Türkiye Kandil’e Giremedi Ama Barzani TBMM’ne Girmiş

Türkiye Kandil’e Giremedi Ama Barzani TBMM’ne Girmiş

Zahide Uçar:
02 Ekim 2012

AKP kongresinde Barzani kürsüye çıktığı sırada, tribünlerden uzun süre “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganları atıldı.

Barzani konuşmasını bitirdiğinde, Erdoğan Barzani’nin yanına giderek elini sıktı, kendisini tebrik etti(!)..

Barzani bir dönem AKP’yi tehdit ederek; “içinizde 40 vekilimiz var” demişti de, AKP’nin gıkı bile çıkmamıştı. Barzani tevazu gösterip; “şu kadar AKP’li seçmen de benimle gurur duyuyor dememiş(!)..”

PKK’lı teröristlerin hamisi, Mehmetçik katili, küresel fahişe Barzani ile ancak Barzani’ye benzeyen alçaklar gurur duyar.

Alçaklığın da bir sınırı vardır sanıyordum ama; Mehmetçiğin kanı ellerinden damlayan Yahudi Barzani ile gurur duyanlar bana alçalmanın da, alçaklığın da bir sınırı olmadığını açıkca gösterdi.

Gurur duydukları Barzani ile ilgili birkaç hatırlatma:

1-PKK’lı teröristleri Türkiye’ye teslim etmesi istendiğinde Barzani; “Türkiye’ye bir Kürt kedisi bile vermem” demişti.

2-AKP Hükümetinin Barzani’nin “kaçakçılığa da çanak tutan” mallarını Mersin Limanı’ndan ücretsiz olarak taşımasına, Irak’ın Kuzeyini imar etmesine rağmen Barzani 2003 yılından beri AKP hükümetini fırçalıyor. Akıl veriyor. Tehdit ediyor.

3-PKK’lılar Barzani bölgesinde korunuyor. Yani Mehmetçiklere kurşun sıkan narko terör örgütü elemanları Barzani tarafından korunuyor.

4-Barzani Büyük Kürdistan(Büyük İsrail) için Suriye, İran ve Türkiye’den toprak istedi. (Yeniçağ Gazetesi)

5- Irak Türkmen Cephesi Güvenlik Dairesi Başkanı Emir İzzettin 11 Şubat 2003 tarihinde Erbil’de kardeşi ve arkadaşlarıyla birlikte KDP’li peşmergelerin silahlı baskını sonucu halkın ve yabancı basın gazetecilerin gözü önünde, tüm insanlık ve kurallarına aykırı bir biçimde tutuklandı. 20 Ekim 2004′te hakim karşısına çıkarılan Emir İzzettin ortada suç delili olmadığı halde ‘hakim kanaati’ ile ömür boyu hapse mahkum edildi. (Ümit Özdağ’ın bir makalesinden)

6- Saddam yönetimi sona ererek düştükten buna yana Kürtler Amerika müttefik güçlerle birleşerek Irak Türklerine karşı baskıları artarak çok sayıda insanlarımızı arkadan kurşuna dizerek, çok sayıda insanlarımızda tutuk evlerinde kaybolarak, onlardan hiçbir haber alınmamaktadır. En acısı Emir İzzet’ten 2003 tarihinden bu yana hiçbir haber alınmamaktadır.(Sadun Köprülü-Türkmen yazar)

Barzani ile gurur duyanlar, Barzani’nin işlediği insanlık suçları ile de gurur duyuyorlar demektir. Mehmetçiğin katlinden memnun, Barzani’nin kanlı elleriyle el eleler demektir.

Güneydoğu’nun bir kısmı büyük Kürdistan toprağı olursa herhalde Barzani ile daha çok gurur duyarlar.
Bu alkış Türk Milleti’ne yapılan alçak ihanetin ne kadar cesaret kazandığını gösteriyor.

2006’dan beri diyoruz ki:
AKP siyasi bir parti değildir. A(merika) K(omplo kurma)P(artisi); siyasi görünümlü, büyük Kürdistan’ı, yani ikinci İsrail’i kurmakla görevli, Anadolu Türk Müslümanlığını dönüştürüp bitirme taşeronluğunu yüklenmiş bir truva atıdır.

Bir hükümetin göz yumduğu mafyaya bakarak izini sürebilirsiniz. AKP iktidara gelir gelmez Türk mafyasını içeri tıktı. Onlar hala içerideler. Nerede ise bütün ülkeye Kürt mafyası hakim kılındı. Mafya demek; gayrimeşru silah demektir, uyuşturucu demektir, kumar demektir, fuhuş demektir. Bunları elinde tutanlar o şehirlerin karanlık dünyasını yönetir. Yani AKP siyaseti karanlık yönetimi Kürt mafyasına teslim ederek aslında Kürt kartı üzerinden ülkeyi şekillendireceğini belli etmişti. O tarihlerde bu durumu yazmıştık.

9 Kasım 2005 tarihinde Şemdinli’de eski PKK’lı Seferi Yılmaz’ın sahibi olduğu umut kitapevinde bir bomba patladı. Düğmeye basılmışçasına halk sokaklara döküldü. Olayın faili olarak suçlanan 2 astsubay linç edilmekten zor kurtuldu.

Erdoğan Şemdinli’ye gitti. İlk ziyaret ettiği yer umut kitapevi, ilk sıktığı el Seferi Yılmaz’ın eli oldu. PKK’lıların isteği ile Vali görev yerinden alındı.

Haklarında hiçbir somut kanıt olmayan 2 istihbaratçı astsubay yıllar süren yargılama ve GÖREVLİ medya kampanyasıyla linç edilerek, medya yargıçlarınca yargıya defalarca müdahale edilerek mahkûm edildi.

Delil bütünlüğü yoktu. Olayları organize eden PKK’lının telefon dinlemelerine takılan konuşmaları her şeyi anlatıyordu ama görevli basının gayretleri ile üstü kapatıldı.
Şimdi geldiğimiz noktada; “Şemdinli’de yaşanan bombalama tezgahı aslında istihbaratın aldığı en büyük darbeydi” deniyor. Şemdinli tezgahından sonra Güneydoğu’da istihbaratın yok olduğu söyleniyor. Çünkü Şemdinli’de kurulan tuzaktan sonra asker sivil halkın arasına girerek istihbarat toplamaya cesaret edememiş.
Geldiğimiz noktada saha istihbaratı bütünüyle askerden alınmış durumdadır.

Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile terör örgütü PKK itirafçısı Veysel Ateş’in yargılandığı ve Uyuşmazlık Mahkemesinin kararıyla ikinci kez Van 3. Ağır Ceza Mahkemesine görülen Şemdinli davasında Sanık avukatlarından Vedat Gülşen, müdahil avukatlarının sanıkların etkin pişmanlıktan yararlanmasını istediklerini anlatırken, “Habur sınır kapısında davul zurna ile girmedik. Etkin pişmanlıktan faydalanmak için suçlu olmak gerek. Habur’dan girmek gerek. Müvekillerimin ise bir suçu yok” diye konuştu.

Şemdinli komplosu ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın’a yapılanları okuyamayanlar, Ergenekon ve balyoz tertibi ile ancak ayılabildi.

Orhan Pamuk 2005 yılında; “Türkler, bu topraklarda 30 bin Kürdü ve 1 milyon Ermeni’yi öldürdü” dediğinde AKP Orhan Pamuk’a sahip çıktı.

Elif Şafak Baba ve Piç adlı kitabında; “Türkler, Ermenilerin evlerini basıp yağmaladılar, sopalarla balta saplarıyla dövdüler, aç bırakıp öldürdüler, asimile ettiler, yetim bıraktılar, mallarını mülklerini ellerinden aldılar, soykırım uyguladılar; Türkler tam bir kasap!” diye yazıyordu. Elif Şafak mahkemeye verildi. Erdoğan davaya bizzat müdahil oldu. Mahkeme sonuçlandığında ise Şafak’a telefon ederek “geçmiş olsun” dileklerinde bulundu.

Erdoğan siyaseti daima tarafını belli etti. Her şey Türk Milleti’nin gözü önünde cereyan etti. Herkesin tarafı belliydi.

Erdoğan kin ve nefret ekiyor, ayrıştırıyor, milletin ve kurumların gözünün içine bakarak anayasal suç işliyordu.

“Kürtlerin Erdoğan’a heykeller dikmeleri lazım.. “ başlıklı yazısıyla en gerçekçi yorumu Irak Türkmenlerinden Türkmenşanı Medya ve Araştırma Merkezi Genel Müdürü Ümit Köprülü koymuştu. Yazısına;

“ O Türkiyeli olmasına rağmen bebek katili Abdullah Öcalan ve çapulcular Mesut Barzani ve Celal Talabani’den daha Kürtçü ve daha çok Kürt geleceğini düşünen bir lideridir.”

Biz de Barzani ile gurur duyan bu alçaklar ile aynı havayı teneffüs etmek zorunda kaldığımız için UTANIYORUZ.

Not: Gazeteci Tuncer BAHÇIVAN hatırlatıyor ve soruyor:

“Tam 20 yıl önce bugün Muavenet Fırkateynimiz Amerika tarafından vurulmuş, 5 askerimiz şehit olmuştu.
Yine 2 Ekim ve ben bir daha soruyorum: 2 Ekim 1992′de, Muavenet Fırkateynimiz bir tatbikatta Amerika tarafından neden vuruldu? Ve asıl soru: Tatbikat neden kesilmedi? 5 şehite 20 yaralıya rağmen, hiç bir şey olmamış gibi oyuna devam etti? (Tuncer Bahçivan-gazeteci.tv)”

Sorsanız da cevap alamazsınız Tuncer Bey. O gün Türk Ordusu ABD’ne gerekli cevabı verebilseydi eğer, bugün BALYOZU yememiş olurdu. Sarı öküzü vererek düşmanı durduramazsınız. Hak ettiği cevabı vererek durdurabilirsiniz ancak.

Zahide UÇAR
İLK KURŞUN

This entry was posted in Bölücü KÜRTÇÜLÜK, EMPERYALİZM, ORTADOĞU ÜLKELERİ, Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *