57. ALAYIN SANCAKTARINI UNUTANLARA,
İZMİR’İN İŞGALİNDE YAŞANANLAR
BUGÜN GÜNEYDOĞUDA YAŞANIYOR !!!
Naci KAPTAN
07.09.2012
Önce bir soru ;
Çanakkalede 57.alayın tüm neferleri,
sancaktarları,
Ölmelerine rağmen,
Sancağı neden bırakmadı ???
Bu soru Milli bayrağımıza ve ulusal onurumuza sahip çıkmayanlara,
Bayrağımızı indirtenleredir !!!
Resimdeki sancak, Çanakkale Savaşı’nda son erine kadar şehit olan Kahraman 57nci Alay’ın Sancağıdır. Hâlen Melbourne-Avusturalya müzesinde sergilenmekte olan sancağın tanıtım plâketinde şöyle yazmaktadır:
“Bu Alay Sancağı; Gelibolu savaş alanından getirtilmiştir, ama esir edilmemiştir. Türk Ordusu’nun geleneklerine göre bir alayın sancağı;, alayın son eri ölmeden teslim edilemez. Bu sancak, sonuncu muhafızın da altında ölü olarak yattığı bir ağacın dalına asılı; olarak bulunmuştur. Kahramanlık timsali olarak karşınızda duran bu Türk Alayı Sancağını selâmlamadan geçmeyin” *1*
(Bu yazının paylaşımından sonra gelen eleştirilere ait dip notta bu konudaki açıklamayı okuyunuz)
Beytüşşebap’ta bir PKK’lı cenazesinin geçişi sırasında askeri lojmanda bulunan Türk bayrağı askerler tarafından indirildi.
***
Önce tarih dede ne diyor,
Kulak verelim ;
Tarih 17-19 Mart 1919
Yer :İzmir
Mondros imzalandıktan sonra Müttefikler İzmir ve çevresindeki ulaşım ve haberleşme olanaklarını denetim altına alıp, Ege ve Akdeniz kıyılarına gelip gitmeye başlamışlardı. Daha sonra da Paris Konferansından İzmir ve çevresinin Yunanistan’a verileceği hakkında duyumlar gelmeye başlayınca Müttefiklerin kıyı bölgelerindeki faaliyetleri artmıştı.
İzmir Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti’nin yaptığı Kongrede divan başkanlığına seçilen İzmir Valisi ve Kolordu Komutanı Nurettin Paşa Yunan birliklerinin İzmir’e çıkmasına askeri güç kullanılarak engel olunacağını belirtir…
Delegelerden Denizli Müftüsü Hulusi Efendi de söz alarak, vali Nurettin Paşa’nın görevden alınarak İzmir’den uzaklaştırılabileceğini söyleyerek devam eder ;
Sakallı Nurettin Paşa’ya hitaben;
” Paşam; Eğer görevden alınacak olursanız bize, Denizli’ye geliniz. Biz size para,silah,levazım,insan gücü,ne olursa, her şeyi temin ederiz. Düşmana karşı koymak için her fedakarlığı yaparız. Yeter ki bize gelin. Sizin karakterinizde kumandanlara ihtiyacımız var.” demiştir.Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi büyük bir vatanseverdir. Milli mücadeleden yana olduğu için bu sözleri sarfetmiştir. O da Nurettin Paşa gibi düşmana silahla karşı koyulmasından yanadır.( N.Umur ERONAT )
Ahmet Hulusi efendi yanılmadı ,Padişah Yunan ordusuna direnç gösterecek,İzmir’i savunacak olan Nurettin paşayı görevden aldı.
Gerçekten de Bölgedeki savunma hareketlerine öncülük eden Nurettin Paşa Yunan Metropolitinin girişimleriyle İngilizlerin Osmanlı Hükümetine yaptığı baskılar sonucunda görevden alınıp İstanbul’a çağrıldı.İzmir kolordu komutanlığına daha önce emekliye sevk edilmiş olan Ali Nadir Paşa, İzmir Valiliğine de, İzmir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni İttihatçılık yapmakla suçlayan Kambur İzzet getirildi.
Amiral Calthorpe 13 Mayıs 1919’da İzmir’e gelip, Müttefik komutanlarla bir toplantı yaparak işgalin ayrıntısını belirledi. Ertesi gün Vali Kambur İzzet ile Kolordu Komutanı Nadir Paşa’ya birer nota göndererek Mondros’un 7. Maddesi gereğince İzmir ve çevresindeki istihkamların Müttefiklerce işgal edileceğini bildirdi. Nadir Paşa durumu İstanbul’a iletip talimat isteyince, Harbiye Nazırı Şakir Paşa Calthorpe’un isteklerine uyulmasını istedi. Nadir Paşa da İzmir ve çevresindeki askeri birliklere bir talimat göndererek Ateşkes koşullarına göre Müttefiklerin yapacağı işgale karşı konulmamasını emretti.
Ali Nadir Paşa, Visamiral Calthorpe’un ikinci notası üzerine birliklere verdiği emirde, 15 Mayıs 1919 günü Yunan birliklerinin İzmir’i işgal edeceklerini bildirdikten sonra, “… esef verici olayların vuku bulmaması için bütün askerî kıtalar bulundukları askerî garnizonlarda kalacaklardır. Çıkacak kıtaat ile kıtalarımız ve askerlerimiz arasında en ufak bir hâdisenin bir çok esef verici olaylara sebebiyet vereceği muhakkak bulunduğu için sükûnetin muhafaza olunmasına lüzum görülür. Bunu her subayın ve erin nazarına kemâl-i ehemmiyetle koyuyorum.” demekteydi !!!
Aynı gün Müttefik askerler belirlenen yerlerden karaya çıktı, Amiral Calthorpe aynı kişilere tekrar bir nota vererek 15 Mayıs günü saat 07.00’de Yunan birliklerinin ateşkes gereğince İzmir’e asker çıkaracaklarını, olumsuz bir olaya meydan vermemeleri için Türk askerlerinin kışlalarından çıkarılmamasını, işgalin Anadolu’ya duyurulmasını önlemek için de İngilizlerin telgrafhaneyi işgal edeceklerini bildirdi.
Devlet-i ali ,padişah hazretleri askerin kışlaya çekilmesini ve Yunan ordusuna karşı direnilmemesini istedi.Böylece İzmir’in işgali Osmanlı ordusundan silahlı bir mukavemet görmeden başladı.
Atılan tek kurşun’un onuru ise şehit gazeteci Hasan Tahsin’e aittir.
Ülkesi işgal edilirken askerini kışlasına çekenlerin torunları da aynı yoldadır.
Onlar da güneydoğuda askeri kışlaya çekiyorlar.
Bölücü teröristler kızmasın diye Milli Bayrağımızı indiriyorlar.
Gelelim bugünlerin Güneydoğusuna ;
Güneydoğuda ,Türkiye’nin bölünmesi için başlatılmış olan bölücü Kürt’çülük kalkışmaları yoğunlaşarak artmaktadır.Dağlarda olan teröristler,illere ve ilçelere inmiş ve terör olayları hergün daha çok can almaktadır.PKK Amerikan’ın ve AB ülkelerinin silahlı taşaronudur.
Yargıda HABUR HUKUKUNU yaratanların,PKK teröristinin ayağına götürdükleri aslından uzaklaştırılmış mahkemelerde,PKK teröristleri incinmesin diye,Türk bayrağı koymayan,Atatürk resmi asmayan AKP iktidarı ,gizlice yürüttüğü OSLO görüşmeleriyle Kürtçü kalkışmaları cesaretlendirmiş ve terörü azdırmıştır.Devletimiz artık ,teröristlerle aynı konuma indirilmiştir.
Verdiğimiz şehitlerin,ateş düşen evlerin sayısı hergün onlarca artarak devam etmektedir.Türkiye’mizin bugünlerde yaşadıklarının ardında ,Toprağa verdiğimiz her bir şehidimizin canında,yaralanmış her bir gazimizin kanında AKP politikalarının taşaron politikaları vardır.Vebal Türkiye’yi ateşe sürükleyenlerin omuzlarındadır.
Artık Milli Bayrağımızı da gönderde tutmak nerede ise yasaklanmıştır.
Habur Mahkemesine Türk Bayrağını koydurmayan iktidar ! hükümeti,
Şimdi de PKK teröristlerinin nerede ise alan hakimiyetini ele geçirdikleri bölgelerde,BDP mitinglerinde,yürüyüş yollarında Türk Bayrağının direklerden ve balkonlardan indirilmesine ortam hazırlamıştır.
“Bilindiği gibi Beytüşşebap’ta bir PKK’lı cenazesinin geçişi sırasında askeri lojmanda bulunan Türk bayrağı askerler tarafından indirilmiştir.Kameralara takılan görüntülerde, çatışmalarda öldürülen bir PKK’lının cenazesi askeri araçla ilçe merkezinden geçirilirken, askeri lojmandaki bir dairede asılı duran Türk bayrağı üç asker tarafından indiriliyor. 10 Mehmetçiğin şehit düştüğü yere metrelerce mesafede bulunan askeri lojmandan Türk bayrağının indirildiği sırada gruptakilerin “Diğerini de indirin diğerini de”, “Hah şöyle”, “Yürüüüüü” şeklinde bağırdıkları duyuluyor. (05.09.2012 Aydınlık Gazetesi)
Konu sadece Milli Bayrağımızın indirilmesi ve bir TAHRİK unsuru olduğunu düşünen sakat beyinler değildir.Aydınlık Gazetesinin haberine göre TSK’nın, Bölücü Kürt’çülerin eylem alanlarından uzak durmasını ,kışlalarına çekilmesi talimatı verilmiştir.Meydan terörizme terk edilmiştir.
Bunun ayıbı AKP’nindir.
Bunun ayıbı “Bayrağı indir” emri veren komutanındır !
Bunun ayıbı askere kışladan çıkma emrini verenlerdedir !
Bunun ayıbı BAYRAĞIMIZIN KUTSALLIĞINI unutanlarındır…
Ve,
Bunun ayıbı,
Atatürk’ün Ordumuza armağan etmiş olduğu
30 Ağustos’u kutlama onurunu,
Cumhurbaşkanına devreden,
Çankaya’da topuk vuran,
TSK’ya 10 senedir hasmane tutum izleyen,
Karalayan,hakaretler eden Başbakanı evine iftara davet eden,
TSK’lerin en yetenekli,Atatürk’çü,Vatansever askerlerini,
Kendi Silah arkadaşlarını sahte kanıtlarla tutuklayan,yargılayan,
Yüksek yargının açılışına kendisini davet ettiren,
Böylece Yüksek yargının ,iktidarın arka bahçe olmasını destekleyen,
Görevdeki 40 general ve amirali emekliye sevkeden,
Soyadıyla belirgenleşen,
Özel ! paşa da
bu ayıptan pay alanların önde gelenidir.
***
Bir soru daha ;
Bugünlerin Ali Nadir Paşa (ları ) kimlerdir ?
Naci KAPTAN
***
*1* 57. ALAY SANCAĞI HAKKINDA AÇIKLAMA
57.Alay’ın sancağın Avustralya Melbourne müzesinde bulunduğu hakkında örütbağda birçok yazı vardır.Bu yazıların bir bölümü de Avustralya adresli örütbağ sayfalarındadır.
Fakat 57.Alay sancağına varlığına ve müzede bulunduğuna yönelik itirazlar da mevcuttur.Örneği değerli tarihçi Turgut Özakman’ın bu konuda şöyle bir yazışmasına ulaştım ;
“57.alayın sancagi anzaklarin eline gecmis değildir. soz konusu yerde melbourne müzesinde) sergilenmemektedir. anzaklarin 57. alay gibi yaman bir alayın sancagini ele gecirecek ne gucleri vardi, ne imkanları. Bu hikaye bastan sona bir yalandir. Bilginize sunarim. ”
Duzeltmenizi rica ederim.
Sevgi ve saygilarimla
Turgut Özakman
***
Var olduğu İngilizce yazılmış 57.Alay Sancağının altındaki plaketin son cümlesi dikkat çekicidir.Sancağın varlığını yazan ingilizce yazılarda son cümle şöyledir ;
“The flag of the 57. Regiment is shown in the museum of the Melborn in Australia. This words are written on the sheet under the flag ; ‘This regriment flag brought from Gallipoli but it could not be slaved. Because according to national traditions of Turkish army, the flag of a regiment can not be given until last soldier of regiment die. This flag was found on a tree which last soldier of regiment lies under it. Do not pass by the flag which is a semple of bravery , without hail.Anyway the flag was brought from Egypt”.
http://www.toursgallipoli.com/gallipoli-information,255.html
“This regimental flag was brought from Gallipoli but it could not be enslaved. According to the traditions of the Turkish army, the flag of a regiment cannot be surrendered until the last soldier of a regiment is dead. This flag was found on a tree with the last soldier of the regiment lying under it. Do not pass by the flag, which is a symbol of bravery, without saluting it.” The flag was brought from Egypt.
http://www.gallipoliexperience.com/en/gallipoli_57th_regiment.html
(Dikkat- bu link virüs bulaştırmaktadır)
Özetle yazı girişinde Türkçesi var olan paragraf ile ingilizcesi örtüşüyor.Fakat İngilizce olan açıklamalarda sancağın Mısır’dan getildiği yazılıdır.
Gen.Kur.Başkanlığının bu konudaki aşağıdaki bilgi yazısı 02.Mayıs.2005 tarihli Hürriyet Gazetesinde yayımlanmıştır ;
Çanakkale Savaşı 18 Mart 1915’de zaferimizle sonuçlanmış ve 57. Alay’a Çanakkale savaşlarından sonra, 30 Kasım 1915’te Sultan 5. Reşat’ın iradesiyle altın, gümüş imtiyaz ve harp madalyaları verilmiştir. Bu madalyalar da 25 Nisan 1916 tarihinde, İstanbul-Şile arasında bulunan Çelebi Köyü’nün kuzeydoğusunda toplanan alayın sancağına törenle takılmıştır. Dolayısıyla, alay sancağının Çanakkale savaşları sırasında Avustralyalılar tarafından ele geçirildiği iddiası doğru değildir.(Sayın özakman’ın tesbiti bu tarihe kadar doğrulamış oluyor.)
Bazı yayınlarda bu sancağın bugün Avustralya Melbourne Müzesi’nde sergilendiği iddia edilmektedir. Bu iddialarla ilgili Melbourne Müzesi’nin de içinde yeraldığı dört müze adına Victoria Eyalet Müzesi tarafından gönderilen cevabi yazıda, ellerinde 57’nci Alay’a ait bir sancak bulunmadığı bilgisine ulaşılmıştır.
YOK EDİLMİŞ OLABİLİR
Günümüze dek geçen sürede 57’nci Alay Sancağı’na ilişkin herhangi bir bilgi aydınlığa kavuşmamıştır. Ancak, Türk ordu geleneği göz önüne alındığında, Alay’ın İngilizler tarafından esir alınırken, sancağını teslim etmeyerek imha etmiş olmasının kuvvetli bir ihtimal olduğu değerlendirilmektedir.
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/printnews.aspx?DocID=316211
***
57.Alayın Çanakkale savaşından sonra görev yaptığı yerler incelediğinde 19. Tümenin içinde önce Galiçya’ya gönderilmiş burada çok kayıplar vermiştir.
Daha sonra Filistin’e sevkedilmiştir.1918 yılıın 29 temmuz ile 23 Eylül arasında
Nablus Savaşında çok zayiat vererek zayıflamış ve İngiliz’ler tarafından teslim alınmıştır.
Bu nedenle farklı olasılıklar mevcuttur ;
* 57.Alay sancağının Nablus’da İngiliz ve dolayısıyla Anzak’ların eline geçmesi olasıdır.
* Osmanlı Ordusuna ait başka bir sancak müzede sergileniyor olabilir.
* Son olarak da Ulusal harcı pekiştirmek için Çanakkale’de 57.Alayın yazdığı kahramanlık destanını yüceltici bir yakıştırma olabilir.
Konuya katkı sağlayacak arkadaşlar,yazarsa sevinirim.
Ve 07 Eylül 2012 tarihinde değerli tarihçimiz Turgut Özakman’dan şu mektup geldi ;
Sayin Naci Kaptan
sancakta , resimdeki gibi bir arma bulunmaz.
O zamanki sancakların iki yaninda Kurar’dan ayetler
yer alir. Ay yildiz da yoktur, arma da.
Bu yeterli bir kanittir sanirim.
Avustralya masallarini ciddiye almayalim.
Yenilgilerini boyle masallarla yumusatmaya calisiyorlar.
Saygilarimla.
Turgut
Türk Ulusunun yakın siyasi ve Cumhuriyet tarihini çok değerli kitaplarla anlatan,öğreten
değerli büyüğümüz Turgut Özakman böylece konuya son noktayı koymuştur.
Emekleri ve bizleri aydınlattığı için değerli Özakman’a şükranlarımı sunarım.
57.Alayın sancağına ait böylesi yüceltici sözlerle kalem alınmış bir plaket olmasa bile,
Bu kahraman alayımızın yazmış olduğu ve Anzakların da saygıyla selamladığı
destan Türk Ulusuna yeterlidir.
…………..
Türk erleri kendilerini kovalayan Anzak askerleri önünden hızla Conkbayırı’na doğru tırmanmaktaydı.
İşte bu esnada neferlerin önlerine Yarbay Mustafa Kemal çıkar ve o tarihi konuşmasını yapar:
Bizzat kaçan efradın önüne çıkarak:
“Niçin kaçıyorsunuz?” dedim.
“Efendim düşman!” dediler.
“Nerede?”
“İşte!” diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Gerçekten de düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve serbest bir şekilde ileriye doğru yürüyordu…
Bundan sonrasını Yarbay Mustafa Kemal`den okuyalım.
“Şimdi durumu gözlerinizin önüne getiriniz. Ben kuvvetlerimi bırakmıştım. Alay erlerim on dakika dinlensin diye… Düşman da bu tepeye gelmiş… Demek ki benim askerlerimden bana daha yakın!
Ve düşman benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir durumda kalacak. O zaman artık bunu bilmiyorum bir muhakeme-i mantıkiye midir, yoksa sevkı tabii ile midir, bilemiyorum; kaçan erlere:
“Düşmandan kaçılmaz!” dedim.
“Cephanemiz kalmadı” dediler.
“Cephaneniz yoksa süngünüz var!” dedim.
Ve onlara bağırdım:
“Süngü tak ve yere yat!”
Aynı zamanda Conkbayırı’na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile cebel bataryasının yetişebilen erlerinin marş marşla benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir subayımı yolladım. Erler süngü takıp yere yatınca, onları izleyen düşman erleri de yere yattı. Kazandığımız an işte bu andır!
……………….
Saygılarımla
Naci KAPTAN
07.Eylül.2012 / güncellendi