Naci KAPTAN
BÜYÜK GÖZALTI
“Savaş barıştır”,
“Özgürlük tutsaklıktır ”
“Bilgisizlik güçtür”
Tarih 1984 , yer Londra
Okyanusya isimli büyük devletin bu şehrinde ”Parti” ve onun başındaki ”Ağabey” bütün gücü ellerinde tutuyordu. Her yerde ”Ağabey Seni Gözetliyor” yazılı afişler asılıydı. ”Düşünce polisinin ” her yerde gizli ajanı vardı. Telefonlar dinleniyor, insanlar en mahrem yerlerde bile tele-göz kameralarla izleniyordu. Partinin amacı, insanî en özel duyguları bile yoketmekti. Adalet, özgürlük, gerçek, bilgi, duygu, hayal, ülkü gibi kavramların tam karşıtı benimsetilmeye çalışılıyordu.
Partinin sloganları :
” Savaş barıştır. Özgürlük tutsaklıktır. Bilgisizlik güçtür” şeklinde idi.
Bu baskıcı, zulme dayalı dünyada tarihe hiç bir iz bırakılmıyordu. Korkunç bir propaganda makinası ile insanının hafızası hep yeniden programlanıyordu. Tarih,”Gerçek Bakanlığı’nda” değiştirilerek yazılıyordu. Günlük belgeler yok ediliyordu.
Farklı düşünceye hayat hakkı yoktu. Bu nedenle en ağır suç, düşünce suçu idi. Romanın kahramanı küçük memur Winston Smith, Gerçek Bakanlığı’nda tarihin değiştirilmesinde çalışıyordu. O dışarıya karşı sadık bir partili gibi görünmekle birlikte, aslında düşünce polisinin takibinden ve ”Ağabey’in” oyuncağı olmaktan kaçıyordu. Buna rağmen Smith, tutuklandı, işkence gördü ve aşağılandı. Bütün parti karşıtları gibi, bilincini temizlemesi istendi. Birey olarak kendi varlık bilinci kalmayınca, serbest bırakıldı. Sonunda, ”Kendini yendi. O, ağabeyi seviyor” dendi.
“Adım Emanuel Goldstein. Size elbirliğiyle dünyayı yöneten güçlerin ulaşamayacağı bir yerden; Pasifik Okyanusu’nun derinliklerinde gizli bir üsten sesleniyorum”… “Çok uzun zamandır, her türlü teknolojik korumaya tabi üssümüzden dünyayı yönetenlerin yazdıkları senaryoların bir bir sahnelenmesini seyrediyoruz. Dünya, Korkunç bir teknolojiye sahip olan ve tek otoritenin kendisi olduğunu düşünen bir güç tarafından karanlık bir geleceğe sürükleniyor. Bireylerin ve devletlerin her adımlarının izlendiği bir dünya. Önceleri bu kadarına ihtimal vermiyorduk…”
Emanuel Goldstein, dünyayı yöneten güçleri hedef alan, sonuna kadar muhalif, gerçekçi, inançlı, bir sembolik lider konumunda. Nerede olduğu bilinmeyen, iktidar tarafından devamlı kötülenen, adına nefret haftaları düzenlenen biri. Büyük Parti’nin en büyük düşmanı ve her tür muhalif hareketi organize eden beyin. İşin ilginci, Goldstein aynı zamanda alıntıda da geçen “dünyayı yönetenlerin yazdıkları senaryolar”dan biri sadece. Sorunların kaynağı olarak uydurulmuş bir hayali düşman.
Dünyayı yöneten güçler ise totalitarizm çerçevesinde ancak bildiğimiz baskıcı devletlere nazaran daha çok teknoloji kullanıyor bu baskıcı devlet yapısı. Tüm düzenin başı da “ağabey” diye adlandırılıyor. Ağabey, mutlak otorite ve herkes onun tarafından gözetleniyor. Hatta her tarafta “Ağabey seni gözetliyor” yazılı posterler asılı bu diktatörlükte. Düşünce suçların başı ve “tek tip insan üretme” en büyük amaç. Devletin başındaki bu otoriter partinin üç ayrı sloganı var ve bu sloganlarla partinin tüm felsefesi rahatça anlaşılabiliyor:
” Savaş barıştır. Özgürlük tutsaklıktır. Bilgisizlik güçtür”
Winston Smith ise, bu totaliter rejimin bir alternatifi olabileceğini düşünen romanın baş kahramanı. Tüm bu baskıcı yönetimin tamamen bir kurgudan ibaret olduğunu düşündüren bir kuşku onu Goldstein’ı arayıp bulmaya yöneltir. Olaylar da bu baş kahramanın üzerinde şekilleniyor. Fakat roman acı bir sonla bir ikna odasında Winston Smith’in de tek tip insan olmasıyla sona eriyor. Romandaki diğer önemli karakterler ise; Julia ve O’Brien. Julia, sistemin bir parçası olmuş, ağabey ne derse inanacak kadar benliğini ve mantığını kaybetmiş durumdadır.
Yukarıdaki bölüm George Orwell’ın 1946 yılında yazdığı 1984 – BIG BROTHER WATCHING YOU (1984-Büyük birader seni gözetliyor) isimli romanın özetidir. Roman, büyük ölçüde geleceğin tek merkezli totaliter rejimini anlatır.
Orwell’in bilimkurgu olarak yıllar önce yazdığı romanındaki sahneler, bakın günümüzde nasıl gerçek olmuştur? İnsanlar ”1984”de olduğu gibi uydularla, kameralarla izlenmekte, telefonları dinlenmekte, ortam dinlemesi ile elde edilen ses kayıtları internette yayınlanmaktadır. Bir evin içindeki konuşmalar, dışardan teknik donanımlı arabadan dinlenmekte ve kaydedilmektedir. İnsanların bilgisayarlarına el konulmakta, yargıda olması gereken bilgisayardaki bilgiler, telefondaki en özel konuşma kayıtları, bazı medyaya servis edilmekte ve yayınlanmaktadır. İki kişinin kendi aralarında üçüncü bir şahsı suçlayıcı saçma sapan telefon konuşmaları bile iddianameye girmektedir. Suçu yargı kararı ile sabit olmamış insanlar, terör örgütü üyesi olarak teşhir edilmekte, insan onuru ve hakları fütursuzca, hoyratça çiğnenmektedir. İnsanlar ne ile suçlandığını bilmeden aylarca hapiste kalmakta, hatta ölmektedir.Sanık ve tanık ifadeleri, mahkemeden önce gazetelere ulaşmakta, Bununla korku yaratma amaçlanmaktadır. Ülkede herkes bu davadan içeri alınırım korkusu içindedir.
Siz tahmin edin, Orwell’in korku devletine dönüşen bu ülke neresidir?
Ve roman artık gerçektir.
Genelkurmay karargâhı,
Yargıtay üyeleri ve santrali,
Anayasa mahkemesinin bazı üyeleri,
Kuvvet komutanları,
Komutanlık santralları,
Kemalist generaller,amiraller,
Kritik davalara bakan savcılar, yargıçlar,
Muhalif gazetelerin santralları,
Atatürk’ün aydınlanma yolunda giden rektörler,akademisyenler,
Muhalif gazeteciler,yazarlar,siyasetçiler,sendika başkanları,
Siyasi partilerin Genel Başkanları ve parti santralı,
İktidara muhalif olan tanınmış kişiler,
Dosyalandılar,
Fişlendiler,
Telefon numaraları,ev ve iş adresleri kayda alındı.
Muhalif şirketler maliye tarafından baskı altına alındı.
Onlarla iş yapanlar tehdit edildi.
Ticari faaliyetleri dibe vurdu.
Yok edildiler.
Biat edenler ,yandaş oldular.
İşbirlikçilerin başının,Amerikan Başkanıyla,
Ülke aydınlarının,
Ulusal kurumlarımızın ipini çekmek için anlaştıkları,
Kendi gazetecileri tarafından yazıldı !!!
2003 yılında Başbakana bağlı yasa dışı özel bir istihbarat kurumu kuruldu.
2005 yılında gizli 11 (bazı kaynaklara göre 14) özel dinleme aracı ithal edildi.
2005 yılında sistematik olarak Büyük gözaltı başladı.
Toplumda saygın aydınlar izlenmede başı çektiler.
Sadece telefonları dinlenmedi.
özel yaşamları dahil kamera kaydına alındılar.
Kara,pis,çirkef bir arşiv sandığına malzeme topladılar.
İnsanların yatak odalarına kadar girdiler.
Günü geldiğinde kullanmak üzere şantaj malzemesi biriktirdiler.
Dijital dünyanın bilgi gücünü kullanacak kadrolar oluşturdular.
Toplumun onurlu,şerefli,,aydınlık,antiemperyalist,Kemalist insanları
Onur kırıcı ve üzerinde oynanmış sahte kanıtlarla tutuklandılar.
Suç üretenlerle,
Tutuklayanlar,
Ellerindeki eğik teraziyle sözde hukuk adına karar verenler.
elleri ve vicdanları kirli,
aynı yolun işbirlikçi / cemaat yolcularıydılar.
Ve Türkiye üzerindeki emperyalist işgal oyunu,
Bu işbirlikçilerin kirli eylemleriyle başladı.
Türkiye 300-500 kişinin dış destekli işbirliğinle,
Küresel düzene teslim edilirken,
Onlar da Laik Cumhuriyet’le hesaplaşarak tarikat düzenini
Ülkemize dayatmaya başladılar.
Toplum kara propaganda ile kandırıldı.
İnsanlar işbirlikçi medya nedeniyle gerçekleri öğrenemediler.
Toprak,bağımsızlık,Milli ekonomi elimizden akıp giderken,
Olanların farkına varmayan,
duyarsız,ilgisiz bir toplum oluşturma başarısını kazandılar.
GİZLİCE ŞANTAJ BİLGİSİ TOPLAMAK
Olayların basına yansımış olanlarından bir kesit ;
Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın, “Haliç’te yaşayan Simonlar; Dün Devlet Bugün Cemaat” adlı kitabı siyasi kulislerde büyük yankı uyandırırken, CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, “Başbakan’ın yasa dışı özel istihbarat örgütü var. Ortam dinlemelerini bunlar yapıyor. Devletin bürokrasisi ve istihbarat örgütü cemaatin elinde” dedi.
CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, “Ben birkaç yıldan beri bunları söylüyorum. Başbakan’ın yasa dışı özel istihbarat örgütü var. Bu örgüt 2003 yılında yolsuzlukları araştırmak için kuruldu. Daha sonra 2005’ten bu yana Başbakan’a istihbarat hizmeti yapıyor. Ve bu ortam dinlemelerini bunlar yapıyor. Muhalif kişileri takip ediyorlar. Onların her davranışını kasete alıyorlar. Yandaş medya ve internet ortamına yansıtıyorlar. Korku imparatorluğu yaratıyorlar” dedi.
“MUHALİFLERİ DİNLİYORLAR”
Ortam dinlemesinin cemaat ve cemaatlerden oluşan yapı tarafından gerçekleştirildiğini iddia eden Ersin, şöyle dedi:
“Bu yapı muhalifleri takip ediyor. Onların ortam dinlemesi, telefon dinlemelerini ses kayıtlarına alıyor ve kamuoyuna yansıtıyor. Bunu yapan; kendilerinin hizmetinde olan yasa dışı örgüt. Başbakan’a hizmet yapan yasa dışı istihbarat örgütü ortam dinlemesi ve ses dinlemelerinin takibini yapıyor.”
“14 TANE MOBİL DİNLEME ARACI İTHAL EDİLDİ”
2005’ten bu yana 14 tane mobil dinleme aracı ithal edildiğine dikkat çeken Ersin, şöyle dedi:
“Kanada ve İsrail yapımı mobil dinleme araçlarının kimler tarafından ithal edildiğini öğrenemedim. Gizli olduğu gerekçesiyle bilgi veremeyeceklerini söylediler. Bu mobil araçlarının yasa dışı istihbarat örgütünde olduğunu düşünüyorum. Muhalefeti dinleyen yasa dışı istihbarat örgütü, Başbakan’a hizmet ediyor.”
“BÜROKRASİ VE İSTİHBARAT CEMAATİN ELİNDE”
“Bürokrasi ve istihbarat örgütü cemaatlerin elinde” diyen CHP’li Ersin, “Bu cemaatler Cumhuriyet tarihinin en güçlü dönemini yaşıyorlar. Devlet ve devlet organlarını istedikleri gibi kullanıyor ve yönlendiriyorlar” dedi. *1*
Tayyip beyin gizli infaz örgütü mü var?
İddianın sahibi ben değilim bir milletvekili.
Adı: Ahmet Ersin. Halen CHP’nin İzmir Milletvekilliğini yapıyor.TBMM’de telekulak araştırmaları için kurulan alt komisyonun üyesi; yani yasa dışı telefon ve ortam dinlemeleri için görevi gereği mesai harcayan bir isim.Dedikleri özetle şöyle:
– 2005 yılında lazer güdümlü 11 adet mobil ortam dinlemesi aracı alındı.
– Bu dinleme araçları ile bir iki sokak ötede park edip iki kişinin ev ya da büroda yaptığı konuşma dinlenip kaydedilebiliyor.
– Meclis Telekulak Komisyonu, İsrail ve Kanada’dan ithal edilen ortam dinlemesi yapabilen bu araçlarla ilgili olarak Emniyet’e ve Telekomünikasyon Kurumu’na sordu.
– Emniyet, bu araçlar bizde değil dedi.
– Aynı şekilde dinlemelerin koordinasyonunu yapan Telekomünikasyon Kurumu da bizim bu dinleme araçlarından bilgimiz ve ilgimiz yok cevabını verdi.
– Ahmet Ersin’in de üye olduğu TBMM Telekulak Komisyonu, aldığı bu cevaplar sonrasında Gümrüklerden Sorumlu Bakanlığa müracaat ederek mobil dinleme araçlarının kimler tarafından ithal edildiğini sordu.
– Bakanlık, önce suskun kaldı ancak ısrar olunca, söyleyemeyiz gizlidir cevabını yazdı.
– Ahmet Ersin’in beyanına göre, bu araçların bir bölümü sivillerde yani resmi kurumların dışındaki kişilerde.Bu kişiler ise (Ersin’in beyanı ile) Başbakanlık özel örgütünün mensuplarıdır ve bu örgüt yaptığı yasa dışı dinlemelerle AKP’ye hizmet ediyor..
Görüldüğü gibi iddialar vahim olmanın ötesinde korkunçtur.Ersin’in bu iddialarını duyunca, birden Verso Başkanı Erhan Göksel’i hatırladım.Aylar önce Göksel bu iddiaları Flash TV’den dillendirmişti.Dahası, Erhan Bey Ergenekon bağlamında gözaltına alınmasını da bunu deşifre etmesine bağlamıştı.
Evet hadise uçuk bir iddia değil, zemini, yani gerçekliği söz konusudur.Öyle, çünkü ortada alınan 11 mobil dinleme aracı var ama bunun nerede olduğu meçhuldur.En önemlisi Gümrüklerden Sorumlu Bakanlık, TBMM gibi bir kuruma gizliliğe sığınarak bilgi vermemektedir.
Sorarım size, Susurluk olayı için Meclis’e çağrılan ama gizlilik gerekçesi ile ifadeye vermeye gitmeyen generaller olayına milletin meclisinden gizli şey mi olur diye tepki gösterip feveran eden AKP’lilerin bu olaydaki tutumu izah edilebilir mi?
Evet, bu mobil araçlar olayı açıklığa kavuşmadığı takdirde yapılan ve sızdırılan pek çok meçhul dinlemelerin faili de otomatik olarak bunlar olacaktır.Dahası, bu hadise açıklığa kavuşmaz ise, AKP’nin kendi derin devletini kurduğu iddiaları da gerçeklik kazanacaktır.Bu noktadan sonra muhatap artık Sayın Erdoğan’dır.
Cevap verin Tayyip bey, alınan bu araçlar nerede ve kimdedir?
Devlet sırrı gibi bir gerekçe ile bu işi geçiştiremezsiniz!
Hem böyle bir aracın MİT’e ya da Genelkurmay’a alınmış olması bile devlet sırrı olamayacağına göre, başka hiçbir şey de sır olamaz.Yoksa devlet sırrı ambalajı ile Ahmet Ersin’in söylediği türden Başbakanlık’ta gizli bir yapılanma mı var?
Biz ispatlanıncaya kadar buna inanmayız ama iddialar muhataplarınca açıklığa kavuşturulmalıdır.
Dinleme aracı İsrail’den
MHP’nin savcılığa suç duyurusunda bulunduğu siyah chyrsler marka araçla ilgili ilginç bir iddia daha gündeme geldi. MHP’nin avukatı Hamdi Kocabey, MHP’nin önünde tespit edilen siyah aracın İsrail’den alınan ve ortam dinlemede kullanılan donanımlı araçlardan olduğunu öne sürdü.
20 Mayıs 2011 Cuma
MHP’ye böcek yerleştirilmediğini, ortam dinlemesi yapıldığını savunan Kocabey, araçlarla ve dinlemeyle ilgili öne sürülen çelişkilere yönelik Vatan’ın sorularını yanıtladı:
Bazı basın kuruluşları önce siyah, sonra metalik sarı bir arabadan söz ettiğinizi belirterek bunun çelişkili olduğunu öne sürdüler…
Onların yalanı. Biz en başından beri öyle bir şey söylemedik. Biliyorsunuz önce bir arabadan söz etmiştik, siyah olan. 17 Mayıs’ta bir basın açıklaması yaptık ama sarı Ford Connect’ten söz etmedik. Aslında o aracı da biliyorduk. Sayın Bahçeli’nin siyah araçla ilgili açıklamasının hemen ertesinde malum gazeteler Yeni Şafak, Sabah gibi ‘Bahçeli yanıltıldı, araba Almanya’da bir galeriden alındı. Bu kamera şakası’ gibi olayı siyasi bir yöne çevirmeye çalıştılar. 18 Mayıs günü tekrar bir hazırlık yaparak bir basın açıklaması yaptık ve iki araçla ilgili yani hem sarı hem de siyahla ilgili iki CD hazırlattık ve basına dağıttık.
* Sarı bir minibüs var ama sonuç olarak ortada?
Biliyorsunuz MHP’nin karşısındaki alan 500 araç alabilen bir park yeridir. Biz sarı minibüsün Emniyet aracı olduğunu düşündük. O nedenle öncelikle bunu gündeme getirmedik. Diğer araçla ilgili ise bizim görüntülerle birlikte ilk kaseti çıkanların bulunduğu evin etrafında dolaştığı yönünde bize esnaftan, şoförlerden ihbar geldi. Ama biz profesyonel bir iş olduğunu anlamıştık, ortadaydı.
* Ama kasetler yayınlandıktan sonra bu ihbarı aldınız değil mi?
Evet. Bu partiye gönül veren insanlar var. Onlar bu aracın o evin önünde görüldüğünü bildirdiler. Tam olarak semti bilmiyorum ama çevreden bu aracın şüpheli bir biçimde o bölgede pekçok kez gezdiği görülmüş. MHP’nin geriye dönük 6 aylık çok iyi bir görüntü sistemi var. Aslında vakit bulamadık. İzlesek o aracın o bölgede pek çok defa bulunduğunu da görebiliriz. 13 Mayıs’ta o siyah aracın partinin önünde olduğunu tespit ettik. Sayın Bahçeli’nin Siyaset Meydanı’na çıkacağı gün de ilginç bir olay yaşandı. 15 Mayıs’ta 13.30 civarında Genel Başkan partiye giriyor. Ama o girmeden hemen önce, 13.20 sularında bu siyah araba o noktaya yerleşiyor. Ardından sarı connect geçiyor. Sonra genel başkan partiye giriyor. Sonra ben bizzat kayıtları inceledim. O siyah araç sabah saat 5.29’da geliyor. Karşıdaki direğin hemen yanına park ediyor. Hepsi kamera görüntülerinde var.
* Sarı araba burada devreye giriyor galiba…
Sarı aracın Emniyet’e ait olduğunu da zaten o malum kuruluşlar hemen gündeme getirdi. Nereden biliyorsun? Bakın siz bunu bilmiyordunuz, ‘Bu sarı araç nedir’ diye bana soruyorsunuz. Ama onlar biliyor ve ‘Emniyet’in oto hırsızlık şubesine ait, karıştırdılar’ diye biz daha gündeme getirmeden haber yapıyorlar. Demek ki polisle ortak çalışıyorlar. Mesela fotoğrafı gösteriyoruz hemen ‘Almanya’da galeride’ diye haber yapılıyor. Demek ki polis o aracı buluyor, ‘İşte o araba, bu değil. Gösterilen Almanya’da bir galeride’ diye haber servis ediyor. Nereden biliyorsun yoksa?
* Bu araçların plakaları nedir?
Sarı aracın plakası 06 LNP 34, siyah aracın 34 TS 6558.
* Sarı minibüs neden daha önce gündeme gelmedi?
Biz biliyorduk ama kamuoyuna söylemedik. ‘Savcılığa verelim, kime aitmiş sorsunlar’ dedik. Burada şüphemiz şuydu: 15 Mayıs günü genel başkandan 5 dakika önce bu siyah araç ve sarı connenct aynı yönden, 1.5 dakika arayla geçiyordu. “Bu geçişi nasıl açıklayacaklar” diye sorduk, şüphelerimizi savcıya ilettik.
* Peki, “Orada görevli polislerdi, partiye uğradılar” meselesi nasıl ortaya çıktı?
Yine o belirli gazeteler ‘Emniyet hırsızlık masasına ait. Yok tesadüfen orada, daha önce 4 kere geldik, yok hırsızlık var diye geldik, yok yemek yemeye merkeze gittiler’ diye yazdılar. Bunların hiçbirini biz söylemedik. Kendileri söylüyorlar. Bunun üzerine zaten önce siyah aracın geçişini arkasından sarı connectin geçiş kayıtlarını verdik. Bu polisler MHP’nin içinde ne arıyor dedik. Ama dikkat edin biz söylemiyoruz, kendileri söylüyorlar.
* CHP’li Ersin araçlar için soru önergesi vermişti
MHP’liler parti genel merkezi önündeki aracın görüntüsünü önceki gün basına da dağıtmıştı. İsrail’den alınan ve yasadışı dinleme yapılan araçlarla ilgili iddia ilk olarak CHP’li Ahmet Ersin tarafından gündeme getirilmişti. Ersin, MHP’nin iddiasının doğru olabileceğini söyleyerek “Bunların kimler tarafından ithal edildiğini en az 4-5 yıldan beri soruşturuyorum. Her seferinde gizli olduğu için bilgi verilemeyeceği bana söylendi” dedi.
İSRAİL’DEN ALINAN KAYIP ARAÇLARLA DİNLEME YAPILDI
Kasetleri yayınlayan siteleri kimlerin kurduğuna, arkasında kimlerin olduğuna ulaşmak bu kadar zor mu?
Bakın kaç gündür alenen çıkıp suçlamalarda bulunuyorum. Basına söylüyorum. Biz o arabaların kime ait olduğunu da biliyoruz. Ama Genel Başkanımız ‘Kamu görevlileri, görevlerini yapsınlar. Bunu ortaya çıkarsınlar’ dedi. Savcılığa verdik, araştırıyorlar. Savcılıkta doğru bilgileri ortaya çıkarmazsa biz gerekli açıklamayı yaparız.
* Geçen yıl partide bir böcek araması olmuştu?
MHP’ye böcek yerleştirilmemiş. Ortam dinlemesi yapılmış. Bu siyah aracın İsrail’den gelip yok olan 2 dinleme aracından biri olduğunu düşünüyoruz.
* İsrail’den alınan hangi araçlar? Polis mi dinleme için 12 araç aldı?
Kamuoyuna yansımıştı. Türkiye’de hangi kurum aldı, Genelkurmay mı polis mi aldı bilmiyorum. Ama 12 adet araç alınıyor, 10 tanesi envanterde gözüküyor. 2 tanesi ortada yok. Onlardan biri olduğunu, İsrail yapımı bu 2 araçtan birinin MHP’de gelip ortam dinlemesi yaptığını düşünüyoruz. O hadise yani 8 kaset hadidesi de bunlarla yapılmıştır kanaatindeyiz: Ama dediğim gibi savcılığa bilgileri verdik. Hemen sonuçlandırılmasını istiyoruz.
* Envanterden kastınız nedir?
Bir kamu kurumu adına mesela ithalat yapılmışsa o kamu kurumunun zimmetine bunlar kayıt ediliyor. Burada da iddialara göre 12 bu özellikte araç Türkiye’ye giriyor. O kurumun kayıtlarında bulunması gerekiyor ama 2 tanesi yok. Biz kamuoyuna yansıyan bu bilgiler ışığında bir ihtimal olarak bunun değerlendirilmesini istiyoruz. ‘Kesin budur’ demek elbette büyük hata olur. Ama bu da soruşturulmalı. *3*
CHP MİLLETVEKİLİ ATİLLA KART’IN SORU ÖNERGESİ
15 Ocak 2013
TBMM Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sn.R.Tayyip Erdoğan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını Anayasa’nın 98 ve İçtüzüğün 96. maddeleri gereğince saygıyla talep ederim.
Atilla Kart
CHP Konya Milletvekili
İlgi ; (a) 23.07.2008 tarih-4670 sayılı yazılı soru önergemiz.
(b) 26.09.2008 tarih-5138 sayılı yazılı soru önergemiz.
Türkiye’de 2006, 2007 yıllarından itibaren ortam dinlemesi yoluyla yasa dışı dinlemeler yapıldığı bilinmektedir. Hükümet, ortam dinlemesini bazen tümden inkar etmiş bazen de tevil yollu kabul etmiştir. İlgi önergelerimize verilen cevaplarda : dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin bu tür dinlemelerin varlığını kabul etmiş, ancak bu dinlemelerin meşru sayılması gerektiği anlamında açıklamalar yapmış ; yine dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay ise, ortam dinlemesi olaylarını tümden inkar yoluna gitmiştir.
Aslında bu süreç bile, Hükümet’in, yasa dışı dinlemelerdeki keyfi ve sorumsuz tavrını ve bu dinlemeleri himaye eden, organize eden konumunu göstermektedir.
En son Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın, 14 Ocak 2013 tarihinde basına yansıyan açıklamalarına göre; aradan geçen 6-7 yılın sonunda , bu araçların varlığı artık resmi olarak kabul edilmiş, GES – (Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı) ile Jandarma Komutanlığı tarafından kullanılan 5 minübüsün kayıt altına alındığı ve bu araçların yasal olarak tüm teçhizatıyla MİT’e geçtiği ifade edilmiştir. Bu açıklamaya göre; kayıt dışı minübüsler ilk kez 2007 yılında Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına (TİB’e) devredilmiştir.
Hükümet, gelinen aşamada bile bilgi kirliliği yaratmaya ve karartmayı sürdürmeye çalışmaktadır.Zira ortam dinlemesi yapan araç sayısının 11 olduğu bilinmektedir. Bu konu, 2008 yılında İnsan Hakları İnceleme Komisyonunda da tartışılmış, ayrıca Tarafımızdan da konu takip edilmiştir. İstihbarat Daire Başkanı ve TİB Başkanı, ortam dinleme araçlarının kendilerinde bulunmadığını resmi ortamlarda açıklamışlardır.
Bu açıklamalar karşısında , mobil araçların “kayıt ve yasa dışı bir şekilde” Başbakanlık tarafından uzun bir süre ve fiilen kullanıldığı anlaşılmaktadır.Gelinen aşamada, aşağıda açıklanan hususların açıklık kazanması amacıyla iş bu önergenin verilmesi zorunluluğu doğmuştur;
(1) 11 mobil Aracın varlığı söz konusu olmasına göre, 6 mobil araç nerededir, akıbeti nedir? 6 mobil araç fiilen ve yasa dışı bir şekilde faaliyetini sürdürmekte midir?
(2) Bu durum fiili ve yasa dışı dinlemelerin illegal bir şekilde devam ettiği anlamına gelmez mi?
Yine bu durum , fiili dinlemeleri yapan mekanizmayla Hükümet arasında çatışma ortamının ya da pazarlık ortamının sürdüğü anlamına gelmez mi?
KAYNAKLAR
*1* http://haber.mynet.com/bir-kitap-yazdi-ortalik-karisti-528253-guncel/ ANKA
*2* 24 Nisan 2009 Yeniçağ
*3* http://www.gazeteport.com.tr/haber/33938/dinleme-araci-israilden#ixzz2I4Ys62XJ