Ergenekon’un bayrağını gören var mı?

MUSTAFA MUTLU

Ergenekon’un bayrağını gören var mı?

Silivri Mahkemesi önceki gün çok önemli bir karar verdi:
“Ergenekon diye bir örgüt vardır ve bu bir silahlı terör örgütüdür!”

Bu ülkenin son 50 yılı “terör”le geçti.Özellikle benim de içinde olduğum kuşak neredeyse “terörsüz” gün görmedi.Bu yüzden iyi biliriz terör örgütünün ne demek olduğunu…

Başkanı kim?

Bir terör örgütünün başkanı olur…
Bölge ve yurt dışı sorumluları olur…

Mahkeme heyeti önceki gün, Ergenekon diye bir örgütün varlığına hükmetti ama bu soruları yanıtsız bıraktı.Bu durumda böyle bir örgüt var; ancak ne ilginçtir ki bu örgütün birinci, ikinci, üçüncü adamları, yönetim kadrosu, bölge ve yurt dışı temsilcileri yok!

Amblemi ne?
Bir örgütün amblemi olur…
Peki; Ergenekon’un amblemi ne?
Hemen gözünüzün önüne gelen bir amblemi var mı?

Bayrağı nasıl?

Bir örgütün bayrağı olur…
Ergenekon bayrağı diye bir şey gören, bilen var mı?

Bağlılık nerede?
Bir terör örgütünün yöntemi silahlı propagandadır.
Daha fazla tanınmayı ve bilinmeyi amaçlar!

Bu eylemlerde yakalanıp içeri düşen “militanlar” da sonuna kadar örgütlerine bağlıdır.Hiçbiri, “Ben böyle bir örgüt bilmiyorum.Varsa da mensubu değilim” demez.Bırakın örgütün varlığını reddetmeyi, propagandayı sonuna kadar mahkeme salonunda da sürdürür…

Oysa Ergenekon sanıklarının biri bile örgüte sahip çıkmadı.Böyle bir örgütün varlığını kabul etmedi.Tamamına yakını, “Ergenekon” sözcüğünün ne anlama geldiğini bile bilmediğini haykırdı.

Karargâhı nerede?
Bir örgütün karargâhı olur…

Örneğin bu ülkedeki çocuklar bile PKK’nın karargâhının Kandil’de olduğunu bilir!Örgütün varlığından emin olan savcılar ya da yargıçlar, Ergenekon’un karargâhının neresi olduğunu söyleyebilir mi?

Silahları nerede?
Bir örgütün silahları olur…

Soruşturmanın başlamasına neden olan ve kime ait olduğu bilinmeyen birkaç eski antika bomba dışında, bu terör örgütünün yakalanan ya da yakalanmayan silahlarının ne olduğunu bilen var mı?

Herhangi bir Ergenekon sanığının örgüt üniformasıyla, elinde Kaleşnikofla ya da belinde bombayla çekilmiş fotoğrafını gördünüz mü?

İdeolojisi ne?
Bir örgütün ideolojisi olur…

Ergenekon sanıklarının tamamına yakını, bu davadan önce birbirleriyle
“mahkemelik” olmuş kişiler…Kimi milliyetçi, kimi aşırı milliyetçi, kimi Atatürkçü, kimi solcu, kimi aşırı solcu…“Yurtseverlik” dışında, ortaklaşa savundukları ideolojiyi bilen var mı?

Hiyerarşi nerede?
Bir örgütte hiyerarşi olur…Sahte şemalar dışında Ergenekon Örgütü’nde böyle bir hiyerarşinin varlığı iddia edilebilir mi?

Kasa kimde?
Bir örgütün ortak kasası olur…
Çünkü örgüt harcamaları bu kasadan yapılır.Ergenekon’a ait bir kasanın varlığı kanıtlandı mı? Kasa olduğu söylenen Kuddusi Okkır’ın bile beş parasız öldüğü ortaya çıkmadı mı?Üyeler ya da yöneticiler arasında “para trafiği”ne rastlandı mı? Finansörleri bulundu mu?

Bu nasıl örgüt?

Kısacası; sayın savcılar ve sayın yargıçlar:
“Ergenekon” örgütünün varlığına hükmettiniz…
Allah vicdan huzuru versin; deliksiz uykular nasip etsin ama…
Söyleyin; madem “Ergenekon” diye bir örgüt var; o zaman neden bir örgütte olması gerekenlerin hiçbiri bu örgütte yok?

Bu nasıl bir örgüt sayın savcılar ve yargıçlar?
Umarım “gerekçeli karar”da yukarıdaki soruların yanıtları tek tek yer alır…

Aksi takdirde…
Sizin vicdanınız ne kadar huzurlu olursa olsun; bizim, yani sıradan vatandaşların vicdanı asla huzur bulmaz ki…

İşte; hukukun çöktüğü an da o an olur!

GÜNÜN SORUSU
Pazarı pazartesiye bağlayan gece tüm yurttan İstanbul’a kalkan otobüslere polis tarafından izin verilmedi…Kalkabilenler İstanbul girişinde saatlerce bekletildi…

Sorum İçişleri Bakanı’na:

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin en temel insan haklarından biri olarak gördüğü seyahat özgürlüğünü, hangi yetkiyle engellediniz?

‘Kalbim kurusun…’

Nazlıcan, Tuncay Özkan’ın kızı…

Babası cezaevine girdiğinde çocuktu; şimdi yaman mı yaman bir genç kız!
Önceki gün “ağırlaştırılmış müebbet hapis” kararı açıklandıktan sonra, bu baba-kızın konuşmasına tanık oldum.Nazlıcan, sağ kolumun altındaydı; güya onu teselli etmeye çalışıyordum ama ağlayan bendim!

Tuncay, sanıklara ayrılan bölümden bağırıyordu:

“Senin baban, alnına leke düşürecek tek şey yapmadı kızım, dik dur…
Sakın ağlama…” O sustuğunda, bu kez Nazlıcan babasına sesleniyordu:

“Dik dur baba, asla yıkılma…
Benim için kaygılanma!”

Bu yaman kız dün de babasına tweet’le destek verdi:

“Herkes bilsin ki bugüne kadar gördüğüm bütün adaletsizlikler için ölene kadar iki elim vicdanlarında olacak…
Unutursam kalbim kurusun!”

Başta Nazlıcan Özkan, Can Perinçek ve Gülşah Balbay olmak üzere; yakınlarının mahkûmiyetinden sonra bile pes etmeyip direnen bütün çocuklara, annelere, babalara, eşlere selam olsun…

This entry was posted in DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, ERGENEKON - BALYOZ, HUKUK-YARGI-ADALET. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *