Mustafa Mutlu
22 Kasım 2013
Aydınlık
Kadın korkusu
Adam, Meclis Başkanvekili… Öyle sıradan bir meclisin de değil; Atatürk’ün kurduğu laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Millet Meclisi’nin Başkanvekili…
Adı; Sadık Yakut.
Meclis’te AKP Kayseri Milletvekili olarak bulunuyor.
Yani Atatürk ve arkadaşlarının, kadınları kölelikten vatandaşlığa dönüştürmek ve tüm vatandaşları eşit ve özgür kılmak için yüzlerce yasal düzenleme yaptığı Meclis’in, bugünkü ikinci adamı!
Tüm bunları unutuyor ve aynı evde kalan “kızlı-erkekli” öğrencileri aşağılayan Başbakan’ın gözüne girmek için gericilik bayrağını daha da yükseğe dikiyor:
“Kızlı-erkekli eğitim yanlış! Karma eğitimi kaldıracağız!”
Dün de bu sözlerinin arkasında durduğunu açıklıyor.
***
İyi de… Nerede, kime söylüyor bu sözleri?
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tören salonunda, 81 ilden gelen kızlı-erkekli Çocuk Hakları Komitesi üyelerine…
Gericilik zehrini, onların saf beyinlerine şırınga ediyor!
***
Artık Sağır Sultan bile biliyor:
Bunların aklı fikri “ayırmakta…”
Türk-Kürt diye ayırdılar…
Alevi-Sünni diye böldüler…
Şimdi de kadın-erkek diye koparıyorlar!
Karşı cinse karşı bir mahcubiyetleri olsa gerek ki…
Durmadan onlardan kaçmayı hayal ediyorlar!
Kadını sürekli olarak “cinsel kimliğiyle” gündeme getirip aşağılıyorlar.Aslında böyle yaparak sadece kadınları değil; onların babalarını, kardeşlerini ve oğullarını da aşağılıyorlar.
“Madem siz karınızın, annenizin, kardeşinizin namusunu koruyamıyorsunuz, o zaman devlet olarak biz koruruz” demeye getiriyorlar!
Kendileri gibi düşünmeyen herkesi, namussuz, onursuz, ahlaksız ilan ediyorlar!
***
Hatırlayın; düne kadar ne diyorlardı?
“Biz özgürlüklerden yanayız… Kimse kimsenin inancına, düşüncesine ve yaşam biçimine karışmamalı…”
Bunu söyleye söyleye saf liboşları kandırdılar ve türbanı önce üniversiteye, sonra kamusal alana ve en son da Meclis’e soktular…
Ancak isteklerinin bu kadarla sınırlı kalmayacağı açıktı:
Sıra eninde sonunda yasaklar koyarak ve tüm halkın yaşam biçimine karışmaya gelecekti…
Şimdi, bunu yapıyorlar!
Hiç kuşkunuz olmasın, yakında başka taleplerini de dillendirecekler:
Bindiğimiz toplutaşıma araçlarından başlayıp, eğlence ve dinlenme mekânlarını, hastaneleri, kamu dairelerini, parkları, asansörleri, belki de yürüyeceğimiz yolları bile ayıracaklar!
***
Bunun adı “kadın takıntısı”dır…
Psikoloji bilimine göre de…
Her takıntının arkasında büyük ve bastırılmış bir “korku” vardır!
Umarım, kadınlarımız bu “belaltı ayrımcılığa” hak ettiği yanıtı verirler ve kendilerinden korkmakta ne kadar haklı olduklarını bu adamlara gösterirler!