Milliyet’in ihaneti perde görevi * O’na uygun tek koltuk Yüce Divan sandalyesi! * Gizli tutanakları kim servis etti!

Dr.Doğu Perinçek
13.09.2013 Aydınlık

Milliyet’in ihaneti perde görevi

Gazetecilik namusu, Türkiye’de aranan bir değerdir.
Fikret Bila’nın yönettiği Milliyet’in görevi,
gizli ihanet anlaşmalarına perde yapmak mıdır?

Gazetecilik, gizli ihanet anlaşmalarıyla kirlenen sicilleri temizlemek midir? Fikret Bila, Derya Sazak’ın yerini hakkıyla doldurdu. Ağabeyleri Dursun Bila’yı ve Hikmet Bila’yı iyi tanırım. Pırıl pırıl insanlardı. Zonguldak’lı bir emekçi ailesidir.

Dün Milliyet gazetesi, manşetini gazetecilik dışı bir göreve ayırmıştı:
Anlaşılan, ABD emperyalizmine Haçlı Seferinde “2 sayfa 9 maddelik gizli
anlaşma”yla bağlananların durumu pek müşkül. Fikret Bila’nın himmetine
muhtaç haldedirler.

O Hizmet Sözleşmesi ile Kuzey Irak’a saldırı öncesinde ABD ile resmî görüşme tutanaklarını birbirine karıştırmak, hokkabazlıktır; fakat gülünç değildir,ayıptır ve o ihaneti gizleme suçudur.

Abdullah Gül, ABD ile yaptığı “2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşma”yı ağzından kaçırmıştır. Kendisini önemli gösterme telaşıyla, yaptığı gizli sözleşmeyi açığa vurmuştur:

Çok somut, Abdullah Gül, “2 sayfa 9 maddelik gizli bir anlaşmadan” söz ediyor;
Powell ile yaptığını da söylüyor.Milliyet’in perdeleme haberinde sözü edilen görüşmeler, gizli anlaşma değil,tutanak.O tutanaklar, “2 sayfa 9 madde” değil, çok uzun.Orada konu, ABD’nin Irak’a silahlı saldırısı sırasında yapılacak uygulamalar.”2 sayfa 9 maddelik anlaşma” ise, stratejik kapsamda.Konuyu yine Abdullah Gül, açıklıyor:

Abdullah Gül, ABD’nin ve İsrail’in Ortadoğu’daki rejimleri değiştirme, Türkçesi Müslüman alemine Haçlı Seferinde hizmet görevi üstlendiğini kendi ağzıyla açıklamaktadır. Hem de her stratejik dönemeçte:

İşçi Partisi, o “2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşma”nın içeriğini 2003 yılı 13 Temmuz günü kamuoyuna açıkladı. Abdullah Gül, o günden beri kıvranmaktadır.Bu gizli anlaşmanın altında Abdullah Gül’ün imzası bulunmaktadır. ABD emperyalizmi, kendisine hizmetle bağlanan yetkililerden bu tür anlaşmalarda imza alıyor.

Hizmet sözleşmesinden kaytarma yollarını kapıyor.Bu anlaşmanın aslının fotokopyaları Genelkurmayda ve geçmişte komuta kademesinde görev yapmış bazı generallerde de bulunuyor. Bunu biz, kesin olarak biliyoruz, söylenti değil.Ne yazık ki, bu tür belgelerin bir baskı ve tehdit aracı olarak kullanılması tepelerde adet haline gelmiş. Devletin çürüdüğünün bir başka belgesidir.

Biz, bunu da kınıyoruz. Kişisel kaygılar,vatanseverliğin önüne geçiyor. Ama az kaldı, bu gizli anlaşmanın aslı pek yakında yayınlanacak.Gizli Hizmet Sözleşmesinin içeriğini 13 Temmuz 2003 günü açıklamıştık. Evet,Milliyet’in 10 yıl geçti dediği doğru. Perdelenen anlaşmadan bu yana geçen on yılda, bütün maddelerin uygulandığına tanık olduk:

2 Nisan 2003 günü Ankara’da Gül’ün imzaladığı 9 maddenin özeti

1. Türk askeri Irak’ın kuzeyinden çekilecek, sınır harekâtlarına son
verilecek ve PKK’ya askerî harekât için ABD’den izin alınacak.

2. Ankara yönetimi anlaşmaya uymazsa, ambargo ve askerî yaptırım uygulanacak.

3. ABD’nin İran ve Ortadoğu harekâtlarına aktif destek ve katılım sağlanacak.

4. Türk ordusunun asker ve silah gücünde indirim yapılacak.

5. Irak’ın kuzeyinde kurulan kukla devlet Türkiye tarafından resmen tanınacak.

6. PKK/KADEK elemanlarına geniş kapsamlı af getirilecek ve PKK yasallaştırılacak,

7. Güneydoğu belediyelerine özerklik sağlanacak ve adım adım federasyona geçilecek.

8. Kıbrıs’ta Denktaş devre dışı bırakılacak ve Annan Planı küçük
değişikliklerle uygulanacak. Ege’de Yunanistan’ın taleplerine esnek tavır alınacak.

9. Ermenistan’a yönelik kısıtlamaların kaldırılacak.

Vatana ihanet suçu işlenmiştir, Sorumlular yargılanacak
Vatana ihanet suçu işlenmiştir. İhanet vesikaya bağlanmıştır.
Cumhurbaşkanı koltuğunda oturan imzasıyla sorumludur.

Türkiye’de ihanetin üzerine yürüyen, İşçi Partisi’nden başka muhalefet yoktur. Meclisteki muhalefet partileri ve CHP-MHP milletvekilleri bu ihanete ses çıkarmamaktadırlar. Devlet Bahçeli ve Kılıçdaroğlu, büyük ihanete on yıldır bekçilik görevi yapıyorlar.Milliyet gazetesi, ihanete perde görevi yapmıştır.

Abdullah Gül ile ilgili hangi belgeleri verdiler

İşçi Partisi heyeti dün Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fikret Bila’yı ziyaret etti. Dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile 2 Nisan 2003 yılında yaptığı 2 sayfa 9 maddelik hizmet sözleşmesine ilişkin dosya Bila’ya sunuldu.

Milliyet Gazetesi’nde önceki gün “İşte 10 yıllık sır” manşetiyle Abdullah Gül ve Colin Powell arasında 2003 yılında yapılan anlaşmaya dair bir haber yayımlandı. FiKret Bila imzalı haberde, 2 Nisan 2003 tarihinde iki dışişleri bakanı arasında tezkerenin reddine ilişkin yapılan görüşmenin tutanaklarına ve protokollere yer verildi.

Ancak söz konusu anlaşmanın 3 madde olduğu ve ABD askerlerine hastane hizmeti gibi konuları içerdiği iddia edildi.Abdullah Gül’ün yaptığı 2 sayfa 9 maddelik hizmet sözleşmesi ile ilgili elinde belgeler bulunan İşçi Partisi, Bila’ya anlaşmanın gerçek içeriğine ilişkin bir dosya sundu. Dosyada bulunan belgelerden bazıları şunlar:

* Gül’ün Vatan Gazetesi’nden Sedat Sertoğlu’na verdiği röportajın” Senin oturduğun koltukta ABD Dışişleri Bakanı Powell oturuyordu.Onunla 2 sayfa 9 maddelik bir plan üzerinde anlaştık. Ama ben her yaptığımı kalkıp açıklayamam ki” itirafının da bulunduğu 3 Mayıs 2004 tarihli küpür,

* Gül ve Powell arasında yapılan 2 sayfa 9 maddelik gizli hizmet sözleşmesinin içeriği,

* İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Hasan Basri Özbey tarafından
Milliyet’in haberi üzerine dün yapılan basın açıklaması,

* İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in 16 Temmuz 2003 tarihinde millet vekillerine gönderdiği “Abdullah Gül ABD Dışişleri Bakanı Powell ile 2 sayfa 9 maddelik bir gizli mutabakat yaptığını itiraf ediyor” başlıklı mektubu,

* Doğu Perinçek’in Aydınlık’ta 4-5 Eylül tarihlerinde yayımlanan
Gül-Gülen-Kılıçdaroğlu’nun ‘restorasyon hükümeti planı’nı konu alan yazıları yer alıyor.

Görüşmede heyet Bila’ya, bu sözleşmeyi İşçi Partisi’nin gündeme taşıdığını ve Milliyet Gazetesi haberinin gerçek anlaşmayı yansıtmadığını vurguladı.

Gül’ün gizli hizmet sözleşmesi imzalayarak “vatan hainliği”suçu işlediğini iddia eden heyet, Milliyet’in yaptığı haberle Gül’ün suçunu akladığını belirtti. Gül’ün restorasyon hükümeti için son dönemlerde parlatıldığını anlatan heyet üyeleri haberin zam anlamasını da bu sebeple dikkat çekici bulduğunu belirtti.

Aydınlık Cuma, 13 Eylül 2013
Hasan Basri Özbey:

O’na uygun tek koltuk Yüce Divan sandalyesi!

Özbey, açıklanan belgelerin hizmet aktinin sadece alt protokollerini kapsadığını söyledi ve asıl sözleşmeyi gizlemeye çalıştığına dikkat çekti

İşçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey, dün Ankara’da bir basın açıklaması yaparak Milliyet gazetesinde yayımlanan Gül-Powell gizli anlaşmasını değerlendirdi. Özbey açıklamasında özetle şunları söyledi: “12 Eylül 2013 tarihli Milliyet gazetesinde ‘İşte 10 Yıllık Sır’ manşetiyle Abdullah Gül ve ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell arasındaki görüşmeye ait olduğu belirtilen 7 Nisan 2003 tarihli protokol yayınlandı. İngilizce belgede anlaşmanın lojistik amaçlı 3 temel maddeden oluştuğu, 17 maddelik prensipler listesini kapsadığı görülmektedir.

2 Sayfa 9 maddelik gizli sözleşme

“Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı olduğu dönemde, 2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara’da ‘2 sayfa 9 maddelik gizli bir plan yaptığını’ itiraf etmiştir. “Gül’ün gizli anlaşma itirafı, 24 Mayıs 2003 günü Vatan gazetesinin birinci sayfa manşetinden yayınlanmıştır. Gül’ün açıklamasına göre anlaşma ‘2 sayfa 9 madde’dir. Ayrıca yazılıdır ve gizlidir.

YENİÇAĞ 13 Eylül 2013

Gizli tutanakları kim servis etti!

Gül-Powell arasındaki gizli anlaşma gündeme bomba gibi düştü.MHP’li Halaçoğlu, “Abdullah Gül’ün parti kurma aşamasında sızdırılan gizli belge, AKP’yi bitirme operasyonudur” dedi.Dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile 2 Nisan 2003’te yaptığı “gizli anlaşma”nın “sızdırılması” gündeme bomba gibi düştü.

Milliyet’in haberine göre, Gül-Powell anlaşmasında, “İncirlik ve diğer Türk askeri hastanelerinin Irak’ta yaralanan ABD askerleri için kullanılması, ABD hava unsurlarının Türkiye üzerinden K. Irak’a geçirilmesi, ABD güçleri için gerekli malzemelerin Türkiye’den Irak’a teslimatı” yer alıyor.

Bu anlaşma ile Gül’ün Türkiye’nin ulusal çıkarları aleyhine ABD’ye ödünler verdiği, Ankara’nın PKK’ya karşı harekât yapmayacağı, ABD askeri harekâtlarında Türkiye’nin Washington’un taleplerini şartsız kabul edeceği, K. Irak’taki Türkmenlerin göç ettirilmesine tepki vermeyeceği, ABD’nin isteği üzerine Türk ordusunun küçültüleceği, K. Irak’ta kurulacak Kürdistan’ın Ankara tarafından resmen tanınacağı öne sürülmüştü.

Erdoğan’ı yıpratır

“Gizli anlaşma”nın sızdırılmasını yorumlayan MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, “Abdullah Gül’ün parti kurma aşamasında olduğu söyleniyor. Hükümetin de zaafa uğramasına yol açacak bir durum. Şimdi yayınlanması ilginç” dedi.

Belgeleri, “AKP’yi çökertme operasyonu” olarak yorumlayan Halaçoğlu, şöyle konuştu:

“Anlaşmadaki maddeler bugün de uygulanıyor. AKP her yönüyle sarpa sardı. Tutanakları okuduğunuz zaman Gül’ün Türkiye’yi savunduğu görülüyor. Bundan da daha sonra Başbakan Tayyip Erdoğan’ın daha çok taviz verdiği sonucu ortaya çıkıyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan ile arasında rekabet çıkarsa o zaman Abdullah Gül’ün Türkiye’nin çıkarlarını koruduğu yönünde bir tanım getirilecek. Erdoğan ise ABD’ye taviz veren bir Başbakan olarak görülecek. Bunun zamanlaması da ayrıca önemli.

Ağır suçlama

CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç de, Gül-Powell arasındaki gizli anlaşmanın “Köşk” tarafından sızdırıldığını düşündüğünü söyledi. Gül’ün anlaşma metnini sızdırarak “kendini kurtarmaya çabaladığını” savunan Genç, “Gül, bir şey kazanmak istiyor. ‘Aleyhime kullandınız ama bildiride bir şey yok’ izlenimi yaratmak istiyor” dedi.

Anlaşma metninin içeriğinin yanlış olduğuna inandığını ifade eden Genç; “Gördüğümüz anlaşmanın tam metni midir, değil midir bilemiyorum. Bildirinin basında çıkan boyutu özü değil. Bana göre göz boyama var. Gül uzun zamandır sıkıştırılıyor. Anlaşmayı o şartlarda yapmışsa vatan hainliğidir. Dışişleri Bakanı ülkesini yabancılara satamaz. Böyle bir anlaşma yapması yetkisizdir, kanunsuzdur, ihanettir” suçlamasında bulundu.

Amerikan askeri için dua etmişti

Başbakan Tayyip Erdoğan, Irak’taki ABD askerlerinin tecavüz ve işkenceleri sürerken, 31 Mart 2003 tarihli The Wall Street Journal’de yayınlanan makalesinde, “Irak’ta savaşan ABD’li kahraman bay askerlere, en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en kısa zamanda dönmeleri arzusuyla dua ediyoruz” şeklinde ifade kullanmıştı.

Erdoğan, Irak’ta 6.5 milyon çocuğun ABD’nin kurşunlarıyla öksüz, 2.5 milyon kadının da dul kaldığı dönemde sesini çıkarmamıştı.

Irak’ta, ABD tarafından kadın ve çocuk ağırlıklı 1,5 milyon kişi katledilmiş, 150 binden fazla kadın ise tecavüze uğramıştı.

ABD askeri, Felluce’deki Halife Raşid Camisi’ni de ahıra çevirmişti.

Nur’un feryadı hafızalardan silinmedi

Yaşlı ve çocukların oluşturduğu 1.5 milyondan fazla Müslümanın işgalciler tarafından katledildiği Irak’ta, Ebu Gureyb Hapihanesi’ne atılan kadınlar tecavüze uğradı. Nur isimli Iraklı kadın, Türk parlamenterlere 2004’te gönderdiği mektupta “Vahşi, kana susamış hayvanlar gibi, bedenlerimize saldırıyorlar. Allah için bizleri ve onların piçlerini öldürün” diye haykırmıştı. O mektupta şu satırlar yer almıştı:

“Burada yapılanlar, Filistinli gençlere ve kadınlara yaptıklarından daha berbat. Orada fiziki işkence yapıyorlardı. Oysa burada her gün ırzımıza geçiyorlar. Biz dünden ölüme razıyız. Size yalvarıyoruz; gelin ve kurtarın bizleri.”

Tezkerenin reddi, ipleri koparamadı

1 Mart tezkeresi, Türk-ABD ilişkilerinde kırılma noktası olarak biliniyor. ABD’nin Irak’ı işgal amacıyla Türkiye’ye 80 bin ABD askeri ve 250 savaş uçağı konuşlandırma, havaalanları ve limanlardan yararlanma taleplerinin uzun müzakereler sonucunda Ankara’nın istekleri ve koşulları yönünde daraltılmasından sonra Meclis’e sevk edilen 1 Mart 2003 tezkeresi reddedilmişti. Bu süreçte Türk-ABD yetkilileri arasında yapılan gizli anlaşmalar 10 yıl boyunca tartışmalara konu olmuş, Türkiye, harekâtın başladığı 20 Mart 2003’te hava sahasını açmış ve savaş devam ederken, Türkiye-ABD arasında bazı anlaşmalar imzalanmıştı.

İşte “derin saygı”lı o anlaşma

Türkiye Dışişleri Bakanlığı, ABD Büyükelçiliği’ne saygılarını iletir ve Dışişleri Bakanı Colin L. Powell ile Ankara’ya 2 Nisan 2003’te gerçekleştirdiği son gezisi sırasında yapılan tartışmalara ve Büyükelçilik’in 31 Mart 2003 tarih ve 658 numaralı notasına istinaden, Türkiye hükümetinin şu an Irak’ta düzenlenen askeri operasyonlara katılan ABD güçlerine yardım etmesi hakkında talep edilen aşağıdaki isteklerin onaylandığını bildirmekten onur duyar:

“İncirlik gibi diğer Türk askeri hastanelerinin Irak’ta yaralanan ABD askerleri için kullanılması, Türkiye’de olan arama kurtarma timlerinin Irak’a intikali, ABD güçleri için gerekli lojistik malzemelerin Türkiye’den Irak’a teslimatı Türk Genelkurmayı ile tartışılmalı ve karara varılmalı. Büyükelçilik’ten bu notanın ve ilişiktekilerin onaylandığına dair bir nota gelmesinden memnuniyet duyulacaktır. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, ABD Büyükelçiliği’ne en yüksek derin saygılarını iletmektedir.”

Kullanım süreleri doldu

MHP Genel Başkan Yardımcısı Atila Kaya, belgenin AKP’nin ABD’ye teslimiyetinin kanıtı olduğunu söyledi. Kaya, “Böyle bir projede eş başkan olarak görevlendirilmiş olmak demek iradesini, milli çıkarlarını kısaca her şeyini kendisini bu projeye tayin edenlerin eline teslim etmek anlamına gelir” dedi.

Belgenin AKP’nin gerçek yüzünü ortaya koyduğun savunan Kaya,
“Gerçekleri, yeni Osmanlıcılık ve milli duyguları kabartacak bir takım söylemlerle örtmüş olabilirler ama er geç ortayla çıkıyor” diye konuştu. Gül ile Erdoğan arasında politik olarak bir fark bulunmadığını vurgularken, iki isimden birini “iyi” diğerini “kötü” olarak değerlendirmenin yanlış olduğunu savunan Kaya, “Birbirlerinden temelde farkları yok. Sadece bazı üslup farkı olduğu ortaya çıkıyor. Al birini vur ötekine. Yeni ortaya çıkıyor olması da şimdiye kadar bunları besleyen, büyüten, topluma lanse edip sunan çevrelerin bunların kullanım sürelerinin dolduğu konusunda anlayışı ortaya koyuyor” diye konuştu.

İktidar teslimiyet içerisinde

CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile ABD’li mevkidaşı Colin Powell arasındaki “gizli anlaşma” nın sızdırılmasını yorumlarken, CHP’nin o dönem yapılan bazı gizli antlaşmaları açıkladığını, ancak böyle bir durumu ifade ettikleri için hakarete uğradıklarını anımsattı.

İktidar partisi AKP’nin Türk dış politikasını gizli anlaşmalarla yürütmeyi alışkanlık haline getirdiğini ileri süren Haluk Koç şöyle konuştu:

“Eli kalem tutan, gözü gören herkesin vicdanı bir miktar sıkıntıya girecektir. Dışişleri Bakanı’nın Katar’da Suriye muhalefeti ve diğer müttefikleriyle imzaladığı gizli antlaşmayı da ifade ettik. Bu da ortaya çıkacak. 10 yıl sonra haklı çıkacaksak biz bekleriz ama ülkenin çıkarları beklemiyor. Başından itibaren iktidar ediş şekli teslimiyet sıfatının içerisinde. Bunları söylediğimizde, ’Türkiye gerçekten Türkiye’den mi idare ediliyor’sorusunu sormuştuk. Bunun yanıtı bu tip girdikleri ikili bağlayıcı ilişkilerde ortaya çıkıyor.

Gizli sevkiyat Anayasa suçu

Gül-Powell arasındaki “gizli” anlaşmanın Anayasa ihlali olduğunu, Meclis’in hiçe sayıldığını söylediyen Emekli Büyükelçi Onur Öymen, “Can alıcı nokta NİLE denilen arama kurtama timlerinin Türkiye üzerinden Kuzey Irak’a geçirilmesi. Meclis’ten böyle bir yetki aldınız mı. Neydi bu timler ve kaç kişiydi. Bunun açıklığa kavuşturulması gerekir” dedi.

ABD askerlerinin Meclis’ten yetki alınmadan K. Irak’a geçirilmesinin Anayasa ihlali olduğunu vurgulayan Öymen, “Arama kurtarma timleri neyin nesidir, ne zaman Türkiye’ye geldi, ne zaman Irak’a geçirildi. Meclis’ten geçmesi gerekmiyor mu. Meclis’ten geçmemiş bir anlaşma olamaz. Bunun üzerine gitmek lazım. En önemlisi Meclis’ten yetki alınmadan bazı ABD birliklerini Kuzey Irak’a geçirildiği ifadesidir. Böyle bir nota var mı yok mu. Bu yetkiyi nereden aldılar. Abdullah Gül bunu neden açıkladı bilemem. O mu açıkladı, Amerikalılardan mı çıktı Türklerden mi çıktı bu belge açıklığa kavuşturulmalı.”

This entry was posted in DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, EMPERYALİZM, Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *