TARİH DERSİ

TARİH DERSİ

Bu konuşma İstanbul Lisesi Tarih Öğretmeni Gül Yayla tarafından
18 Mart 2011 tarihinde yapılmıştır…

(Istanbul Erkek Lisesi) Tarih Öğretmeninin 18 Martta yaptığı bu konuşma nedeniyle
Öğretmen hakkında bu nedenle soruşturma açılmıştır !!!

Sayın misafirlerimiz, Sarı-Siyahlı camianın değerli mensupları,
sevgili arkadaşlarım ve sevgili öğrencilerim,

Bir 18 Mart töreninde; nedense adı son zamanlarda “Şehitleri Anma
Günü” olarak değiştirilmiş olan “Çanakkale Zaferi”ni kutladığımız
günde beraberiz.

Bugün 18 Mart 2011. Yani 18 Mart, 96 yıl sonra bugün; Çanakkale
Zaferleri’nin simgesel kutlama günüdür. Simgesel diyorum çünkü
Çanakkale Savaşları 1916’ya kadar devam etmiştir. Elbette Deniz
Savaşları’nın kazanıldığı gündür 18 Mart. Ancak kara savaşları bütün
hızıyla aylarca devam eder. Tarihin en kanlı savaşlarındandır
Çanakkale Kara Savaşları.

Gelibolu gibi ufacık bir kara parçasında; deyim yerindeyse avuç içi
kadar bir toprakta yaşanır. Öyle ki; ölen insanlar ayağa kalkacak
olsa, savaştıkları alana sığmaz. Çanakkale Kara Savaşları’ndan söz
etmeden; böyle bir günü yalnızca “anma” gününe çevirenlerin
zihniyetleri, gerçeklere, tarihe ve bize uzaktır.

Bu savaşların baş sorumlusu İngiliz Bahriye Nazırı yani Denizcilik
Bakanı Churchill şöyle diyor: “Yenilmez armadamızın üçte biri sulara
gömüldü. Üçte biri kullanılamaz hale geldi. Başarısızlığımız savaşı
2,5 yıl uzattı. 8,5 milyon Avrupalının ölümüne neden oldu. Rusya’da
komünistler yönetimi ele geçirdi. Bu olaylar vuku bulurken 30 milyon
insan öldü.. Biz Boğazı geçemeyince; Müslümanlar, diğer Asyalılar,
Avrupa’nın ihtişamından şüphe etmeye başladılar. Biz Hindistan,
Pakistan, Bengladeş’teki gücümüzü kaybettik; diğer Avrupalılar da
sömürgelerindeki güçlerini…”

Evet! Churchill’in kendi ifadesidir. Çanakkale Savaşları’ndan 6 ay
sonra, kendinin ifade ettiği başarısızlığından dolayı rütbeleri tenzil
edilmiş, İngiliz Bahriye Nazırlığı’ndan istifa etmek zorunda kalmış,
savaş konseyinden uzaklaştırılmıştır. Çanakkale Zaferimiz üzerine bir
savaş lideri olarak görev yapmasına imkan kalmayınca, bir asker olarak
ülkesine hizmet etmek istemiş, o zaman da kendisine tenzil-i rütbe ile
ancak binbaşı rütbesine karşılık gelen tabur komutanlığı görevi
verilmiştir.

Tarihin garip tecellilerindendir. Bir başka komutan Çanakkale
Savaşları’ndaki başarılarından dolayı Nisan 1916’da Tümgeneralliğe
yükseltilmiştir. Tümgenerallik rütbesini getiren Arıburnu,
Anafartalar, Conkbayırı, Kireçtepe isimleriyle özetlenebilecek
zaferleridir. Biz O’na Atatürk dedik.

Çanakkale Savaşları, gökten saf saf inen sakallı, sarıklı, yeşil
cüppeli ruhani varlıklar tarafından kazanılmadı. Çanakkale Savaşları,
aniden bastıran sisler, 3’ler 7’ler 40’lar nedeniyle de kazanılmadı.

Çanakkale Savaşları “dinlerin savaşı”dır diyenler ne büyük hata
içindedirler…

Siz hazırlıktayken birlikte görmedik mi İngiliz mezarlıklarındaki
Müslüman İngiliz askerlerinin isimlerini?

Bundan daha vahimdir, Çanakkale’de kıran kırana bir mücadele
yaşanıyorken, güneyde Müslüman Araplar’ın, İngilizler’le ittifak
yaparak, yine Müslüman olan Türkler’e saldırması…

Bunları mutlaka bilmelisiniz…

Çanakkale dinlerin savaştığı yer değildir. Devletini ve başkentini
kurtarmaya çalışan Türkler’in, emperyalist batıyla yüz yüze geldiği
yerdir. Çok dar boğazdır. Çok da zor…

“Çanakkale Zaferi”nden ya da “Şehitleri Anma Günü”nden söz ederken,
Mustafa Kemal adını söylemekten çekinenler; ya da bilinçli olarak
söylemeyenler hakkında verilecek hükmü size bırakıyorum…

Diyor ki Mustafa Kemal Atatürk; “Millet boşuna ölmez, kan boşuna
dökülmez. Eğer zaferler o milletin hayatında derin değişiklikler
yapmazsa ve de ona milli güven sağlamazsa, bazı budalaların, onunla
böbürlenmesinden başka bir işe yaramaz.”
Çanakkale Savaşları ve Zaferleri Türkler’in hayatında derin
değişiklikler yaptı.

Öncelikle;

Mustafa Kemal adı bayrak bayrak dalgalandı Anadolu’da, Bu zaferler,
şayak kalpaklı, çakmak gözlü devin milli liderliğini hazırladı, 19
Mayıs 1919’da Samsun’da Türk Kurtuluş Savaşı’nı başlatıyorken, O’nu
Çanakkale’deki zaferleri nedeniyle tanıyan bir Anadolu halkı ile
kucaklaştı, Şayak kalpaklı, mavi gözlü dev, milletinin hayatında derin
değişiklikler yaptı. Hem de padişah olmadan, halifeliği kabul etmeden,
şeyh-şıh-hoca-derviş-evliya sıfatlarının arkasına sığınmadan,
İnsanları, ümmeti olarak değil, milleti olarak arkasından sürükleyerek
derin değişiklikler yaptı, Ümmet ve kul iken daha kolay yönetilecek
halkını, vatandaşlık bilincine ve birey olma özelliklerine
kavuşturarak, derin değişiklikler yaptı milletinin hayatında.

Bu dev adam, 300 yıldır ihmal edilmiş, cehaete terk ve teslim edilmiş
Anadolu bozkırından büyük bir vaha yarattı. Bütün bunları
okuyup-üfleyerek, dini siyasete alet ederek, yüzyıllardır olageldiği
gibi gücünü arttırabilmek için sırtını din adamlarına dayayarak
yapmadı…

Ülkemin umudu, yaşlanacağım günlerin sigortası olan gençler; siz
İstanbul Liseliler bunları mutlaka bilmelisiniz. Unutmamalısınız.
Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunamaz.

Bu görüş ve anlayışla;

İyi düşünen ve düşündüklerini uygulayan, Hiçbir kurum, kişi ya da
cemaatin siz ve düşüncelerinize hükmedemediği, Özgürlüğün bedelini çok
ağır ödemiş bir milletin mensubu olarak, özgürlüğün değerini iyi
bilen, Hiçbir bedel karşılığında düşüncelerini ve kimliğini satılığa
çıkarmayan, Bilgilerini şu veya bu türlü dogmalardan değil, bilimden
kaynaklandıran bireyler olacağınıza inanıyorum.

Gül YAYLA…

This entry was posted in ATATURK, EMPERYALİZM, Tarih. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *