VENEZUELLA’DAN TÜRKİYE’YE İKİ LİDERİN YOL HİKAYESİ * 3

Naci KAPTAN

VENEZUELLA’DAN TÜRKİYE’YE İKİ LİDERİN YOL HİKAYESİ * 3

Venezuella’da 1999 yılında okuma yazma bilmeyenlerin oranı %60 idi.okuma yazma seferberliği anlamına gelen “Misyon Robinson” 100,000’den fazla gönüllüyle (Kübalı eğitmenlerin de yardımıyla) çalışmaya başladı.
Üç yıl içinde 1.5 milyon yetişkin okuma yazma öğrendi. Öyle ki, 2006 yılında UNESCO’dan eğitim misyonlarını incelemeye gelen bir komisyon, Venezüella’yı “cehaletin yok olduğu ülke” ilan etti.

Aslında Misyon Robinson bizim Köy enstitülerinin temel eğitim politikalarından birisidir.Türkiye’nin 1940’lı yıllarda uyguladığı bu eğitim reformu önlenmese idi bizler bugün dünyada daha farklı bir yerde idik.

Comandante Hugo Chavez

Özde Yurtsever olmak.
Vatanına ERDEMLE ve NAMUSLA hizmet etmek.
Ödünsüz antiemperyalist olmak …

Aşağıdaki sözler ;
Comandante Hugo Chavez öldüğünde 2 milyon Venezuella’lının ve dünyanın her tarafından gelen 50 Devlet Başkanının neden onun cenaze merasimine katıldığının yanıtlarından birisidir ;

“Yanki takipçisi sömürgecilerin izlediği, bizi sokmak istediği diğer yol, ülkemizi karışıklığa, önemsizliğe ve tarihin çöp sepetine mahkûm edecekti; bu kapitalizmin ve onun siyasal ifadesi olan “burjuva demokrasisi”nin yoludur.” Biz bağımsızlık savaşçıları, önderimiz Simon Bolivar’ın 15 Ağustos 1805’te Kutsal Tepe’de ettiği yemine sadık kalıyoruz. Biz vatanseverlerin bir projesi var, bir bayrak taşıyoruz. “

***

Aslında YANKİ TAKİPÇİSİ OLAN SÖMÜRGECİLER bugün de ülkemizde işbaşındadır.Simon Bolivar Venezuella’nın ve hatta Güney Amerika ülkelerinin Atatürk’üdür.Chavez Bolivar’ın Kutsal tepede etmiş olduğu kutsal yemine sadık kalarak ,Onun bayrağını eline alıyor ve ülkesini emperyalist işgalden koruyacak,ülkesini güçlendirecek,eğitim seviyesini büyütecek politikalar üretirken ülkemizin başbakanı Tayyip Erdoğan ne yapıyordu ?

BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN NELER YAPIYORDU ?

Ertan YÜLEK’in 10.2.2007 tarihli ekonomi raporundan ;

“AKP’nin iktidar olduğu 2002 yılında hazinenin iç borç stoku 92 milyar dolar iken, bu borç 2006 yılı sonu itibariyle 180 milyar dolara ulaşmıştır. Dış borç ise, AKP’nin iktidar olduğu dönem başında (2002) 171 milyar dolar iken, bu borç da 2006 yılı sonu itibariyle 302 milyar dolara yükseldi.Türkiye borçlandıkça dışa bağımlılığı artıyordu.302 milyar dolar dış borcun 84 milyar doları devletin dış borcu, 114 milyar doları özel sektörün dış borcu, 80 milyar doları sıcak para girdisinden, 24 milyar doları ise yabancıların mevduatından oluşmaktadır. Yani, AKP iktidarı döneminde, dış borç % 77 artarak, 131 milyar dolar artmıştır.

Böylece, AKP döneminde iç ve dış borç toplamı 263 milyar dolardan, 482 milyar dolara yükselmiştir. 180+302=482 milyar dolar. Ekonomideki bu feci gidişata rağmen, AKP hükümetinin hâlâ ekonominin uçuruma gidişini örtbas etme gayretlerine doğrusu şaşmamak mümkün değildir.”

***

Türkiye’nin borçlamasıyla birlikte Yabancı uluslararası şirketler için özel kanunlar çıkartılıyor (Cargill örneği) ve Yabancı şirketlerin vergi borçları özel görüşmelerle affediliyordu.geçim zorluğu yaşayan memur ve işçiler zam istediğinde başbakan şöyle diyordu ;

” IMF’yi ikna edin “ bu cevaptan dışarıya olan bağımlılığımızın nerelere geldiği anlaşılıyordu.Bu da yetmiyor ABD’nin Irak’ı işgal için Türk topraklarını kullanmak ve Güneydoğuda üsler kurmak için baskı yaptığı dönemde bir bakan da şöyle diyordu ;

“Tezkere geçmezse memura maaş ödeyemeyiz”

Ziraat Bankasına Yunanistan’da şube bile açma izini verilmediği zamanda Yunan’lı EFG Eurobank, 2005 yılında HC İstanbul Menkul Değerler’i satın alıyor ve bir yıl sonra da Tekfenbank’ı satın almasıyla özelleştirme furyasında bankalar da bir bir yabancı sermayenin eline geçiyordu.Böylece 3 Türk bankası ;

Finansbank 328 şube.(%89,9)
Tekfenbank 42 şube. (%70)
Alternatifbank (%94) ,
Yunan yatırımcıların oluyordu.
Sırada satılacak olan daha çok banka,liman,rafineri,fabrikalar vardı ….
Akbabalar ise iştahla bekliyorlardı…
Çünkü ülkesinin zenginliklerini PAZARLAMAKLA MÜKELLEF bir başbakan,
BABALAR GİBİ satacak bir maliye bakanı bulmuşlardı

Başbakan Tayyip Erdoğan tüm Cumhuriyet hükümetlerinin zorluklarla yaptığı Ulusal birikimlerimizi hovarda mirasyedi gibi Yabancılara ve yandaşlarına değerlerinin altında satarken,Chavez bunun tersini yapıyor ve özelleştirmelerle yoksullaştırılmış olan kaynakları yabancılardan geri alarak kamusallaştırıyordu .

HUGO CHAVEZ’İN DEVRİM POLİTİKALARI

Venezüella’da 1998 yılında Hugo Chavez’in iktidara gelmesinden bu yana, halkın devlet yönetimine katılımını sağlayan oldukça özgün mekanizmalar geliştirildi. Bu mekanizmalar devlet tarafından finanse ve teşvik edilirken, diğer yandan bu mekanizmalarda siyasal bilince ulaşan kitlelerin Venezüella’da yaşanan sürece oldukça ciddi katkılar yapmaya başladığı görüldü.

Bolivarcı Devrim’in beş motoru ve Chavez’in 3R’si
Kaynakları 1999 yılında kabul edilen Bolivarcı Venezüella Anayasası’nda olmakla birlikte, halk katılımına dair tutarlı ve planlı bir açılım Chavez tarafından büyük ölçüde son birkaç yıl içinde gerçekleştirildi. Bu açılımlardan en önemli iki tanesi olan “Bolivarcı Devrim’in beş motoru” ve “

3R NEDİR :

Review-yeniden inceleme
Rectify-iyileştirme
Re-advance-yeniden ilerleme
” açılımlarına kısaca değinelim ;

Bolivarcı Devrim’in beş motoru ve Chavez’in 3R’si ;
Kaynakları 1999 yılında kabul edilen Bolivarcı Venezüella Anayasası’nda olmakla birlikte, halk katılımına dair tutarlı ve planlı bir açılım Chavez tarafından büyük ölçüde son birkaç yıl içinde gerçekleştirildi. Bu açılımlardan en önemli iki tanesi olan ;

* “Bolivarcı Devrim’in beş motoru”

* “3R: Review-yeniden inceleme/Rectify-iyileştirme/Re-advance-yeniden ilerleme” açılımlarına kısaca değinelim ;

Chavez Ocak 2007’deki meclisin açılış konuşmasında ;
“bahsettiğim beş motordan ilki, diğer yasaların anası; Yetki Yasasıdır” diyordu.Bu yasa ile telekomünikasyon, elektrik , Orinoco nehri yatağındaki petrol işletmeleri gibi ekonominin bazı stratejik sektörlerini ulusallaştırmakta kullanıldı.Devrimin geri kalan motorları, Yetki Yasası’ndaki ve Anayasal Reform’daki hukuksal değişikliklere göre belirlenecektir ;

* Üç numaralı motor, “Aydınlık ve Ahlâk [Lights and Morals]” adıyla bilinen bir ulusal eğitim kampanyasıdır.

* Dört numara “Yeni İktidar Geometrisi [The New Geometry of Power]”dir ve ulusun siyasal yapısının yeniden örgütlenmesine ilişkindir.

* Beş motorun sonuncusu “Komünal Güç Patlaması [The Explosion of Communal Power]”dır

Chavez’in bütün bu kavramsal açılımları, bir yandan Bolivarcı devrim’in ideolojik cephaneliğini oluştururken diğer yandan da halkı sürekli hareket halinde tutarak sürece örgütlüyor ve bütünleştirmeye çalışıyordu.Aydınlık ve Ahlâk (Lights and Morals)’a sıkça gönderme yapan Chavez, “Yeni bir anavatanı sadece halk kurabilir… Aydınlık ve Ahlak cumhuriyetin temel sütunları haline gelmelidir. Dünyayı kurtarmanın anahtarı budur” açıklamasını yapıyordu.

DEVRİMLER HALKLA BULUŞTU

İşgal fabrikaları ve kooperatifler
Öncelikle, Venezüella devleti, mikro ölçekte en az beş kişiden oluşan kooperatiflerin kurulabilmesi için çeşitli yerel ve ulusal fonlar yaratmış durumda. Burada amaç herkesin, özellikle çeşitli nedenlerle çalışma hayatının dışında kalmış (eski mahkûmlar, sakatlar, dul bayanlar, okuma yazma bilmeyenler, hayat kadınları vs.) herkesin, devlet yardımıyla kendi ayağı üzerinde durabilmesinin sağlanması.

Bunlardan bir tanesi, Ban Mujer (Kadınlar Bankası). “Toplumun en yoksul, en düşkün kadınlarını (hayat kadınları, tutuklular, bekâr anneler dâhil) hayatlarını kazanabilir duruma gelmeleri için eğiten, yol gösteren ve kredi veren bir kurum. Kişisel kredi yok. Daha çok kişiye iş yaratmak için kredi üç dört kişilik küçük gruplara veriliyor (Kooperatifler için en aşağı 5 kişi).

Halka bilgi aktarmak, eğitim, sağlık hizmetleri, belgeleri hazırlamak, kayıt işlemleri, yasal konularda yardım bankanın verdiği hizmetlerden bazıları. Kredi için başvuranların ilk önce bir proje hazırlaması gerek. Proje çok yönlü inceleniyor. Toplum için yararlı mı? Böyle bir işyerine gerek var mı? Başarı şansı nedir? Hatta Yerel Meclis’e de danışılıyor.

Örneğin, mahallede birkaç tane berber varsa, bir yenisinin açılması kabul edilmiyor. O zaman başka bir proje hazırlamak gerekiyor. Proje onaylandıktan sonra planlamayı, gerekli terminoloji, hesap tutma, gerekli malları tanıma, halk ekonomisi, kendine güvenmeyi ve sosyalist değerleri öğreten kurslarda eğitim başlıyor. Aynı zamanda birbirleriyle dayanışma, yardımlaşma, topluma karşı sorumluluklar ve yükümlülükler nedir öğretiliyor. Verilen kredinin faizi %3. Eğer borç vaktinde geri ödenmiyorsa, nedeni araştırılıyor ve geçerli bir nedeni varsa kredi yenilenebiliyor. Şimdiye kadar geri ödenen kredinin oranı %83. Bu para yeni krediler için kullanılıyor. Devletin de yardımı var [3]”.

Venezüella’da işçiler tarafından işgal edilen fabrikalar (sayısı çok fazla değil), genel yöntem olarak işçiler tarafından kurulan bir kooperatife devrediliyor ardından da kamulaştırılıyorlar, kamulaştırma sonucunda devlet, fabrikanın %51’ine sahip olurken, %49’una sahip olan kooperatife de belirli bir ödenek çıkartıyor.

Venezüella’nın ülke toplam bütçesinden sağlığa ayırdığı pay 1997 yılında %2.8 oranındayken 2007 yılında %6 oranına kadar çıktı. Petrol kamulaştırmaları sonucunda ülke gelirindeki artış da göz önüne alınırsa, bu oran eski bütçeye göre %20’lere kadar çıkıyor.

Aynı şekilde 1997 yılında Venezüella’da her 100 bin kişiye 20 doktor düşüyorken, 2007 yılında bu, her 100 bin kişiye 59.3’e kadar yükseldi. Bu süre dâhilinde sağlık ocağı sayısı 4.804’ten 11.373’e, Ulusal Sağlık Sistemi’ne başvuru sayısı ise 3.5 milyon kişiden 54 milyon kişiye yükseldi, bu aynı zamanda halkın büyük çoğunluğunun sağlık hizmetlerinden doğrudan yararlanmaya başladığının işareti olarak kabul ediliyor. Bunun açık göstergesi ise 1997 yılında halkın %21.5’i sağlık hizmetlerine ulaşma şansına sahipken, 2007 yılında bu rakam %95’e kadar çıkmış durumda.

1999 yılında okuma yazma bilmeyenlerin oranı %60 olan bir ülkeden bahsettiğimizi söyleyelim ki, eğitim misyonlarının Venezüella’nın siyasi, toplumsal ve ekonomik alanlarında ne kadar ciddi bir karşılık yaratabileceği ve eğitim atılımının acilliği anlaşılsın. 2003 yılında, 15 yaşından yukarı yetişkinler için okuma yazma seferberliği anlamına gelen “Misyon Robinson” 100,000’den fazla gönüllüyle (Kübalı eğitmenlerin de yardımıyla) çalışmaya başladı.

Üç yıl içinde 1.5 milyon yetişkin okuma yazma öğrendi. Öyle ki, 2006 yılında UNESCO’dan eğitim misyonlarını incelemeye gelen bir komisyon, Venezüella’yı “cehaletin yok olduğu ülke” ilan etti. Bu arada daha yüksek eğitim veren sosyal programlar, SUCRE ve RIBAS da yaşama geçti. Bunlara da kısaca değinmek gerekiyor.

SUCRE MİSYONU
Merkez binası Caracas’ta Shell Oil Venezüella’yı terk ettiği zaman boşalan saray gibi büyük binasında olan “Sucre Misyonu”, lise eğitimini tamamlayan ama herhangi bir nedenle yüksek eğitime devam edemeyen veya eğitimi yarıda kalan kişileri bir meslek dalında parasız eğitiyor. Bu misyonun, şu anda Venezüella geneline yayılmış 8,000 öğrencisi var. Derslerin akşamları ve hafta sonları resmi okul binalarında verildiği “Sucre Misyonu”na bağlı bütün programlar, şimdiye kadar 12 milyon kadar kişiye hizmet verdi.

Genellikle kıdemli öğretmenlerin ve uzman pedagogların gönüllü olarak eğitim verdiği misyon çerçevesinde bir öğrencinin, herhangi bir meslek dalında iki yıl eğitim görmesinin ardından aldığı eğitim gözetilerek bir meslek edinmesi sağlanıyor. Diğer misyonlar gibi “Sucre Misyonu” da karar mekanizmalarının demokratikleştirilmesi sonucu öğretmen ve öğrencilerin kolektif bir organda eşit oy hakkına sahip biçimde tartışarak karar almasını içeriyor. “Sucre Misyonu” aynı zamanda yerli topluluklarıyla sosyal çalışmalar ve kültürel araştırmalar (yerel dillerin geliştirilmesi, yerel türkülerin derlenmesi gibi) da yapıyor.

RİBAS MİSYONU
Ribas Misyonu” ise herhangi bir nedenle (genellikle yoksulluk) orta eğitimini yarıda bırakanlara eğitim olanakları sağlayan bir program, isteyen herkese açık. Yaş kısıtlaması yok ve parasız. Burada da, Sucre’de olduğu gibi, dersler devlet okullarında akşamları ve hafta sonları veriliyor.

Aralık 2007 anayasal referandumu öncesinde Venezüella’ya bir seyahat gerçekleştiren Emine Kunter, misyonla ilgili şunları söylüyor:

“[Ribas Misyonu üzerine] inceleme yaparken bir sınıfı izledik. Öğrencilerin çalıştığı konu “sosyal yönetim”. Sınıfta 20 kadar öğrenci var. Kendilerini tanıttılar. En genci 23 yaşında üç çocuk annesi bir ev kadını. Yaşamına bir değer kazandırmak için kursa devam ediyor. En yaşlıları 54 yaşında, gündüzleri okulda hademelik yapıyor. Daha iyi bir iş bulmak için kursa yazılmış. Bir gün önce gezdiğimiz kahve plantasyonunun yöneticisi de burada öğrenci. Daha iyi, adil bir yönetici olmak istiyor. Bir ekonomi profesörü de öğrenciler arasında. Kadınlar çoğunlukta. Hepsi öğrenmeye hevesli, istekli. Yaşamlarına yeni, daha saygın bir yön vermek istiyor. Öz güven kazanmışlar, başaracaklarına inanıyorlar ve geleceğe güvenle bakıyorlar. Onlar da devrimi benimsemişler. Bu devrimi biz yapıyoruz diyorlar. Etkileniyoruz” [9].

13 NİSAN MİSYONU
Son olarak yoksulluğun tamamen sona erdirilmesi amacıyla Chavez hükümeti tarafından başlatılan “13 Nisan Misyonu”na da değinmek gerekiyor. Nisan ayının ikinci haftasında kamuoyuna duyurulan misyon, adını, 2002 yılında ABD destekli darbe sonucu tutuklanan Chavez’in halkın sokakları kuşatmasıyla yeniden iktidara geldiği tarih olan 13 Nisan’dan alıyor. Bu misyonun temel amacı, barriolarda (gecekondularda) yaşayan halkın yaşam standartlarının yükseltilmesi ve yoksulluğun ortadan kaldırılması. Misyon ayrıca “komünal konseyler”in de geliştirilmesi için yeni adımlar atacak.

Program dâhilinde başta petrolden olmak üzere aşırı kazançlara ek vergiler konularak buradan yaratılacak kaynağın toplumsal eşitsizliklerin çözümüne yönlendirilmesi ve gecekondu mahallelerinde yeni konutların inşa edilmesi, su ve elektrik şebekelerinin yenilenmesi, gıda yardımlarının yapılması, sağlık hizmetlerinin kalitesinin ve kapsamının arttırılması ve istihdam yaratılması öngörülüyor. Petrol fiyatlarının bu seviyesinin koruması halinde “13 Nisan Misyonu”na aylık 250 milyon $’lık katkı sağlaması bekleniyor.

Dip notlar ;
Soner Torlak

[1] Bkz. “Venezüella anayasa referandumu aslında ne hakkında?”, Chris Carlson,http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=14353, Başkan Chavez’in “devrimin motorları”nı ilk olarak açıkladığı 10 Ocak 2007’deki açılış konuşmasının İngilizce’ye çevrilmiş tam metnine şu adresten ulaşılabilir: http://archivos.minci.gob.ve/doc/nada_detendrainglesweb.pdf
[2] Bkz. “Chavez ıslah planını açıklayarak yola devam dedi” haberi ve “Chavez’in 3R’si- Chris Carlson”, çev. Emine Kunter http://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=1487 vehttp://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=1560
[3] Bkz. “Referandum Öncesi Venezüella Manzaraları”, Emine Kunter, 24 aralık 2007,http://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=1468
[4] Kooperatifçiliğe dönük Venezüella solundan eleştiriler için Bkz. “Meydan okuyan sol: Bolivar’ın rüyası ve güney Amerika”, Marc Saint-Upery, İletişim yay, 2007, syf. 143-145
[5] Bkz. “Meydan okuyan sol: Bolivar’ın rüyası ve güney Amerika”, Marc Saint-Upery, İletişim yay, 2007, syf. 143-145
[6] Bkz. “Venezüella Devrimi ve İki Farklı fabrika Öyküsü (Caracas İzlenimleri)” yazısı, 29 Ekim 2006, http://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=795
[7] Ternium Sidor grevi üzerine ayrıntılı bilgi için Bkz. Latinbilgi’deki ilgili haberler
“Sidor’da son durum: Polis işçilere saldırdı” haberi http://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=1662
“Venezüella’da Sidor grevinde polis terörü” haberi, http://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=1696
“Sidor sürecinde ipler gerildi” haberi, http://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=1645
“Venezüella’nın en büyük çelik fabrikası Sidor işçileri grevde” haberi,http://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=1563
“İşçiler Sidor’u işgal etti, müzakereler sürüyor” haberi
“Kamulaştırılan Sidor’da toplu sözleşme imzalandı” haberi
“Sidor’da toplu sözleşme imzalandı” haberi
“Yeni adı “Alfredo Maneiro Çelik A.Ş” olan Sidor artık işçilerin” haberi
[8] Misyonlarla ilgili bilgiler için Bkz. “Referandum Öncesi Venezüella Manzaraları”, Emine Kunter, 24 aralık 2007, http://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=1468
[9] “Referandum Öncesi Venezüella Manzaraları”, Emine Kunter, 24 aralık 2007,http://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=1468
Bölüm 3
Devam edecek
Naci Kaptan
16 mart 2013
This entry was posted in DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, Dizi Yazilari, EMPERYALİZM, Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *