Suriye meselesine genel bakış
Emre Albayrak
tgb.gen.tr
Bir yılı aşkın süredir Türkiye’nindahası tüm dünyanın gündemini meşgul eden Suriye meselesi gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Uzun bir süre daha da koruyacağa benziyor. 2011 yılı Mart ayından bu yana sürenkitle hareketinden yoksunetnik ve mezhepsel temelde emperyalist güçlerin kışkırtmalarıyla başlayan ”protesto” hareketleribinlerce insanın katledilmesine yol açmış ve dünyada tekrardan bir çift kutuplu sistemin inşa edilmesi sürecine neden olmuştur.
Bu sürecin tahlilini doğru yapmak ve buna göre konumlanmak kuşkusuz ülkemiz için stratejik bir öneme sahiptir. Dolayısıyla bu meseleTürkiye’nin önümüzdeki dönemde kaderini etkileyecek önemli gündem maddelerinden birini oluşturmaktadır. Bu açıdan yaklaştığımızdaSuriye’de yürürlükte olan BAAS rejiminiSuriye’nin niçin hedefte olduğunu ve AKP hükümetinin Suriye konusundaki tutumunu iyi idrak etmemizgeleceği daha rahat görmek açısından büyük önem taşıyor.
BAAS’çılık: Arapların Kemalizmi
1. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı Devleti’nden kopartılan Suriyeİngiliz Sömürgeler Bakanı Winston Churchill’in Mart 1921′de Kahire’de topladığı konferansta Fransız mandasına bırakıldı. Fransız ordusuSuriye’yi beş parçaya ayırdı. Daha sonra Fransa’da Halk Cephesi iktidara gelince1936′da Suriye’ye görece bağımsızlık tanıdı. Suriye’nin tam bağımsızlığı ise 1946 yılında gerçekleşti.
BAAS Partisi’nin kuruluş yılı 1943 yılına denk gelmektedir. Arap Yeniden Diriliş Partisi anlamına gelmektedir. Daha sonra başka bir partiyle birleşerekSosyalist BAAS Partisi adını almıştır. İlkeleri iseBirlik ( Arapların birliği)Özgürlük (sömürge boyunduruğundan kurtuluş) ve Sosyalizm (halkçılık ve devletçi bir ekonomi)’dir. Anti-emperyalist bir karakter taşımasılaik ve aydınlanmacı olması ve uluslaşma yolunda ülkemiz açısından benzer süreçler geçirmesi bu rejimin Kemalizm ile ortak yönlerini oluşturmaktadır. Arap ulusçuluğuTürk ulusçuluğundan etkilenmiştir. Ziya Gökalp’in öğrencisi Sati El Hüsri’nin Arap ulusçuluğunun önemli düşünürü olması bunun kanıtıdır.
BAAS Partisi’nin Beşar Esad dönemine gelinceye kadar geçtiği aşamalara burada değinmeyeceğiz. Ancak ayrıntılı bilgi edinmek ve meseleye daha iyi hakim olabilmek açısındanTeori dergisinin Ekim 2003 sayısındaki Cüneyt Akalın’ın ”Devrimci Arap Ulusçuluğu BAAS” ve -yine aynı derginin- Ağustos 2011 sayısındaki ”Suriye’de BAAS Halkçı Milliyetçiliği ve ABD’nin BOP Demokrasisi” yazıları incelenmelidir.
2000′lerden sonra SuriyeBeşar Esad ile birlikteçok partili sisteme geçişyoksulluk ve yolsuzlukla mücadelede kararlı olduğunu belirtmişti. Suriye Kürtleri için ciddi bir ekonomik-siyasi paket gündemdeydi. Bu esnada ABD’ninAfganistan ve Irak işgaliSuriye’yi işgalle tehdit etmesi2006′da İsrail’in Lübnan işgali gibi saldırganlıklarSuriye’deki reform sürecinin ertelenmesi zorunluluğuyla sonuçlanmıştı.
Suriye neden Hedefte?
NATO’nun önceki komutanlarından General Wesley Clark”Modern Savaşları Kazanmak” adlı kitabında şunları ifade ediyor: ”2001 Kasım’ında Pentagon’a döndüğümdeüst düzey bir askeri yetkili ile sohbet etme fırsatım oldu. ‘Evethalen Irak’taki işi sürdürmekle meşgulüz.’ diyordu. Ancak dahası vardı. ‘Bu beş yıllık savaş planının bir parçası olarak tartışılıyordu.’ diyordu ve ‘Irak ile başlayıpSuriyeLübnanLibyaİranSomali ve Sudan ile devam edecek olan beş yıllık savaş planıtoplamda yedi ülkeyi kapsıyor.’ demişti.” Amerika’nın Ortadoğu’ya ”demokrasi” götürme aşkına bakar mısınız! Plan budurve senelerden beri adım adım uygulandığını görüyoruz.
Şu durumda BAAS iktidarına deniyor kiSuriye’nin bağımsızlığındanbirliğinden ve devletçi ekonominizden vazgeçinbunlar insan haklarına ve demokrasiye aykırıdır! Irak’ta ve Libya’da da aynı şeyler denmemiş miydi? Suriye’nin kapalı bir ekonomisinin olmasıemperyalist kapitalizme direnmesi ve RusyaİranVenezüella gibi ABD karşıtı ülkelerle ittifak içerisinde olması! Suriye’nin hedefte olmasının birinci nedeni budurserbest piyasacılığa direnmesi!
Öte yandan Kuzey Irak’taki kukla devletin resmiyet kazanabilmesi için elinde bulunan Musul-Kerkük petrollerini Akdeniz’e ulaştırması gerekmektedir. Elinde bulunan petrolü Batıya satabilen bir sözde Kürt devleti ancak ayakta kalabilir. Barzani’nin elinde bulunan petrolü Basra Körfezi üzerinden pazarlamaya çalışması güneydeki Sünni ve Şii varlığından dolayı mümkün değildir. Bu nedenle Amerika’nın Ortadoğu’da ikinci bir İsrail’e sahip olmasının tek bir yolu kalmaktadır: Suriye’yi bölerek petrolü bu ülke üzerinden Akdeniz’e ulaştırabilmek! Ve bunun sonrasında Irak’ın ve Suriye’nin kuzey bölgeleriyleTürkiye’nin güneydoğusunu birleştirerek Ortadoğu’da at oynatmak! Gördüğümüz gibi hedef sadece Suriye’nin bölünmesi değilaynı zamanda Türkiye’nin de bölünmesidir! İkinci neden de budur.
Suriye’deki Olayların Başlangıcı Ve Gelişimi
Gösterilersiyasal muhalefetin olduğu büyük şehirlerde değil deÜrdün sınırında bulunan 75000 nüfuslu küçük bir kasaba olan Dara’da başlamıştır. 17-18 Mart’ta başlayan bu protestonun ardından ikinci ayaklanma5-6 Haziran’da Türkiye sınırına 10 km. mesafedeki 44000 nüfuslu Cisresşuğur ‘da gerçekleşmiştir. Burada gerçekleşen katliamların nihai amacımedya üzerinden Suriye toplumu içerisinde etnik ve dinsel çatışma yaratarak ”insani müdahale”ye gerekçe hazıramaktı. Aynı Libya’da olduğu gibi!
Buna karşılık başkent ŞamBaşkan Esad’ı destekleyen kitlesel mitinglere sahne oldu. Fakat hem Dünya basınıhem de Türk medyası bu eylemleri görmezden geldi. Esad’ınSuriye halkının gözünde güvenilirsaygı duyulanmeşru bir lider olduğu gerçeğiSuriye düşmanlarının üç maymunu oynamasına sebep oldu. ”Kardeş Esad”artık ”Düşman Esed” olmuştu!
AKP’nin Suriye Politikası
ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ni uygularken AKP hükümetine verdiği görevkurulacak kukla devletin hamiliğini Türkiye’nin yapmasıydı. Bunun bir alt projesi ise Ahmet Davutoğlu’nun teorileştirdiği Neo-Osmanlı projesidir. Özellikle Suriye’deki laik yönetimbu ülkenin çok etnikli ve çok dinli bir nüfusa sahip olması nedeniyle birleştirici bir işlev görmektedir. Bölünmesi hedeflenen bir ülkenin laik yapısı hem ABD’ninhem de Ortadoğu beyi olmak isteyen BOP Eşbaşkanlığı’nın işine gelmeyecek bir durum olsa gerek. Ayrıca 12 Haziran seçimleri sonrası yaptığı balkon konuşması da bunu kanıtlar nitelikte: ”İnanın bugün İstanbul kadar Saraybosna kazanmıştırİzmir kadar Beyrut kazanmıştırAnkara kadar Şam kazanmıştırDiyarbakır kadar RamallahNablusCeninBatı ŞeriaKudüsGazze kazanmıştır. Bugün Türkiye kadar OrtadoğuKafkasyaBalkanlar kazanmıştır.” Ahmet Davutoğlu’nun şu sözleri de yine bu projeye atıfta bulunmaktadır: ”İngiltere eski sömürgeleriyle bir milletler topluluğu halindeneden Türkiye eski Osmanlı topraklarındaBalkanlar’daOrtadoğu ve Orta Asya’da yeniden liderlik kurmasın?” Kısacası SuriyeNeo-Osmanlı projesinin önünde de bir engel olduğu için AKP hükümeti tarafından hedef alınmıştır!
AKPSuriye’yi bölme harekatınıbugüne kadar isyancılara Türkiye üzerinden silah sağlayarak ve onları Türkiye topraklarında eğiterek yürütmeye çalıştı. AKPSuriye tarafından ”terör örgütü” olarak nitelenen İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler)’e doğrudan destek vermişİstanbul’da ve Türkiye’nin diğer şehirlerinde Suriye aleyhine propaganda ve faaliyetlerde bulunmasına izin vermiştir. Yine CIA ve MOSSAD ile örgüt üyeleri arasında eşgüdümü sağlamış ve Hatay ilinin Suriye’ye karşı bir operasyon merkezi haline getirmiştir. The Wall Street Journal gazetesi deTürkiye’nin isyancılara silah sağladığını ve silahların parasını da Suudi Arabistan ve Katar ile birlikte ödediğini haber yapmıştı.(13 Haziran 2012). İngiliz gazetesi Telegraph daTürkiye’nin hem isyancılara silah sağladığınıhem de İstanbul’da eğittiğini daha önce yazdı. Aydınlık gazetesi de bu konuyla ilgili bir çok kez belgeli haberlere imza atmıştı.(17-22-24 Haziran 2012 )
TÜRK ORDUSU’NA 2. ULUDERE TUZAĞI
22 Haziran tarihinde F-4 keşif uçağının Suriye sınırını ihlal etmesi ve Suriye’nin uçağı düşürmesiTürkiye-Suriye ilişkilerinde gergin günlerin yaşanmasına neden oldu. Olay sonrasında yandaş basın ayağa kalkmış ve Esad’ın deyim yerindeyse ‘kelle’sini istemişti. Tayyip Erdoğan iseuçağın uluslararası hava sahasında ve füzeyle düşürüldüğü konusunda ısrarcıydı. Suriye iseuçağın 100 metre alçaklıkta ve Lazkiye kıyılarına 25 kilometre mesafedeykenyani Suriye hava sahası içinde uçaksavarla vurulduğunu ilan etti. Eğer uçağımız füzeyle düşürülmüş olsaydıuçaktaki sistemin pilotu uyarması gerekiyordu ancak Tayyip Erdoğan ”ne uçağımız ne de kara radarlarımız füzenin fırlatıldığı anı tespit edemedi” diyor. Bu durumda Suriye’nin füze savunma sistemleri dünya teknolojisinin erişemediği bir konumda olmuş oluyor! Uçaksavarlar iseuluslararası hava sahasında olan bir uçağı düşürme teknojisine sahip olmadığına göre Suriye yetkililerinin açıklamaları doğrulanmış oluyor. Yani uçağımızSuriye hava savunma sistemlerini NATO’nun kontrol etmesi için adeta bir ”yem” olarak kullanılmış oluyor. Türk OrdusuABD’ye bağlı Predatörlerin yanlış ve kasıtlı istihbarat vermesi sonucu Uludere’de terörist zannettiği köylüleri vurmuştu. Bu Türkiye’yi bölmek isteyenlerin yaptığı ve ne yazık ki orduyu da bunun içine çekmek istedikleri bir provakasyondu. Uçağın düşürülmesi olayı dahala NATO’nun askeri olmak için çırpınan subaylara iyi bir ders olmalıdır. Türkiye’nin ve TSK’nın menfaatleri ABD ve NATO ile taban tabana zıttır! Türk Subayları bunu aklından çıkarmamalıdır.
AKP ise bu olayın üzerine NATO’yu”üye ülkelerden birine yapılan saldırı tüm üye ülkelere yapılmış sayılır” maddesini gerekçe göstererek toplantıya çağırdı. Ancak toplantıdan AKP lehine bir sonuç çıkmadı. Dahası birçok Amerikan gazetesiRus yetkililer ve tüm dünya kamuoyu uçağın Suriye hava sahasında vurulduğunu ve NATO’nun ”keşif amaçlı” olarak uçağımızı kullandığını söylediler ve AKP hükümetini ortada bıraktılar.
Sonuç
Bir yılı aşkın süredir Suriye’de cerayan eden olaylar hem Ortadoğu’daki hem dünyadaki dengeleri yerinden oynatmaya yetmiştir. ABD Suriye’ye karşı açtığı savaşta 15 ayı doldurmuş ve üst üste Esad hükümetinden tokatlar yemiştir. Zaten içinde bulunduğu ekonomik krizdaha da derinleşmiş ve Amerikan sermayesinin moralinin iyice bozulmasına yol açmıştır. NATO’nun da Suriye’ye saldıracak gücünün olmadığınıAKP’yi ortada bırakmasından anlayabiliyoruz. Avrupa Birliği ülkelerinin de bir yandan AKP’yi Suriye konusunda destekledikleriniancak savaşı göze alamadıklarını görüyoruz. Bunların dışında BAAS rejimi düşmanı Suudi Arabistan ve Katar’ın ise sadece muhaliflere para yardımıyla yetindiğinin altını çizelim.
”Suriye düşmanları” cephesinin karşısında ise Suriye’deki rejimi destekleyen ÇinRusyaLübnan Hizbullahı ve İran durmaktadır. Çin ve Rusya Birleşmiş Milletler’in Suriye saldırısına karşı tutum almış konseydeki oylamada bu saldırıyı engellemişlerdir. Ayrıca RusyaSuriye’ye yapılacak olası bir hava saldırına karşı savunma kalkanı inşa etmiştir. İran ise anti-emperyalist tavrını Suriye’yi destekleyerek göstermeye devam ediyor. Bu süreçte ABD’nin ”dünya jandarmalığı” imajı zedelenmiştek kutuplu devir görece sona ermiştir. Artık Atlantiğin karşısında Avrasyacı hareket bulunmaktadır!
Gelelim AKP’nin gelecek dönemde başına gelebilecek olası hadiselere. AKPABD’nin verdiği Esad’ı yıkma görevinde fena halde çuvallamış durumdadır. AKP’nin Suriye politikasıylaTürk halkının bu konudaki düşünceleri birbirinden çık farklıdır. ”Komşularla sıfır sorun” planının temelsizliği de bu süreçte ortaya çıkmıştır. AKPSuriye’ye girerse de yıkılacaktırgiremezse de yıkılacaktır. Tayyip Erdoğan her an ABD tarafından ”deliğe süpürülme” korkusuyla yaşamaktadır.
TGB’nin Suriye konusundaki tavrımilletimizin gerçekleri görmesi açısından büyüm önem taşımıştır ve taşımaktadır. Türkiye’de kitle hareketi yavaş yavaş kendini göstermeye başlamıştır. 19 Mayıs’ta TGB’nin 230 bin kişiyi kutlama yasağına karşı harekete geçirmesiyine Mayıs ayında gerçekleşen grevler bunun en somut örnekleridir. Türk Milletimafya-tarikat diktasının Cumhuriyet’i yıkmasına ve kardeşlerimizle bizi düşman etmesine izin vermeyecektir.
Onlar Türkiye’yi yıkamayacaklarına göreTürk Milleti onları yıkacaktır!