Madde madde devlet malları nasıl talan edildi
Sayıştay’ın TBMM’ye gönderdiği 2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, devletin kamu-vatandaş işbirliğiyle nasıl talan edildiğine ilişkin ilginç örneklere kaynaklık etti.
Sayıştay, yeni bütçe görüşmeleri öncesi TBMM’ye gönderdiği raporlardan birinde devlet kaynaklarının özel şahıs ve bizzat kamu kurumları tarafından nasıl el ele verilerek talan edildiğini ortaya koydu. Sayıştay’ın 2013 dış denetim raporunda, kıyılardan kamuya bırakılan taşınmazlara, otoparklardan özel hastane masraflarının devlete ödettirilmesine değin talanda kamu-özel sektör birlikteliğine ilişkin çarpıcı örnekler yer aldı.
Sayıştay 2013 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu’nu TBMM’ye gönderdi.
Raporun “Terki Yapılan Hazine Taşınmazlarının Amacına Aykırı Olarak Kullanılması” bölümünde hazine arazisi üzerinden yapılan yolsuzluk ve usulsüzlükler şöyle sayıldı:
“-3194 sayılı İmar Kanunu‟na göre park ve yeşil alan olarak kullanılması amacıyla belediyeler lehine bedelsiz terk edilen hazine taşınmazlarından bazılarının terk amacına aykırı olarak ticari amaçlı kullanıldığı, bu durumun tespiti halinde ise herhangi bir yaptırımın uygulanmadığı tespit edilmiştir.
-Bu taşınmazlar tekrar Maliye Bakanlığı adına tescil edilmeli ve taşınmazın usulsüz kullanımı sonucu elde edilen gelirler, genel hükümler uyarınca malik idare olan Maliye Bakanlığı tarafından ilgililerinden talep edilmelidir.
-Denetimler sonucunda, yeşil alan, park ya da meydan olarak kullanılmak üzere belediyeler lehine terk edilen taşınmazlara ilişkin olarak, terkli taşınmazların, amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığının milli emlak birimlerince rutin olarak kontrol edilmediği,
-İmar planı değiştirilerek ya da değiştirilmeksizin ilgili belediye tarafından terk amacına aykırı olarak kullanıldığı tespit edilen taşınmazların, Hazine adına tescillerinin yapılmadığı,
-Bu taşınmazlardan bazılarının ilgili belediyelerce yetkisiz Şekilde başka kurumlara devredildiği,
-Belediyeler ya da devir yapılan kurumlar tarafından bu taşınmazlardan bazılarının ticari amaçla üçüncü kişilere kiraya verildiği,
-Bazı taşınmazların ticari amaçla üçüncü kişiler tarafından işgal edildiği,
-Defterdarlıklar tarafından tespit edilen terk amacına aykırı kullanımlara yönelik olarak, üçüncü kişilerden haksız gelir talebinde bulunulmadığı tespit edilmiştir.”
TAŞINMAZ KİRALAMADA USULSÜZLÜKLER
Sayıştay kamu idarelerinin mülkiyetinde ve tasarrufunda bulunan bazı taşınmazların kiraya verilmesinde hatalı uygulamalar tespit etti. Taşınmaz kiralamalarının, ihalelerde istekli çıkmadığı gerekçesiyle ihale aşamasından sonra veya ihale işlemine tabi tutulmaksızın İhale Kanunu hükümlerine aykırı olarak çeşitli adlar altında yapıldığını kaydeden Sayıştay, İmar Kanunu’nda düzenleme ortaklık payı olarak alınan yerlerin; Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ve ihtiyacı olan ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamayacağı belirtildiği halde bu yerler ve üzerinde yer alan tesislerin kanuna aykırı olarak çeşitli adlarla kiraya verildiğini kaydetti. Sayıştay şöyle devam etti:
“-Bazı kamu idarelerince taşınmaz kiraya verilmesi ihalelerinde 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nda belirtilen özel durumlar oluşmadığı halde pazarlık usulü uygulanmaktadır.
-Bazı kamu idarelerince kiraya verilen taşınmazlara ait elektrik, su ve doğalgaz giderlerinin biri, birkaçı ya da tamamı, kiracı tarafından ödenmesi gerekirken kamu idaresi tarafından ödenmektedir.
-Bazı kamu idareleri tarafından kiraya verilen taşınmazların bir kısmı, kiracı tarafından devir yoluyla tekrar kiraya verilmektedir. Bu devirlerde kiracılar yüksek bedeller alarak kira sözleşmelerini devretmektedirler.
-Bazı kamu idareleri tarafından kiraya verilen taşınmazlar üzerinde kiracı tarafından idareden izin alınmadan sözleşmeye aykırı olarak değişikliğe gidilerek kiralanan taşınmaz genişletilmekte ve iş değişikliği yapılmaktadır.
-Üniversitelere ait bazı taşınmazlar, 5072 Sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanun ile getirilen düzenlemelerin aksine Kanunla kurulan dernek ve vakıflar dışında kalan dernek, vakıf ve kooperatiflere ücretsiz olarak kullandırılmaktadır.
-Bazı kamu idarelerinin mülkiyetlerinde bulunan taşınmazların bir kısmının kira bedellerinin her yıl üretici fiyatları endeksi oranları üzerinden artırılmak suretiyle tespit edildiği ve hesaplanan bedelin yeni yıl kira bedeli olarak uygulandığı, emsal ve rayiç bedel mukayesesinin yapılmadığı, kira bedellerinin günün emsal ve rayiç bedellerine nispeten düşük kaldığı görülmüştür.
-Kamu idareleri tarafından kiraya verilen taşınmazların büyük bir kısmının ilk kira sözleşmesi tarihi üzerinden uzun süre geçmiş olmasına rağmen, kira bedellerinin emsal ve rayiç bedele göre güncellenmediği ve kira artışlarının üretici fiyat endeksindeki artış oranı veya kiraya veren kamu idaresi tarafından belirlenen oranlar üzerinden yapılmaya devam edildiği görülmüştür.”
KIYI TALANI ÖNLENEMİYOR
Raporun “Kıyılara İlişkin Tespitler” bölümünde Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve Maliye Bakanlığının yönetim sorumluluğunda olan kıyıların; ihale kanunu ve Kıyı Kanunu ile ilgili ikincil mevzuat hükümlerine aykırı işlemler tesis edilmek suretiyle usulsüz kullanım ve işgallere konu olduğunun saptandığı belirtildi. Bu tespitler şöyle sayıldı:
“-İhale kanunu hükümlerine göre; Maliye Bakanlığı tarafından taşınmazların yönetimi kapsamında yapılan incelemelerde, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazın Bakanlığın izni dışında kullanıldığı ve/veya üzerinde tasarrufta bulunulduğunun tespit edilmesi durumunda, tespit tarihinden önceki kullanımlar için ecrimisil (eskiye dönük kullanım ücreti) alınması ve bu tarih itibarıyla taşınmazın tahliye edilmesi gerekmektedir. Kıyıların, Maliye Bakanlığın izni dışında üçüncü kişiler tarafından işgal edildiği, bu alanların tahliye edilmeyerek sadece söz konusu kullanımlar için ecrimisil tahakkuk ettirilmek suretiyle ecrimisilin bir yönetim biçimine dönüştürüldüğü ve bu suretle işgale süreklilik kazandırıldığı tespit edilmiştir.
-Ayrıca kıyılar üzerinde haksız işgalcilerce yapılan yapıların önemli bir kısmının (havuz, bar, aquapark, restoran vb.) kıyıda yapılabilecek yapıları düzenleyen Kıyı Kanunu Uygulanmasına Dair Yönetmelik’te tadadi olarak sayılan yapılar arasında yer almadığı görülmüştür.
-Protokol yöntemiyle belediyelerin kullanımına bırakılan kıyılarda bulunan taşınmazlar üzerinde kıyı yönetmeliği hükümlerine, imar planlarına, onaylı projelere ve protokol hükümlerine aykırı olarak tesis edilmiş işlem ve eylemler tespit edilmiştir.
-Kıyılar üzerindeki protokole konu ticari üniteler, belediyeler tarafından üçüncü kişilere kiraya verilmekte, bazı uygulamalarda üçüncü kişilerce de alt kiracılara kiralanmaktadır. Bu işlemler neticesinde üçüncü kişilerce elde edilen kira gelirinin, taşınmazın asıl sahibi olan Maliye Bakanlığının elde etmiş olduğu kira gelirinin çok üzerinde olduğu tespit edilmiştir.
BÜFECİ BELEDİYE!
-Bazı protokollerde alt kiralama yasaklanmış olmasına rağmen, üçüncü kişilere alt kiralamalar yapılmıştır. Ancak protokoldeki açık hükme rağmen sözleşmeler feshedilmemiştir. Belediyelere protokollerle sadece belirli vasıf, alan ve sayıda büfe yapma ve işletme yetkisi verilmiş olmasına rağmen, kiracılar tarafından kıyı mevzuatına aykırı yapılar inşa edilerek ticari amaçla işletilmektedir.
-Belediyelerle düzenlenen protokollerde, kıyı yönetmeliğine aykırı ve izinsiz yapılan tesislerin projeye uygun hale getirilmesine yönelik yaptırımları uygulama yükümlülüğü öngörülmüştür. Aksi halde protokollerin feshedilerek, öngörülen cezanın bu Belediyelerden tahsil edilmesi gerekmektedir. Ancak mevzuata aykırı yapılar halen kullanılıyor ve alt kiracılar tarafından işletiliyor olmasına rağmen söz konusu protokoller feshedilmemiş ve yaptırımlar uygulanmamıştır.
-Bazı protokollerde, belediyelerin inşa edecekleri onaylı projeler, ilgili defterdarlık veya belediye tarafından Sayıştaya sunulamamıştır.
-Kıyı Şeritlerinde kullanılmakta olan ve dolguya konu olmayacak alanların, Belediyeler tarafından dolgu imar planına dâhil edilerek denizin doldurulması yoluyla kazanılan arazi gibi değerlendirildiği ve bu nedenle taşınmaz üzerinde bulunan mevzuata aykırı yapıların yıkılamadığı tespit edilmiştir.
-3621 sayılı Kanun hükümlerine göre dolgu imar planını onama yetkisi, Valilik tarafından verilen görüşü değerlendiren Çevre ve şehircilik Bakanlığında olup, Maliye Bakanlığının bu noktadaki sorumluluğu; mevzuata aykırılık taşıyan bu idari işleme kesinleşmeden önce 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca bir aylık ilan süresi içerisinde itiraz etmek, planın buna rağmen kesinleşmesi durumunda ise mevzuata açıkça aykırılık taşıyan bu idari işlemi yargıya taşıyarak söz konusu alanda bulunan kıyı mevzuatına aykırı yapıların yıkılmasını sağlamaktır.
-Ancak kıyı düzenlemesi kapsamında hazırlanan dolgu imar planlarına ilişkin incelemelerde, dolgu imar planına konu edilemeyeceği hem teknik raporlar hem de valilik görüşü ile sabit olmasına rağmen; Maliye Bakanlığı tarafından söz
konusu imar planı değişikliğine itiraz edilmediği ve imar planının kesinleştiği görülmektedir.
-Zaten kullanılmakta olan bir zeminin dolguya konu olması mümkün bulunmamaktadır. Ancak dolgu imar planına dâhil edilerek dolgu olduğu iddia edilen taşınmazlar üzerinde yapılan denetimlerde bazı taşınmazların tamamının kıyıda olduğu ve üzerinde restoran-bar, büfe, cafe ve dükkân bulunduğu tespit edilmiştir. Kıyı mevzuatına açıkça aykırılık teşkil eden bu yapıların mevzuata aykırı olarak dolgu alanı kapsamında değerlendirilerek yıkımları engellenmektedir.”
ÖZEL HASTANE GİDERLERİ DEVLETTEN
,TSK’da görev yapan askeri ve sivil personel ile bakmakla yükümlü olduğu kişilerin Genel Sağlık Sigortası kapsamında olmasına rağmen, bu kişilerin askeri hastanelerde gerçekleştirilen sağlık hizmeti giderlerinin ödenen primler mukabilinde SGK tarafından karşılanması gerekirken Maliye Bakanlığı tarafından Millî Savunma Bakanlığı bütçesine aktarılan kaynak ile karşılandığını kaydeden
Sayıştay şöyle devam etti:
“TMSF tarafından, 66 adet özel hastane ile imzalanan sözleşme hükümleri gereğince,
-SGK ile anlaşması olmayan özel sağlık kuruluşlarındaki ayakta tedavilerde tedavi giderinin %70’inin, yatarak tedavilerde tamamının,
-SGK ile anlaşmalı özel sağlık kuruluşlarındaki tedavilerde ise sigortalı tarafından karşılanması gereken ilave ücretin,
-SGK ile anlaşması olmayan özel sağlık kuruluşlarındaki tedavilere ilişkin ilaç bedellerinin ise %80’inin 5510 sayılı Kanun’a aykırı olarak Kurum bütçesinden ödendiği tespit edilmiştir.
-Denetimler sonucunda, Banka Meclisi tarafından çıkarılan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Aile ve Sağlık Yardımları Yönetmeliği’ne göre 54 adet özel sağlık kuruluşu ile yapılan anlaşmalar uyarınca;
-Özel sağlık kurum ve kuruluşları ile özel hekimler tarafından ayakta yapılan muayene ve tedavi ücretlerinin Türk Tabipleri Birliği Asgari Ücret Tarifesi esasları veya Bankaca yapılan anlaşmalar çerçevesinde %90’ının,
-Diş muayene ve tedavi ücretlerinin Türk Diş Hekimleri Birliği Asgari Ücret Tarifesi esasları veya Bankaca yapılan anlaşmalar çerçevesinde % 80‟inin,
-Uzun süreli ve güç çareli hastalıkların ayakta tedavisi ile yatarak tedavi giderlerinin tamamının,
-Ayakta tedavide kullanılan ilaç bedellerinin yüzde 80’inin,
-Uzun süreli ve güç çareli hastalıklar ile yatarak tedavide kullanılan ilaç bedellerinin ise tamamının 5510 sayılı Kanun’a aykırı olarak Banka bütçesinden ödendiği tespit edilmiştir.”
TÜRKİYE’NİN ÇÖZÜLEMEYEN SORUNU: OTOPARKÇILIK
Sayıştay “Otopark Yönetmeliği’ne Aykırı Uygulamalar” konusunda ise “Belediyeler tarafından otopark bedellerinin tahakkuk ve tahsil ettirilmediği, tahsil edilen tutarların usulüne uygun muhasebeleştirilmediği, tahsil edilen otopark bedellerinin Otopark Yönetmeliği’ne aykırı olarak kullanıldığı tespit edilmiştir” dedi.
İmar Kanunu’na dayanılarak çıkarılan Otopark Yönetmeliği’nde; otopark ihtiyacının parselinde karşılanmasının esas olduğu, parselinde otopark ihtiyacı karşılanamayan durumlarda bu Yönetmelik hükümlerine göre belirlenecek otopark bedelinin alınacağı, bu bedellerin ayrı bir banka hesabında tutulacağı, bu hesapta toplanan meblağın sadece otopark tesisi için gerekli arsa alımları ile bölge veya genel otoparklar için kullanılacağı, otopark hesabında toplanan meblağın otopark tesisi yapımı dışında başka bir amaçla kullanılamayacağının hüküm altına alındığını hatırlatan Sayıştay şöyle dedi:
“Denetimler sonucunda, bazı belediyelerde; otopark bedellerinin tahakkuk ettirilmediği, tahakkuk ettirilen otopark bedellerinin tahsil edilmediği, tahsil edilen tutarların usulüne uygun muhasebeleştirilmediği, tahsil edilen otopark bedellerinin Otopark Yönetmeliği’ne uygun olarak kullanılmadığı tespit edilmiştir.”
Sayıştay maden işletmeciliği yapan firmalardan tahsil edilen Devlet hakkı kapsamındaki il özel idaresi payının il özel idareleri tarafından takibinin yapılamadığı ve tahsilinde sorunlar yaşandığını da bildirdi.
Odatv.com