HEM EŞBAŞKAN HEM OLASI BAŞKAN’IN ÇİZDİĞİ TÜRKİYE

HEM EŞBAŞKAN HEM OLASI BAŞKAN’IN ÇİZDİĞİ TÜRKİYE

Önce yorum ;

Evet, abi güzel noktaya parmak basmış.

AKP kurmayları, özellikle de stratejik derinlik adlı eser sahibi Düş İşleri Bakanı bütün hesapları sanki bölgedeki tek aktör Türkiye’ymiş, ve Türkiye de muktedir bir ülkeymiş gibi yapıyor.Oysa ülkelerini ABD-İsrail iş biriliğiyle parçalamaya çalıştığımız, İran, Irak, Suriye var.

Bunların Arap müttefikleri var.
Bunların Sünni müttefikleri var.
Bunların Şii müttefikleri de var.
Bunların bölge dışında ittifak ettiği büyük güçler,
yani Çin, Rusya falan var.

Ve Türkiye iddia edildiği gibi muktedir bir ülke değildir.Bize zarar vermesi muhtemel olan bütün komşularımız, ve bölge dışındaki hasımlarımız bizde ne varsa ya dengine ya da daha iyisine sahiptir.Arzu ederseniz, ekonomik, askeri, siyasi güçlerin kıyaslamasını bir yapın, göreceksiniz.

Ve tepiştiğimiz yerler tam olarak da fillerin, develerin ayak altında olan bir yerdir.Türkiye ise ne fildir, ne de devedir.Evet, AKP ve Türkiye’nin de arkası boş değil.Bizim topraklarımızı da parçalama planları olan ABD/AB bizden yana gibi sayılıyor, hesap yapılıyor.En büyük dangalaklık budur.

Bütün bu planlarda ülkenin gerçekten kendine ait,kendi askeri güçlerine değil, ABD/AB’nin siyasi gücüne güveniliyor.Bunu nereden mi anlıyoruz?Çok basit başka devletlerin askerleri, gizli servisleriyle işbirliği yaparak kendi komutanlarımızı takip ve tedip ettiğimizden.

Oysa hükumeti desteklediği düşünülen güçlerin eliyle kendi ordumuzu yerle bir etmiş durumdayız.Taraftar basında duyurulan bazı pembe haberler sizi yanıltmasın.

Ordu komutan+asker+teçhizat denilen unsurların bileşkesidir.Evet asker var, bolca fukara, bolca varoş evladı mevcut.Komutan yok, onlar hapiste ya da hapsedilme tehdidi altında.Teçhizat konusunda da basında duyurulan milli şu, milli bu haberleri sizi yanıltmasın.Söz konusu milli objelerden yüksek sayılarda imal edilmiş, birliklere tertip edilmiş değildir.Elimizde az miktarda üretilmiş, bir sürü milli prototipimiz vardır.

Ve en önemlisi iman eksiği vardır.
Toplumda olduğu gibi ordularımızda, komutanlarımızda,bürokratlarımızda, devletin bütün kesimleri ve katmanlarında ikilik vardır.Cemaatçi, bölücü, milliyetçi devlet memurları vardır.En kötüsü budur.

Şu vakitten sonra Allah ülkemizi korumaz.Boşuna dua falan etmeyin.
Ben garanti veriyorum, çünkü Allah Osmanlıyı da korumamıştı.

Tek seçenek, bir an önce ülkeyi bütün eksenlerde bölen bu hükumetin iktidardan indirilmesi.Cemaatçi bütün devlet memurlarını bulunduğu seviyeye göre ya tam olarak tasfiyesi, ya da pasifize edilmesi.Bölücülüğü resmileştiren, siyasallaştıran bütün politikaların tersyüz edilmesi.

Devlete yerelde ve merkezde sızmış bütün bölücülerin tasfiyesi, ya da pasifize edilmesi.Bölücü bütün kurumların sistem içinde marjinalize edilmesi, dışlanması.Devletin bütün kurumlarıyla önümüzde duran ekonomik, siyasi, askeri felaketlere karşı seferberlik derecesinde hazırlık yapması.Bu hükumetin toplumda yarattığı bütün yaraların, hastalıkların tedavisi için çaba harcanmasıdır

Oraj POYRAZ

HEM EŞBAŞKAN HEM OLASI BAŞKAN’IN ÇİZDİĞİ TÜRKİYE

Ahmet Kılıçaslan AYTAR

O, Türkiye’nin Kürt toplumuyla 30 yıllık sorunları çözmesi halinde Kuzey Irak’ta, Suriye’de ve bölgedeki Kürtlerle ittifak kurmaya yatkın olacağını öngörüyor.Bu suretle –

bir; Irak’ta yarı özerk Kürt Hükümetiyle kurulu güçlü ekonomik bağlara ek olarak hidrokarbon kaynaklarıyla daha da güçlenmeyi,

İki, Suriye’de Sünni Arapların ve Kürtlerin yaşadığı Ceylanpınar karşısında Seré Kaniyé alanından batıya doğru boydan boya Doğu Akdeniz sahillerinde Cisr Aş-Şukur alanına kadar Türkiye’nin günlük tüketiminin yüzde 88’ine eşdeğer çok sayıda aktif petrol kuyusu ile birlikte daha çok özgüven ve bölgede daha çok etkin olmayı hedefliyor!

Ne ki, Türkiye’nin Kürt sorununu çözmesine değil ama uygulanan yöntemlerle Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’den temin edilecek ekonomik ve diplomatik yararlara itirazlar ediliyor.Bu yararlar karşılığında Iraklı ve Suriyeli Kürtlerin ayrılıkçı taleplerinin körüklendiği ve bu ülkelerin bütünlüğünün tehdit edildiği kanaati pekişmiştir.Irak sadece ulusal hükümetin petrol ve benzeri anlaşmaları yapabileceğini,Suriye hükümeti ise muhalif güçlerle ortaklaşan Kürt güçlerine verilen askeri-siyasi telkinler ve lojistikle yeni saldırıların azmettirilmesi halinin uluslararası hukuka aykırı girişimler olduğuna ısrarla dikkat çekiyor; çoooktan savaş baltaları çekilmiştir!

O -bir yandan, Kürt toplumuyla sorunlarını çözmek ve bölgedeki hedeflerine ulaşmayı teminen yürüttüğü barış sürecinde,Türkiye’yi sıkıştırdığı reelpolitikle idealist taahhütlerin ahengini teminen Türk kamuoyunda oluşan büyük pazarlıkların yapıldığı imajını gelecek anayasa referandumu, belediye ve cumhurbaşkanı seçimleri öncesi silmeye çalışmaktadır…

Nasılsa, Abdullah Öcalan İmralı’da -bugün,Türkiye’de siyaseti ve askeri yöneten etkin kanadı ABD/CIA,
İsrail/MOSSAD,NATO unsurlarından, edilgen kanadı Eşbaşkan ve cemaatin oluşturduğu unsurlardan oluşan Ulusal İstihbarat Teşkilatından yeterli güvenceyi almıştır.Öcalan, “Yürütme Yetkisi’nin Başkan tarafından kullanılacağı” ve “Anayasa’nın değiştirilmesinde gizli oylama şartını kaldıran” -bu suretle,Eşbaşkan Başkan’ın uzlaşılan konularda anayasa değişiklikleri yapabileceği yeni Anayasa’nın referandumda yüzde 100 kabul göreceğine ikna olmuştur.

Öcalan’ın, süreçte Başkan’ın gerekli kalıcı siyasi yapıyı dizayn edeceğine,Belki, referanduma girecek yeni anayasada değil Başkan’ın revize edeceği anayasada “Türk” gibi bir üst kimlik tasarlama girişiminde bulunulmayacağı ve eşit yurttaşlık garantisinin sağlanacağına,

Kürt hareketine uluslararası hukuki meşruiyet sağlamak üzere başlangıç olarak hükümetin tek yanlı TBBM’de kurduğu “Çözüm Sürecini Değerlendirme Komisyonu” ile -şimdilik, yetineceği anlaşılıyor. Dağdan inip- silah bırakmak, yurtdışına çıkmak,Türkiye’de ise siyaset zeminin güçlendirilmesi bu süreçten yürüyor…

Öte yanda -işte, Eşbaşkan – ne alınıp ne verildiğini beklemeksizin- Suriyeli PKK’lıların büyük ölçüde dağdan indiğini ve Suriye’ye gittiklerini açıklamıştır.Bir süre önce birbiriyle savaşırken Türkiye’nin katkısıyla Kürtlerle Rasulayn Barış’ı anlaşması yapan Özgür Suriye Ordusu,Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan “Suriye’deki Kürtler kim haklarını verirse onunla çalışşın” talimatı verdiği,Murat Karayılan’ın “Daha önce bölge devletleri arasında PKK’ye karşı ittifak vardı. İran, Suriye, Türkiye ve zaman zaman Irak ittifakı…

Şimdi bu devletlerarasında çelişki var. Bu koşullardan yararlanmak ve devletlerden objektif-subjektif destek almak bugün mümkündür” öngörüsünde PKK yanlısı Demokratik Birlik Partisi (PYD);

Esad sonrasında muhalif dincilerin iktidara gelmesi ardından Kuzey Suriye ve Kuzey Irak Kürt bölgeleri arasında sınırı açmak amacıyla rejime karşı ortak mücadele vermektedir!

Türkiye’de barış sürecine paralel PKK’dan gelen teröristlerle güçlenen PYD, Suriye/Halep’te şimdiye kadar kimseyi almadıkları semtlerine, getirdikleri Özgür Suriye Ordusu ile rejime çok kanlı saldırılarda bulunuyor.

Türkiye’nin Suriye sınırı kapıları açılmaya-yazmıştır ve oradan Halep’e rejim muhaliflerine ikmal yolu açılırken Suriye içlerine sızmak mümkün hale gelmiştir.

Hele bir anayasa çıksın,hele Türkiye’nin Başkan’ı belirlensin!
Nasılsa Başkan son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin Musul’u, Kerkük’ü sınırları içinde gösteren, Suriye’de-Irak’ta tarihi,örfi,akrabalık ilişkilerini vurgulayan,toplam olarak vatanın dış düşman karşısındaki durumunu ve yerini tespit eden Misak-ı Milli ‘yi -elbette, geri almacı yönde kullanacaktır!

İster ABD’nin dünyaya demokrasiyi yayma hedefi ile örtüştürülen İslam Birliği vizyonu için olsun -ister,”bölgeyi kazanırsak petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanırız ” hesabı olsun “Türkiye’nin neresi olduğu” tesbitini dünyadan ve bölgeden isteyecektir!

Şimdi hem Suriye hem Irak Merkezi hükümeti “Irak ve Suriye İslam Devleti”adı altında savaşan El-Kaide bağlantılı aşırı radikal El-Nusra Cephesince -ki, başlıbaşına uluslararası terörün çok önemli dizginlenemeyen tetikçisidir,

Hem Suriye NATO ülkelerinin fonlayıp,silahlandırdığı ve cepheye sürdüğü çeteler karması Özgür Suriye Ordusu ve Türkiye’den gelen militanlarla güçlenen PYD tarafından vuruluyor.

Ne ki –
Bir; Suriye’de Esad, Irak’ta Maliki hükümetleri düşürülse bile iç savaşın çok kanlı çatışmalarla süreceği ve yayılma olasılığına aldırılmıyor.

İki; o bölgenin sınırlarını çizen Irak,Suriye,İran ve bu ülkelere destek veren ülkeler hesaba katılmıyor.

Üç; Türkiye’de nufusun dörtte birini, toprağın üçte birini kapsayan alanda ve İran,Irak,Suriye’de bölünmüş Kürdistan’da kendi içindeki çeşitli gruplar yönünden kendisinden başka egemen gücü, kendi üstünde de başka egemenliği kabul etmeyen bir Kürt ulus devleti savaşımı yok sayılıyor.

Dört; Bu sürecle birlikte Türk’ün-Kürt’ün,Sünni’nin Alevi’nin, laik’in dincinin, her yaşta kadının-erkeğin, varsılın yoksulun birbiriyle karşı-karşıya gelebileceği öngörülmüyor.

Beş;Kürtlerin mevcut koşullardan yararlanmak ve devletlerden destek almak için her türlü manevrada olacağı düşünülmüyor.

Altı; Bir çok belirtiye rağmen ABD’nin Rusya’nın Suriye çözüm planında anlaşması halinde Türkiye’nin yeni Sevr’e uğrayacağına ihtimal verilmiyor.

Yedi; Bu gerilime hiçbir ülkenin dayanamayacağı düşünülmüyor.

Yeter ki Eşbaşkan Başkan olsun!

12.4.2013
Ahmet Kılıçaslan AYTAR
ahmetkilicaslanaytar@gmail.com

This entry was posted in DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, EMPERYALİZM, FAŞİZM, Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *