„BAYRAM BENİM NEYİME sendromu“na karşı direnmek

Aydoğan KEKEVİ
28 EKİM 2014

„BAYRAM BENİM NEYİME sendromu“na karşı direnmek..

Yanılmıyorsam çoğumuz yoğun bir „Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamakla kutlamamak ikilemi“ içindeyiz.

Ben de bunlardanım; buruğum, kutlamak içimden gelmiyor:

Gelmiyor çünkü;

Çankaya’nın adı beştepe olmuş; „Laik Cumhuriyet“in sadece Cumhuriyeti kalmış; adı da içeriği de amacından saptırılmış ilkelerinden soyutlanmış eğitimi „kız oğlan düşmanlığı“yla 4+4+4 dönüştürülmüş;

„dincilik“ siyasetin tepesine dikildiği yetmezmiş gibi gelip bir de „Beştepe“ye çökmüş; „Çankaya“ ve „Anıtkabir“ simgesel olarak şimdilik kalmış; Bayrağın kutsallığı yere indirilmiş; „milleti sevmek“ demek olan „milliyetçilik/ulusalcılık“ ayaklar altına alınmış; ihanetin her türlüsü tavan yapmış; katiller hırsızlar makam kapmış; terörün teröristin her türlüsü meydanlara dökülmüş; ve daha da acıklısı bütün bunlar ve daha fazlası olurken muhalefet ya melül melül bakmış ya da faillerine „cankurtaran simidi“ atmış:

Özetle „hal ve gidişat“ Mustafa Kemal’in „NUTUK/SÖYLEV“ da/de çizdiği 18 Mayıs 1919’a ramak kalmış..

* * *

„Eeee peki böyle bir durumda daha neyi, neden…?“ sorusu sürekli olarak bir çoğumuzun beynini kemirirken „Cumhuriyet’in 91.yılı“nı mı kutluyoruz kutlayacağız?

Soru yerinde, hatta haklı da gözüküyor; peki ama gerçekten „olması gerekeni“, yaşamın „var olma“nın, direnişin gerektirdiğini mi yansıtıyor yoksa duygularımızı bıkkınlığımızı yılgınlığımızı mı yansıtıyor?

Soru da sorun da bu!

Ama asıl sorulması gereken soru da sorun da”olmak veya olmamak”tır.

İşte bu nedenle „Evet kutlayacağız hem de bunlara rağmen kutlayacağız!; Çünkü kutsal olan, değerli olan, zafere götürecek olan „Bunlara rağmen“ kutlamak, kutlayabilmektir var olduğunu yüzlerine bağırabilmektir“;

* * * * *

* KUTLAYACAĞIZ çünkü her şeyden önce bu kutlama sıradan bir „Bayram Kutlaması“ndan öte dünyaya bir „Var oluş“ duyurusudur; gidişata tepkidir; kararlılık gösterisidir:

İşte onun için KUTLAYACAĞIZ;

* „Bayram benim neyime“ yılgınlığından kurtulmamızın yaşamsal değeri olduğundan KUTLAYACAĞIZ!

Ve

* bize bağımsızlığı, laikliği onurlu olup onurlu yaşamayı, insan olmayı öğrettiği için KUTLAYACAĞIZ;

* bize aklımızı çağdaşlığı bilimi kullanmayı öğrettiği için KUTLAYACAĞIZ;

* „Biz buradayız“ demek için KUTLAYACAĞIZ:

* „Akıl“ın „Kemalistler“in emperyalizme gericiliğe bayıla teslim olmadığını, olmayacağını dosta düşmana göstermek için KUTLAYACAĞIZ;

* birliğimizi dirliğimizi ve kardeşlikten doğan gücümüzü göstermek için KUTLAYACAĞIZ;

* „Cumhuriyetin kazanımları“nı teslim etmeyeceğimizi bağırmak için KUTLAYACAĞIZ:

Nihayetinde;

* alınanları er geç geri alacağımızın kararlılığını göstermek için KUTLAYACAĞIZ!

Özetle içeriye ve dışarıya Kemalist bir manifesto duyurusu için bir araya geleceğiz..

* * * *

Ve hepsinden önde ebedi Önderimiz

“Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1933, Ankara” da

“Türk Milleti!

Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.

Ne mutlu Türk’üm diyene!”
dediği için KUTLAYACAĞIZ!

„10.YIL KONUŞMASI’nın tümünü aşağıya alıyorum.

Konuşmayı paylaşan Sayın Murat BİNZET’e teşekkürlerimle.
Aydoğan KEKEVİ 28 EKİM 2014

Mustafa Kemal Atatürk, 29 Ekim 1933, Ankara:

“Türk Milleti!

Kurtuluş savaşına başladığımızın 15’inci yılındayız. Bugün cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.

Kutlu olsun!

Bu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.

Yurttaşlarım!

Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkarane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kafi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.

Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir.

Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür. Türk milletine çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün beşeriyette hakikî huzurun temini yolunda, kendine düşen medenî vazifeyi yapmakta muvaffak kılacaktır.

Büyük Türk Milleti,

On beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vaat eden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medenî alem, az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafıyla, atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.

Türk Milleti!

Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.

Ne mutlu Türk’üm diyene!”

Mustafa Kemal Atatürk,
29 Ekim 1933, Ankara

This entry was posted in ATATURK, DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *