DARAĞACINA MEKTUPLAR 1

Can Yücel Devrimci Deniz’e seslenir ;
“Acıyorsam sana anam avradım olsun.
Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!”
DARAĞACINA MEKTUPLAR 1

Cumhuriyet 06.05.2012

TÜREY KÖSE

Üç fidan

” Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın darağacında sallandırıldığı günler. Gençlerin avukatı Halit Çelenk’in kızı Serpil Çelenk Güvenç, o günlerin hem tanığı, hem mağduru hem de yarınlara aktaran “yazarı”. Gazeteci Sultan Özer’le birlikte yazdığı “Denizlerin Şekibe Ablası” kitabından sonra bu kez de İmge Yayınevi’nden çıkan “Darağacına Mektuplar-Deniz/Yusuf/Hüseyin/ Türkiye ve Dünya Basınında 12 Mart İdamları” kitabıyla okurun önüne çıkıyor. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın babaları son çırpınış mektuplarında “devlet büyüklerine” nasıl seslendiler? Okyanus ötesinden Tercüman yazarı Ahmet Kabaklı’ya mektup yazan Turgut Özal ne dedi? 40 yıl önceki “köşe”lerden “darağacına” yazılan “mektup”lar… Halit Çelenk’in arşivinde yer alan hiç yayımlanmamış “idam” süreci belgeleri… Darbelerle “hesaplaşma” tartışmaları günlerinden geçiyoruz. Ve daha çok da 12 Eylül, 28 Şubat üzerinden yürüyor tartışmalar. Oysa, bir de 12 Mart dönemi vardı…

Üç babanın Meclis’e, Sunay’a ve Erim’e haykırışı sonuçsuz bırakıldı

Deniz Gezmiş’in babası Cemil Gezmiş, Yusuf Aslan’ın babası Beşir Aslan, Hüseyin İnan’ın babası Hıdır İnan (soldan) oğullarının idam edilmesini önlemek için hukuk arayışına girdiler. Başbakan Nihat Erim’in üç babaya yanıtı şu oldu: Bir şey yapılamayacağı tabiidir.

Nihat Erim’den soğuk yanıt

Serpil Çelenk Güvenç “unutma” hastalığına karşı ciddi bir incelemeyle okurun önünde. “Darağacına Mektuplar-Deniz/Yusuf/Hüseyin/Türkiye ve Dünya Basınında 12 Mart İdamları” kitabında 12 Mart döneminde “basın”ın nasıl bir sınavdan geçtiği anlatılırken iç ve dış basının idamlara ve Kızıldere katliamına bakışı örneklerle aktarılıyor. 12 Mart idamları sürecinde üç gencin babaları Cemil Gezmiş, Beşir Aslan ve Hıdır İnan’ın “devlet büyüklerine” seslerini duyurma mücadelesi, son çırpınışları da anlatılıyor. “Babalar” Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Başbakan Nihat Erim ve CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün yanı sıra TBMM’ye de dilekçelerle, mektuplarla başvuruyor.

Serpil Çelenk Güvenç, babası Halit Çelenk’in arşivinde bulunan ve bugüne dek hiç yayımlanmamış “babaların” bazı mektuplarını bu kitapta kamuoyu ile paylaşıyor. Deniz Gezmiş’in babası Cemil Gezmiş ile Yusuf Aslan’ın Babası Beşir Aslan, bir dilekçeyle dönemin Başbakanı Nihat Erim’e başvurmuştu. Erim, 1 Kasım 1971 tarihinde bu başvuruya şu yanıtı verdi:

“Cemil Gezmiş ile müşterek imzalı mektubunuzu al­dım. Sıkıyönetim mahkemelerinin kararları hakkında, anayasa ve ka­nunlar dışında bir şey yapılamayacağı tabiidir. Bilgi edinilmesini rica ederim.

Prof. Dr. Nihat Erim.”

BEN YUSUF ASLAN’IN BABASIYIM…

Hükümden önce suçlu olarak takdim edildiler

Kitapta Yusuf Aslan’ın babası Beşir Aslan’ın Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na yazdığı mektup da yer alıyor. Bu mektup şöyle:

“Ben ölüm cezasına mahkûm edilen ve cezası kesinleşen Yusuf Aslan’ın babasıyım. Parlamentodan geçen ve kanun haline gelen infazlar konusunda Cumhuriyet Halk Partisi tarafından kanunun iptali için yüksek heyetinize bir iptal davası açıldığını ve bu davada kanunun esas ve usul yönlerinden iptalinin istendiğini öğrenmiş bulunuyorum.

Oğlum Yusuf Aslan ve arkadaşlarının mahkemede davaları devam ederken parlamentoda sorumlular tara­fından dava ile ilgili konuşmalar yapılmış ve ayrıca sıkı­yönetim komutanlıklarınca yargılanmakta olan sanıklar hükümden önce halkoyuna suçlu olarak takdim edilmişlerdir. Böylece gerek parlamento üyeleri ve gerekse yargı organları etki altında bırakılmışlardır. Bu tutum anayasamızın hükümlerine aykırı düşmüştür.

Ben bu hususu Sayın Başbakan’a ve sayın kuvvet komutanlarına telgraflar çekerek, mektuplar yazarak bil­dirdim. Sayın Başbakan bana cevap vererek mahkemele­rin anayasa ve kanunlar dışında bir şey yapmayacağını bildirdi.

Sıkıyönetim komutanlıklarının yayımladıkları teb­liğlerin örnekleri ile tarafımdan çekilen telgrafların ve yazılan mektup ve dilekçelerin örneklerini bu dilekçeme ekli olarak takdim ediyorum. Görülmekte olan davanın esas bakımından ince­lenmesi esnasında bu belgelerin de göz önünde tutulma­sını yüksek takdirlerinize üstün saygılarımla arz ederim.”

Babaların hukuk arayışı

Üç “baba” Cemil Gezmiş, Beşir Aslan ve Hıdır İnan, çocuklarını darağacından kurtarmak için çırpınırken 14 Mart 1972 tarihinde TBMM Karma Dilekçe Komisyonu Başkanlığı’na da bir dilekçeyle başvurdular. Bu dilekçe şöyle: “Oğullarımız Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hü­seyin İnan, son iki yıl içinde ve 12 Mart’tan önceye ait bazı fiil ve hareketlerinden dolayı Ankara 1. No’lu Sıkı­yönetim K. Mahkemesi tarafından ölüm cezasına çarptı­rıldılar ve bu cezaları Askeri Yargıtayca da onandı. Mil­let Meclisi’nce tasdik edilen ölüm cezaları C. Senatosu’nun tetkikine sunuldu.

Oğullarımızın bu kanunsuz eylemlere doğru itilme­sinin bütün nedenlerinin, bu 20-23 yaş arasındaki ço­cukların dışındaki amillerle birlikte mütalaa ve teamül buyurulacağına, hissi ve acele kararlardan sakınılacağına inanmak istiyoruz. Herhalde ellerindeki türlü imkân­lara ve devamlı olarak taşıdıkları can korkusuna rağmen kimseyi öldürmemiş olmalarının da dikkate alınacağını ümit ediyoruz.

Şimdi bizler, ölüme mahkûm edilen üç gencin baba­ları olarak, yüce millete niyabeten görev yapan komis­yonunuzdan, kanları kaynayan gençliklerinin de etkisi altında işledikleri suçlardan dolayı oğullarımıza reva gö­rülen ölüm cezasının bağışlanmasını, yani cezalarının müebbet hapse çevrilmesinin sağlanmasını diliyo­ruz. Kanunların suç saydığı bazı fiilleri işleyen oğulla­rımızın aslında TCK 146’ncı maddesinin tespit ettiği suçu işleyebilmeleri güçlü Türk ordusunun karşısında söz konusu da olamazdı ve bu olayların Talat Aydemir olaylarıyla kıyaslanabilir yanı da yoktu. Hükmün eleşti­risi düşünülmeyeceğine göre bu tarafa teması lüzumsuz görüyoruz.

Büyük Türk ulusunun affediciliğine ve İslam dininin hoşgörüsüne tercüman olarak devletimiz, çocukla­rının hayatını bağışlamakla güçlü olduğunu bir kere da­ha kanıtlamış olacaktır. Sayın Başbakanımızın son rad­yo ve te-levizyon konuşmalarından da esinlenerek oğul­larımız hakkındaki ölüm cezalarını müebbet hapse çevirecek bir karara delalet buyurulmasını, herhalde son günler zarfındaki infazı hızlandırma gayretlerinin yur­dumuza huzur getirici nitelik taşımadığına ilgililerinizin dikkatini de çekerek tehlikeli oldubittilerin önlenmesi­ne ve yavrularımızın hayatlarının bağışlanmasına ve bu arada C. Senatosu’nda anayasa hükümlerine aykırı bir acele kararın da önlenmesine yüce delalet ve kararınızı saygı ile arz ediyoruz.

İsmet İnönü’ye yıldırım telgraf: Son umudumuz sizde

Cemil Gezmiş, Beşir Aslan ve Hıdır İnan CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye de bir “yıldırım” telgraf çekerler. Kitapta aktarılan bu telgraf şöyle:

“İvedi hallerde on beş günden az olmamak üzere bekle­tilmesi anayasanın amir hükmü olmasına rağmen yav­rularımızın ölüm cezasının Cumhuriyet Senatosu’ndan çıkarılması çalışmaları yoğunlaşmıştır. Çocuklar halen infaz için sivil cezaevine taşınmışlardır.

Araya kan girmesin her şeyin çaresi bulunur çağrınızın büyük etkisi altında kan dökmeyen çocuklarımı­zın asılmasında toplum yararı bulunmadığı zatı devlet­lerince açıklanmıştı. Son ve tek umudumuz sizin tarihi ağırlığınızdadır. Bu ağırlığı kesinlikle duyuracağınız inan­cıyla ellerinizden öperiz.”

Üç babanın Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a çektikleri “yıldırım” telgraf da şöyle:

“İdamların infazı hazırlıkları tamamlanmış ve çocuklarımız sivil cezaevine nakledil­miştir. Gelecekteki sosyal yararları da düşünülerek canların bağışlanmasını şefkat duygularınıza arz ediyoruz.”

Oğlumun mektuplarını verin

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan 6 Mayıs 1972 tarihinde idam edildiler. Babalar infazlardan sonra da evlatlarının “hatıra”larının, son mektuplarının peşine düştü. Yusuf Aslan’ın babası Beşir Aslan’ın infazlardan iki gün sonra, 8 Mayıs 1972 tarihinde Ankara İnfaz Savcılığı’na yazdığı mektup şöyle: “Oğlum Yusuf Aslan Ankara Merkez Cezaevi’nde oğlu­mun avukatları Halit Çelenk ve Mükerrem Erdoğan’ın yanında size bir zarf içinde iki ayrı mektubu bana ve­rilmek üzere teslim etmiştir. Savcılığınıza 6.5.1972 gü­nü müracaatımızda sadece bana hitaben yazılmış olanı verdiğiniz halde oğlumun akrabalarına yazdığı mektup verilmemiştir.

Oğlumun vasiyeti ve son isteği olan ve benim için tek ve en büyük hatıra değeri taşıyan mezkûr mektubun tarafıma verilmesini arz ederim.”

Yarın: Okyanus ötesinden “Acımayın” mektubu…
Basın idamlara nasıl baktı?

This entry was posted in Dizi Yazilari, Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *