
30 Kasım 2014 Pazar
Cumhuriyet
Milyarder olmanın tek yolu ranttır
Emin Çapa ekonomideki istikrarın büyük bir illüzyondan ibaret olduğunu söylerken gelir dağılımındaki büyüyen uçurumu hatırlatıyor. “AKP iktidara geldiğinde Türkiye’de üç dolar milyarderi vardı. Şimdi 43’e yükseldi. Ekonomide herkes bilir ki sanayiden kısa dönemde milyarder olunmaz, milyarder olmanın tek yolu ranttır” diyor.
Emin Çapa CNN TÜRK Ekonomi Müdürü. Ekonomiden ve ekonomik parametrelerden zerre çakmayanlar bile Çapa’yı izliyor. Çünkü o aslında dünya dertlerini anlatıyor. Her şeyin karmaşıklaştırıldığı ve flulaştığı yeni dünyada sade ve anlaşılır bir dil kullanıyor. “Dünyanın 1001 Hali” isimli programında tarihte güzelliği anlatırken Rubens’in “Üç Güzeller” tablosunda kadınların popolarını ve göğüslerini RTÜK baskısı nedeniyle sansürlemesi ve bunu programında dile getirmesi Çapa’ya özgü bir tarz.
– “Dünyanın 1001 Hali” isimli programınızda Rubens’in “Üç Güzeller” tablosuna uyguladığınız otosansür ile aslında “budur memleketin hali” dediniz. Ama tepkiler farklı geldi.
– Programda bize dayatılan güzellik endüstrisini eleştirmek istiyordum.
Modasıyla, zayıflama merkezleriyle, ilaçlarıyla, turizmiyle güzellik sektörünü eleştirmek ve dünya tarihine bunun üzerinden tarihsel bir yolculuk yapmak istedim. Sanat tarihinden kadınların olduğu eserler seçtim. Bunları grafiğe yolladım, resimleri “blurlamamız” lazım diye döndüler. Şaşırdım! Elbette sansürün nerelere kadar sızdığını biliyorum ama sanat tarihi eserinin sansürleneceği aklıma gelmezdi. Avukatlarla konuştuk, “çok büyük ceza alırız, kapatmaya bile gidebilir” dediler. İşte o zaman resmi blurlayıp, yayında söylenmeyi kafaya koydum. Yayından bir saat önce eserde Eros’un da olduğunu fark ettik, çocuk aşk tanrısı Eros. Ve doğal olarak cinsel organı ortada! Aklımızı kaçırdığımızı düşündüm ama onu da sansürledik. Yaşadığımız bu Türkiye’nin ne hale geldiği açısından önemliydi, insanlar bunu bilsin istedim. Sonuçta bunu yayında söyledim, eleştirimi yaptım. Tabii yayını izlemeyip, söylediklerimi dinlemeden “sansürcü” damgası yedim.
– Basından sizi arayıp “Nedir hikâye?” diyen olmadı mı?
– Beni basından bir tek “Diken” aradı. Arasalardı onu bırak, haber yapmadan yayını izleselerdi her şey ortaya çıkacaktı zaten. Bu anlamda hem Türkiye’nin hem de medyanın halini ortaya koyduk. Üstümüzdeki baskının kanıtıydı otosansürümüz. İşin özü; otosansür sansürden çok daha güçlü, içselleştirdik bunu. İktidarın da olayı bu. Zaten Türkiye’de bazı tartışılmazlar var, mesela aile yapısı. Kuzey Kore, Doğu Bloğu medyasına dönüştük. İşin tuhaf kısmı halkın bir kısmının da bunu desteklemesi. Gazetecinin, habercinin varlık nedeni eleştirmek, alkışlamak değil. Zaten yapması gerekeni yaptığı için alkışlanmaz hiçbir siyasetçi. İktidarın da nefes almamızı zorlaştıran bir iklim yarattığını kabul etmek gerekir.
Sosyal medyaya göre dört kez kovuldum
– Sosyal medya da sizi sık sık kovuyor işinizden.
– Sosyal medyaya göre ben şu ana kadar dört kere kovuldum. Ben ekonomiciyim ama benim ilişkim gelir dağılımı ve yoksullukla. Borsa, döviz ekonomik anlamda beni çekmiyor. Hayatımda da durum bu. Gündelik hayatımı sürdürmek için ihtiyaç duyduğum para o kadar az ki bunu her yerde, her şekilde kazanırım. Mesela belediyenin bahçıvanlık kursuna gittim, sertifikamı aldım. İşsizler için açılan bir kurstu. En kötüsü bahçıvanlık yaparım ve çok mutlu da olurum. İşte bu dünya görüşü bana özgürlük kazandırıyor. Gezi’de de sokaktaydım, 1 Mayıs’ta da… Toplamda altı kere plastik mermi ile vuruldum.
– Türkiye evriminin neresinde?
– Tartışmaya ve itiraza hoşgörünün yok olduğu bir ülkeye dönüştük. Gençliğimde Süleyman Demirel’i ne kadar eleştirmiştim. Hâlâ da eleştiririm ama Necmettin Erbakan ve Demirel bile ne demokrat adamlarmış bugüne göre! Artık nefes almakta zorlanıyoruz elbette burada basının suçu büyük. Burjuvazi ve halk da buna ortaklık ediyor. Basın özgürlüğüne basından ziyade halkın ihtiyacı var. Dün basın özgürlüğüne başkaları ihtiyaç duyuyordu, bugün başkaları, yarın da başkaları… Yarın bugünün iktidarı da buna ihtiyaç duyacak.
– Ekonominin durumu nasıl, istikrar denen şey sanal mı?
– Hükümet tarafından bilinçli bir şekilde yayılan ve yandaş medyanın desteklediği ekonomideki büyüme hikâyesi ki “hikâye” hatta “masal”. Bunun arkasında siyasi istikrarın olduğu iddiası masal. Böylece bize hükümetin düzenli seçim kazanmasının ekonomik olarak halkın çıkarına olduğu fikri dayatılıyor. İki tarafı da yalan. Dünyanın en istikrarsız ülkelerinden biri İtalya, dünyanın en büyük ekonomilerinden, refah ve mutluluk endeksinde de yukarılarda. Yani olay başka! Ülke istibdat ile yönetilsin ama zenginleşsin mi diyelim? Kişi başına 40 bin dolar milli gelir olsun ama dikdatörlükle yönetilelim. Bunu kabul edebilecek birileri var mı?
– Ya büyüme?
– Büyüme bir illüzyon, çünkü doksanlı yıllardaki kayıplar üzerine yapılan her şey gözümüze çok büyük göründü. İkincisi de Türkiye büyüme kaynağını değiştirdi. Sanayi payı yüzde 15’lere düştü.
– Büyüme kaynağı neye döndü?
– İnşaat! Dubai, inşaat ile büyüyebilir Türkiye değil. Tasarruf oranı düştü, dışa bağımlılık hızla artıyor. En önemlisi insanlar arasındaki gelir dağılımı koptu gidiyor. AKP iktidara geldiğinde Türkiye’de üç dolar milyarderi vardı. Kaynak; Forbes. Şimdi 43! On dört kat artmış. Dünyada bu oran dört kat
arttı.
– Nasıl oldu bu iş?
– Ekonomide herkes bilir sanayiden kısa dönemde milyarder olunmaz, milyarder olmanın tek yolu ranttır. Bir yerde rant vardır o aktarılır. Termodinamik yasalar bize bir şey söyler; hiçbir şey yoktan var olmaz, vardan yok olmaz. Yani birileri anormal zenginleşiyorsa birilerinden alınıyordur.
– Hedef 2023, dünyada ilk on ekonomi ama?
– Türkiye son yüksek büyümesini 2011 yılında yaşadı. Artık tersine gidiyor. Yıllık büyüme yüzde üç. Ekonomik olarak kırılma siz fark etmesenizde gerçekleşti. Bilimde teklonojide ilerlemek eğitime bağlı ama PISA’nın yaptığı araştırmanın sonuçları ortada; 65 ülke içinde fen bilimlerinde 43. Matematikte 44. Okuduğunu anlama (kendi dilinde) 42. Türkiye. Yani bu eğitim seviyesiyle dünyanın en gelişmiş 10. ekonomisi olmak çok net söylüyorum mümkün değil!
Her şeyi araştırıyorum ama cahil öleceğim
– “Dünyanın 1001 Hali” programı nereden çıktı bu arada?
– Modern insan bilime sırtını dönüyor.
Astronomi ile astrolojiyi aynı şey sananlar o kadar çok ki? Astroloji modern insanın ortaçağ zihniyetine dönmesidir, kibiriyle imtihanıdır. Batılın batılı yani. Bilim programı da bu yüzden yapıyorum. Kimya, fizik, tıp okuyorum. Çin tıpta o kadar yol aldı ki Amerika yanına bile yaklaşamıyor. Tıp insana tanrı rolünü vermeye hazırlanıyor. İnanılmaz bir gelecek var önümüzde, bundan geri kalırsanız çok şaşırırsınız. Bizim TÜBİTAK şu an “evrim” diyemiyor. Başka söze ne hacet! Hayatım boyunca bilme, öğrenme konusunda açlık çekiyorum, her şeyi okumak öğrenmek istiyorum ama yine de çok cahil öleceğim!