GÜNE NOT DÜŞMEK *** IŞİD Türkiye’de nasıl örgütleniyor *** BÖLÜM II *** ‘Bir ayda sadece Konya’dan 150 kişi IŞİD’e katıldı’ * Ankara – Kocaeli – Antep – Urfa örnekleri

soL – Haber Merkezi
Saturday, 23 August 2014

IŞİD Türkiye’de nasıl örgütleniyor:
Antep’te bir IŞİD’liyle görüşme

IŞİD’in Türkiye örgütlenmesi, farklı illerde benzer dinamiklere sahip: Gerici ideoloji ve tarikatların etkisi, yoksulluk ve geleceksizlik, uyuşturucu, Alevi düşmanlığı, daha iyi bir yaşam olanağı… İşte “cihad” için sırasını bekleyen Antepli bir gencin ağzından IŞİD gerçeği…

(soL – Haber Merkezi) Antep’in yoksul semtlerinden Güllüce’de bir genç, Kamil*. Çoğu komşusu gibi, aslen Urfalı. 25 yaşında, lise terk. Örgüt, iki ayda bir kafile halinde militan gönderiyor. O da sırasını bekliyor. “Ya Irak’a ya Suriye’ye gideceğim” diyor.

Türkiye’nin birçok kentinde, trafikte giderken, arka camına tevhid çıkartması yapıştırmış araçlarla karşılaşmak işten değil. Meydanlara masalar açılıyor, eylemler yapılıyor, para toplama kampanyaları örgütleniyor.

‘Kuran kursu’ örgütlenmesi
Cihat yararına bu tip açık çalışmalar, daha yakın zamanda başladı. Oysa güneydeki komşularımıza cihatçı akışı için insan örgütleyen şebekeler, birkaç yıldır harıl harıl çalışıyor.

Antep de bu şebekenin faal olduğu kentlerden biri. Karayılan, Ünaldı, Perilikaya, Şehreküstü, Türkmenler semtlerinde, uluslararası El Kaide şebekesine ideolojik olarak bağlı olan, “kuran kursu” olarak adlandırılan örgüt evleri epey yaygın.

Semt sakinleri, daha önce pek üzerine düşmedikleri, fark etmedikleri şebekeyle ilk olarak 2008 yılında düzenlenen El Kaide operasyonuyla yüzleşti. Operasyonda polisle çatışmaya girerek ölenlerden biri, Karşıyaka semtindeki bir fırın sahibiydi.

Fırının karşısındaki bakkala, “Faaliyet hâlâ sürüyor mu” diye soruyoruz. Aklından geçen, belli ki, yalnızca 2008’in anıları değil. Tekliyor, duraksıyor, “bilmiyorum” diyor. Mahalledeki insanların çoğunda, korkuyla karışık bir ses çıkarmama duygusu hakim.

Kamil, mahalleliye göre çok daha rahat. “Niye gideceksin” diyoruz, “Oraya gittiğimde işim hazır” diyor. Örgütün Antep’te önerdiği işlerin hiçbir hoşuna gitmemiş: baklavacı, ekmek fırını, kasap, oto sanayide kaportacı…

‘Örgüt evlenmemi istemedi’
Aslında bu yaz evlenecekmiş. Erzurumlu bir kız arkadaşı varmış. Fakat örgüt, şimdilik evlenmemesini istemiş. “Zaten genel olarak da karşılar evliliğe. Yeni bir devlet kurulurken zaten benim de bunları düşünmem doğru olmaz.”

Liseyi dışarıdan bitirmeye çalışıyor. Kentte iş imkanları kısıtlı, işsizlik fazla. Kamil’e IŞİD’in elindeki kentlerde yaşam, epey çekici geliyor.“Yaz bitmeden büyük ihtimalle giderim Suriye’ye orada işimi kurar sonradan da olaylar yatıştığında evlenirim Suriye’de yaşarım”, Kamil kafasında hayat planını böyle kuruyor.

Ankara’nın Hacıbayram semtinden, Suriye’nin IŞİD kontrolündeki Rakka kentine gidenler de aynı motivasyonu dillendiriyor. Bir yandan Arapça ve Kuran dersleri alıp, diğer yandan voleybol oynuyorlar, havuza giriyorlar. Türkiye’de sahip oldukları yaşamdan daha büyülü, öyle anlaşılıyor.

Gerçi Kamil biraz sıkılmış. “Artık hep Suriye’den gelenlerle kaynıyor oralar, ben çoğuyla anlaşamıyorum.” Ama tek motivasyonu bu değil. İmanlı bir genç Kamil. Kendince güzel bir dünya düşlüyor: “İslam devleti olacak işte, tam benim istediğim gibi.”

‘Ateistlerin Alevilerin ölmesi lazım’
Nasıl bir “güzel dünya” kafasındaki? Anlatıyor: “Güzel bir dünya için ateistlerin, Alevilerin ölmesi lazım.” Elmalılı Hamdi Yazır’ın Kuran mealini alıyor eline, buluyor sayfayı. “Bak”, eliyle gösteriyor, “Kafirleri öldürün yazıyor.” Ateistlerin zaten hiç şansı yok, ama Kamil Alevilerin de kafir olduğunu düşünüyor.

Bugünkü düzenden rahatsız. “Bu düzeni ancak biz yıkabiliriz” diyor. “Bak, mahallenin esrarkeş, kötü alışkanlık sahibi gençlerine, hepsi şimdi abdestli müslümanlar. Yeni bir dünya, bizim temizlik yapmamızla başlayacak. Kötü alışkanlıkları olanları kazanmaya çalışıyoruz.”

Uyuşturucu bağlantısı
Uyuşturucu bağlantısı, aynı gece 10’dan fazla kişinin IŞİD’e katılmak üzere “Ben Suriye’ye gidiyorum ve Türkiye, İslam Devleti olasıya kadar dönmeyeceğim” notu bırakarak terk ettiği Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde de göze çarpıyor. İlçede, özellikle Nakşibendi tarikatının içinde oluşturulan şebekeyi anlamak için, birçok mahalleliyle konuştuk. Birçoğu, mahallenin tam ortasında yer alan bir markete işaret ediyor. “IŞİD’e mali desteği bunlar sağlıyor. Her pazar piknik yaparlar, tüm malzemelerini bu bakkaldan alırlar.” Mahallenin gençleri, marketlere ilgili farklı iddialara sahip. Gençlere göre marketin sahibi, uyuşturucu satıcısı olarak biliniyor.

Hacıbayramlı Yaşar da, IŞİD’e katılarak Suriye’ye giden, yaralanınca ülkeye dönen oğlu örgütle ilk başta ilişkisini geliştirdiğinde, çocuğunun bu takva gösterisinin, mahallede çok yaygın olan uyuşturucuyla örülmüş bir hayat yaşamasından daha iyi olabileceğini düşünmüş.

Antep’te Kamil’le görüşmek için gittiğimiz sokaklarda gece vakti gezerken, esrar kokusunun sokakları sardığını fark ediyoruz. Bu yoksul mahallelerde gençler arasında madde bağımlılığı oranı çok yüksek.

Mahalleli de aynı fikirde. Konuştuğumuz ve ismini vermek istemeyen birkaç mahalleli, “Örgüte aldıkları çocukların çoğu serserilik peşinde koşan, madde kullanan ve kavga etmeden duramayan insanlar” görüşünü dile getiriyor.

Mahallelerde gerilim tırmanıyor
Göllüce’de bir başka mahalle sakiniyle sohbete koyuluyoruz. O da oğlunu Kuran öğrenmesi için, İslamcı şebekenin parçası olan kurslardan birine yollamış. Örgüt gençten cihat için Suriye’ye gitmesini isteyince, genç, babasına danışmış. Baba, milliyetçi eğilimlere sahip. Oğlunu bu savaşa göndermemesinin gerekçesini, bir başka savaşta arıyor: “Yıllardır Güneydoğu’da süren savaştan kaçanlar cihat yapsın, biz oğlumuzu neden gönderelim?” Neyse ki oğul, babasının sözünü dinlemiş ve Suriye’ye gitmemiş.

Fakat Suriye gerçekliği, bu mahallelere çoktan gelmiş durumda. Ünaldı, Şehreküstü, Türkmenler, Saçaklı, Cengiz Topel, Saçaklı ve Düztepe mahallelerinde, geride bıraktığımız haftalarda hemen her gece mahalleliyle, savaş sonrası gelip buraya yerleşen Suriyeliler arasında kavga çıktı.

Yaşanan olaylardan sonra birçok Suriyeli şehri terk etti. Otogara gittiğimizde, her köşede, derdest edilmiş eşyalarının üzerine oturan Suriyeliler vardı. Çoğunluğu Diyarbakır, Malatya, Kilis, Adıyaman ve Mardin’e gitmeye karar vermişti.

“Buradaki mahallede tehdit ediliyoruz. Her akşam esrarlı kişiler eve gelip bizi taciz ediyordu. Bu son olaylardan sonra artık burada yaşayamayız.” Suriyeliler önce konuşmaktan çekiniyor, sonra içinde bulundukları yoğun duygular patlarcasına anlatmaya başlıyorlar.

‘Orada size Erdoğan bakacak’ dediler
“Bize en çok ‘Suriye’den ayrılırken bunların olacağını düşünmediniz mi, niye geldiniz’ diye soruyorlar. Bize dediler ki ‘Orada size devlet bakacak, Erdoğan bakacak, iş ve ev verecekler’, biz de geldik.” Gerçekten de Suriyeliler Antep’e ilk geldiklerinde, toplu taşımada, lokantalarda, kaldıkları evlerde para vermeleri gerektiğinde hep “Erdoğan’ın misafiriyiz” diyorlardı.

Sonradan, anladılar. Zamanla bambaşka bir tabloyla karşılaştılar. Suriyeliler, Antep’in kölelik koşullarında çalışan işgücü kaynağına dönüştü. Ev kiraları tavan yaptı. 10 metrekarelik dükkanlarda 30 Suriyeli’nin yattığını görmek kentte sıradanlaştı.

Daha kötü öyküler de anlatılıyor. Suriyeliler, kira karşılığı, iş karşılığı, bazen yemek karşılığında kadınlarla birlikte olunmak istendiğini anlatıyor.Otobüs şoförleri, “O kadar fazla Suriyeli kentten gidiyor ki, sırf Suriyeliler için ek sefer koyduk” diyor.

Antep’teki Suriyeliler, yoğun olarak İnönü Caddesi’nde ticaret yapıyordu. Caddenin üzerinde çoğu dükkanda bulunan Arapça tabelalar önce Anteplilerin saldırılarında hedef oldu, ardından AKP’li Fatma Şahin’in talimatı üzerine kaldırıldı.

Halen caddede tutunan, vitrininde üç yıldızlı Suriyeli muhaliflerin bayrağının bulunduğu lokantaya giriyoruz. Civardaki Suriyelilerin çoğu, burada yemek yiyor. Duvarda muhaliflerin bayrak ve afişleriyle, Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafı ve seçim afişleri yan yana duruyor.

Erdoğan ve AKP’nin politikaları, Antep’te çok karmaşık bir sorunlar yumağı ortaya çıkarmış durumda. Gericilik politikaları ve sefalet koşulları, İslamcı örgütlerin örgütlenmesine zemin yaratıyor. Fakat Suriye’ye karşı yürütülen savaşın parçası olarak Türkiye’ye getirilen Suriyeliler, ücretleri düşürüp kiraları yükselttikleri için aynı İslamcı taban tarafından “misafirler” olarak değil, “düşmanlar” olarak görülüyor.

Kentte cihat örgütlenmesi hız kesmiyor. Savaş bitip Antepli cihatçılar buraya geri döndüğünde, sorunlar yumağı daha da karmaşıklaşacak.

* Gencin ismini değiştirdik.

IŞİD Türkiye’de nasıl örgütleniyor?

soL – Haber Merkezi
Wednesday, 24 September 2014

Urfa’da gizli bir IŞİD hastanesi

Türkiye’deki IŞİD şebekesi, militan devşirme örgütlenmesinden ibaret değil. Örgütün sınır komşusu olan Urfa’nın merkezindeki iki katlı bir villa, IŞİD’in gizli hastanesine dönüştürülmüş durumda.

(soL – Urfa, Haber Merkezi) Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Türkiye’deki şebekesi, çeşitli boyutlarıyla ortaya çıkmaya başladı. Farklı illerde örgütlenme faaliyetleri yapan şebekeler, örgütün Türkiye’deki varlığının tek boyutu değil. Örgüt, Türkiye’yi yalnızca bir örgütlenme havzası değil, aynı zamanda lojistik merkez olarak da kullanıyor.

Şanlıurfa’nın merkez ilçesi Karaköprü’nin Yamaç Evleri mevkiinde, görece tenha bir bölgede bulunan villa tipi bina, dışarıdan bakıldığında, yeni dönem müteahhit zevksizliğinin İslami desenleri beceriksizce kullandığı diğer çirkin binalardan farklı görünmüyor. Oysa villa, IŞİD tarafından tam teçhizatlı bir hastane olarak kullanılıyor.

Urfa, sınırın Suriye tarafını büyük oranda IŞİD kontrol ettiği için örgüt açısından önemli bir il. Akçakale’nin karşısında bulunan Tel Abyad, bu senenin başında IŞİD tarafından ele geçirilmişti. IŞİD’in “kalesi” sayılan bu bölge, hatırlanacağı üzere örgütün elinde bulunan 49 konsolosluk rehinesinin de Türk yetkililere teslim edildiği yerdi.

Şimdiye dek çeşitli kereler, Suriye’deki çatışmalarda yaralanan IŞİD militanlarının Urfa’daki hastanelerde tedavi edildiği iddiaları gündeme gelmişti. Eylül ayı başında IŞİD’in saha komutanlarından Ebu El Veled El Libi’nin kentteki bir hastanede tedavi olduğuna dair iddialar gündeme gelmiş, Urfa Emniyeti iddiayı yalanlamıştı. Ardından Taraf gazetesi, örgütün sonradan öldürülen lideri Bağdadi’nin sağ kolu Ahmet el H.’nin de aralarında bulunduğu 8 militanının ildeki hastanelerde tedavi edildiği iddiası ortaya atıldı.

Son olarak iki gün önce Hürriyet’te yayınlanan Dinçer Gökçe imzalı haberde, Kobane’deki çatışmalarda yaralanan 28 yaşındaki Ammar Alo isimli IŞİD militanının önce Akçakale Devlet Hastanesi’ne getirildiği, durumu ağır olduğu için buradan Şanlıurfa Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne aktarıldığı belirtildi. Hürriyet’e konuşan bir hastane görevlisi, IŞİD militanının tedavi gördüğü odanın kapısında polislerin beklediğini öne sürmüştü.

Tüm bu haberlerin ardından Urfa Valisi İzzettin Küçük, iki gün önce bir açıklama yaparak, “Şanlıurfa’da tedavi gören hiçbir IŞİD üyesi yoktur, bunu bilmenizi isterim” dedi.

‘Danışma odası’nda Türkiye bayrağıyla IŞİD bayrağı yan yana
Oysa kentte yalnızca tedavi gören IŞİD militanları değil, örgüte ait bir hastane bulunuyor.

Hastane olarak kullanılan bina, ortadaki. Bölgedeki çoğu bina, villa tipinde yakın zamanda inşa edildi. Binanın ameliyathane olarak kullanılan odalarının dış cephelerinde yedi klima motoru görülüyor.

Karaköprü’de bulunan binanın girişinde, sedyelerin girip çıkması için düşünülmüş bir rampa dikkat çekiyor. Binaya girildiğinde, sağ tarafta katın geri kalanından bir perdeyle ayrılarak yaratılmış olan bölüm, “danışma odası” olarak tasarlanmış. Danışma odasında dikkat çeken ayrıntı, Türkiye bayrağıyla IŞİD bayrağının yan yana asılmış olması.

Binanın içinde Türkçe ve Arapça levhalarla, acil müdahale odası gibi farklı bölümlerin ne tarafta olduğu belirtiliyor.

soL, hastanenin yoğunluğunu takip etti. Hastanenin düşük yoğunluklu çalışması, dikkat çekmesi istenmeyen bu binanın, üst düzey örgüt yetkililerine hizmet verdiği izlenimi uyandırıyor. Binada görev yapan sağlık personelinin aksansız bir Arapça konuşması, Türkiyeli olmama ihtimallerini güçlendiriyor.

‘BM yetkilisi’ kisvesiyle medikal malzeme alıyorlar
Sınırın hemen öte yanında, başta Rakka kenti olmak üzere geniş bir bölgeyi kontrol eden örgüt, niye orada değil Türkiye’de bir hastane kurmak ihtiyacı hissetti? Yanıt, medikal malzemeye erişim kolaylığı gibi görünüyor.

soL, bina yakınında bulunan tıbbi malzeme dükkanları ve eczanelerin çalışanlarıyla görüştü. Çalışanlar, söz konusu binadan gelen kişilerin kendilerini “Birleşmiş Milletler görevlisi” olarak tanıttıklarını aktardı.

‘Lojistik ihtiyaçlarının karşılandığı biliniyor’
HDP Urfa Milletvekili İbrahim Ayhan, benzeri iddiaların kendilerine de ulaştığını fakat henüz doğrulayamadıklarını belirtti: “Akçakale’de, Antep’te tedavi edildikleri iddialarını da meclise taşıdık ve herhangi bir yanıt alamadık. Ayrıca askerin IŞİD’in mühimmat olmak üzere lojistik ihtiyaçlarını karşıladığı, sınırdan rahatlıkla gelip geçtikleri de biliniyor.”

Karaköprü Kaymakamlığı yetkilileri, konuyla ilgili bilgileri olmadığını, iddiayı ilk kez soL’dan duyduklarını ve araştıracaklarını ifade etti.

KAYNAKLAR

http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/bir-ayda-sadece-konyadan-150-kisi-iside-katildi-haberi-98038
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/isid-ankaradan-nasil-militan-devsiriyor-haberi-95787
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/isid-turkiyede-nasil-orgutleniyor-kocaeli-ornegi-haberi-95976

This entry was posted in DÜNYA ÜLKELERİ, İrtica, ORTADOĞU ÜLKELERİ, Politika ve Gundem, RADİKAL İSLAM, SİYASİ TARİH, TERÖR, TSK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *